15 Şubat 2008 Sayı: SİKB 2008/07

  Kızıl Bayrak'tan
  Emekçiler gerici güçlerin peşine takılmayı reddetmelidir!
  Emperyalist gericilik gölgesinde dinci gericilik ilerlemeyi sürdürüyor
TÜSİAD–AKP ilişkileri ve kriz dinamikleri
TEGA işçisiyle dayanışmayı büyütelim!
Türban dalaşı ve üstü örtülen gerçek gündem
A. Deniz
Laik–anti laik çatışması neye hizmet ediyor?
  5. Ticari Eğitime Karşı Gençlik Koordinasyonu toplantısına çağrı!
  İşçi ve emekçi hareketinden...
  SSGSS saldırısı ve gelişen mücadele süreci üzerine Harb-İş Sendikası Anadolu Şube Başkanı Hüseyin Över ile konuştuk....
  SSGSS karşıtı faaliyetlerden...
  TKİP II. Kongresi değerlendirmeleri...
Kadın sorunu ve sınıf içinde kadın çalışması / 2
  Emekçi Kadın Kurultayı çalışmalarından...
  Nükleer santrallere hayır!
  Fahişeleştiren düzene çanak tutmak!
A. Eylül
  Dünyadan...
  Köln’de “İşçilerin birliği, halkların kardeşliği” gecesi
  Demokrasi mücadelesi mi, iktidar çekişmesi mi?
M. Can Yüce
  Sitemizin Ocak ayı rakamları...
  Gündem, Devrimci Demokrasi gazetesi ve Sosyalist Barikat dergisi temsilcileriyle basına yönelik sansür üzerine konuştuk....
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

Gazete biçiminde okumak için tıklayın

 

TEGA direnişi saldırılara rağmen sürüyor...

TEGA işçisiyle dayanışmayı büyütelim!


Ankara Sincan Organize Sanayi Bölgesi tarihinde 7 Şubat günü bir ilk yaşandı. Yaklaşık 8 ay önce BMİS’te örgütlenen ve ardından TİS masasına oturan TEGA işçileri, TİS’te yaşanan uzlaşmazlığın ardından coşkulu bir eylem ile greve çıktılar.

TİS sürecinin patron tarafından kilitlenmesiyle birlikte alınan grev kararı ile birlikte 56 işçi işten çıkarılmış ve fabrika önünde direnişe geçmişti. Bu süreçte işçilere yönelik gözaltı vb. bir dizi saldırı gerçekleşti. TEGA patronunun ve OSB yönetiminin grevi kırmak için gerçekleştirdiği tüm saldırılara rağmen 7 Şubat günü grev pankartı fabrikaya asıldı.

Grev töreni öncesi BMİS, Organize Sanayi Bölgesi’ne kalkan işçi trenine ve civara grevin duyurusunu içeren bildiriler dağıttı. Kitlesel bir şekilde dağıtılan bildirinin ardından işçiler toplu bir şekilde Organize Sanayi’nin kapısına geldiler.

TEGA grevi saat 9:00’da, OSB önünde toplanan işçilerin ve dayanışma için gelen kurumların coşkulu sloganları ile başladı. “Bu işyerinde grev var! / DİSK” imzalı pankart açılarak halaylar çekilmeye başlandı. Greve ve öncesinde yaşanan direniş sürecine dair konuşmalar yapıldı.

Sloganlar ve halaylarla süren bekleyişin ardından grev pankartının ardında yürüyüşe geçildi. Organize sanayi içerisinde gerçekleşen yürüyüş boyunca “TEGA işçisi köle değildir!”, “Söz bitti sıra grevde!”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”, “Atılan işçiler onurumuzdur!”, “Kahrolsun ücretli kölelik düzeni!”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz!” sloganları coşkulu bir şekilde atıldı. Çevrede bulunan işçiler de eylemi alkışlarla desteklediler.

Fabrikanın önüne gelindiğinde kitle, pankartın etrafında toplanarak slogan atmaya devam etti. Burada DİSK ve BMİS yöneticileri grev gözcüsü önlüklerini giydiler. Ardından BMİS Anadolu Şube başkanı Seyfettin Gülengül işçileri ve dayanışma için gelen kurumları selamlayan bir konuşma gerçekleştirdi. Kısaca grev sürecini ve patronun gerçekleştirdiği saldırıları anlattı. Ardından DİSK genel başkan yardımcısı ve BMİS genel başkanı Adnan Serdaroğlu, greve dair basın açıklamasında şunları söyledi:

“... TEGA işyerinin TİS görüşmelerine başladığımız tarih ilginçtir; 12 Eylül. Biz işçiler, emekçiler ve onların dostları, yol arkadaşları açısından unutulmaması gereken bir tarih. Çünkü 12 Eylül 1980’le birlikte bu ülkede asıl darbe işçi sınıfı ve onun örgütü olan sendikalara indirilmiştir. Üstelik bu geçici bir darbe değildir. Tam çeyrek asır önce işçilerin tüm haklarını kullanmalarına engel olmak, onları sermayenin köleleri haline dönüştürmek için uygulamaya konulan yasalar, bugün hala yürürlülüktedir…

TEGA işvereni de 12 Eylül sürecini yaşayanlardandır. Ama kendisi bugün, işçi sınıfı karşıtı 12 Eylül yasalarının bütün olanaklarını TEGA işçilerine karşı kullanmaya çalışmaktadır… 12 Eylül zindanlarından, işkencehanelerinden öğrenilen yöntemlerin, bütün inceliği ile işçilerin üzerinde uygulanmaya çalışılması öfkemizi bir kat daha arttırıyor… Biz elbette ki bunun bir sınıf mücadelesi olduğunu, bu mücadelenin içinde saf değiştirmenin, dönmenin sık rastlanan bir durum olduğunu biliyoruz...”

Konuşması sık sık “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”, “TEGA işçisi köle değildir!” sloganları ile kesilen Serdaroğlu, açıklamaya şu sözlerle devam etti:

“Sıradan bir grev yaşamıyoruz. Bu grev, TEGA işçilerinin sendikalı çalışması engellenmek için yapılıyor. Üstelik sadece bu işyerinde değil, OSB’nin diğer işyerlerine de sendikanın girmemesini isteyenlere karşı yapılıyor… Bugünkü grevimizin nedeni ücret veya sözleşmenin yürürlülük tarihi değil, işverenin kafasının derinliklerinde yatan sendika karşıtlığıdır... TEGA işçilerinin başarısı sizlerin bu bölgedeki kölelik koşullarını değiştirmenizin yolunu açacak. Bu greve sahip çıkın. Grevci işçilerden bir sıcak selamı, bir grev ziyaretini esirgemeyin…”

Basın açıklaması coşkulu sloganlarla bitirildi. Ardından sendika yöneticileri grev pankartını TEGA fabrikasına astılar. Islıklar, alkışlar ve sloganlar eşliğinde TEGA grevi başlatıldı. Grev töreni çekilen halayların ardından sona erdi.

Sınıf devrimcileri olarak grev törenine “TEGA işçisi yalnız değildir! İşçileri birliği sermayeyi yenecek / BDSP” şiarlı dövizlerimizle katıldık ve “TEGA işçisi yalnız değildir!” sloganı ile fabrikadan ayrıldık. İşçiler de atığımız sloganlara eşlik ederek bizleri uğurladı.

TEGA işçilerine gözaltı terörü

9 Şubat günü TEGA patronu Murat Çavuşoğlu, grevi kırmak için fabrikaya 25 işçiyi kaçak olarak sokarak üretimi sürdürmeye çalıştı. TEGA patronunun grevi kırmaya yönelik gerçekleştirdiği bu saldırıyı haber alan işçiler ve DİSK temsilcileri TEGA önünde toplandılar. Bu sırada jandarma da fabrikanın önüne yığınak yapmaya başladı. Sendika temsilcileri jandarmaya, içeride hukuksuz bir şekilde kaçak işçi çalıştırıldığını, bu işçilerin fabrikadan çıkarılması gerektiğini, jandarmanın bunu yapmadığı koşulda kendilerinin kaçak olarak çalışan işçileri dışarı çıkaracaklarını söyledi. Sermayenin bekçiliğini yapan jandarma ise “burada beklemeyin, dağılın” vb. sözleriyle işçileri ve sendikacıları taciz etmeye devam etti.

Bunun üzerine fabrikanın kapısına yüklenen işçiler kapıyı kırdılar. ÖGB’ler ve jandarma işçilere saldırdı ve arbede çıktı. Çok sayıda işçi gözaltına alındı. Gözaltına alınan işçiler Fatih Jandarma Karakolu’na götürüldü. İşçiler akşam saatlerinde bırakıldılar.

Geriye kalan işçiler, sendika yöneticileri ve dayanışmak için gelen kurum temsilcileri TEGA önündeki bekleyişlerini sürdürdüler. Bu sırada jandarma tacizleri devam etti. Saldırı haberinin ardından TEGA işçileri ile dayanışmaya giden üç İşçiden İşçiye çalışanı ve 2 UID-Der üyesi TEGA önünde keyfi bir şekilde durdurularak kimlik kontrolü yapılmak istendi. Kimlik göstermeyi kabul etmeyen bülten çalışanları zorla gözaltına alındı. BMİS aracılığıyla avukatların gelmesinin ardından bülten çalışanları bırakıldılar.

Saldırı sürüyor

TEGA patronu Murat Çavuşoğlu, 11 Şubat günü de yoğun jandarma ablukası eşliğinde grev kırıcı işçileri fabrikaya soktu. DİSK ve BMİS yöneticileri bu hukuksuzluğa karşı girişimlerde bulundular. TEGA patronu hakkında suç duyurusunda bulunan sendikacılar, ayrıca Çalışma Bakanlığı’na başvurdular.

Grevin 6. gününde de saldırılar aralıksız devam etti. 12 Şubat sabahı saat 8.00’de grev gözcüleri nöbet değişimi için geldiklerinde, fabrikanın 300 metre uzağında özel güvenlik şirketinin elemanları tarafından durduruldular. İşçiler gereken yanıtı vermekte gecikmediler. Bunun üzerine daha da kuduran özel güvenlikçiler işçilere silahlarını çektiler. Ardından olay yerine gelen jandarma işçileri gözaltına aldı. 6 saat karakolda tutulan işçiler ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldılar. TEGA patronu kaçak işçi çalıştırma uygulamasını da tekrar sahneye koydu, grev kırıcı 35 işçi yine jandarma gözetiminde fabrikaya sokuldu.

TEGA işçileri coşkulu, kararlı ve öfkeli

TEGA işçileri, saldırıları protesto etmek ve suç duyurusunda bulunmak için 13 Şubat günü Sincan-Fatih Adliyesi önündeydiler. “Sendikalı çalışmak istiyoruz, anayasal hakkımız engellenemez!” imzalı pankartı açan işçiler, “Yaşasın sınıf dayanışması!”, “TEGA işçisi köle değildir!”, “Yaşasın örgütlü mücadelemiz!”, “İnsanca yaşamak istiyoruz!”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!” sloganları attılar.

BMİS İç Anadolu Şube Başkanı Seyfettin Gülengül Adliye önünde basın açıklamasını okudu. DİSK Bölge temsilcisi Tayfun Görgün ile Sosyal-İş başkanı konuşma yaptı. Ardından “Genel grev, genel direniş!” sloganı atıldı. Destek veren kurumlar selamlandı ve Tersane İşçileri Birliği Derneği’nin TEGA işçilerine dayanışma mesajı yolladığı duyuruldu. TEGA işçileri alkışlar ve “Yaşasın sınıf dayanışması!” sloganıyla tersane işçilerini selamladılar.

Ardından TEGA patronu Murat Çavuşoğlu, Sincan İlçe Jandarma Komutanı ve CATSET adlı özel güvenlik şirketi güvenlik elemanları hakkında suç duyurusunda bulunuldu.

Sınıf devrimcileri basın açıklamasına “TEGA işçisi yalnız değildir!”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!” şiarlı BDSP ve İşçiden İşçiye imzalı dövizlerle katıldılar.

TEGA grevi Sincan OSB tarihinde bir ilktir. Bundan dolayıdır ki bölgedeki diğer fabrikaların patronları ve genel müdürleri TEGA’yı sık sık ziyaret ediyorlar. Greve büyük bir “ilgi” gösteren patronların asıl korkusu, grevin başarısı durumunda OSB’deki sınıfın örgütlenmesinin güçlü bir mevzi yaratacak olmasıdır.

Her türlü saldırıya kararlı bir direnişle yanıt veren TEGA işçisiyle sınıf dayanışmasını yükseltmek ertelenemez bir görevdir.

Sincan’dan sınıf devrimcileri

 

TEGA grevcilerini heyecan ve coşkuyla selamlıyoruz! 

Onurlu mücadelenizde yanınızdayız!

TEGA işçileri kardeşler!

Bizler Tuzla tersanelerinde çalışan işçiler olarak, ilk günden beri grevinizi büyük bir coşku ve heyecanla izliyoruz. Kendimizi size kısaca tanıtmak ve çalışma koşullarımızdan bahsetmek isteriz. Bizler İstanbul’un küçük bir yerinde, Tuzla’da dünyanın en zenginlerine, en lüks yatları, en büyük gemileri üreten tersane işçileriyiz.

Birçoğunuz tersaneleri televizyonlarda izlemişsinizdir. Ya tersane patronlarının Çalışma Bakanı Faruk Çelik’le poz verip gemi indirirken şampanya patlatıp eğlendiklerini, ya da tersane patronları ya da onların çocuklarının gece hayatlarını izlersiniz. Oysa bizim yaşantımızdan bahseden yok. Öyleyse biz bahsedelim.

Tuzla tersaneleri aslında yasaların hiç uğramadığı bir yer. Tıpkı Sincan Organize Sanayi Bölgesi gibi. Taşeronluk tersanelerde yasaya aykırı olduğu halde 2500 taşeron bulunuyor, kaçak işçilik çok yaygın, çalışan 30 bin işçinin yarısı sigortasız. Taşeronlarda çalışan işçilerin çoğu hem düşük ücretle çalışıyor hem de ücretini zamanında alamıyor. Ama her şeyden önemlisi İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü’nün gereklerini yerine getirmeyerek iş cinayetlerine kurban gitmemize neden oluyor. Son 7 ay içerisinde 14 işçi kardeşimiz bundan dolayı yaşamını yitirdi.

Tüm bu “cehennem” koşullarını yaratan patronların aşırı kâr hırsıdır. Bu ülkede bu cehennemi sadece biz yaşamıyoruz. Milyonlarca işçi yaşıyor. Siz TEGA işçileri de bunun bir parçasısınız. Bunca saldırıya ve hak gaspına rağmen işçiler olarak halen sessizliğimizi koruyoruz. Oysa Ankara’nın Sincan Bölgesi’ndeki TEGA işçileri olarak bu sessizliği yırttınız. Biz işçilere de bu yakışır. Şimdi bu çığlığa bütün OSB işçileri kulak vermeli, onlar da harekete geçmelidir. Çünkü bizler ya hep beraber kurtulur ya da hep beraber çökeriz. Bakın! Sincan OSB patronları biraraya gelmişler. Muhtemelen GREV’in nasıl bastırılacağını ve diğer işletmelere yayılmasını nasıl engelleyeceklerini tartışıyorlar. Şu halde tüm OSB işçileri de birleşmelidir. Yoksa kanımızı emmeye devam edecekler.

Bizde de tersane patronlarının bir birliği var. Gemi İnşa Sanayicileri Birliği (GİSBİR). Yani patronlar her yerde birlik. Öyleyse biz de birlik olacağız. Çünkü sermaye, işçi sınıfı ve emekçilere yönelik saldırılarını günbegün arttırıyor. Bu saldırıların başında ise sendikasızlaştırma saldırısı geliyor. Her yerde işçilerin örgütlü olduğu sendikalara dönük tahammülsüz bir saldırgan tutum var. Dahası çıkarılan iş yasaları tümden patronların çıkarlarına hizmet eden yasalar.

4857 sayılı İş Kanunu işçi sınıfının kazanılmış olan 150 yıllık kazanımlarını tümden tırpanladı. İşçi sınıfına ise bir takım kırıntılar bıraktı. Asalak patronlar bu kırıntıları dahi vermiyor. Bu gasplara karşı başlatılan direniş ya da GREV’lere de pervasızca saldırılıyor. Bu ülkenin bakanı, milletvekilleri, polisi, askeri haklı olan işçinin mücadelesinin karşısına dikiliyor. Cop kullanıyor, gözaltına alıyor. Tıpkı sizin yaşadığınız gibi…

Toplu iş sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması ve patronun sendikal örgütlenmeye yönelik saldırılarını engellemek için başlattığınız GREV, önce patronun grev kırıcı işçileri fabrikaya sokması, ardından jandarmanın sizi gözaltına almasıyla süren bir saldırı dalgası var. Anlaşılan bu saldırı dalgası bununla da bitmeyecek. Ancak ilk elden siz TEGA işçilerin ortaya koyduğu tavır oldukça anlamlı. Bundan sonraki saldırıları da aynı kararlılık ve yiğitlikte göğüsleyeceğinizden eminiz.

Şimdi TEGA işçisinin birlikteliğini koruması lazım!

Şimdi TEGA işçilerinin aileleri ve çocuklarıyla birlikte fabrikanın önünde barikat olması lazım!

Şimdi OSB’de çalışan binlerce işçinin TEGA işçileriyle dayanışması lazım!

Ve şimdi emekten yana tüm güçlerin OSB işçileriyle dayanışması lazım!

OSB’de gerçekleşen bu ilk GREV’in başarısı, örgütlü davranan 17 patronun yenilgisi anlamına gelecek.

Bu GREV’in başarısı OSB’de çalışan binlerce sendikasız işçide örgüt bilinci yaratacaktır. Bu anlamda bu GREV yaşamsal bir önem taşıyor.

Bizler Tuzla tersaneler cehenneminde çalışan işçiler olarak TEGA’da başlattığınız GREV’i selamlıyor, sizinle dayanışma içerisinde olacağımızı ilan ediyoruz. Birbirimizi tanımıyor olabiliriz, ancak adımız işçi soyadımız sonuna kadar mücadele olmalıdır. Başarılar diliyoruz.

TEGA işçisi yalnız değildir!

İşçileri birliği sermayeyi yenecek!

Tersane İşçileri Birliği Derneği

12 Şubat 2008

Haramilerin saltanatını yıkacağız, sosyalizmi kuracağız!

Davutpaşa’da yaşanan patlama sonucu 23 kişi can verdi. Kuşkusuz bu olay Türkiye’de ne bir ilkti ne de son olacak. Yetkililer utanmazca açıklamalarında bulunarak, “işyeri ruhsatsızdı!” diyerek, hiçbir şekilde sorumlu olmadıklarını belirttiler. Fakat sorun o kadar basit değil. Bizler biliyoruz ki, bu bir sistem sorunudur. Kapitalist sistem hiçbir biçimde kendiliğinden insanca yaşam ve çalışma koşulları sağlamaz. Tersine bu düzen ücretli kölelik düzenidir. Bu düzen emeğin sömürüsü üzerine kurulmuştur. Sefalet, açlık, gözyaşı ve ölüm üretmektedir.

Türkiye iş cinayetlerinde Avrupa’da birinci. Bu da gösteriyor ki, sınırsız bir kâr hırsıyla davranan asalak patronlar sınıfı, işçi ve emekçiler azgınca sömürmekte, iş güvenliği ve işçi sağlığı tedbirleri alınmayarak her gün onlarca işçi ve emekçinin ölümüne göz yummaktadırlar.

Tüm Türkiye’de olduğu gibi Davutpaşa’da da yüzlerce ruhsatsız işletmede her gün binlerce işçi, kötü ve ağır koşullarda altında ezilmektedir. Hak almak isteyen, sendikalaşmak için mücadele eden işçiler anında kapı dışarı edilmekte, fabrika kapılarında 24 saat nöbet tutan kolluk güçleri patronları sınıfına hizmet ederek hak alma mücadelesine saldırmaktadırlar.

Bu düzen çeteleri aklayan, katilleri serbest bırakan para babalarının düzenidir. Daha dün Bursa’daki bir tekstil fabrikasının kapıları kilitlendiği için 5 kadın işçi yanarak can vermemiş miydi? Daha dün madenlerdeki grizu patlamaları sonucu onlarca işçi can vermemiş miydi? Daha dün inşaatlarda, tersanelerde iş güvenliği önlemleri alınmadığı için onlarca işçi can vermedi mi?

Ve bugün Davutpaşa’da 23 kişi öldü, yüzlercesi yaralandı. Dün yaşadığımız cinayetleri bugüne taşımak istemiyoruz. Dünlerin bugün olmaması için bu düzeni tarihin çöplüğüne gönderene dek mücadele bayrağını yükseltmemiz gerekiyor. Küçükçekmece’den tekstil işçileri olarak “gün sınıf dayanışmasını yükseltme günüdür” diyoruz.

Küçükçekmece’den tekstil işçileri