31 Ekim 2008 Sayı: SİKB 2008/43

  Kızıl Bayrak'tan
   Ekim Devrimi’nin 91. yılında sosyalizm güncel, Yeni Ekimler ve Partisi yakıcı bir ihtiyaçtır!
  Patronlarla Amerikancı AKP hükümetinden saldırı sinyalleri…
Ekonomik kriz ve sendikaların tutumu
Devlet terörü tırmanıyor!

Metal TİS’lerinde son durum ve görevlerimiz...

İşçi emekçi haraketinden…
  Kadın çalışmasının önemi ve sorunları…
Yüzü kitlelere dönük etkin bir İşçi ve emekçi kadın çalışması hedeflenmelidir!
  Kapitalizmin krizi ve emekçi kadınlara yansımaları...
  Kot taşlama mı, işçi mezarlığı mı?
  Hesabı tersane işçileri soracak!
  Genç-Sen Genel Kurulları yapıldı...
  İtalya, Yunanistan ve Fransa kaynıyor!
  Sınıfın manifestosu, manifestonun sınıfı: Buluşamayan nehirler mi? - Yüksel Akkaya
  Durum ve gelişmelerin yönü…- M. Can Yüce
  Kapitalizmin krizi ve işçi sınıfı / 2
Volkan Yaraşır
  Mamak İşçi Kültür Evi 8. mücadele yılını bir etkinlikle kutladı!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Patronlarla Amerikancı AKP hükümetinden saldırı sinyalleri…

Hatırlanacağı üzere 2000’li yılların başlarında kapitalizmin pek çok ülkede yankılanan krizinden en çok etkilenenlerden biri Türkiye ekonomisi olmuştu. Arjantin’deki boyutlarda bir ekonomik çöküş, ancak İMF’nin “kurtarma planı” ile önlenebilmişti. Buna rağmen 2001-2002 yıllarında 2 milyon işçiyi sokağa atan patronlar, sınıf hareketinin zayıflığından da yararlanarak sömürü ve kölelik koşullarını daha da ağırlaştırabilmişlerdi. Emekçiler, krizin ardından başa geçen AKP hükümetinin uyguladığı fütursuz saldırılara maruz kalmış, işsiz kalma korkusu ile pek çok kazanımının gaspedilmesini önleyecek bir mücadele sergileyememişti. 

İMF’nin Türk sermaye devletine “kıyak” geçmesi ise, emperyalist/siyonist güçlerin Ortadoğu’da başlatmak üzere oldukları halkları köleleştirme seferinde suç ortaklığı yapması içindi. Nitekim Afganistan işgaline asker gönderen Ankara’daki Amerikancılar, tezkere kazasına rağmen Irak’taki işgalci ordulara gerekli lojistik desteğin sağlanması için kara, hava, deniz yollarını ABD emperyalizminin hizmetine açmışlardı. Bu utanç verici suç ortaklığı, Lübnan’a asker gönderilerek pekiştirilmişti…

Tayyip Erdoğan’la müritlerinin “efelenme” dönemi kapandı…

Kapitalizmin küresel krizi ABD’de patlak verdiğinde, Tayyip Erdoğan ile müritleri, “ekonomimiz sağlam, kriz bizi etkilemez, krizden söz edenler istikrarımızı bozmak istiyor…” türünden çıkışlarla ortalığı teskin etmeye çalışıyorlardı. 2001 krizinden sonra ekonomiyi sağlam temellere oturttuklarını “efelenerek” öne süren AKP hükümetinin görevlileri, krizin kapitalizmin yapısal niteliğinden kaynaklandığı gerçeğinin üstünü örtme çabası içindeydiler aynı zamanda.

Küresel kapitalizmin merkezi ABD, ardından dev bir ekonomik güç olan AB ülkeleri bile krizin yaratabileceği olası çöküş korkusuyla titrerken, Türkiye gibi emperyalistlere göbekten bağımlı ülkelerin bu sarsıcı krizden etkilenmeyeceğini iddia etmek, foyası kısa sürede açığa çıkmaya mahkum sahte vaazlardan öte bir anlam taşıyamazdı. Öyle de oldu.

Gelinen yerde krizin etkisinden kurtulmanın mümkün olmadığını itiraf etmeye başlayan AKP hükümetinin ilk işi İMF kapısını arşınlamak oldu. Patronlara vergi indirimi, dışarıdan gelecek sermayenin kaynağını sormayarak kara para aklamaya yasal zemin hazırlamak, işsizlik fonunda biriken paranın sermayeye peşkeş çekilmesi, borç erteleme vb. önlemlerle kapitalistleri rahatlatmak için çırpınmaya başlayan AKP hükümeti, hangi sınıfların hizmetinde olduğunu birkez daha gözler önüne sermiştir.

Faturayı emekçilere ödetme hazırlığı…

Yabancı sermayenin kaçışı, döviz fiyatlarının aşırı yükselmesi, borsanın düşüşü ile sert bir şekilde ekonomiyi sarsan küresel krizin, önümüzdeki aylarda daha ağır bir şekilde hissedileceği artık bir sır değildir. Bu aşamadan sonrası ise, krizin faturasının işçi sınıfı ve emekçilere ödetilmesine odaklanacaktır. Nitekim hem patronların hem onların hizmetindeki Amerikancı AKP hükümetinin temsilcileri, “istihdamda daralma olacağını” açıklayarak, işçi sınıfına aba altından sopa göstermeye başladılar.

2001 krizinin hatıraları tazeliğini korurken, yeni bir saldırının sinyalini veren sermaye iktidarı, “kitlesel işten atmalara hazır olun!” söylemini öne çıkarmaya başladı. Bu söylemler, krizin dalgaları yükseldikçe, işten atma saldırısının yayılacağına işaret ediyor.

Unutmamak gerekiyor ki, 2001 krizinde 2 milyon işçiyi sokağa atan asalak kapitalistler, uzun çalışma saatleri, düşük ücret, sosyal hakların gaspı ile sömürüyü had safhaya taşıyabilmişlerdi. AKP’nin övündüğü ekonomik büyümenin temeli de bu vahşi sömürüye dayanmaktadır. “Kriz sonrasında az işçiyle çok iş yapmaya alıştık. Bundan vazgeçemiyoruz” diyen eski TÜSİAD baronlarından Rahmi Koç, sömürüdeki yoğunlaşmayı fütursuz üslubuyla açıklamıştı.

Gündemde olan kapitalizmin krizidir, faturasını da patronlar ödemelidir!

Hem patronlar hem onların sınıf çıkarlarını koruyan gerici rejim, krizlerin faturasını işçi sınıfı ve emekçilere ödetme konusunda deneyimli oldukları kadar, acımasızdırlar aynı zamanda. Kapitalizmin son yüzyılın en derin krizine tanık olduğumuz şu günlerde emekçiler için aynı tehdidin güncel olduğu tartışmasızdır. Yukarıda ifade ettiğimiz üzere patronlarla hizmetlerindeki AKP hükümeti saldırı hazırlığı içinde olduklarını açıkça söylüyorlar. 

Taze olan 2001 krizinin anıları, devlet ve patronların pervasızlığını unutmayı olanaksız kılıyor. İşçi sınıfının büyük kayıplarının yanısıra, emekçilerin genç kuşaklarında hızla yayılan moral yozlaşma, ödenen faturanın kapsamını daha da genişletmiştir. Direnme kapasitesini ortaya koyamayan emekçiler, çok yönlü ve telafisi uzun zaman alan kayıplara uğramıştır.

Kapitalizmin küresel krizinin derinliği, ABD’de başlayan dalgaların kabararak dünyaya yayılması, diğer ülkeler gibi Türkiye işçi sınıfı ve emekçilerinin de 2001’de yaşananların tekrarlanması tehlikesinin yüksek olduğuna işaret etmektedir. Yakın gelecekte aynı akıbete uğramamak için işçi sınıfı ile emekçi müttefiklerinin ilerici ve devrimci güçlerle saldırıya karşı sıkı bir hazırlığa girişmeleri şarttır.

Ücretli kölelik düzeni kapitalizmin saldırılarına karşı başarılı bir direnişin örülebilmesi, ilerici-devrimci güçlerin sürece iyi hazırlanmalarının yanısıra, işçi sınıfının bu mücadelede tarihsel misyonun

Türk-İş Başkanlar Kurulu gerçekleşti!

Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) Başkanlar Kurulu, 28 Ekim 2008 tarihinde Ankara’da Türk-İş Genel Merkezi’nde toplandı.

Toplantının ardından yayınlanan Başkanlar Kurulu bildirisinde son dönem yaşanan siyasal ve ekonomik gelişmelerin yanısıra grev ve direnişlere yer verildi. Yayınlanan bildiride devletin Kürt halkı üzerinde estirdiği inkar ve imha politikasına arka çıkılmasının yanısıra ABD’de başlayan ve tüm dünyayı saran ekonomik krizin Türkiye’ye etkileri de değerlendirildi.

Başkanlar Kurulu hükümete kriz karşısında diyalog çağrısında bulundu. Sonuç bildirisinde, Türkiye’nin IMF endeksli politikalardan uzaklaşarak istihdam yaratacak uygulamalara yönelmesi gerektiğini belirtti.

Türk-İş Başkanlar Kurulu, çalışanların sebep olmadığı bir ekonomik krizin faturasının çalışanlara ödettirilmesi yaklaşımına ise karşı çıktı. İşçi çıkarmaları ‘kriz fırsatçılığı’ olarak nitelendirdi.

Başkanlar Kurulu’nun bir diğer gündemi ise patronların kıdem tazminatına dönük saldırı hazırlığı oldu. Kriz fırsatçılığına ve kazanılmış hakların geri alınmasına karşı tutum ifade eden Başkanlar Kurulu somut bir kadar almadı.

Başkanlar Kurulu’nun bir diğer gündemi ise AKP hükümetinin de desteğiyle Türk-İş’e bağlı çeşitli sendikaların örgütlülüklerine vurulan darbeler oldu. Türk-İş Başkanlar Kurulu Türk-İş’e bağlı sendikalardan “üye çalma” girişimlerini kınadı. Başkanlar Kurulu Sonuç Bildirisi’nin son başlığı ise süren grev ve direnişlere ayrıldı. Şimdiye kadar ayları bulan çabalarla yürütülen grev ve direnişlere sessiz kalan Türk-İş bürokrasisi sendikal örgütlenme çalışmalarının baskılarla karşılandığı işyerlerinde süren direnişleri destekleme sözü verdi. Basın-İş Sendikası’nın E-Kart’ta sürdürdüğü grevi ise Başkanlar Kurulu kararıyla desteklendi.

Grev ve direnişlerin “destekleneceği” açıklanmasına rağmen somut bir program önerilmedi.