7 Kasım 2008 Sayı: SİKB 2008/44

  Kızıl Bayrak'tan
   Kürt sorununda çözümsüzlük, Kürt halkında öfke büyüyor!
  Krizin faturası kapitalistlere!
İMF ile yeni anlaşma yolda...
İÜ’de faşist provokasyon ve saldırı…

Emek dünyası sahte tasarıyı onaylamıyor!

İşçi ve emekçi hareketinden…
  Krize karşı birleşme ve mücadele çağrısı
  TKİP’nin kitlesel ve coşkulu 10. Yıl etkinliği...
  “Parti, Sınıf, Devrim, Sosyalizm Gecesi”nde yapılan konuşma...
  TKİP İstanbul İl Komitesi’nin mesajı:
  TKİP 10. Yılında!
10. Yıl Bildirgesi
  İstanbul Parti örgütlerinden 10. Yıl etkinliğine:
  TKİP 10. Yıl etkinliğine öteki kentlerden gelen mesajlar....
  TKİP’nin 10. Yıl etkinliğine devrimci parti ve örgütlerden mesajlar...
  TKİP’nin 10. Yıl etkinliğine enternasyonal mesajlar...
  Genç Komünistlerden TKİP’nin 10. Yıl etkinliğine...
  Gençliğin faaliyetlerinden…
  “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü”...
  Hüseyin Üzmez buzdağının yalnızca görünen yüzüdür...
  Ekim’in Kasım 2008 tarihli 254. sayısı
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İstanbul Parti örgütlerinden 10. Yıl etkinliğine:

Parti, sınıf, devrim!

(Mesajlar www.tkip.org sitesinden kısaltılarak alınmıştır...)

Sosyalizmin kızıl aydınlığında devrime hazırlanıyoruz!

(...) Yeni bir ideolojik-politik çizgi, yeni bir örgütsel kimlik, yeni bir devrimcilik anlayışı, yeni bir kültür ve geleneği temsil etme iddiasıyla tarih sahnesine çıkan biz komünistler, bu iddianın pratikte yaşama geçmesinin 10. yılının sevincini ve gururunu yaşıyoruz. Geçmişle devrimci temellerde hesaplaşmayı başarmanın, geçmişin devrimci kazanımlarını korumanın ve devrimci mirası ileriye taşımanın adı olan ve bu doğrultuda 10. yılını geride bırakmış olan TKİP’nin neferleri olmaktan duyulan haklı bir gururdur bu.

10 yılda katedilen mesafenin, uzun soluklu devrim ve sosyalizm mücadelesinin ilk temel adımları olduğunun bilincindeyiz. Bu bilinçle güne yüklenerek geleceğe hazırlanma çabasındayız. İçinden geçtiğimiz dönemin tüm zorluklarına rağmen, tüm dikkatimizi işçi sınıfına veriyor, tüm pratik çabamızı sınıf çalışmasına yoğunlaştırıyor, tüm enerjimizi, yaratıcılığımızı devrimci sınıf mücadelesini geliştirmeye harcıyor, tüm ısrar ve kararlılığımızla işçi sınıfını bağımsız devrimci sınıf çizgisi etrafında örgütlemeye yükleniyoruz.

Partinin 2. Kongre’sinin sunduğu açıklık ve coşku, 10 yıllık birikim ve deneyimin moral gücü, sınıfı partiye kazanma ve partiyle devrime yürüme iddiamızı daha güçlü kılıyor, kavgada cüretimizi artıyor, devrimin ve sosyalizmin bayrağını daha da yükseklerde dalgalandırma azmi veriyor! “Partiyi her alanda ve her açıdan güçlendirme” şiarını somutlamak, onu hayatın içinde gerçek anlamına kavuşturmak için, davamızı büyütmenin, ihtiyaçlar doğrultusunda yenilenmenin, kendimizi aşmanın sorumluluklarıyla güne yüklenmeye, geleceğe hazırlanmaya devam edeceğiz.

(...)

Esenyurt’tan Komünistler


Parti ile devrime, sosyalizme!

(...) 10. yılımıza da dünya ve Türkiye devrimcilerinin ve proletaryasının yarattığı birikim ve deneyime yaslanarak, devrimci özgüven ve sarsılmaz bir irade ile giriyoruz. Tasfiyeciliğin boy boy yükseldiği, Marksizm’in tahrif edildiği bir ortamda, bundan 21 yıl önce Türkiye topraklarına bir filiz yeşermeye başladı. Bu topraklarda sınıf devrimciliğini başlatarak bir dönemin de kapanışını ilan etti. İlmek ilmek partiyi kazanma davasına adanan süreç bundan 10 yıl önce başarıyla sonuçlandı. Kendi nicel gücüne aldırmadan, düşman saldırıları karşısında bükülmeden sınıf devrimciliğinde ısrar etti. Kendisini tekrar tekrar üreterek ve sınıf içerisinde daha da güçlenerek parti kimliğini dosta düşmana kanıtlamış oldu. Tüm TKİP’li komünistler olarak bu onuru yaşıyoruz. (...)

Emperyalist-kapitalist sistemin can çekiştiği bir dönemden geçiyoruz. “Tarihin sona erdiği” yalanı kağıt bir mendil gibi eriyip gitmiş bulunuyor. Tarihin çöplüğüne çoktan gitmiş olması gereken kapitalizmin ayakta kalabilmek için kullanacağı tek yöntem, yine sosyal yıkım programları eşliğinde işçi sınıfına çok yönlü saldırılar ve kendi aralarında devam eden kapışmanın şiddetlenmesinden başka bir şey olmayacaktır. İnsanlığı sefil çıkarları için daha büyük yıkımlara sürüklemekte tereddüt etmeyecek olan burjuvazinin karşısında işçi sınıfının savaş partisinde örgütlenmesi, kendisini gün geçtikçe daha fazla dayatmaktadır.

Marx’ın, Engels’in ve Lenin’in öğrencileri olarak; sınıf savaşında daha da ustalaşarak, bu onurlu tarihi yürüyüş içerisinde partiyi hücre hücre genişleterek, devrim ve sosyalizm bayrağını daha yukarı taşıyacağız.

Yaşasın Türkiye Komünist İşçi Partisi!

Ümraniye’den Komünistler


“Komünizm hayaleti” yine dolaşıyor!..

(...) Çok önemli bir süreçten geçiyoruz. Burjuvazinin temsilcileri tarafından “tarihin sonu”nun ilan edilmesinden bu yana 20 yıla yakın bir zamanın geçmesine rağmen, şimdi bir kez daha kapitalizmin çözümsüzlüğü tartışılıyor. (...) Bu yüzdendir ki, bilimsel sosyalizmin kurucusu Marx’ın haklı çıktığı, şu günlerde sınıf düşmanlarımız tarafından bile itiraf ediliyor.

Diğer alanlarda da işler kapitalistlerin vaadettiği gibi yürümüyor. Emperyalistler arası nüfuz mücadeleleri ve paylaşım savaşları başlamış bulunuyor. Bu uğurda halklar gerici boğazlaşmalara kurban ediliyor. Dünya genelinde artan savaşlarla birlikte silahlanma yarışı hız kazanıyor. (...)

Toplumsal refah düzeyinin yükseleceğine dair yalanlar da bugün artık tüm çıplaklığıyla gözler önündedir. Dünyada bir milyara yakın insan açlık çekerken, dünya nüfusunun yarısından fazlası yoksulluk sınırında bir yaşam sürmektedir. Buna karşılık sayıları 500’ü geçmeyen dolar milyarderleri servetine servet katmıştır. İşçi ve emekçilerin sosyal hakları tırpanlanmış, çalışma koşulları ağırlaştırılmış, işsizlik çığ gibi büyüyerek yaygınlaşmıştır. Gelecek kaygısı emekçilerin en temel sorunu haline gelmiştir.

(...) Son yıllarda hayat geçirilen gerici ve baskıcı yasalarla polis devleti görünümü günden güne daha belirginleşmiştir. Çevre tahribatı ve ekolojik dengenin bozmasıyla da kapitalizm, gezegenimizi doğrudan tehdit eder bir hale gelmiştir.

Kısacası, kapitalizmin aşılması gerektiği gerçeği bugün her açıdan kendisini daha yakıcı bir şekilde hissettiriyor. Şanlı Ekim Devrimi’nin 91. yılında “komünizm hayaleti” sadece Avrupa’nın üzerinde değil tüm dünyanın üzerinde dolaşmaya başlamıştır.

(...) Biz komünistler krizlerin kendiliğinden devrimci sonuçları doğurmayacağının bilincindeyiz. Bu gerçekliğe burjuvazi de tarihsel-sınıfsal deneyimleri üzerinden yeterince vakıftır. Bu yüzden de yıllardır, önünü alamadıkları bu krizlerin yönetilmesi üzerine hazırlıklarını yapmaktadırlar. Dünya çapından artan siyasal gericiliğin, militarizmin, savaşların sebeplerini bundan bağımsız ele alamayız.

Komünist hareket siyasal mücadele alanına çıkarken, sürecin bu yönde gelişeceğine dair oldukça net tespit ve değerlendirmelerde bulunmuştur. Bu çerçevede siyasal bir sınıf hareketi yaratma çabası içerisinde partinin inşasını ve devrimci bir programın hazırlanmasını stratejik hedefleri arasına koymuştur. Nitekim, bu gece şahsında 10. yılını kutladığımız partimiz TKİP’nin kuruluşu ve onun yıllardır ideolojik-programatik çizgisinde sergilediği tutarlı pratik, haklılığımızın ve üstünlüğümüzün de somut göstergelerinden biridir.

Bu aynı süreç, daha başında ortaya koyduğumuz, küçük-burjuva devrimciliği döneminin kapandığına dair tespit ve değerlendirmelerimizin devrimci hareket şahsında doğrulandığına da tanıklık etmiştir. Biz komünistler zor olanı seçtik, sınıfı devrimcileştirme çabası içerisinde sınıfın devrimci partisinin inşası yolunu tuttuk. Devrimciliği, onun gerçek ve tek maddi zemini olan sınıf çalışması içinde üreterek yeni bir kültürü, geleneği ve değerleri yaratmaya çalıştık. Sınıfı devrime kazanma sürecinde partimizin katettiği on yıllık süreç önemli birikimler sağlamıştır. Şüphesiz henüz hedef ve beklentilerimizin gerisindeyiz. Bunun bizi aşan yanlarının da bilincindeyiz. İdeolojik ve politik doğrultumuz noktasında ise oldukça netiz.

Ne iyi ki bugün işçi sınıfı devrimci hareket tarafından yeniden “keşfediliyor”. Ancak devrimci hareketin siyasal süreçlerin açığa çıkardığı zorlu görevlere ilişkin yaklaşımı, sınıfa ve sınıf çalışmasına dönük genel geçer yönelimin ötesine geçmiyor. Partimiz, burjuvazinin yaşanan krizlere ve sonrasındaki muhtemel gelişmelere karşı çok yönlü bir hazırlığa gittiği bu süreçte “devrimci örgüt yaşamsaldır” tespiti üzerinden devrimci hareketi bir kez daha uyarmıştır. Bu sürece hazırlanmanın, sınıfı devrimci temellerde kazanmanın ancak devrimci bir program ve devrimci bir örgüt şahsında gerçekleşebileceğinin altını çizmiştir. (...)

Sefaköy’den Komünistler


Yaşasın proletarya devrimi ve sosyalizm!

Emperyalist-kapitalist dünya sisteminin ecel terleri döktüğü günlerden geçiyoruz. Kapitalist sistemin temellerinden sarsıldığı, finans devlerinin çöktüğü, borsaların altüst olduğu ve ortalığa saçılan trilyonlarca dolara rağmen toparlanamayan bir kriz süreci yaşanıyor. Emperyalistler arası hegemonya mücadelesi gittikçe keskinleşiyor. İşçiler, emekçiler ve dünya halkları her geçen gün daha fazla yoksulluk, sefalet ve açlık koşullarında yaşamak zorunda bırakılıyor. (...) Bugün artık “tarihin sonu” değil ama kapitalizmin sonu ve çaresizliği tartışılıyor. Sosyalizm ise insanlığın tek ve gerçek kurtuluş yolu olarak, tarihsel ve güncel tüm gerçekliğiyle karşımızda duruyor.

Yaklaşan sonlarının bilinciyle hareket eden Türkiye burjuvazisi de, ömrünü uzatabilmek için azgın bir devlet terörüyle, toplumsal muhalefetin tüm kesimlerini bastırmaya çalışıyor. (...) Sermaye devleti attığı her adımda geleceğin sert sınıf çatışmaları dönemine karşı bir savaş hazırlığı yapıyor. Medyasıyla, askeriyle, polisiyle, kontrgerilla örgütlenmeleri ve bürokrasi aygıtlarıyla hummalı bir şekilde yürütülen bu hazırlıklar, son dönemde tam bir kudurganlıkla ayyuka çıkmış durumda. Ülkenin dört bir tarafında, başta Kürt halkının haklı ve meşru eylemleri olmak üzere, toplumsal muhalefetin hemen her kesimine karşı azgın bir terör uygulanıyor, insanlar sokak ortasında kurşunlanıyor, işkencede katlediliyor. Devlet var gücüyle saldırıyor. Saldırıyorlar, çünkü işçilerin, emekçilerin ve Kürt halkının devrimci-militan mücadelesinin gelişip güçlenmesinden korkuyorlar.

Böylesi bir dönemde komünistler açısından iki büyük ve tarihsel günün yıldönümlerini karşılıyoruz. Ekim Devrimi 91. ve yeni Ekimler’in partisi 10. yılında. Bundan tam 91 yıl önce emperyalist-kapitalist dünya sistemine karşı, işçi sınıfının kızıl bayrağını göndere çeken Rus proleterlerinin şanlı zaferi olan Ekim Devrimi, halen yüreklerimizde ve bilincimizde görkemli yerini korumaya devam ediyor. Ekim Devrimi bugün halen dünya işçi sınıfına yürünecek yolu göstermeye devam ediyor.

Türkiye işçi sınıfının öncüsü, özlemlerimizin kurmayı, Habiplerin, Ümitlerin, Haticelerin partisi, Türkiye Komünist İşçi Partisi 10 yaşında. Mutluyuz; dişimizle, tırnağımızla, alınterimizle kurduğumuz partimiz kavga dolu on yılını geride bırakıyor. Umutluyuz; umudumuz geleceğe, geleceğin sınıfsız, sömürüsüz dünyasını dair. Umutluyuz; umudumuz sosyalizmin 160 yıllık birikimi ve kazanımlarının yol göstericiliğine dair. Umutluyuz; umudumuz işçi sınıfının tarihsel devrimci misyonuna duyulan güvene dair. Ve umutluyuz, umudumuz uğrunda tereddütsüz öleceğimiz davamızın, partimizin yol göstericiliğinde savaşarak kazanacağımıza dair. (...)

Kartal-Pendik’ten Komünistler


Gelecek bizlerindir, gelecek sosyalizmindir!

(...) Büyük Sosyalist Ekim Devrimi’nin 91., yeni Ekimler’in partisinin 10. yılında sosyalizm, dünyanın en yakıcı ihtiyacı olarak karşımızda duruyor. Bir yanda kapitalizm patlak veren ekonomik krizle birlikte kitleler nezdindeki itibarını bir kez daha kaybederken, tüm dünyada işçi ve emekçilere daha derin bir sömürü, açlık ve yoksulluktan başka bir şey vaadedemiyor. Diğer yanda bu ekonomik krize, ülkemizde de açık bir şekilde yaşanan, siyasal krizler ekleniyor. (...) Kısacası tüm dünya, hem ekonomik hem de siyasal bir kaos içerisinde çöküşe sürükleniyor.

Ülkemizde de burjuvazi tüm silahlarını işçi ve emekçilerin üzerine çevirmiş durumda. Sosyal yıkım saldırılarıyla köleleştirilen, önemli bir bölümü yoksulluk sınırının altında yaşayan toplumdaki karşıt sesler de terör devletiyle ezilmeye çalışılıyor. Kürt halkına yönelik inkar ve imha saldırıları tırmandırılırken, işçi ve emekçilerin bilinçleri şovenizm zehriyle bulandırılarak birlik zemini yok edilmeye çalışılıyor.

Bu karanlık tablonun karşısında ise, gelecek özgür günleri müjdeleyen sosyalizm mücadelesi ve bu mücadeleyi zafere ulaştıracak olan sınıfın siyasal öncüsü duruyor! Bizler biliyoruz ki, öncünün rolünü başarıyla oynamasının önkoşulu, sınıfla kurulan güçlü organik bağlardır. Mevcut bağlarımızı güçlendirmek ve yaygınlaştırmak, önümüzdeki çetin süreçten bu bilinçle yararlanmak önümüzde en büyük görev olarak duruyor. (...)

Topkapı’dan komünistler


Şan olsun işçi sınıfının ihtilalci partisine!

Bizler Tuzla tersanelerinde çalışan ve GİSBİR burjuvazisine karşı mücadele yürüten komünist tersane işçileriyiz. Partimiz TKİP’nin 10. yılını devrim ve sosyalizme olan sarsılmaz inancımızla selamlıyoruz.

Kapitalizmi tahlil eden Marx, “ölü emek canlı emeğin kanıyla beslenir” saptamasında bulunur. Sermayenin birikmiş ölü emekten başka bir şey olmaması, buna karşın canlı emeğini/emek-gücünü kapitaliste satan işçinin sinirlerini, kaslarını, kanını, iliğini emip artı-değere dönüştürmesi olgusu, bu saptamanın ne kadar isabetli olduğunu gösterir. Marx bu yönüyle sermayeyi ve “kişileşmiş sermayeden başka bir şey olmayan kapitalist”i kan emici vampire benzetir. Marx’ın bu söyleminin en çok örtüştüğü alanlardan biridir Tuzla tersaneleri.

GİSBİR sermayesi ucuz işgücü üzerinden milyarlarca dolar değerinde yat ve gemiler üretmekte, sermayesine sermaye katmaktadır. Milyarlarca dolarlık servet birikiminden tersane işçilerinin payına düşen ise yoksulluk, her türlü sosyal haktan yoksunluk ve iş cinayetleridir. Onbinlerce işçinin yarattığı zenginliğe, kapitalist tersane patronları tarafından, her türlü işçi hakkı çiğnenerek el konulmaktadır. (...)

Bir bütün olarak kapitalizm işçi sınıfına sosyal yıkımı dayatıyor. Biz bir parçayız, fabrikalar bir parça, atölyeler bir parça... Bu parçalılığımıza karşın bizi birleştirecek tek güç, işçi sınıfının ihtilalci partisi TKİP’dir. Partimiz emperyalist-kapitalist barbarlığa karşı işçi sınıfı ve emekçilerin, ezilen halkların umududur. Partimiz bilimsel sosyalizmin tek tutarlı temsilcisidir.

Bizler Tuzla tersanelerinde cehennem koşullarına karşı mücadele yürüten işçiler olarak bilimsel sosyalizmin programını tersane işçileriyle buluşturma çabası içindeyiz. Lenin “her fabrika partinin kalesi olmak zorundadır” diyor. Biz tersane işçileri de, 41 tersaneden oluşan koca bir fabrikayı partinin kalesine çevireceğiz. (...)

Komünist Tersane İşçileri