7 Kasım 2008 Sayı: SİKB 2008/44

  Kızıl Bayrak'tan
   Kürt sorununda çözümsüzlük, Kürt halkında öfke büyüyor!
  Krizin faturası kapitalistlere!
İMF ile yeni anlaşma yolda...
İÜ’de faşist provokasyon ve saldırı…

Emek dünyası sahte tasarıyı onaylamıyor!

İşçi ve emekçi hareketinden…
  Krize karşı birleşme ve mücadele çağrısı
  TKİP’nin kitlesel ve coşkulu 10. Yıl etkinliği...
  “Parti, Sınıf, Devrim, Sosyalizm Gecesi”nde yapılan konuşma...
  TKİP İstanbul İl Komitesi’nin mesajı:
  TKİP 10. Yılında!
10. Yıl Bildirgesi
  İstanbul Parti örgütlerinden 10. Yıl etkinliğine:
  TKİP 10. Yıl etkinliğine öteki kentlerden gelen mesajlar....
  TKİP’nin 10. Yıl etkinliğine devrimci parti ve örgütlerden mesajlar...
  TKİP’nin 10. Yıl etkinliğine enternasyonal mesajlar...
  Genç Komünistlerden TKİP’nin 10. Yıl etkinliğine...
  Gençliğin faaliyetlerinden…
  “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü”...
  Hüseyin Üzmez buzdağının yalnızca görünen yüzüdür...
  Ekim’in Kasım 2008 tarihli 254. sayısı
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü”...

“Kelebekler”in mücadelesini eylem alanlarında yaşatmak için görev başına!

25 Kasım “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” yaklaşıyor.

Emekçi kadın mücadelemiz açısından bu tarihsel günün simgelediği özel yer ve güncel anlamı üzerinden “kadına yönelik şiddet” önemli bir yerde durmaktadır. Kadına yönelik şiddeti bir bütün olarak kadın cinsi yaşıyor olsa bile, cinsel ezilmişlik yine de özü ve esası yönünden sınıfsal bir nitelik taşımaktadır. Dolayısıyla da sorun temelde işçi ve emekçi kadını ilgilendirmektedir. Emekçi kadın, bir emekçi olarak ezilmek, sömürülmek ve horlanmakla kalmıyor, bütün bunları bir de kadın olma konumu ve kimliği üzerinden yaşıyor. Sınıfsal kimliğinden gelen sorunlar cinsel kimliğinden gelen sorunlarla birleşiyor, böylece burjuva kadınınkinden tümüyle farklı bir kapsam ve nitelik kazanıyor.

Toplumsal yaşamın her alanında karşımıza çıkan şiddet örnekleri çürüyen bir düzenin doğal sonuçları olarak yaşanıyor. Egemen sınıf tahakkümünü artırmak için işçi ve emekçi sınıflara yönelik şiddet türlerini bilinçli bir şekilde uygularken, egemen kültür altındaki bireyler arası ilişkilerde de şiddet tüm biçimleriyle birlikte yaşamın ayrılmaz bir parçası olmuştur. İşçi ve emekçi kadınlar evde, işyerinde, sokakta şiddetin tüm biçimleriyle (fiziksel, cinsel, psikolojik, ekonomik vb.) karşı karşıya kalmaktadır. Kadını cinsel meta olarak gören ve toplumsal yaşamın her alanında kitlelere bunu pompalayan gerici burjuva ideolojisinin etkisiyle, yaşanan cinsel şiddet oldukça ürkütücü boyutlardadır. En son “barış gelini” Picca Bacca’nın tecavüz edilerek katledilmesi, toplumda yaşanan çürümenin en bariz örneği olmuştur. Çürüyen bu düzenin öteki yüzünde ise, geleneksel gerici ataerkil kültürün sonucu pek çok kadının “töre” ve “namus” adı altında katledilmesi bulunmaktadır. Oldukça ciddi boyutta yaşanan töre cinayetleri burjuva yasalarının mevcut durumuyla adeta teşvik edilmektedir.

Kadınlar tüm bunlarla birlikte bizzat devlet tarafından baskı ve yıldırma amaçlı olarak gözaltında, cezaevlerinde, savaşlarda cinsel taciz ve tecavüz uygulamalarına maruz kalmaktadır. Ulusal kimliği hiçe sayılan, zorla göç ettirilen Kürt kadını ise, devletin baskısını ve her türlü şiddetini tüm boyutlarıyla yaşamaktadır.

Tüm bu örneklerin de işaret ettiği gerçek şudur ki, şiddetin kaynağı kapitalist sömürü düzenidir. Şiddete karşı mücadele bu nedenle onu üreten zemine yani bizzat düzene yönelmek durumundadır. Bu gerçeklikten hareketle emekçi kadının şiddete karşı tutum alması, özgüven kazanması, toplumdaki sınıfsal konumun farkına vararak bilinçlenmesiyle ve bunu örgütlü kimlikle bütünleştirmesiyle birlikte gelişecektir. Gelişen sınıf bilinci kadının yaşamın her alanında karşılaşabileceği sorunlarda olduğu gibi şiddete tavır almasını ve şiddetle amaçlanan teslimiyete tok bir yanıt vermesini sağlayacaktır. Yaşamın gösterdiği deneyimler kadının eşitlik ve özgürlük mücadelesi içinde güçlenmesiyle, şiddete yenilmediğini, sonuçlarını aştığını göstermektedir.

25 Kasım’ı kapitalizme karşı mücadele gününe çevirelim!

25 Kasım, Latin Amerika’da Dominik Cumhuriyeti’nde, Trujillo diktatörlüğüne karşı özgürlük mücadelesini yükselten Mirabel kardeşlerin (Patria, Minerva ve Maria) egemenlerce tecavüz edilerek katledildiği tarihtir. Özgürlük mücadelesi veren bu üç kız kardeşten birinin kod adının “Kelebek” olmasından dolayı “Kelebekler” adıyla anılırlar ve katledildikleri 25 Kasım tarihi, Latin Amerika Kadın Kurultayı’nda alınan bir kararla “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” olarak kabul edilir. 25 Kasım kadına yönelik şiddete karşı mücadele günü ilan edilirken, asıl hedef, Mirabel Kardeşler’in katledilmesinde simgeleşen sistemin şiddetidir. Ancak bu tarihsel gerçekliğine rağmen egemenler, bu günün de için boşaltmakta, kadına yönelik şiddetin kaynağı konusunda bilinçleri bulandırmaktadır. 25 Kasım tarihi, kadınların kapitalist sisteme karşı mücadele günü olarak görülmeli, kitlelere dönük propaganda çalışmaları bu eksene oturmalıdır.

Geçtiğimiz yıl 25 Kasım gündemli olarak görece etkin bir çalışma yürüten Emekçi Kadın Komisyonları, bu yıl da 25 Kasım’ı yoğunlaştırılmış bir çalışma ile karşılamayı hedeflemektedir. 25 Kasım vesilesiyle kadına yönelik şiddet, güncel gelişmeler ışığında ele alınarak yoğunlaştırılmış bir çalışmanın konusu haline getirilmelidir. 25 Kasım’ın mücadele tarihinde simgelediği yer ve güncel çağrısı mücadele taleplerimizde somutlanmalıdır. Kadına yönelik şiddet hakkında işçi ve emekçi kitlelerde bilinç açıklığı sağlamak, eylemsel tepkilerini açığa çıkarmak ve güncel mücadele taleplerini örgütlü mücadelenin konusu haline getirebilmek gerekmektedir. Bu çerçevede; “Devlet terörüne son!”, “Evde, sokakta, işyerinde şiddete son!” şiarlarını öne çıkaran, yasalarda ve toplumsal yaşamın her alanında cinsiyete dayalı ayrımcılığa son verilmesini ve kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık ilkesinin hayata geçirilmesini isteyen, şiddet gören kadınlar için çeşitli tedbirlerin alınmasını, devletin uyguladığı cinsel şiddetin sona erdirilmesini talep eden bir çalışma yürütülmelidir.

Araçların etkin ve yaygın kullanımı

Başta kadın işçiler olarak üzere toplumun en geniş kesimlerine seslenen bir çalışma hedeflenmeli, tüm bu süreç boyunca propaganda araçlarımız etkin ve yaygın bir şekilde kullanılabilmelidir. Emekçi kitlelerle, özellikle kadın kitleleriyle bire bir bağlar geliştirme hedefli bir çalışma yürütülmelidir. İşçi ve emekçi kadınlara bildiri vb. araçlarla seslenmenin yanısıra söyleşi, panel, seminer ve diğer kitle etkinlikleri çalışmanın hedeflerine ulaşmasında işlevsel araçlar olacaktır. Örgütleyeceğimiz yerel kitlesel etkinliklerde mesajların güçlü verilmesi, etkin bir ön hazırlık yapılması ve teknik planda azami bir başarının sergilenmesine önem verilmelidir. Kitle çalışmasının son aşaması, Emekçi Kadın Komisyonları tarafından örgütlenecek olan 25 Kasım gündemli eylemdir. İşçi ve emekçi kadınların yaşadıkları sorunlara karşı tepkilerini eyleme dökmenin ve onu evin hapsedici duvarları arasından özgürleştirici eylem alanına çıkarmanın önemi ortadadır.

Bu yoğunlaşmış çalışma sürecinin Emekçi Kadın Komisyonları’nı her açıdan güçlendireceği ve çalışmanın çıkaracağı imkânların emekçi kadın çalışmamızın bundan sonraki sürecini besleyeceği unutulmamalı, çalışmaya bu gözle bakılarak sürece yüklenilmelidir.
“Kelebekler”in mücadelesini eylem alanlarında yaşatmak için görev başına!

Emekçi Kadın Komisyonları, işçi ve emekçi kadınları 25 Kasım sürecini birlikte örgütlemeye davet ediyor! Mücadele taleplerimizle birlikte eylem alanlarında özgürleşmeye, “kelebekleri” mücadele alanlarında yaşatmaya çağırıyor!

Emekçi Kadın Komisyonları, Picca Bacca’nın yarım kalan türküsünü birlikte söylemeye, Güldünya’nın yarım kalan öyküsünü birlikte tamamlamaya, Bursa’da fabrika yangınında katledilen 5 kadın tekstil işçisinin hesabını sormaya çağırıyor!

Emekçi Kadın Komisyonları, işkencehanelerde ve zindanlarda direnen devrimci kadınların taşıdığı kızıl bayrağı yükseltmeye, Zilan’ın yaktığı özgürlük ateşini harlamaya çağırıyor!

Emekçi Kadın Komisyonları, işçi ve emekçi kadınları “yaşamın olduğu her yerde savaşmaya” çağırıyor!