27 Şubat 2009
Sayı: SİKB 2009/08

  Kızıl Bayrak'tan
  Devrim ve sosyalizm mücadelesini büyüten bir faaliyet!
  Yolsuzlukların temeli kapitalist sistemdir!
Reformist solun seçim bataklığı - U. Taner
ATV-Sabah greviyle dayanışma büyüyor…
İşçi ve emekçi hareketinden…
BDSP’nin bağımsız sosyalist belediye başkan adayları ile konuştuk...
“Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!”
  BDSP’nin seçim çalışmalarından…
  Grevdeki Asil Çelik işçileriyle konuştuk...
  Metal işçileri toplantısı…
  Kapitalizm, kent ve insan
  Mamak’ta coşkulu etkinlik…
  Ludizm ve sabotaj üzerine...
  Türkiye siyonist İsrail’den istihbarat sistemi alıyor...
  Dünyadan...
  Bültenlerden...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Küçükçekmece İşçi Platformu’na mektup...

Ludizm ve sabotaj üzerine...

“Bu yüzyılın ilk 15 yılında, İngiltere’de manüfaktür bölgelerinde görülen ve özellikle buharlı tezgahların kullanılmasının yol açtığı, Luditte hareketi diye bilinen, büyük ölçüde makine tahrip olayları, Sismounth, Castlereagh ve benzerlerinin, anti-jakoben hükümetlerine, en gerici ve zorlu önlemleri alma bahanesi sağlamıştır. İşçilerin, makine ile sermayeyi birbirinden ayırdetmeleri ve saldırılarını maddi üretim araçlarına değil, bunların kullanılış tarzına yöneltmeyi öğrenmeleri için, hem zamana, hem de deneyime gereksinmeleri vardı.” (K. Marks, Kapital, Cilt 1, s.411)

Manifaktür üretiminden sanayi üretimine geçiş daha yetkin makinelerin bulunması ile başladı. Manifaktür döneminde işbölümüne dayalı olarak gerçekleşen üretimin fabrikalarda makineli kullanımı şeklinde gelişmesi, ilk etkilerini erkek ve özellikle “vasıflı işçiler” üzerinde gösterdi. Bunların yerine daha ucuza kadın ve çocuk emeğinin sömürülmesi kapitalistlere muazzam kârlar sağlarken, vasıflı işçileri işsiz bırakarak, bunların makineye tepki duymasına yol açtı. Başını vasıflı işçilerin çektiği Ludist hareket böyle bir tarihsel dönemde ortaya çıktı ve Marks’ın deyimiyle “tarihin tekerleğini geriye doğru çevirmeye” çalışan bir konumdaydı.

İnsanlık tarihi, üretici güçlerin gelişmesi ve bunun sonucu olarak üretim biçimlerinin değişmesi ile karakterize olur. Bu üretici güçlerin en önemli parçası üretim araçlarıdır. Kapitalizmin üretim araçlarını geliştirmesiyle kendinden önceki toplumları katbekat aşmıştır. Sosyalist toplumun maddi zeminini hazırlayan da üretim araçlarındaki bu gelişme, merkezileşme ve üretimin toplumsallaşmasıdır. Ludizm, bir bakıma üretici güçlerin kendi içerisindeki çelişkisidir. Bu yüzdendir ki işçilerin bu gelişime ayak diremesi tarihin tozlu raflarında kalmıştır.

Akademisyen ve dost yazarlarımızın dile getirdikleri Ludizmin özü ve sınırları budur. Ek olarak şunlar söylenebilir: Ludizm hiç de kapitalizmin özüne yönelik, işçi sınıfının sınıf bilinçli saldırısı değildir. Emeğe yabancılaşma kapitalizmin en temel olgusudur. İşçi sınıfı kapitalist patronlar için arabalar, televizyonlar ve üretim araçları üretirken kendisi için ise sadece ekmek üretir. Oysa bunların hepsi işçinin emeğinin ürünleridirler. Ancak kapitalist bunlara el koyar, bu yanıyla işçi emeğine yabancılaşır, günlük mücadelesine ücret mücadelesi içerisinde bakar. Ludizm daha baştan bu yabancılaşmayı pekiştirir, kapitalistin el koyduğu üretim araçlarını onun malı olarak varsayarak işçinin emeğini reddeder. Bu yanıyla da en geri iş ve ücret mücadelesi olarak düşünülebilir.

Sabotaj alanları?

Ludizmin politik sonuçları üzerinden söylenenler “sabotaj” için de aynı biçimde geçerlidir. Bir eylem biçimi olarak “sabotaj” işçiyi üretim araçlarından uzaklaştırmaktan başka bir şey değildir. (Yeri gelmişken, söylenenler DİSK’in “fabrikamı-işimi seviyorum” şiarında ifadesini bulan liberal çizgisiyle karıştırılmasın!) Sorun üretimi yavaşlatmak, aksatmak ve grev kırıcıları engellemekse, bunun ilerici yolları mevcuttur.

En son Telekom direnişinde sabotaj tartışma konusu olmuştu. Grev kırıcılarını engellemek, üretimi aksatmak için Telekom işçilerinin kabloları kestikleri söylenmiş, dahası patronlar tarafından grevi gözden düşürmek için kullanılmıştı. Ancak Telekom işçileri bu eylemi sahiplenmediler bile. Ve sonrasında grev kırıcılara karşı “telefon kutularında nöbet beklemek” gibi sabotajın “bireysel” ve “güvenli” yönteminden daha militan bir yöntem izlediler.

Komünistler mücadele talep ve biçimlerine hareketin düzeyinin yükseltilmesi üzerinden bakarlar ve bazı durumlarda sınıfın geri taleplerini bile sahiplenmek durumunda kalabilirler. Ama “sabotaj” ne sınıfın yükselttiği bir mücadele biçimi, ne de en azından bir eğilim olmadığı halde, Küçükçekmece’den sınıf devrimcilerinin şiarlaştırmaları anlaşılır şey değildir.

Denebilir ki teori gridir, sınıflar mücadelesi sonsuz olasılıklar üzerinden yürür. Biz de deriz ki, elbette bir noktadan sonsuz sayıda doğru geçer ancak iki nokta arasında tek doğru vardır. Burada sorun diğer noktaya hangi konumdan baktığınızla ilgili. Bu ikinci nokta sizi bir sosyalist yapabileceği gibi bir liberal ya da ludizm taraftarı bir anarşist de yapabilir. Bu yüzden, bırakalım mücadelenin yeşil dallarından ilk sonbaharda dökülen yapraklar toprağa karışsınlar. Biz yüzümüzü her baharda filizlenen işgallere, grevlere ve direnişlere çevirelim.

İzmir’den bir demir-çelik işçisi


Çiğli’de krize karşı mücadele çağrısı…

Çiğli’de krize karşı işçi ve emekçileri mücadeleye çağırmak amacıyla bir süredir toplanan ve eylem-etkinlik kararı alan bileşenler, 24 Şubat günü düzenledikleri basın toplantısı ile mücadele taleplerini ve eylem takvimini açıkladılar.

Açıklamada krizin daha da büyüyeceği, işten atmaların artacağı, zamların ardı arkasının kesilmeyeceği söylendi. Neoliberal saldırıların emekçi halka ekonomik kriz olarak yansıdığı vurgulandı. Krizler üreten kapitalizmin artık sınırına dayandığı ve tarihinin en büyük krizine girdiği söylendi. AKP’nin de neoliberal politikaların temsilcisi ve uygulayıcısı olarak işçilerin ve emekçi halkların haklarının gaspedilmesinde başrolü oynadığı ifade edildi.

Açıklama şu sözlerle devam etti: “Bizler Çiğli’de bir araya gelen demokratik kitle örgütleri, partiler, emek güçleri olarak krizin faturasını ödemeyeceğimizi ilan ediyor, uğruna mücadele edeceğimiz taleplerimizi ve eylem takvimimizi açıklıyoruz:

-  İşten çıkarmalar yasaklansın, tüm çalışanlara iş güvencesi sağlansın! 

-  Ücretler insanca yaşama seviyesine yükseltilsin, asgari ücret vergiden muaf tutulsun!

-  Zamlar geri çekilsin, fiyatlar dondurulsun!

-  Temel gıda maddelerinden vergi alınmasın, her eve mutfak maaşı bağlansın!

-  İç ve dış borçlar ödenmesin, emperyalistlerle yapılan tüm anlaşmalar iptal edilsin!

-  Özelleştirmeler  durdurulsun, eğitim, sağlık, ulaşım, elektrik, su herkese eşit ve parasız sağlansın!

- Kirli savaşa değil kamusal alana bütçe sağlansın!

Bu taleplerimizden hareketle;

- “Kapitalizmin krizi ve krizin sonuçlarına karşı ne yapmalı?” konulu, SES İzmir Şube Başkanı Ergün Demir, Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Prof. Yaşar Uysal ve ÇHD’den avukat Dilek Güzel Gürbüz’ün katılımıyla 28 Şubat Cumartesi tarihinde saat 15:00’te Çiğli Belediyesi Toplantı Salonu’nda panel düzenleyeceğiz.

- “İşten çıkarmalar yasaklansın, tüm çalışanlara işgüvencesi sağlansın!” talepleriyle 13 Mart Cuma günü saat 12.00’de Çiğli Belediye şantiyesinde toplanarak Çiğli Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü’ne bir yürüyüş düzenleyeğiz.

- “Zamlara, vergilere, açlığa ve yoksulluğa karşı yürüyoruz, faturalarımızı yakıyoruz!’ adı altında 15 Mart Pazar günü saat 15:00’te Güzeltepe Uğur Mumcu Parkı’nda toplanarak Çiğli AKP ilçe binasına yürüyeceğiz ve basın açıklaması gerçekleştireceğiz.”

Eylem ve etkinlikleri Alevi-Der, Çiğli İşçi Platformu, Çiğli Halkevi, Çiğli ÖDP, Çiğli Belediyesi İşyeri Temsilciliği, İzmir ‘78’liler ve Ege ‘78’liler örgütleyecek.

Kızıl Bayrak / İzmir