27 Mart 2009
Sayı: SİKB 2009/12

  Kızıl Bayrak'tan
  Bahar döneminin birikim, deneyim ve
enerjisiyle devrimci bir 1 Mayıs’a!
  Haramilerin saltanatını yıkacağız, sosyalizmi kuracağız!
Newroz ve Kürt sorununda yeni dönem
Newroz ateşleri ülkenin dört bir yanında harlandı!
İşçi ve emekçi hareketinden…
  TİB-DER 2. Olağan Genel Kurulu gerçekleştirildi…
  İzmir’de “seçimler ve kriz” gündemli toplantılar
  BDSP’nin seçim faaliyetlerinden…
  Devrimci seçim çalışmasından
devrimci 1 Mayıs’a!
  G-U’da yaşananlar üzerine…
  Ekim Gençliği’nin faaliyetlerinden...
  Hüseyin yoldaşın ardından…
  Tetikçi İsrail askerleri suçlarını itiraf ettiler!
  Barack Obama’dan İran’a Newroz mesajı…
  “Kürt Konferansı...”
M. Can Yüce
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Hüseyin yoldaşın ardından…

Devrim ve sosyalizm mücadelesinde yaşayacak!

Hüseyin yoldaş partili yürüyüşümüzde yaşayacaktır!

Hüseyin Temiz yoldaşı kaybetmekten dolayı derin bir üzüntü içindeyiz. Hayatı hep devrim ve sosyalizm davasıyla içiçe geçen yoldaşımızın anısı önünde büyük bir saygıyla eğiliyoruz.

Yoldaşımız işçi sınıfının çok iyi tanıdığı, bildiği, inandığı ve arkasında gittiği bir devrimci işçidir. Her devrimci işçinin yapması gerektiği gibi de partisinin saflarında örgütlü bir hayat sürmüştür. Proleter devrimciliğinin temsilcisi olmuştur. Küçük-burjuva devrimciliği kendisini yılgınlık ve soluksuzlukla tüketirken, bir proleter devrimci olarak Hüseyin yoldaş en zor şartlarda dahi direncini, mücadele gücünü, inancını ve değerlere bağlılığını korumuştur. Devrim davasını hep yükseklerde tutmuştur.

Yoldaşımız geriye temiz bir hayat, onurlu bir geçmiş, anısına her koşulda sahip çıkacak yoldaşlar bırakıyor.

Hüseyin yoldaş partili yürüyüşümüzde yaşayacaktır.

Adın hep aklımızda ve kızıl bayrağımızda yazılı olacaktır.

Türkiye Komünist İşçi Partisi (TKİP) İstanbul İl Örgütü

İşçi sınıfı yılmaz bir komünist neferini yitirdi!

Ömrünün büyük bir kısmını işçi sınıfının devrime ve sosyalizme kazanılması uğruna feda eden Hüseyin Temiz yoldaşı yitirdik. O, bu topraklarda proletaryanın zaferini gerçekleştireceğine dair zerre kadar kuşku duymadı ve bu uğurda sonsuz uğraşlar verdi. İşçi sınıfı onun tek adresiydi.

O yüreği sosyalizm ile çarpan tüm dost ve yoldaşlarına karşı mütevazi tutumunu elden bırakmayan ve bir o kadar yön gösteren birisiydi. Bu yüzden dostları ve yoldaşları ona “Hüseyin Hoca” diye seslenirdi. Hocayı soranlar, hep fabrika önlerinde ya da sınıf etkinliklerinde, onu hep en önde görürlerdi. Yüreği hep orada atıyordu. Dönüp yakın döneme bakarsak Oktaş, Texim, Güven Elektrik ve son olarak Desa da hep Hoca ile karşılaşırız. (…)

Bizler tersanelerde mücadele yürüten sınıf devrimcileri olarak bize bıraktığı mirasa zerre kadar leke düşürmeden sonsuzluğa taşımaya devam edeceğiz.

Tersane İşçileri Birliği

 

Hüseyin yoldaşı kavgamızda yaşatacağız!

Hüseyin Yoldaş’ta zor dönemleri nasıl aşacağımızı gördük.

Hüseyin Yoldaş’ta sınıf devrimciliğini kavradık.

Hüseyin Yoldaş’ta karşı karşıya kaldığımız her sorunda kendimizi eleştirerek eksiklerimizi görüp yolumuzda daha güçlü yürümeyi öğrendik.

Onu tanımak için çalışma yürüttüğü yerlerdeki işçileri dinlemek gerekir.

Sınıfın dilini kavramış, işçi sınıfına hoca olmuş, yorulmaz bir yürekti. (…)

Senin miras bıraktığın ısrar ve iradenle devam edeceğiz yolumuza!

Ekim Gençliği

 

Hüseyin Temiz yoldaşın ardından…

(…) Ve biz komünistler, canlı bir yaşam yolu demek olan devrim ve sosyalizm yolunda yürürüz ve her adımda bizden önce yürüyenlerin Habipler’in, Ümitler’in, Haticeler’in, Hüseyinler’in ayak izlerini görürüz. Kendi ayak izlerimiz onlarınkine karışır ve sonra başkaları bizim ayak izlerimize basarak aynı yoldan yürür. Birinin yarım bıraktığını diğeri tamamlar, birinin unuttuğunu öteki anımsar ve bu durmadan akar… Onlara layık olmanın tek yolu vardır; yarım bıraktıklarını tamamlamak! (…)

Kayseri Büyükşehir Bağımsız Sosyalist Belediye Başkan adayı Hacı Bora Koç

 

İşçi sınıfı bir önderini ölümsüzlüğe uğurluyor!

Trafik kazasında ölen bir devrimci önder için yoldaşları “nasıl ölündüğü değil nasıl yaşandığı önemlidir” demiştir. Yoldaşlarının o devrimci önder için söyledikleri bugün senin için de geçerli Hüseyin yoldaş. (…)

Sürekli yukarı taşımaya çalıştığın kızıl bayrağımızı daha yukarı taşıyacağız. Nasıl ölündüğü değil nasıl yaşandığı önemlidir, bu temelde kuşkun olmasın yoldaş, seni yaşatacağız. Tıpkı Habip, Ümit ve Hatice yoldaşları yaşattığımız gibi.

M. Kurşun

Hüseyin Hoca kavgamızda yaşıyor!

Hüseyin Hoca ile fabrika direnişinde tanışmıştım. İşçilerle konuşuyor, onlara birşeyler anlatıyordu. Coşkulu, kararlı ve inançlıydı, bunu oradan geçenler bile görebilirdi. Hoca’nın bu coşkusu bana da coşku katmıştı. Her zaman direnmekten ve kazanmaktan bahsediyordu.

Ben de fabrika işçisiyim artık, yoğun ve yorucu ortama alışmamıştım, aklıma hep işten ayrılmak vardı. Bir gün Hüseyin Hoca’yla konuşurken bu konuyu açmıştım. Bana “sabret, oradaki insanları gözlemle, onların durumunu, ne koşullarda çalıştığını görürsün. Kaçmak çözüm değil, çözüm mücadele etmektir. Oradaki işçileri yalnız bırakmak sana yakışmaz. Sen bilinçli işçisin ve mücadele edeceksin, senin fabrikanın sana ihtiyacı var” demişti. O günden sonra sabretmeyi ve zorluklarla mücadele etmeyi öğrendim.

Hüseyin Hoca hep coşkuluydu, coşkusunu, umudunu hiç yitirmiyordu. Yıllardır işçilerin içinde olduğu halde, hep ilk günkü mutluluk vardı yüzünde. İşçilerle ilgilenmeyi çok sever, benimle ve diğer işçi arkadaşlarla konuşmaktan sıkılmaz, hep yeni bir şey öğreniyormuş gibi bizleri dinlerdi.

Hüseyin Hoca’dan öğrendiklerimi ben de işçi arkadaşlarıma aktaracağım. Hocam’dan devraldığım kavga bayrağını sonuna kadar taşıyacağıma söz veriyorum.

Sefaköy’den bir kağıt işçisi

İşçi sınıfının militan neferi Hüseyin yoldaş!

Sınıflar mücadelesinde heyecanla atan, Partisi’ne inançla bağlı bir yürekti Hüseyin yoldaşın yüreği.

Yoldaş, seni bu mücadelede çok uzun süredir tanımıyorum. Ama seni sınıfa olan inancınla, davaya bağlılığınla, gözlerindeki ışıltıyla tanıdım. Sınıf çalışması üzerine artık tartışmayı bırakıp pratik bir şeyler yapmamız gerektiğini söylerdin. Her fabrikayı direniş alanına çevirmemiz gerektiğini söylerdin. Hep işçi sınıfının elinde mavzer, burjuvaziye baş kaldırdığı günü hayal eder, her defasında bu heyecanını bizlerle paylaşırdın. (...)

Yoldaş gerçek bir sıra neferiydi. Partisi ve davası için hiçbir fedakarlıktan kaçınmazdı. Partisine son derece bağlı ve onun yılmaz bir neferiydi. Bu bağlılığı mensubu olduğu sınıfın haklı davasına inancından geliyordu. Yoldaş, kendisi için asıl ölümün partisinden, örgütlü yaşamdan ve sınıf mücadelesinden kopmak olduğunu söylerdi.

Yoldaşın kimliğini, temsilcisi olduğu değerlerin haklılığını onu sonsuzluğa uğurlarken bir kez daha gördük. Sevecenliğiyle, alçak gönüllülüğüyle, yardım severliliğiyle, paylaşımcılığıyla, örgütçülüğüyle, davasına ve partisine bağlılığıyla yüzlerce dost, onlarca yoldaş edinmişti. Partili kimliğin iyi bir temsilcisi olduğunu bir kez daha kanıtlamış oldu.

Yoldaşa sözümüzdür, hayalleriyle yaşadığı fabrikaları direniş alanları yapmak, fabrika önlerini barikatlarla savunmak, sınıf savaşımını daha da yükseltmek görevimizdir.

Bıraktığın mirasla şimdi mücadelemiz daha da güçlü. Bizler daha da güçlüyüz. Senin hayallerin bıraktıklarınla gerçek olacak.

Genç bir yoldaşın


Yüreğimiz ve bilincimiz seninle aydınlanacak!

Sevgili Hocam!

Liseden sonra işçi olarak çalışmaya başladım ve seninle mücadele içinde tanışmam bu şekilde oldu. İşçilerle ilgili daha doğru düzgün bir şey bilmezken, sen hep ne yapmamız konusunda bize fikirler verirdin, kendi hayatından verdiğin örneklerle bize hep coşku ve inanç katardın. İşçilerle birlikte yaptığımız platform toplantılarında herkes seni dinler ve kafasında hiçbir soru işareti kalmadan masadan kalkardı. (...)

Sen bizim gibi gençler açısından her anlamda örnek alınacak bir insandın. Bütün yaşantın mücadeleyle geçerdi. Yemek yerken bile hep işçi sınıfından bahseder ve geçmişte yaşadığın deneyimleri bizimle paylaşırdın. Birikim olarak her konuda bizi aydınlatırdın. Hiçbir konuda tereddüt kalmazdı tartıştığımız konu üzerinde. Bazen de bize kızardın, eğitim çalışmalarına hazırlıksız geldiğimiz için. Teoriyi önemsediğimizi, bunun çok önemli olduğunu belki defalarca söylemiştin. (...)

Sevgili Hocam, son söyleyeceğim, uğruna mücadele verdiğin bu mücadelenin birgün zafere ulaşacağıdır. Bundan hiçbir kuşkun olmasın. Çünkü biz haklıyız ve doğruyuz. Senin de dediğin gibi, “geleceği biz temsil ediyoruz”. Yarın bizimdir yoldaş!

Küçükçekmece’den öğrencin Hüseyin


Kendine yakışır bir gidişin oldu”

Ardından söylenecek o kadar çok anlamlı söz var ki! Ama tam da söylendiği gibi, sözcüklerin kifayetsiz kaldığı yerdeyim. Sadece gözlerim ıslak, yüreğimde bir sızı! Biliyorum, görseydin bu halimizi kızardın! Sen hep dik dururdun çünkü. Güçlü, doğal, şatafattan uzak. Birçok şeyin çürümeye yüz tuttuğu, sevgilerimizi bile hesaplıca korkarak yaşadığımız bu hayatta, hiçbir maddi kaygısı olmayan, ölümü bile tiye alan sen! Emekten yana sen!

Hocam biliyor musun, kendine yakışır bir gidişin oldu! O dik duruşunun ardından gözlerini kaçıran utangaç gülümseyişini görebiliyorum! Seni ölümsüzlüğe uğurladığımız gün bir dostum, “Badestandaki en kızıl gül başını eğdi ve yapraklarında biriken sevgiyi, umudu, inancı ve direnişi, yeryüzünün en ücra köşesine bile ulaşsın diye bize bıraktı! Sil gözyaşlarını!” demişti. Siliyorum gözyaşlarımı ve inancını, emeğini yeryüzünün en ücra köşelerine taşımaya söz veriyorum!

Sefaköy’den bir yoldaşın


Sabır ve inatla zor denileni başardın”

Merhaba yoldaş...

Düzenin seçim oyununu bozmaya çalıştığımız, işçi ve emekçilere bu düzende her şeyin aşırı kâr hırsı, rant, vurgun ve talan üzerine kurulduğunu, işçi ve emekçilerin tek kurtuluşunun devrim ve sosyalizm uğruna mücadele etmeleriyle mümkün olabileceğini döne döne anlattığımız bir süreçte ayrıldın aramızdan. (...)

Rowenta, Texim, Oktaş, Desa Deri ve daha nice fabrikada patronların sömürüsüne maruz kalmış işçilerin durumu sana acı veren hastalığını unutturdu. Görevimiz onları namussuz asalaklara karşı bir araya getirmek, örgütlü mücadeleye sevk etmekti. Sabır, inat ve onlara olan inancınla zor denileni başardın. (...)

Yoldaşlarına karşı gösterdiğin derin sevgi ve saygı, Parti davasına olan inancın, pratiğin, disiplinin, eylemci kimliğin, sınıfa olan inancın, biz yoldaşlarına örnek olacak. Devrim ve sosyalizm özlemini, geride bıraktığın yoldaşların ve işçi sınıfı tamamlayacak. Hoşça kal yoldaşım...

Bir yoldaşın


Hoşça kal yoldaş, gözün arkada kalmasın!”

Hüseyin Hoca...

Kuşkusuz tarif etmek imkansız Hoca’nın o devrime adanmış kocaman yaşamını. Her hareketi, her sözü, her davranışı süzüldüğünde, altında koca bir deneyimin eğitici etkilerini görürsünüz.

Ölüm kapısını çalmaya başladığı zaman bile yol göstermeye, yüreği işçi sınıfının eylemine şekil vermek için atmaya devam ediyordu. (...)

Tam bir pratikçi, iyi bir örgütçü ve mükemmel bir Hoca’ydı. Bir parti adamıydı. Her şeyiyle bağlıydı partimize ve ölene kadar da bağlılığına zeval getirmedi.

Yoldaşların seni her zaman devrim mücadelesinin Hocası olarak anacak. Hocalık ettiğin onca öğrencin de senden aldıklarıyla, Parti’yle işçi sınıfı mücadelesini hep ileriye taşıyacak.

Güleryüzünü, mütevaziliğini, o kendinden emin duruşunu, o mizahi anlayışını hiç unutmayacağız. Hoşça kal yoldaş, gözün arkada kalmasın.

Bir yoldaşın


Devrime ve sosyalizme adanmış koca yürek!

(...) Hüseyin Temiz 1962 yılında doğan, iyi, hoşgörülü, insana insan gibi bakan, karşısındakini asla aşağılamayan, küçük düşürmeyen, yükseklerden bakmayan, kompleksli olmayan, kendini tamamıyla davaya adamış bir devrimci. İnsana insan olma olgusunu kavratan, anlatan, anlattığın da ikna eden, düşünen ve hayatı düşündüren bir yoldaş. Geçmişinden ve geleceğinden hiçbir şüphe duyulmayacak, temiz, berrak, seven, sevilen, sevgiyi ön planda tutan, öğretmeyi kendine felsefe bilen, toplumun sosyo-ekonomik durumunu, insanların psikolojilerini iyi anlayan, umudun bittiği yerde umudu aşılayan, çıkmazları çıkar yol kılan, problemleri çözen iyi bir sınıf devrimcisi.

Hüseyin Temiz yoldaş soyadı kadar temiz ve berrak bir insandı. Umudun yanında, bitişin, sönüşün, yok oluşun hep karşısında Hüseyin yoldaş vardı. İnsanlara umut, sevgi, kardeşlik, paylaşım aşılardı. Her tartışmada en akıllı, en mantıklı yolu bulur, insanlara kavratırdı. Bizlerin tartışma anlayışını, kavrayışını genişletirdi. O bir önderdi. O bir militandı. O çok iyi bir komünistti. (...)

Seni her zaman o yüce inancın önünde saygıyla anacağız. Sonsuz sevgilerimle...

Dostun Erbay Gümüş


Gerçek bir devrim neferiydin!

(...) Sen gerçekten bir devrim neferiydin. İnsan senin devrime ve örgütlü yaşama bağlılığını öyle bir hissederdi ki, bunu sanki senin doğal bir parçanmış gibi kabul ederdi. Bu kadar doğal bir devrimciydin.

Habip, Ümit ve Hatice yoldaşlar gibi ikirciksiz, kararlı ve tertemiz bir mücadele yaşamın oldu. Mücadeleye adanmış yaşamın önünde saygıyla eğiliyorum.

Bielefeld’den bir komünist


Devrim ve sosyalizm davasında hep yaşayacak!

Tüm yaşamı devrim ve sosyalizm davası uğruna mücadele ile geçen bir emekçiyi kaybettik. Onu tanıyan tüm işçi, emekçi ve yoldaşları gibi, üzüntümüz büyük ve derindir. (...)

O mütevazi bir parti militanı, sade bir emekçiydi. Tüm geçmişi adı gibi sade, onurlu ve temizdir. Onu temiz devrimciliğin bir temsilcisi olarak ölümsüzlüğe uğurladık. (...)

Hüseyin Temiz yoldaş, her zaman, onu tanıyan her işçinin, emekçinin ve bizlerin bilincinde ve yüreğinde yaşayacaktır...

Bir-Kar / Köln


Proletarya yiğit bir neferini kaybetti!

BDSP çalışanı ve Küçükçekmece İşçi Platformu sözcüsü Hüseyin Temiz yoldaşın kaybını üzüntüyle karşılıyoruz. O yaşamı boyunca bir sınıf neferi olarak işçi sınıfı davasına karşı olması gereken yerde oldu. Onun yiğitçe mücadelesi birçok işçiye örnek ve gelecek işçi kuşaklarına ışık tutacaktır. (...)

İşçi sınıfı bugüne kadar onlarca yiğit kahraman evladını bu acımasız hastalığa kurban vermiştir. Ama bu yiğit kahramanlarını hiçbir zaman unutmamıştır...

Bir-Kar / Hollanda


Devrimin oğlu


I

Biraz doğulu ellerim

biraz da yüzüm.

Yüreğimde isyan

yaklaşan bahar günlerinde.

Kaç kez küllerinden doğdu halklar?

Kaç kez seviştiler kızgın kumda?

Sen yok musun artık eeyy yoldaş?

Sıkılı yumruklarında mı kaldı

son bakışların?

Ben derin bir kuyuda

susuzluktan yanıyorum eey yoldaş!

Ne vakit sularsın yüreğimi?

Gitti dediler kızıl bayraklı tabutun…

Yer gök inledi görkeminden

yüreğinde sönmeyen sevdanın…


II

Meydanlarda gördüm sonra seni…

Bir kucak dolusu karanfil

biraz da kızıl gül

öfkeden çatlamış dudaklarında

bir yudum su gibi.

Ben seni meydanlarda gördüm.

Bir Hüseyin yoldaştı

yumrukları her daim sıkılı

ve dudaklarında

güneşli ülkenin türküsü…

Bir Hüseyin yoldaştı.


III

Ben seni Halepçe’de gördüm Hüseyin yoldaş…

Gözünde acı, iki damla su gibi…

Ben seni seher vakti

ötüşen kuşlarla gördüm.

Bir Hüseyin yoldaştı

yüreğinde yanardağlar

ve meydanların ortasında

patlayan volkanlar gibi…

Bir Hüseyin yoldaştı

Desa direnişinde…

Emine Arslan’ın yanıbaşında.


IV

Böyle delişmen akma eeyy ırmak!

Bana Hüseyin’i çağrıştırıyorsun.

Eeyy…. Bendine sığmayan Kızılırmak!

Senin suyuna karıştı kanlarımız.

Ve nabzımız ölüyken de attı.

İşte yine korktu egemenler.

Bir avuç gök-yüzü oldu yüreklerimizde

Hüseyin’in gülüşü…

Sen de mi terk ettin?

Eey… Sevdalı yoldaş!

Sen de mi terk ettin beni?


V

Ben ki yanık bir türkü tadında,

yüreğimi avuçlayıp bahar vakti…

İki dirhem bir çekirdek

meydanlara koşacağım

senin ateşinle….

Akacak sokaklar

meydanlara doğru…

Rahat uyu mezarında

eeyy… Devrimin oğlu.


Rahime Henden

18 Mart 2009