24 Nisan 2009
Sayı: SİKB 2009/16

  Kızıl Bayrak'tan
   Engeller aşılacak Taksim kazanılacak!
  Devrimci 1 Mayıs Platformu’ndan çağrı:
DTP’ye yönelik operasyon Kürt hareketini tasfiye etme saldırısıdır…
BDSP’nin 1 Mayıs faaliyetlerinden…
Gençliğin 1 Mayıs faaliyetlerinden...
  Çiğli’de direnişçi işçiler 1 Mayıs’a çağırdı...
  1 Mayıs ve Taksim iradesinin anlamı
  Baskıya, sömürüye, eşitsizliğe ve saldırılara karşı 1 Mayıs’a, Taksim’e!
  İşçi ve emekçi hareketinden….
  Hatice Yürekli yoldaşı saygıyla anıyoruz...
  Direnişçi kadınların mücadele çağrısı!
  8. Bir-Kar Gençlik Kampı başarıyla gerçekleştirildi…
  ABD patentli planın açmazları…
  Barack Obama’nın Latin Amerika açılımı…
  Batılı emperyalistler ırkçı-siyonistlerin kalkanı!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Direnişçi kadınların mücadele çağrısı!

ATV-Sabah grevcisi: “Grev, grev, grev!”

Yazı yazmaya başlarken, attığımız bu slogan geldi aklıma. Bugün grevde 61. günümüz. İlk greve çıktığımız gün “herhalde bir ay da biter” gibi çocukça bir saflık içindeydik. Bir arkadaşımız “bir yıldan önce bitmez” dediğindeyse çok kızmıştık. Bunun sebebi hem sürenin uzun olması hem de niye o kadar sürsün ki, o zamana kadar işveren çoktan pes eder duygusuydu. Ancak anlıyorum ki hayır, işveren “pes etmiyor”. Bizlerin yani direnişteki, grevdeki kadınların pes edeceğini sanıyor. Bu yüzden de süre uzuyor. İnsanların kararlılığını, inançlarını görünce geri adım atıyorlar. 

Ben Sabah-ATV’nin de içinde bulunduğu Turkuvaz grubunda greve çıkan 10 gazeteciden biriyim. Greve çıkma amacımız bütün işkollarında yaşanan sendikasızlaştırma ve işverenin toplu iş sözleşmesinden kaçmasıydı. Toplu iş sözleşmesinin en önemli boyutu ekonomi ve iş güvencesi olduğu gibi, diğer boyutu örgütlü basının özgür basın olmasıdır. Greve çıktıktan 4 gün sonra işveren tek taraflı iş akdimizi feshetti. Onlara göre biz şu an grevde değil, direnişteyiz. Ancak bizim bunu kabul etmediğimizi en baştan söylemek gerekiyor. İşverenimiz olan Çalık Grubu haklı grevimizi haksızlığa düşürme çabasında. Biz sayıca az olduğumuzdan dolayı üretimi durduramadık.

Burada kısaca basın ve kitle iletişim araçlarına ve sendikal örgütlenmeye bakarsak: Yıllardır sendikanın girmesinin çok zor olduğu bir alandır, basın. Sendikanın “s”sine bile tahammülü olmayan patronlar ve aynı zamanda sendikaya karşı inançsızlık taşıyan, “ben işçi miyim” diyen bir gruptan bahsediyoruz. Bu yüzden de grevin ancak filmlerde olacağını düşünen bir işkoludur. Biz Sabah-ATV’de bunu başardık. Görüşmeler sırasında “Greve mi çıkacaksınız?” gibi alaylı sorularla karşılaştık. Mutlu ve gururluyuz, biz üstümüze düşeni yaptık. Yapmayanlar utansın!

Özellikle Türkiye demokrasisi için kalem oynatan, sözde demokratlar bizim grevimizi görmemeyi tercih ettiler. Kendi sürecimiz için konuşmak gerekirse; üretimi durduramadık, ancak kamuoyu yaratarak bu grevin başarıya ulaşmasını sağlayabiliriz. Onlar bizi 10 kişi sanıyor. Oysa biz hiç kendimizi 10 kişi hissetmedik. Bazen 100, bazense 1000’ler olduk. 

Ekonomik krizin çalışanların kolunu kanadını kırdığı bu süreçte öncelikle ortak emek platformları oluşturulup, küresel ekonomik krizin aşılması noktasında projeler üretilmeli, bu projeler kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Sonraki adım olarak ortak eylemlilikler planlanmalı, konfederasyonlar bu konuda ortak çalışmalı, güçlerini birleştirmelidir. 1 Mayıs’a bu bağlamda kitlesel katılım, işçi sınıfının hak mücadelesi açısından çok önemli. Özelinde kendi grevimiz içinse iletişim araçlarının kapalı olmasından dolayı, bireylerin kendi çevresinde grevi yaygınlaştırması, bu greve sahip çıkması önemlidir.

Çünkü bu grev hak arama mücadelesiyle beraber özgür, tarafsız haber alma hakkı için sahiplenilmeli, kitleselleştirilmelidir.  

Son olarak 1 Mayıs yaklaşırken: “Yaşasın işçinin, emekçinin bayramı!”  

Çilem Dalgıç / Sabah-ATV grevcisi

Sinter’de direnen kadın işçi: “Mücadeleyle kazanacağımız çok şey var!”

Ben Sinter Metal’de 110 günü aşkındır direnen ve gittiği yere kadar direnecek işçi kadınım. Direnişimiz kapının önünde özverilerimizle devam ediyor. Kararlı olduğumuzu buradan bir kez daha haykırıyorum. Direnişimizde, ilk günlerde ziyaretçilerimiz eksik olmuyordu. Şimdi ziyaretlerin sayısı çok azaldı. Direnişimizin kazanılması için herkesi direnişimize ilk gün gibi bize destek olmaya, direnişimizi büyütmeye çağırıyorum.

Ben bir kadın işçi olarak bu yıl ilk defa 1 Mayıs’a katılacağım. 110 gündür direnişte çok şey öğrendim. Eskiden böyle bir günden haberim bile yoktu. İşçi kimliğimi bu direniş sayesinde kazandım.

Arkadaşlar, işyerlerinizde sorunlarınıza karşı direnişe geçin, direnişimiz size örnek olsun. Mücadele etmek için kaybedecek bir şeyimiz yok, kazanacağımız çok şey var.

Necla Öztürk / Sinter Metal işçisi

MEHA işçisi Saliha Gümüş’le direniş sürecine ilişkin konuştuk: “Biz sustukça bizi ezenler hep olacak!”

- Direniş size ne kazandırdı?

Öncelikle bireysel olarak birlikte bir şeyler yapmanın ve paylaşımın coşkusunu yaşadım. Direnerek, birlikte hareket ederek kazanılabilecek çok şey olduğunun farkına vardım. İlk defa bir direnişe katıldım ve bu çadırda çok şey öğrendim.

- Direnişteki kadınların yaşadığı zorluklar sizce nedir?

Bu ülkede kadın olmak çok zor. Direnişçi bir kadın olmak ise daha zor. Kadınlar evde ailelerine, çadırda patronlarına karşı direniyorlar. Çünkü ailesinin baskı yaptığı birçok kadın arkadaşımız var ve onlar tüm zorluklara karşı direnmekten vazgeçmiyorlar.

- Bundan sonra direnişi nasıl sürdüreceksiniz?

Bugün Türkiye’de ve dünyada işsizler ordusu gün geçtikçe büyüyor. Haklarını bilmeyen o kadar çok insan var ki

Bugün bu kadar kolay ve basit bir şekilde işten atılıyorsak, bunda biz işçilerin suskunluğunun, her şeyi sorgusuz kabul etmesinin büyük payı var. Biz MEHA işçileri sestik, şimdi çığlık olduk büyüyoruz. Diğer işçilerle birlikte tek yürek hakkımızı arıyoruz. Bundan sonra da eylemlerimiz tüm hızıyla devam edecek. LC Waikiki haklarımızı verene kadar gerekirse tüm Türkiye’deki mağazaları önünde sesimizi duyuracağız.

- İşçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs hakkında ne düşünüyorsunuz?

1 Mayıs işçi bayramı, ama işçilere bayramlarını istedikleri şekilde kutlama özgürlüğü tanınmıyor. ‘77 1 Mayısı’nda yaşananlar ve oradaki katledilenler anısına Taksim Meydanı’na gitmeyi düşünüyorum ve tüm emekçileri Taksim’de olmaya çağırıyorum.

- 1 Mayıs’la ilgili emekçi kadınlara neler söylemek istersiniz?

Ben 45 gün önce çalışan bir emekçiydim. Haklarım aylarca verilmediği için suskunluğumu bozdum. Hakkımı istediğim için de işten atıldım ve anladım ki biz sustukça bizi ezen eller hep olacak. Bugün haklarımızı alabilmek için direniyorsak bu çadırda, birlikte kazanacağımıza inandığım içindir. Bu sadece LC Waikiki MEHA işçilerinin değil tüm işçilerin kazanımı olacaktır.

1 Mayıs işçi bayramı, işsiz de olsak biz emekçiler olarak ortak sesimizi yükseltmemiz gereken bir gün. Gelin birlik olalım, 1 Mayıs’ta emekçiler olarak hep birlikte haykıralım!

(Emekçi Kadın Bülteni’nin Nisan 2009 tarihli

son sayısından alınmıştır...)

Emekçi kadınlar! İşe gitme, 1 Mayıs’ta alanlara çık!

1 Mayıs dünyada ve ülkemizde işçi ve emekçi bayramı olarak kutlanıyor. Ne yazık ki dünyada ve ülkemizde emekçi kadınlar ikinci sınıf olarak görülüyor. Kapitalizm ve onun savunuculuğunu yapan burjuva medya kadınlara ikinci sınıf konumunu kabullendirmiştir. Kadının yeri evi, kocasının yanı, çocuklarının bakımı vb. diyerek tüm yükü işçi ve emekçi kadınlara yüklemiş durumdadır. Öte yandan yaşama koşulları ve hayat pahalılığı, kadının evinden çıkarılıp fabrikalara, işyerlerine, tarlalara gönderilmesine neden oluyor. İşte o zaman ailemizin bakımı ikinci plana bırakılıyor.

Fabrikalarda, kamu alanlarında erkek sınıf kardeşlerimizle aynı sürede çalışmamıza rağmen biz kadınların mesaisi eve gelince yeniden başlıyor. Evin günlük düzeni, çocuğun ihtiyaçları derken kadının mesaisi gecenin geç saatini buluyor. Öyle ki ben çalışan kadınların iki saat uykuyla işe geldiklerini biliyorum.

Biz işçi ve emekçi kadınlar mücadeleye bakışımızı ikinci plana bırakıyoruz. 1 Mayıs, 8 Mart gibi özel günlerde alanlara çıkmaya pek sıcak bakmıyoruz, o günleri sadece erkeklere yüklüyoruz ve hatta erkekler gitmiyor bizim ne işimiz var gibi bir dizi sözler ediyoruz.

Biz kadınlar, 1 Mayıs’ta işe gitmeyip alanlarda olmalıyız. Sadece o gün için değil, fabrikalarımızda sendikal mücadelede, direnişlerde biz kadınlar ön planda olmalıyız.

Emekçi kadınlar, 1 Mayıs’ta alanlara!

Ümraniye’den bir kadın tekstil işçisi



Soluğumuz yettiği kadar taleplerimizi haykırmalıyız!

Merhaba dostlar;

İşçi ve emekçilerin yani bizlerin taleplerimizi haykıracağımız dayanışma günü yaklaşıyor. Bugün bizi görmek istemeyenlere, köle gibi çalıştırarak sömürenlere karşı taleplerimizi en gür bir şekilde haykırmalıyız. Tüm emekçi kadınlar, 1 Mayıs’ta alanlarda olmanın ne kadar önemli olduğunun bilinciyle hareket etmeli, çifte sömürüye maruz kalan kadın emekçilerin taleplerini daha güçlü ve daha coşkulu haykırmalıyız. Çok fazla çalıştıran ve kadın olduğumuz için bizi ucuz işgücü olarak görenlerin karşısına dikilmeliyiz.

Bizler emekçi kadınlarız ve biz de bu ülkede varız. 1 Mayıs’ta alanlara çıkmalıyız. Soluğumuz yettiği kadar taleplerimizi haykırmalıyız.

Ümraniye’den bir kadın makine teknisyeni



Emekçi kadınlara çağrı…

Geleceksizliğe, açlığa, sefalete, çifte sömürüye ve krize karşı 1 Mayıs’ta alanlara!

İşçi sınıfının uluslararası birlik, dayanışma ve mücadele günü olan 1 Mayıs yaklaşıyor. Bu yılki 1 Mayıs apayrı bir anlam ve öneme sahip. Kapitalistler tüm dünyada ve Türkiye’de krizin ağır faturasını işçi ve emekçilere ödetiyorlar. İşten atmalar, ücretsiz izinler, hak gaspları ilk elden başvurdukları saldırılar arasında. Fakat bunun daha başlangıç olduğunu, önümüzdeki dönemde bunları kat be kat aşan saldırılara hazırlık yaptıklarını şimdiden ilan ettiler.

Bu saldırılardan emekçi kadınlar payına iki kat daha fazlası düşecektir. Daha krizin ilk döneminde pervasızca uygulanan saldırılardan nasibini ilk alan işçi kadınlar oldu. Ezici çoğunluğu herhangi bir güvenceden yoksun olarak çalışan işçi kadınlar, daha savunmasız görülüp çok düşük ücretle ve yoğun çalıştırılıyorlar. Yerine göre kapı dışarı edilerek tekrar eve hapsediliyorlar. Sonuçta krizin yükü emekçi kadının sırtına daha şiddetli biçimde bindiriliyor.

 Krizden emekçi kadınların payına yalnızca bunlar düşmüyor. Ekonomik sorunlar, geçim sıkıntısı, beraberinde şiddeti üretiyor. Aile içi şiddet sonucu öldürülen kadınların sayısı yükseliyor. Boşanmalar artıyor, kadınlar fuhuş batağına sürükleniyor. Ahlaki ve kültürel yozlaşma yaygınlaşıyor. Kısacası emekçi kadının yaşamı adeta kabusa çevriliyor.

Kadının yaşadığı sorunlar bunlardan da ibaret değil. Dünyanın dört bir yanında kadınlar, her türlü baskı ve şiddete giderek artan biçimde maruz kalıyorlar. Irak’ta Amerikan askerleri tarafından fuhuşa zorlanıp, tecavüz edilen kadınlar… Filistin’de evleri başlarına yıkılıp çoluk çocukları katledilen, İsrail askerlerinin zulmüne karşı göğsünü siper eden kadınlar. Afganistan’da işgalci NATO askerlerinin tecavüz ettiği, gerici dinci yönetimin çıkardığı kanunlarla evlilik içi tecavüzün meşrulaştırıldığı, insan yerine bile konulmayan kadınlar... Hindistan’da, Çin’de sırf kız çocuğu olduğu için doğar doğmaz mezara gömülen, Afrika’da açlık, her türlü hastalık ve bakımsızlıktan her yıl ölen binlerce kadın…. Özellikle işsizliğin kol gezdiği ülkelerde, uyuşturucu ve fuhuş tüccarlarının ağına düşüp bataklığa itilen yüzbinlerce kadın…Ve Türkiye’de H. Üzmezlerin 14 yaşındaki kız çocuklarına tecavüz edişlerini aklayan Adli Tıp Kurumu ve mahkemeler... Kürt illerinde töre ve namus katliamlarına maruz kalan kadınlara eğitim adı altında daha çok dini eğitim verilmek istenmesi, vb…

Emekçi kadınların işte bu nedenlerden dolayı mücadele etmeye, alanlara çıkmaya, yaşamını iki kat daha fazla köleleştiren bu düzenden hesap sormaya, fabrikasında, işyerinde, mahallesinde örgütlenmeye her zamankinden daha çok ihtiyacı var. Emekçi kadınlar, yaşamda olduğu gibi kavgada da var olduğunu göstermelidir. 1 Mayıs’ın özüne yakışır biçimde iş bırakarak alanlara çıkmalıdır.

1 Mayıs, emekçi kadınların hak alma bilinciyle alanlarda yer aldığı bir gün olmalıdır. 1 Mayıs taleplerimizi daha gür biçimde haykırdığımız, bedel ödemeyi ve ödetmeyi göze aldığımız bir mücadele günü olmalıdır.

Desalar’da, Meha Tekstil’de, IBM’de, ATV Sabah’ta, Sinter’de, Gürsaş’ta, Kurtiş Matbaa’da ve daha başka fabrika ve işyerlerinde, hak alma mücadelesi yürüten kadınlı-erkekli sınıf kardeşlerimizle birlikte alanlarda yerimizi almalıyız. Ve sadece 1 Mayıs alanında da değil, her yeri 1 Mayıs alanına çevirerek yaşamımızı, emeğimizi ve geleceğimizi çalan hırsızlardan hesap sormalıyız.

Emekçi Kadın Komisyonları olarak emekçi kadınları, çifte sömürüye, her türlü baskı ve şiddete, geleceksizliğe ve kapitalizmin krizine karşı 1 Mayıs’ta alanlara çıkmaya, talep ve özlemlerimizi haykırmaya çağırıyoruz.