11 Eylül 2009
Sayı: SİKB 2009/35

  Kızıl Bayrak'tan
  Çözümsüzlük batağındaki
sermaye düzeninin çok
yönlü iflas tablosu
  Sol içi zorbalıkla bir yere varılamaz!
Kürt hareketini
saldırganlaştıran nedir?!
Katleden sel değil kapitalizmdir!
Düzenin yarattığı felaketin tablosu
  Kentler kapitalist yıkımın,
sömürünün ve sefaletin aynasıdır!
  Entes direnişinden.
  Türkiye eğitimde sınıfta kaldı!
  İşçi ve emekçi hareketinden.
  Demokrasi mücadelesi ve
Kürt sorunu-1
  Halkalı kağıt grevi üzerine..
  Etkinliklerden
  Bıraktığınız mirası
yarınlara taşıyacağız!
  Güler Zere ve hasta tutsaklar için eylemlerden...
  Obama yönetimi “barış süreci”ni canlandırmaya çalışıyor
  ABD savaş makinesi Afganistan fiyaskosunu itiraf etti!
  Almanya’da seçimler...
  ABD emperyalizmi Chavez karşıtı tetikçilerini sokaklara saldı…..
  6-7 Eylül olayları... Kontr-gerillanın kirli savaş tarihinden karanlık bir sayfa!....
  Diyarbakır zindanı üzerine yapılan tartışmalar hakkında
birkaç söz - M. Can Yüce
  ESP'ye yönelik
devlet terörü protesto edildi
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Kürt açılımı” eşliğinde
tırmanan saldırılar

Sömürgeci sermaye devletinin Kürt halkına yönelik saldırganlığını ortaya koyan olaylardan biri Diyarbakır’da yaşandı. 10 yaşındaki Medya Örmek evinde çocuklara Kürtçe ders vermesi n

edeniyle soruşturma terörüne maruz kaldı.

Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi, Erdoğan’ın Diyarbakır gezisi sırasında Şırnak’ın Cizre İlçesi’nde protesto eylemine katıldıkları ve polise taş attıkları gerekçesiyle, 16 yaşındaki Osman Acu ile 17 yaşındaki Mehmet Selim Bağana’yı toplam 21 yıl 8 ay hapse mahkum etti.

Hakkâri’de 23 Nisan’da bir özel tim polisinin silahının dipçiğiyle bir çocuğa saldırmasıyla ilgili olarak yaptığı açıklama nedeniyle, İnsan Hakları Derneği (İHD) Adana Şubesi Şube Sekreteri Ethem Açıkalın hakkında, “toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkındaki kanuna muhalefet etmek” iddiasıyla dava açıldı.

Bu tutuklama ve yargılama kararları ile “suçlu” Kürt çocuklarına tek sosyal alan olarak hapishane koridorları gösteriliyor. Küçük bedenlerine dipçik vurmak devletin hakkı olarak sunuluyor. İnsan hak ve özgürlükler mücadelesi veren kurumlar, bu saldırganlığa karşı çıktıkları için hukuk terörüne maruz bırakılıyo

Kürt halkına yönelik saldırılar sürüyor!

12 yaşındaki çocukları 13 kurşunla öldürmekten çekinmeyenler, şimdi de yaşının iki-üç katı hapis cezaları veriyorlar. Tüm bu devlet terörü “milli birlik” örtüsüyle gerçekleştiriliyor. Sömürgeci sermaye devleti kirli savaşla, inkar ve imhaya dayalı zulüm politikalarıyla bir yandan çöküşünü hızlandırırken, öte yandan halkların kardeşliğini dinamitliyor. Bu zeminde Kürt halkına yönelik faşist saldırılar artarak devam ediyor.

Son günlerde yaşanan saldırılar, “Kürt açılımı” tartışmalarının Kürt halkının üzerindeki baskı ve terörü zerre kadar azaltmadığının en açık göstergesidir. Kürt halkına yönelik baskı ve saldırganlık, inkara dayalı politikalar özellikle son 25 yıla damgasını vurdu. Binlerce Kürt emekçisi katledildi. Kirli savaş sürecinde gözaltında kayıplar, yargısız infazlar ayyuka çıktı. Çeteleşen sermaye devletinin elikanlı katliamcıları ise sürekli ödüllendirildi.

Kürt halkının örgütlü gücünü temsil eden siyasi partiler kapatıldı. En son Günlük gazetesine yönelik kapatma saldırısı da dahil Kürt basınına yönelik baskılar artarak devam etti. Öte yandan “en iyi Kürt ölü Kürt” anlayışının savunucusu siyasi partiler, dernekler, vakıflar sömürgeci sermaye devletinin desteğini her zaman arkalarında hissettiler. Bu kurumlar Kürt düşmanlığını büyük bir rahatlıkla sürdürdüler.

“Demokratik açılım”dan bahseden, Kürt sorununa ilişkin Amerikan çözüm planı çerçevesinde CHP ve MHP ile polemiğe giren Erdoğan, kısa bir süre öncesine kadar “Kürt’ten tanık olmaz”, “çocuk da olsa, kadın da olsa polis gereğini yapar”, “bu rejimi beğenmeyen çeker gider” diyecek kadar gözünü karartabildi. Kürt halkını hedefe çakan, ırkçı saldırganları cesaretlendiren açıklamalar yapabildi.

Sömürgeci sermaye devleti, halkların kardeşliğini savunan, halkların gönüllü birliğini, özgürlüğünü ve eşitliğini savunan aydınları, ilericileri, devrimcileri ve Kürt emekçilerini sorgulayıp tutuklamakla yetinmedi, faşist çetelerini, kontra örgütlerini harekete geçirdi. Faili meçhul cinayetler, gözaltında kaybetmelerle, sokak infazlarıyla binlerce Kürt emekçisini katletti.

Meşru hakları için eylem yapan Kürt halkı, biber gazına, coplanmaya, tekme ve tokatlanmaya maruz kaldı. Uyduruk gerekçelerle gözaltına alınıp işkencelerden geçirilen Kürt çocukları, gerici-faşist hükümlerle dolu olan ceza yasalarında bile bulunmayan uydurma gerekçelerle tutuklandı. Haklarında onlarca yıl hapis cezası istendi. DTP vb. partilerin üye ve yöneticileri katledildiler. Kürt sorununu dile getiren, halkların kardeşliğini savunan KESK, İHD vb. örgütlerin yöneticileri ve üyeleri, tutuklama terörüne maruz kaldılar. DTP’nin değişik kentlerdeki binalarına baskınlar düzenlendi. DTP yönetici ve üyeleri, Barış Anneleri gözaltına alındı, işkence gördü, tutuklandı.

Kürt ulusal sorunu konusunda duyarlı olan devrimci sosyalist ve ilerici gazeteler toplatıldı, yayın yasakları getirildi. Faşistler, Kürtlere yönelik yüzlerce saldırı ve linç girişimini devlet desteğinde gerçekleştirdiler. Sakarya’ya fındık toplayan Kürt işçilere yönelik saldırıların gerisinde sömürgeci sermaye devleti vardı. Bu nedenle faşistlere dokunulmazken yaralı işçiler gözaltına alındı. Faşistlerin gerçekleştirdikleri linç saldırıları, “vatandaş duyarlılığı” olarak alkışlandı.

Devlet destekli “tahrike kapılan hassas vatandaşlar” meydanlarda, salonlarda, mahkeme kapılarında vb. yerlerde linç girişimlerinde bulunmaya devam ediyorlar. Daha önce defalarca gerçekleştirdikleri linç girişimlerine rağmen haklarında en ufak bir işlem dahi yapılmayan bu “hassas vatandaşlar”, canları istediği zaman ya Kürtlere ya da devrimci güçlere saldırmayı, onları linç ederek öldürmeyi temel görevleri olarak görüyorlar.

 “Kürt açılımı” yapacağını söyleyen dinci parti, kirli savaş dönemini andıran bu olayları seyretmekle yetiniyor. Hala Kürt halkına yönelik saldırganlık sürerken, belli kırıntılar karşılığında Kürt halkının özgürlük talebinden vazgeçmesini dayatanların “demokratik açılım”dan söz etmeleri tam bir politik sahtekarlık ve utanmazlık örneğidir.

“Kürt açılımı”nı zorlayan Kürt halkının mücadelesidir!

Düzenin “Kürt açılımı” Kürt halkında çözüme dair beklentileri arttırmakla birlikte, kirli savaşın açtığı yaralar, devletin hala da devam eden ırkçı-inkarcı politikası Kürt halkının hafızasında tazeliğini korumaktadır. Kürt halkı artık boş vaazlar değil, Kürt sorununun çözümü çerçevesinde somut adımlar atıldığını görmek istiyor.

 MGK onaylı düzenin sözde çözüm planının demokratikleşme ile hiçbir ilgisi bulunmadığının en açık kanıtı ise, Kürt halkına yönelik saldırıların hız kesmeden sürmesidir. “Demokratik çözüm” Kürt halkına, ulusal özgürlük ve eşitlik özleminden vazgeçmesi karşılığında birtakım kırıntılar verilmesinden ibarettir.

Bu iğreti çözüm tartışması, Kürt halkının büyük bedeller ödeyerek yürüttüğü mücadelenin basıncı altında yapılmaktadır. Zira hiçbir gerici burjuva devlet demokratik hakları bahşetmez. Kürt halkının emekçi kesimleri çok geçmeden emperyalistler ile işbirlikçilerinin ezilen halkların sorunlarına çözüm üretemeyeceklerini kendi deneyimleriyle kavrayacaklardır.

Kürt halkı ancak Türkiye işçi sınıfı ile birlikte kararlı bir direnişi yükselterek temel demokratik hak ve özgürlüklerini kazanabilecektir. Bu ortak mücadele zemininde, ulusal taleplerinin yanısıra sınıfsal taleplerini de yükselterek, Türkiye işçi sınıfı ve emekçileriyle birlikte devrim ve sosyalizm mücadelesini ilerletebilecektir.