11 Eylül 2009
Sayı: SİKB 2009/35

  Kızıl Bayrak'tan
  Çözümsüzlük batağındaki
sermaye düzeninin çok
yönlü iflas tablosu
  Sol içi zorbalıkla bir yere varılamaz!
Kürt hareketini
saldırganlaştıran nedir?!
Katleden sel değil kapitalizmdir!
Düzenin yarattığı felaketin tablosu
  Kentler kapitalist yıkımın,
sömürünün ve sefaletin aynasıdır!
  Entes direnişinden.
  Türkiye eğitimde sınıfta kaldı!
  İşçi ve emekçi hareketinden.
  Demokrasi mücadelesi ve
Kürt sorunu-1
  Halkalı kağıt grevi üzerine..
  Etkinliklerden
  Bıraktığınız mirası
yarınlara taşıyacağız!
  Güler Zere ve hasta tutsaklar için eylemlerden...
  Obama yönetimi “barış süreci”ni canlandırmaya çalışıyor
  ABD savaş makinesi Afganistan fiyaskosunu itiraf etti!
  Almanya’da seçimler...
  ABD emperyalizmi Chavez karşıtı tetikçilerini sokaklara saldı…..
  6-7 Eylül olayları... Kontr-gerillanın kirli savaş tarihinden karanlık bir sayfa!....
  Diyarbakır zindanı üzerine yapılan tartışmalar hakkında
birkaç söz - M. Can Yüce
  ESP'ye yönelik
devlet terörü protesto edildi
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

ABD savaş makinesi Afganistan fiyaskosunu itiraf etti!

8 yıldır devam eden Afganistan işgalinin ABD ile suç ortakları için tam bir fiyaskoya dönüşmüş bulunduğu, Kabil’deki Amerikan güçlerinin komutanı General Stanley McChrystal tarafından hazırlanan bir raporla resmen itiraf edildi.

Afganistan’ı harabeye çeviren işgalden sonra onbinlerce sivili katleden emperyalist ordular, bu ülke halklarına toplu kıyımlar dışında bir şey sunabilmiş değil. Bu ayın başında savaş aygıtı NATO güçlerinin düzenlediği bir hava saldırısında 90 civarında sivilin katledilmesi, emperyalist orduların Afganistan’daki icraatları hakkında bir kez daha dünyaya fikir vermiştir. 

Afganistan’ın yeniden imarı, kadınlar üzerindeki baskının kaldırılması,demokratik bir yönetimin kurulması, eğitim, sağlık gibi sosyal hizmetlerin geliştirilmesine dair vaatlerin çirkin yalanlardan ibaret olduğunu artık kimse reddedemiyor. ABD’li generalin kamuoyuna açıklanmayan ancak medyaya sızan raporu da bu durumu teyit ediyor.

Şimdiye kadar uygulanan stratejinin başarısız olduğunu itiraf eden işgal kuvvetleri komutanı general, Taliban’a karşı yeni bir strateji belirlenmesi gerektiğini savunuyor. Taliban’la daha yakın ilişkiler geliştirilmesini de savunun işgal güçleri komutanının, Obama’dan Afganistan’da bulunan asker sayısını arttırmasını istemeye hazırlandığı bildirildi.

ABD emperyalizminin etkili “akıl hocaları”ndan bir grup da, Afganistan’da alarm zillerinin çaldığını teyit ediyor. Aralarında CIA’nin eski Pakistan şefi Howard Hart, eski büyükelçi ve Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilisi David Miller, Ulusal Savunma Üniversitesi’nde isyan bastırma üzerine ders veren William J. Olson gibi isimlerin de yer aldığı grubun sözcüleri, “Ülkenin uçurumun eşiğinde olduğuna dair ortak bir endişemiz var” diyorlar.

Afganistan’da bu yılın 8 ayında öldürülen Amerikan askerlerinin sayısının 184’e yükseldiği, Pakistan’dan yakıt taşıyan NATO’ya bağlı tankerlerin imha edilmesi vakalarında ciddi bir artış gözlendiği, başkent Kabil dahil işgalci güçlerin sık sık saldırılara maruz kaldığı, sivil halkın toplu şekilde katledilmesinin “sıradan vaka” haline geldiği göz önüne alındığında, işgalcilerin içinde çırpındığı bataklık daha iyi görülür.

Tüm bunlar hem emperyalist güç odakları arasındaki ilişkileri zedelemekte hem de savaş karşıtı duyarlılığı arttırmaktadır. Özelikle ABD, İngiltere, Almanya gibi işgal suçunun başını çeken ülkelerde savaş karşıtı eğilimlerin giderek güçlenmesi, her üç başkentteki savaş baronlarını şimdiden rahatsız etmeye başladı.  

NATO uçaklarının Kunduz Vilayeti’nde gerçekleştirdiği vahşi katliamın ardından yapılan Almanya ile ABD kaynaklı açıklamalar, işgalci güçlerin kendi aralarında da çatıştığını gözler önüne serdi. ABD askeri kaynakları 90 kişinin yakılarak katledildiği vahşetten Alman ordusunu sorumlu tutarken, Alman ordusundan bir yetkili, Amerikalılar’ın yalan söylediğini, bombardımanın ABD ordusunun verdiği istihbarat doğrultusunda gerçekleştirildiğini savundu.

Bu arada sivillerin toplu şekilde yakılarak katledildiği Kunduz saldırısının ardından NATO şeflerinin yaptığı açıklamalar başarıya ulaşma iddiasının zayıflığına işaret ediyor. “Sivillerin toplu şekilde ölmesine üzüldük, bundan sonra da üzülmeye devam edeceğiz; Afgan halkı kendisini korumak için görev üstlendiğimizi bilmelidir” türünden tiksinti verici sözlerden başka bir şey söylemiyorlar. Bu söylemden yansıyan mesajın özü şundan ibaret: “Siviller öldüğü için üzgünüz ama bu bir savaştır, dolayısıyla sivilleri katletmeye devam edeceğiz!”

Örneğin Beyaz Saray sözcüsü Robert Gibbs’in açıklaması şöyle: “Bu tür çatışmalarda can kaybı, özellikle de sivil can kayıpları olabiliyor. Tüm bu olaylarda geçmişte de üzüntümüzü bildirdik ve bildirmeye de devam edeceğiz.” Beyaz Saray sözcüsü diyor ki, “bu tür katliamlar devam edeceği için, biz de üzüntümüzü bildirmeye devam edeceğiz!” Barack Obama yönetiminin Afgan halklarına verdiği bu mesaj yorum gerektirmeyecek kadar açıktır.

İşgalcilerin kukla başkan Hamid Karzai’ye “seçilmiş” payesi kazandırmak için tezgahladıkları seçim oyunu da fiyaskoyla sonuçlandı. Oy verme oranlarındaki düşüklüğün yanısıra, ülkenin dört bir yanında ayyuka çıkan yolsuzluklar, seçim oyununun boşa düşmesine yol açtı. Bu durumun emperyalist devletlerin kamuoyundaki işgal karşıtlığını arttırması, Washington, Londra ve Berlin’deki savaş baronlarının huzurunu kaçırmış görünüyor. Bu da doğal, zira ABD kamuoyunda bile savaşa karşı çıkanların oranı yüzde 50’nin üzerine çıkmış bulunuyor.

Irak ve Afganistan işgalleri iki şeyi bir kez daha kanıtladı: İlki emperyalist güçlerin girdiği her ülkeyi yakıp yıktıkları; ikincisi, işgale karşı direnen bir halk söz konusu olduğunda dünyanın en güçlü, en acımasız, en kural tanımaz savaş makinesinin bile zafer kazanmasının mümkün olmadığıdır. Bu böyle olmakla birlikte, Irak’ta olduğu gibi Afganistan’da da başarısızlığa uğrayan emperyalistler ile işbirlikçilerini ülkeden söküp atmak, halklar, direnme kararlığını tek cephede birleştiren devrimci bir önderliğe kavuştuğu zaman mümkün olacaktır.

 

 

 

Kolombiya’da katliamlar!

Kolombiya’da Gustavo Gómez ve Mauricio Antonio Monsalve Vásquez adlı iki sendikacı daha suikaste uğradı. Kolombiya’da 2009’un Ocak ayından itibaren suikaste uğrayan sendikacı sayısı 27’ye yükseldi.  

21 Ağustos günü, “kimliği belirsiz” kişiler Nestlé-Comestibles la Rosa S.A. işçisi ve Sinaltrainal Sendikası üyesi Gustovo Gómez’i evinde katletti.

Gómez’in katledildiği günlerde, Sinaltrainal Sendikası, Nestlé yönetimiyle talepleriyle ilgili bir görüşme yapacaktı. 

Bir öğretmen olan Mauricio Antonio Monsalve ise 10 gün önce kayboldu. Cesedi yanmış bir biçimde Santa Lucía’da bulundu.

Bu yıl Sinaltrainal sendika üyesi 12 Nestlé işçisi ve 6’sı sendika üyesi 13 öğretmen katledildi.

Konuyla ilgili açıklama yapan Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC), Kolombiya Başkanı Uribe’den acil olarak olayın soruşturulmasını, cinayetlerin sorumlularının yargılanmasını ve sendikacıların yaşam güvenliğini sağlamak için önlemler alınmasını istedi.