6 Kasım 2009
Sayı: SİKB 2009/43

  Kızıl Bayrak'tan
  İşbirlikçi iktidar
“aktif taşeron”luğa hazırlanıyor
  "Açılım süreci”nin tasfiyeci
karakteri netleşiyor!
“Kağıt parçaları”ndan yansıyan
kokuşmuş düzen gerçeği
Sermaye hükümeti yönetmelikle genetiği değiştirilmiş tarım üretimini yasal bir statüye kavuşturdu...
Asgari ücrete sefalet zammı!
  6 milyonla işsizler ordusu büyüyor..
  Metal İşçileri Kurultayı 22 Kasım’da
Su Gösteri Sanatları Sahnesi’nde!
  25 Kasım uyarı grevi hazırlıkları
  25 Kasım uyarı greviyle ilgili kamu emekçileriyle konuştuk
  İşçi ve emekçi hareketinden.
  Büyük devrimin aynasında
parti davası - H. Fırat
  Kapitalist üretim
tarzının doğası - Volkan Yaraşır
  Sağlıkta ticaret ölüm demektir
  Gençlikten
  Hillary Clinton ırkçı-siyonistlere kalkan oluyor!
  Pentagon’un savaş baronlarının
yıllık bütçesi 680 milyar dolar!
  Dünyanın dört bir yanında grevler...
  Ücretli ve İşsiz Mühendis, Mimar ve
Şehir Plancıları Kurultayı
  “Demokratik Türkiye ulusu” hakkında
birkaç söz -2- M. Can Yüce-
  Sincan F Fipi
Cezaevi’nden mektup...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Siyonist İsrail, Filistin halkını susuz bırakıyor...

Filistin halkı kazanacak!

Siyonist İsrail, kurulduğundan bu yana Filistin halkını yaşlı-çocuk demeden katletmiş, halkın en temel ihtiyaçlarını karşılamasını engelleyerek yüzbinlerce Filistinli’yi açlığa ve ölüme mahkum etmiştir.

Baskı, terör ve katliamdan başka politikası olmayan siyonist İsrail, Hitler faşizmini aratmayan uygulamalarla Filistin halkını yoketmeye devam etmektedir. Modern teknoloji silahlarının yetmediği yerde, Filistinlier'in en temel yaşamsal ihtiyaçlarına ulaşmasını engelleyerek Filistinliler’i toptan yoketme politikası uygulamaktadır.

Uluslararası Af Örgütü’nün 27 Ekim günü yayımladığı rapor, siyonist İsrail’in katliamcı yüzünü bir kez daha belgelemiştir. Uluslararası Af Örgütü’nün küresel yoksulluğu yaratan ve derinleştiren politikalara son vermek üzere başlattığı “Onurunu İste” kampanyası kapsamında yayınlanan rapor “Adalete susamak: Filistinlilerin suya erişimleri kısıtlanıyor” başlığıyla kamuoyuna açıklandı.

Siyonist İsrail Filistin halkına su vermiyor!

Rapora göre İsrail işgal ettiği yerleşim birimlerinde, halkın suya ulaşımını engellemekte, yağmur suyunun dolması için yapılan sarnıçları dozer ve askeri araçlarla yıkmaktadır

* İsrail, Filistin’in ana yeraltı suyu kaynağı konumundaki Akifer Dağı’ndan gelen suyun %80’ini kendisi için kullanırken, Filistinliler’e suyun %20 kadarını bırakıyor. Filistin’de kişi başı günlük su tüketimi güçlükle 70 litreyi bulurken, İsrail’de tüketim dört katından fazlaya, 300 litrenin üzerine çıkıyor. Bazı kırsal bölgelerde yaşayan Filistinliler, 20 litre suyla hayatta kalmaya çalışıyorlar. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından tavsiye edilen günlük miktar ise 100 litredir.

* Kırsal alanda yaşayan 180-200 bin civarında Filistinli’nin musluklarından su akmamasına rağmen İsrail ordusu sıklıkla yağmur suyunu toplamalarına bile izin vermiyor. Batı Şeria’yı işgal eden İsrailli yerleşimciler, yoğun sulama yapılan çiftliklere, yeşil bahçelere ve yüzme havuzlarına sahipler.

* Gazze Şeridi’nde kullanılan suyun %90-95’i sahilde bulunan, kirli ve insan kullanımına uygun olmayan yeraltı sularından oluşuyor. İsrail, Batı Şeria’daki Akifer Dağı’ndan Gazze’ye su taşınmasına halen izin vermiyor. Ayrıca içme suyu kanalizasyon ve deniz suyuyla kirleniyor. Altyapının geliştirilmesi ve onarımı için Gazze’ye giren malzeme ve ekipman üzerinde İsrail tarafından uygulanan engellemeler yüzünden bölgedeki su ve sağlık koşulları Filistin halkının hayatını tehdit etmektedir.

İsrail suyu Filistin halkına karşı silah olarak kullanıyor!

İsrail’in suyu engelleme girişimlerine karşı Filistinliler, tankerlerle satılan kaynağı belirsiz suları yüksek fiyatlara satın almak zorunda bırakılıyorlar. Su tankerleri, İsrail kontrol noktalarından geçmemek için uzun yan yollardan dolaşarak Filistinliler’e ulaşıyor. Bu da su fiyatlarının daha da fahiş olmasına neden oluyor. Bazı Filistin köylerinde ise suya ulaşılamadığı için tarım yapılamıyor, kendi ihtiyaçları için bile ürün yetiştiremiyorlar.

Siyonist İsrail Akifer Dağı’ndan gelen suya el koyarken, Filistinliler'in Ürdün Irmağı’ndan suya ulaşımını engelleyerek tamamını kendisi için kullanıyor. Filistin halkının temel geçim kaynakları tarım ve hayvancılık. Bu nedenle Filistin halkı hiçbir şey üretemiyor. Zor koşullarda üretilebilenler ise İsrail askerleri tarafından sökülüyor. Filistinliler ancak sınırlı sayıda ve hayatta kalmalarını sağlayacak kadar hayvan besleyebiliyorlar.

Yanısıra susuzluktan kaynaklı salgın hastalıklar Filistin halkının yaşamını tehdit etmektedir. İsrail, Filistin halkını mülteci bir hayat yaşamaya zorlamaktadır.

Filistinliler'in, suyu saklayabilmek için evlerinin üzerinde kurdukları su tankları ise İsrailli askerlerin atış poligonu haline gelmektedir. Af Örgütü’nün, bir İsrail askerine su tanklarına neden ateş ediyorsunuz sorusuna verdiği yanıt durumun boyutlarını gözler önüne sermektedir: “Su tankları atış talimi yapmak için iyi yerler; bunlardan her yerde var, hedef almak ve silahınızı kalibre etmek için uygun bir boyuta sahip, tatminsizliğinizden kurtulmanın bir yolu, mahallede size taş atan ve yakalayamadığınız çocuklara bir ders vermeye veya nöbet hizmetinin getirdiği kısıtlamanın monotonluğundan kurtulmaya da yarıyor.”

Siyonist İsrail’in bu insanlık dışı uygulamalarına karşı, Filistin halkı mücadeleyi bırakmıyor. Filistin halkınının yaşadığı yerleşim alanlarını çeşitli zorbalıklarla boşaltma girişimleri Filistin halkının direnişine çarpıyor.


 

 

Hillary Clinton ırkçı-siyonistlere
kalkan oluyor!

Gazze’ye karşı giriştiği vahşi saldırıda işlediği savaş suçlarının uluslararası kurumlar tarafından da belgelenmesi, siyonist İsrail devletinin dünya nezdinde teşhir olmasını önlemeye dönük girişimleri boşa düşürdü. Medya tekellerinde mevzilenen siyonizm yardakçılarının çabaları da sonucu değiştiremedi. Yahudi asıllı Güney Afrikalı savcı Goldstone liderliğinde hazırlanan raporda, İsrail’in Gazze’de işlediği savaş suçlarının belgelenmesinin ardından Birleşmiş Milletler’le Uluslararası Adalet Divanı da İsrail’in savaş suçlusu, çocuk katili, ırkçı bir devlet olduğunu kabul etmek zorunda kaldılar.

Katliamcı yüzünün dünya nezdinde teşhir olması, siyonist rejim üzerinde belli bir basınca yol açsa da, İsrail’in Filistin halkına karşı izlediği malum politikalarda bir değişiklik olmadı: Doğu Kudüs’te Arap nüfusun taciz edilmesi, Batı Şeria’da yeni Yahudi yerleşimlerinin kurulması, İsrail vatandaşı Araplar’a karşı ırk ayrımcı uygulamaların yaygınlaştırılması, hava saldırıları vb…

Tüm bunlar olurken, Barack Obama yönetimi Filistin ile İsrail’in “barış görüşmeleri”ne yeniden başlamalarını sağlamak için ısrarcı olduğunu ilan ediyor. Gerici çıkar hesaplarının yanısıra ABD’nin Ortadoğu halkları nezdinde yerlerde sürünen imajını kısmen de olsa düzeltmek için Filistin sorununda iğreti de olsa bir çözüme varmak istiyorlar; oysa son gelişmeler, Barack Obama yönetiminin böyle bir çözüm üretme kudretinden bile yoksun olduğunu ortaya koydu.

“Barış süreci”nin yeniden canlandırılması için Ortadoğu turuna çıkan Obama yönetimin dışişleri bakanı Clinton, önce Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas, ardından siyonist şef Benyamin Netanyahu ve İsrailli bakanlarla görüştü. İddialı bir şekilde yaptığı görüşmelerin ardından İsrail başbakanı ile ortak basın toplantısı düzenleyen Clinton, tam bir siyonist şef gibi konuştu.

“İsrail’le Filistin yönetiminin en kısa zamanda barış görüşmelerine başladıklarını görmek istediklerini” söyleyen Clinton, Filistin tarafının görüşmelerin yeniden başlatılması için ısrarla dile getirdiği Yahudi yerleşimlerinin dondurulması talebine karşı çıktı. “İsrail’in, Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimleri için görülmemiş ölçüde ödünler verdiğini” öne süren Clinton, Filistin halkıyla küstahça alay etti.

ABD’li bakanın siyonist şeflerle aynı telden çalması, Barack Obama’nın daha önce sık sık gündeme getirdiği, “İsrail Yahudi yerleşimleri kurmayı durdurmalıdır” yönündeki talebinin geri çekilmesi anlamına geliyor. Bu yaklaşım, Filistin yönetimine onursuz bir teslimiyet dayatmaktan başka bir anlam taşımıyor.

Nitekim tüm umutlarını Amerikancı iğreti çözüme bağlayan Mahmud Abbas liderliğindeki Filistin yönetimi, Clinton’ın dayatmalarını reddettiğini ilan etti.

Açıklamayı yapan Filistinli başmüzakereci Saib Erakat, “Sayın Clinton, yerleşim birimlerinin tamamen durdurulmasını öngörmeyen anlaşma temelinde müzakerelerin başlatılmasını istedi. Öneriyi reddettik” dedi.

Barack Obama yönetiminin alçaltıcı dayatmasına karşı çıkan Mahmud Abbas da, Yahudi yerleşimleri durdurulmadan İsrail’le yenide görüşmelere başlamanın mümkün olmadığını belirtti.

Irkçı-siyonist tezlerle Filistin yönetiminin karşısına çıkan Clinton’ın girişimi, “barış görüşmeleri”nin başlatılması konusunda çok iddialı bir görüntü çizmeye çalışsa da, tam bir fiyaskoyla sonuçlandı. Bu sonuç, Amerikancı çözüme bel bağlayanları bir kez daha hayal kırıklığına uğrattı.