04 Haziran 2010
Sayı: SİKB 2010/22

 Kızıl Bayrak'tan
Emperyalist-siyonist saldırganlık dizginlemenin tek yolu halkların birleşik militan direnişidir!
İsrail’in kanlı katliamı, tepkiler ve tuzaklar
İsrail’e selam, Heronlara devam!
İsrail vahşeti çeşitli illerde eylemlerle protesto edildi
Emek ve meslek örgütlerinden siyonist vahşete ilişkin açıklamalar
Gibbs: “ABD ve İsrail arasındaki ilişki değişmez”
Siyonist rejimin şeflerinden
arsızlık döküldü
Kürt hareketini tasfiye saldırısı sürüyor...
IMF ve asalak patronlar kıdem tazminatına göz dikti
İşçi ve emekçi hareketinden..
TÜMTİS Genel Başkanı
Kenan Öztürk ile konuştuk...
TÜMTİS Genel Başkanı Kenan Öztürk ile UPS'deki direniş süreci üzerine konuştuk...
TMMOB Genel Kurulu gerçekleşti..
SOKAK Üniversitesi’nde
gelecek sorunu tartışıldı
Rektörlük-sivil faşit-polis işbirliğine son!
Siyonist barbarlar katliamlara
devam ediyor!
Avrupa’da mücadele yayılıyor!
Parti ve devrim şehitleri Essen’de anıldı
İzmir’de Şerzan Kurt
için kitlesel eylem
İnciraltı Katliamı
örtbas edilmeye çalışılıyor!
AKP’den şimdi de sahte “kadın istihdamı” açılımı!
CHP’yi yeniden
düzenleme operasyonu
Haluk Kırcı tahliye edildi
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Adana’da hasta tutsaklar eylemi

Adana’da her hafta hasta tutsakların serbest bırakılması talebiyle gerçekleştirilen basın açıklaması 29 Mayıs Cumartesi günü İnönü Parkı’nda gerçekleştirildi. “Hasta tutsaklar serbest bırakılsın / Tecride son” pankartının açıldığı eylemde temsili olarak beyaz kefen giyilerek tecrit işkencesi ve cezaevi uygulamaları protesto edildi.

Okunan metinde hapishanelerde tutsaklara her gün çeşitli baskıların uygulandığı ve bu baskılarla tutsakların siyasi kimliklerinden yalıtılmaya çalışıldığı söylendi. Tutsakların sessiz bir şekilde katledildiğine vurgu yapılarak katledilen devrimcilerin de, madenlerde ölen işçilerin de sorumlusunun bu düzen olduğu belirtildi. Açıklama, “Bizler hapishanedeki hasta tutsakların vicdanı, dışarıdaki sesi olarak buradan bir kez daha hasta tutsakların serbest bırakılması için verdiğimiz mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğimizi belirtiyoruz.” sözleriyle son buldu.

Kızıl Bayrak / Adana



14. öğretmen katledildi

Ücretli kölelik düzeninde işçi ve emekçilere reva olarak görülen güvencesiz, kuralsız çalışma koşulları can almaya devam ediyor. Ağrı’da ücretli öğretmenlik yapan Ş.D. girdiği bunalımın ardından intihar etti.

Madenlerin derinliklerinde, fabrikalarda, Tuzla tersaneler cehenneminde, okul koridorlarında… Sermaye devletinin güvencesiz ve kuralsız çalışma koşullarının dayatıldığı her yerde ölüm kol geziyor. İşçi ve emekçiler, iş güvenliği önlemleri alınmadığı ya da hapsedildikleri geleceksizlik sarmalından çıkış yolu bulamadıkları için yaşamlarını yitiriyorlar. Ağrı’da ücretli öğretmenlik yapan Ş.D. de her geçen gün derinleşen işsizlik ve geleceksizlik karşısında intiharı seçenlerden.

Binlerce atama bekleyen ya da ücretli, sözleşmeli çalışan öğretmen mevcutken, öğretmen açığı çığ gibi büyüyor. 100 bini aşkın öğretmen açığı bir yanda dururken neo-liberal politikalar ekseninde eğitim emekçileri kadrosuz, iş güvencesinden yoksun, düşük ücretlerle çalışmaya mecbur bırakılıyorlar.

Öğretmen adayları, KPSS’ye hazırlanırken kendi meslekleri dışında niteliksiz işlerde çalışmak zorunda bırakılıyor. Dershanelerde çalışan öğretmenler ise ilk yıllarında parasız ve sigortasız haftada 50 saat çalışabiliyor. ŞD ise kendisine biçilen geleceğe katlanamayan ve sermaye devleti tarafından katledilen 14. öğretmen oluyor.

Oysa, sermayenin işçi ve emekçilere reva gördüğü “kader”e boyun eğmek yerine örgütlü mücadele ile emekçiler yaşamı kucaklayabilir.



Demirtaş: Silah alım ihaleleri
iptal edilsin

Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan BDP’lileri ziyareti öncesinde Kürdistan’da artan askeri operasyonlara ve İsrail’in yardım gemilerine yönelik saldırısına ilişkin açıklamalarda bulundu.

İsrail’in yardım gemilerine yönelik saldırısını kınayan Demirtaş, Türkiye’nin silah alım ihaleleri gibi ihaleleri iptal etmesi gerektiğini belirterek, “Sayın Başbakan barış konusunda cesursa ‘One minute’ konusunda samimi ise bundan sonra bunları yapmalıdır” dedi.

İsrail’in yardım gemilerine yönelik saldırısını kınayan Demirtaş, “Yardım gemileri meşru bir girişim. İsrail’in bu girişimi engelleyeceği, güç kullanacağı da belliydi. Şimdi göz göre göre Türkiye hükümetinin o insanların canını tehlikeye atacak şekilde olaya seyirci kalması af edilebilir bir şey değildir. Hükümet daha ciddi diplomatik tedbirler alabilmeliydi. Bugün İsrail elçisini çağıracağına daha önce çağırıp uyarılarını yapabilmeliydi. Türkiye silah alım ihaleleri gibi ihaleleri iptal ederek, İsrail ile askeri, diplomatik ilişkileri derhal gözden geçirip önemli bir kısmını iptal etmelidir. Sayın Başbakan barış konusunda cesursa ‘One minute’ konusunda samimi ise bundan sonra bunları yapmalıdır” dedi.



Bir annenin feryadı...

Evet ben bir anneyim, 45 yaşındayım. Bu seslenişim 28 yaşındaki uyuşturucu bağımlısı oğlum için.

Ben 12 Eylül darbesini gördüm ve yaşadım. Darbe gelmeden evvel mahallemizde bir devrimci hareket vardı. O zamanlar ne güzeldi. Şimdiki gibi ne uyuşturucu ne kadınların kötü yola düşmesi yoktu. İnsanların tek bir mücadelesi vardı; devrimci mücadele. Kardeşçe... Ama 12 Eylül darbesi insanları ve bizi mahvetti. İnsanlar düşünmesin diye devlet ve çıkarcı pislikler gençliğe verdiler uyuşturucuyu. Bu benim fikrim ve gerçekten de öyle oldu.

Oğlumu spor dalı olan tekvandoya yolladık. 18 yaşına kadar gazetede boy boy resimleri ve madalyaları vardı. Başarılı bir çocuktu. Ama ortaokulu bitirmedi yani terk etti. Mahallede sen sporcusun, sen kavga iyi yaparsın diye yanlarına çektiler mafya bozuntuları. Sonra adam yaralama, cezaevi, kavga, cezaevi derken çocuğum bambaşka biri oldu çıktı. Artık hap ve esrar kullanmaya başladı. Babası ve ben çok mücadele ettik. Onlardan kurtardık diye sevinirken uyuşturucudan kurtaramıyorum. İnanın o kadar kötü bir şey ki anlatılacak gibi değil. Çocuğum karşımda erim erim eriyor. Topluma zarar veriyor. Yaşadığım bir şeyi anlatmak istiyorum.

Oğlum atmış hapı kullanmış, eroini sokaklarda, ben de arkasına gittim. Bıçak elinde kendini öldürecek. Evlat işte, şimdiye kadar karşı durduğum polisten yardım istedim ve karakoldayız. Polis bana bir hürmet bir hürmet deme gitsin. Bir an düşündüm. Benim oğlum buraya bir devrimci olarak gelseydi beni kapıdan içeri almazlardı. Ama bu şekilde çocuğumu o uyuşmuş kafayla sokaklara bıraktılar. Çıkarın bir yasa içiciye de ceza alsınlar bakalım yaparlar mı. Daha bu bir tanesi neler yaşadım neler.

Şimdi oğlum eroin bağımlısı, 28 yaşında gün gün ölüme koşuyor ama ben onu ne zorluklarla büyüttüm. Aç, susuz kaldık yine de onları büyüttüm. Ben devletin büyüklerine de seslendim. Yine de bu konuda bize cevap yok. Ben feryat etmeyeyim de kim etsin dostlar. Gelin bu uyuşmuş beyinleri bizler örgütlü bir şekilde yok edelim. Zorluklarla büyüttüğümüz evlatlarımızı kaybetmeyelim.

Mahallemizde uyuşturucu satanlara ve onlara yön veren devletçilere karşı örgütlü bir şekilde mücadele edelim. Varsın oğlum onurluca devrimci mücadele vererek ölsün. Bunu samimi söylüyorum. Tabii bunda bizim de eksikliklerimiz oldu. Korkutulduk, sindirildik çocuklarımıza devrimci disiplini veremedik. Bundan dolayı suçluyuz. Kabul ediyorum. Burada ben şunu haykırıyorum; arkadaşlar gelin mahallemizde uyuşturucu içen ve satanlara karşı mücadele edelim.

Adana’dan emekçi bir kadın



Halkevi çalışanlarına gözaltı terörü

Samsun’da 1 Haziran sabah saatlerinde yapılan ev baskınlarıyla 4’ü Halkevi çalışanı, 7’si Öğrenci Kolektifi üyesi 11 kişi gözaltına alındı.

Aralarında Samsun Halkevi Başkanı’nın da bulunduğu 11 kişi “yasadışı örgüt üyesi” oldukları gerekçesiyle gözaltına alınırken, savcılığın gizlilik kararından dolayı gözaltına alınanlarla ilgili bilgi alınamıyor.

Yaşanan saldırıyla ilgili basın açıklaması yapan Halkevleri Genel Başkanı İlknur Birol, gözaltıların, bir süredir Samsun’da ırkçı çatışmaların kışkırtılmasının, ilerici-sol kurumlara yönelik saldırıların ve polis operasyonlarının devamı olduğunu söyledi.