26 Şubat 2010
Sayı: SİKB 2010/09

 Kızıl Bayrak'tan
İhanet ve teslimiyet engelini aşarak ilerleyelim!
TEKEL’de direniş kazanacak!
TÜSİAD şeflerinin derdi
Amerikancı düzenin bekasıdır!
Hiçbir demagoji katliamcı kimliğinizi gizleyemez!
TEKEL’de direniş günlüğü
Binlerce emekçi Ankara’da tek el-tek yumruk oldu!
TEKEL direnişiyle dayanışma eylem ve etkinlikleri
Metal işçilerinden
TEKEL direnişiyle dayanışma
Aka Deri direnişçisi ile direniş süreci
üzerine konuştuk...
Sendikalardan madenci katliamına tepkiler
İşçi ve emekçi hareketinden...
TKİP III. Kongresi
Kapanış Konuşması...
8 Mart ve sendikaların tutumu
8 Mart’ı sınıfsal ve tarihsel özüne uygun kutlamak için
Gençliğin TEKEL çalışmalarından..
İstanbul’da öğrencilerden
TEKEL’e destek eylemi
Ege’de TEKEL işçileri
öğrencilerle buluştu.
IG Metal ve SI temsilcileri ile TEKEL direnişi üzerine konuştuk...
Avrupa’dan TEKEL direnişiyle dayanışma eylemleri.
Dünyadan işçi ve emekçi eylemleri.
Suç dosyaları kabaran işgalci güçlerin kaçışı başladı...
Özel Savaş Mahkemeleri…- M. Can Yüce
Hasta tutsaklara özgürlük!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

8 Mart ve sendikaların tutumu

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yaklaşırken, 8 Mart’ı tarihsel ve sınıfsal özüne uygun kutlamak, kadın işçi ve emekçilerin taleplerini dile getirerek tarihsel devrimci mirasına sahip çıkmak ve mücadeleyi büyütmek büyük bir önem taşımaktadır.

Sınıfın mensubu kadın işçilerin taleplerine sahip çıkması ve bunu gündelik mücadelenin ve örgütlenmenin bir parçası haline getirmesi gereken sendikalar, ne yazık ki bu konudaki sessizliklerini sürdürmektedirler. Bunun gerisinde sendikalara hakim reformist çizgi ve sınıfsal bir bakıştan uzak politikaları yatmaktadır.

Bu bakış ve yaklaşımla bağlantılı olarak kadın işçi ve emekçilerin örgütlenmesi çabasından ve iradesinden bağımsız ele alınamayacak 8 Mart hazırlıkları ise çok sınırlı bir şekilde sürdürülmektedir. 8 Mart takvimsel gün olarak kutlanmaya, 8 Mart’ın ardından ise kadın işçi ve emekçilerin sorunları unutulmaya terkedilmektedir. 8 Mart günü ise, tabana yönelik herhangi bir çalışma yürütülmeden alana en ileri ve sınırlı güçler ile katılmak, işyerlerinde 8 Mart’a ilişkin metinlerin okunması ve kadın işçilere karanfil dağıtılması ile sınırlı kalınmaktadır.

Yaklaşık 5 yıldır 8 Mart’ın sınıfsal ve tarihsel özüne uygun kutlanması amacıyla bir irade sergileyen ve bu çerçevede çalışmalar yürüten devrimci-ilerici güçlerin sendikalarla birlikte ortak davranmak ve sendikaları harekete geçirmek yönündeki çabaları da sonuçsuz kalmaktadır.

DİSK, 13 Şubat günü gerçekleştirdiği bölge temsilciler kurulunda 8 Mart’ın ilanının 100. yılında kutlamalara etkin ve kitlesel katılmayı kararlaştırmıştır. 40 yıllık devrimci geleneği ile her fırsatta övünen ve bu devrimci geleneği yaşatmak ihtiyacına vurgu yapan, 8 Mart’ın tarihsel ve devrimci özüne uygun şekilde kadın-erkek birlikte kutlanması gerektiğini söylemde savunan DİSK, her ne hikmetse 8 Mart’ın sınıfsal ve tarihsel özünü karartan kadın platformları ile alana katılmayı tercih etmektedir. Bu tercihini tabana yönelik çalışma yapmamakla da birleştiren DİSK, geçen yıl İstanbul mitinginde 20 kişilik korteji ile katılmasıyla dikkat çekmişti. Önceki yıllardan farklı davranmayan DİSK, bu yıl da İstanbul mitingi için Kadın Platformu ile birlikte kutlama kararı almıştır. Kuşkusuz bunun nedenlerinden biri de devrimcilerden uzak durmak ve onlarla yan yana olmaktan kaçınma tutumudur.

Geçtiğimiz yıllarda fabrikalarda 8 Mart gündemli bildirilerin okunması ve kadın işçilere karanfil verilmesinin ötesinde bir çalışma yürütmeyen DİSK’in, bu yıl “100. yılında kutlamalara etkin ve kitlesel katılımı” nasıl sağlayacağı ise merak konusudur.

Bir süre önce sendikalardaki kadın şube başkanları ve temsilcilerle biraraya gelen ve kadın işçilere yönelik çalışma başlatan Türk İş ise, 8 Mart’a ilişkin çalışma yürüteceğini duyurmuştu. Bu toplantının ardından Türk-İş’in bu yönlü herhangi bir çabasına rastlanmış değil. Türk-İş’in bu tutumunda anlaşılmayan bir yan bulunmamaktadır. Kadın işçilerin nicel olarak ağırlık taşıdığı TEKEL’de bile 8 Mart’ı gündemleştirmeyen Türk-İş bürokratlarının sınıfsal özüne uygun kitlesel bir 8 Mart’ı örgütlemelerini beklemek saflık olur.

Ancak kendini daha farklı bir mecrada gören ve bundan 3 yıl önce SSGSS süreci ile birlikte ileri bir çıkış yapan, fakat bu çıkışının arkasında duramayan alt kademe sendika oluşan Türk-İş İstanbul Şubeler Platformu’nun geride bıraktığımız süreçte bir dizi konuda olduğu gibi 8 Mart gündeminde de suskunlukları devam etmektedir. Yine 8 Mart hazırlıklarını sürdüren ilerici ve devrimci güçler, Türk-İş’e bağlı sendikalarla bu gündem üzerinden yaptıkları görüşmelerden bir yanıt bile alamamış durumdalar.

Sendikalar içinde 8 Mart’a ilişkin tek farklılık KESK’in tutumudur. KESK, bu yıl 8 Mart’ın 100. yılı olmasından dolayı “yüzyıllık emek sömürüsüne, beden ve kimlik sömürüsüne” dikkat çekerken, bu yılki 8 Mart’ı, TEKEL işçisi kadınlara, vücuduna saplanan havan topu mermisi sonucu hayatını kaybeden Ceylan Önkol’a ve eşinden boşanmak istediği için eşi tarafından öldürülen SES üyesi hemşire Dilek Daştanoğlu’na adayacağını açıkladı. KESK yine yaptığı açıklamada illerde oluşturulan kadın platformlarıyla 8 Mart eylemlerini organize edeceğini açıkladı.

KESK’e hakim reformist anlayışın sonucu salt kadınlarla 8 Mart’ı kutlamaya karar vererek ortak mücadele zeminini dinamitleyen KESK yöneticileri, bu sınırlarda bile tabana yönelik bir çalışma yürütmemektedirler. Başta TEKEL olmak üzere kadın işçi ve emekçilerin mücadelesini gündemleştiren ve 8 Mart’ı işleyen hiçbir çalışma şu an KESK’in gündeminde bulunmamaktadır.

Sendikalar çalışmalarına Meclis’ten başladılar...

Sendikalar tarafından 8 Mart’la ilgili tabana yönelik hazırlıkların adımları atılmamışken DİSK, KESK ve TTB’nin kadın yöneticileri 8 Mart’ın resmi tatil ilan edilmesi için meclise yasa önergesi taslağı sundular. TTB Merkez Konseyi Üyesi Dr. Hülya Biriken, 8 Mart’ın tatil olması önerisiyle ilgili olarak şunları söyledi: “Ayrımcılıktan, temsiliyete, çalışma yaşamına, eğitime, kadına yönelik şiddete vb. kadınların yaşadıkları sorunları 8 Mart vesilesiyle kamuoyu ile yeniden tartışmak, çözümler üretmek ve bir hak arama ve mücadele günü olarak tanınmasını sağlamak açısından 8 Mart’ın resmi tatil olmasını önemsiyoruz.”

Bu çerçevede sendikaların kadın yöneticileri DSP, CHP, BDP ve AKP ile görüştüler. Diğer partiler olumlu yanıt verirken, AKP’li Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Başkanı Gürdal Akşit ise olumsuz yanıt verdi.

Sendikalar ve TTB, 8 Mart’ın resmi tatil olması gerektiğini gerekçelendirirken 1 Mayıs’ın tatil ilan edilmesini referans gösterdiler. Kuşkusuz 8 Mart’ın resmi tatil ilan edilmesi için 1 Mayıs örnek gösterilebilir. Ancak unutulmaması gereken şu ki; 1 Mayıs resmi tatil ilan edilmesi fiili-meşru mücadelenin bir sonucu olarak gerçekleşmiştir.

Bugün, 8 Mart’ın resmi tatil ilan edilmesini bir talep olarak öne çıkarmak gerekmektedir. Ancak bu talebin kazanılması başta işçi ve emekçiler olmak üzere tüm ilerici ve devrimci güçlerin ortak mücadelesini gerektirmektedir.

8 Mart’ın devrimci özüne sahip çıkmak için..

Sendikaların 8 Mart’a sahip çıkmaları için öncelikle 8 Mart’ın sınıfsal ve devrimci özüne uygun bir duruş sergilemeleri gerekir. Bu gerçekleşmediği koşullarda ise yapılan her çalışma göstermelik olmaya, kadın-erkek işçi ve emekçinin mücadelesini birleştiren değil bölen bir rol oynamaya mahkum olacaktır.