3 Haziran 2011
Sayı: SİKB 2011/21

 Kızıl Bayrak'tan
Kitle hareketinde militanlaşma eğilimi
AKP eliyle gerçek olan asalak burjuvazinin hayalleridir
Kürt halkı baskı ve inkara karşı
direnişini sürdürüyor! ı
Her yer Hopa!
İzmir’de seçim paneli 
İstanbul’da yaygın seçim faaliyeti
Aydınlı’da işçilerin birliği, halkların kardeşliği gecesi
Legrand’da sendikaya rağmen direniş 
Ontex/Canbebe direnişinde 100. gün deklarasyonu
Boykot çağrısı büyüyor...
İşçilerden düzen partilerine oy yok!
Ortadoğu’da halk isyanları emperyalist kıskaç altında
Filistin’de siyonist
abluka parçalanıyor!
Bir köprü kadar uzaktı ve isyan ateşi Cebelitarık’tan geçti
Yunanistan’da kriz derinleşiyor
Avrupa’da sınıf mücadeleleri - Volkan Yaraşır
Almanya’da nükleer
santraller kapatılacak
Douwe Egberts’de greve doğru
“Bologna Süreci”ne de devlet terörüne de teslim olmayacağız!...
Gençlik Yükseköğretim Kongresi’ni sokaklarda karşıladı.
Petrol-İş Sendikası Genel Eğitim ve Örgütlenme Sekreteri Nimetullah Sözen ile Kamu TİS süreci
üzerine. konuştuk.
Sağlıkçılar çok ses çıkaracak
AKP’den Alevilere seçim oyunu
“Onurumuzu savunuyoruz”
Kayıplar mücadelesinde 16 yıl
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kitle hareketinde
militanlaşma eğilimi

Hopa’da AKP karşıtı eyleme saldıran polisin bir emekçiyi katletmesi yoğun bir öfke patlamasına yol açtı. Başta İstanbul ve Ankara olmak üzere birçok yerde militan gösteriler gerçekleştirildi. Gösterilerin en önemli özelliği, binlerce kişinin polise karşı başeğmeyen direnciydi. Bu direnç, özgüveni yüksek ve meşruluğundan emin bir mücadele tablosunu ortaya çıkardı. Sermaye iktidarının sınırsız bir polis rejimiyle yaratmak istediği korku duvarlarının delindiğini gösterdi.

Hopa’daki polis cinayetine karşı sergilenen tutum istisna değildir. Bir süredir Kürt halkının ve örgütlü güçlerinin devlet zorbalığına karşı gösterdiği tutum ortadadır. Sözkonusu olan kurşunlara göğüs gererek çatışma bölgesinden gerilla cenazelerini alan bir cüret ve kararlılıktır. Kürt halkı mücadele ruhuyla düzenin sınırlarını fazlasıyla zorlamaktadır. Korku duvarlarını aşan bir halk meşru haklarını kazanmak uğruna büyük bir kararlılık göstermekte, baskı ve zorbalık karşısında boyun eğmemektedir.

Hopa’daki cinayet sonrasında ortaya konulan tepki, onyıllardır mücadele eden Kürt halkının yaşadığı güçlenme, devletin zorbalığına karşı birikmiş toplumsal öfkenin ülkenin dört bir yanında patlamak üzere olduğunu göstermektedir. Bugün ileri ve örgütlü kesimleri üzerinden kendini gösterse de, bu kesimlerin ortaya koydukları mücadele direnci ve kararlılığı dahi dipteki mücadele dinamiklerinin derinliği ve gücü konusunda bir fikir vermektedir.

Bugün birleşik-politik bir düzeyden yoksun olan sınıf hareketi cephesinden ortaya konulanlar da toplumsal mücadele dinamiklerinin gücü ve derinliği hakkında önemli veriler sunmaktadır. Örneğin bugün, ne denli örgütsüz ve parçalı olsa da, işçi sınıfı cephesinden yaygın mevzi direnişler gerçeği ortadadır. Tüm imkansızlıklara rağmen militanca direnen işçiler mücadele bayrağını elden düşürmüyorlar. Sınıf cephesindeki hareketliliğin en yoğun olduğu sanayi havzalarının başında Düzce gibi bir il gelebilmektedir. Dinci-milliyetçi gericiliğin özel bir etkinlik sahası olan bu ilde işçiler, gericiliğin çok yönlü kuşatmasını kırarak, polis-jandarma terörüne karşı militanca karşı koyarak direniyorlar. Düzce örneği, toplumsal mücadelenin geleceğinde belirleyici bir konumu olan işçi sınıfının önündeki sayısız engellere rağmen nasıl bir mücadele gücü ve direncine sahip olduğunu göstermektedir. Toplumsal mücadele saflarına yayılan militanlaşma-siyasallaşma eğiliminin işçi sınıfını da kestiğini ortaya koymaktadır.

Ne denli birbirinden kopuk ve siyasal bakımdan uzak olursa olsun, bu tablodan da görüleceği üzere, sınıf ve emekçi kitleler birbirinden öğrenmekte ve etkilenmektedir. Devlet terörüne karşı Kürt halkının ortaya koyduğu militan tutum, örgütlü kesimlerinden başlayarak toplumun diğer kesimlerini de etkilemektedir. Siyasal öznelerden başlayarak sınıf ve kitle hareketi içerisinde mücadele iradesi güçlenmektedir.

Tüm bunlar, “bir elinde polis copu diğer elinde Kuran” ile ülkeyi emperyalistler ve tekelci burjuvazi adına yöneten AKP iktidarı için geleceğin parlak olmadığını göstermektedir. Çünkü bu gelişmeler polis copu ve dinci gericilikle toplumu yönetmenin sınırlarına gelindiğini işaretlemektedir. Gelişmekte olan bu hareketler her ne kadar gündemde olan seçimlerle ilişkilendiriliyor olsa da, seçimler ve burjuva parlamenter çerçeveyi aşmaktadır. Öyle ki Kürt halkı ortaya koyduğu mücadele gücü ve enerjisiyle zaten seçimleri aşan bir düzeye sahiptir. Seçimlere rağmen yoğunluğundan bir şey kaybetmeyen sınıf hareketliliği de kurulu düzeni zorlamaktadır.

İşte bunun için bugün seçim oyununda işçi sınıfı ve emekçilere seçenek olarak yutturulmaya çalışılan düzen partileri bu düzen dışı güçlü mücadele dinamikleri karşısında birleşmektedirler. Ülkenin her yanında seçim kampanyasını baskı ve terörle birleştirerek örgütleyen AKP’nin durumu ortadadır. Ancak AKP’ye alternatif olarak sunulan CHP de düzenin bekası sözkonusu olduğunda AKP’nin yanında saf tutmaktadır. Emperyalizme ve kapitalizme ilişkin zerrece bir sözü olmayan CHP, düzeni cepheden karşısına alan militan kitle hareketlerini istismar etmeye çalışırken, diğer yandan da bu militan tutumları parlamenter oyuna gölge düşürdüğü gerekçesiyle mahkum etmektedir.

Tüm bunlar birarada, her zaman sınıf ve kitle hareketinin gelişimi önünde bir dalgakıran olarak kullanılan seçimlere ve düzen partilerine rağmen, yolundan sapmadan ilerleyen bir toplumsal hareketliliğin olduğunu göstermektedir. Bu da önümüzdeki dönemde, seçim sonuçlarından bağımsız olarak, bu hareketliliğin gelişeceği ve yoğunluğunu arttıracağı anlamına gelmektedir. Seçimler sonrası dönemde, Ortadoğu ve dünyadaki gelişmelere paralel olarak sınıf ve kitle mücadelesi şiddetlenecek ve toplum ölçeğine yayılacaktır.

Bunun karşısında düzen cephesi baskı ve terör ile gericiliği artırmak dışında bir seçeneğe sahip değildir. Bugünkünden daha koyu bir baskı ve terör rejimi önümüzdeki dönemde uygulamaya sokulmaya çalışılacaktır. Özellikle Kürt hareketi sözkonusu olduğunda, hazırlıkları süren kapsamlı ve kirli savaş planlarının varlığı bilinmektedir. Kürt halkına yönelik kapsamlı bir tasfiye operasyonu aynı zamanda şovenizm silahının etkili biçimde toplumun emekçi yığınları üzerinde kullanılması demektir. Bununla birlikte, kurulu düzeni nefessiz bırakacak ekonomik ve siyasal koşullardaki ağırlaşma ciddi bir olasılıktır. Bu da, bu gerici politikanın başarıya ulaşmasını zorlaştıracaktır.

Düzenin baskı ve terörü ile gericiliğine göğüs germek ve sosyal-siyasal ve ulusal öfkeyi devrimci bir doğrultuda geliştirebilmek, işçi sınıfı hareketindeki gelişmelerle doğrudan bağlantılıdır. Çünkü işçi sınıfının odağında olduğu bir toplumsal mücadele içerisinde ancak, toplumun farklı kesimleri ortak bir mücadele ekseninde birleşerek gericiliğe ve faşist teröre karşı koyabilir. Ancak siyasal bir sınıf hareketinin varlığı koşullarında toplumsal mücadele dinamikleri devrimci iktidar mücadelesinin dayanakları haline getirilebilir. Aksi halde, düzen güçleri, tüm zorlanmalarına rağmen, toplumu her bakımdan ezecek çok yönlü bir ağır yıkım pahasına iktidarını sürdürmeyi başaracaklardır.

Ortadoğu’da ve dünyada olağanüstü gelişmelerin yaşandığı bir dönemden geçiyoruz ve ülkemiz kendine özgü biçimlerde de olsa bu gelişmelerin tüm özelliklerini bünyesinde barındırıyor. Güncel hareketlilik tablosuna ve buradan çıkarılacak görevlere bu perspektif ışığında bakmalı ve her zamankinden ileri bir inisiyatif ve enerjiyle davranmalıyız.