1 Temmuz 2011
Sayı: SİKB 2011/25

 Kızıl Bayrak'tan
Düzenin siyasal krizi ve olasılıklar
Emperyalist/siyonist güçlerin yanında saf tuttular!
Bir elinde anayasa
diğerinde polis copu
Dicle tepkisi sokakta
AKP hükümeti baskı ve terörü tırmandırıyor
“İşkence sokağa taşındı”
İşkenceciye ve katillere
yüksek tolerans!
Sivas Katliamı lanetlendi
Alaattin Karadağ cinayeti davasında 4. duruşma
Birleşik Metal’de gerilimli
genel kurul
Düzenin apolitizmine karşı devrimci politizasyon
“Ortak bir platform oluşturacağız”
Ontex önünde dayanışma etkinliği
Casper’da dayanışma etkinliği.
Sağlık emekçileri uyardı
Yunanistan’da emekçiler kararlı
Emekçiler IMF anlaşmasını
çöpe attı
ABD Afganistan’dan çekiliyor(!)...
I. Dünya Emekçi Kadın Konferansı’nın deneyimleri paylaşılıyor...
Burdur Cezaevi’ndeki katliam girişiminin 12. yıl dönümünde Veli Saçılık ile konuştuk.
İzmir’de 15-16 Haziran paneli
“Şirket Hikayeleri” adlı tiyatro oyununun oyuncuları ile konuştuk
Eti Gümüş'ten ÇMO'ya dava!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Alaattin Karadağ cinayeti davasında 4. duruşma... 

Tanıklar infazı anlattı!

19 Kasım 2009 tarihinde Esenyurt-Avcılar polisi tarafından sokak ortasında infaz edilen Türkiye Komünist İşçi Partisi (TKİP) militanı, devrimci işçi Alaattin Karadağ’ı katleden polislerden birinin yargılandığı davanın dördüncü duruşması 24 Haziran günü görüldü. Dinlenen tanıklardan birisi Karadağ’ın hastaneye götürülmeyerek katledildiğini anlatırken, sonraki duruşma 26 Eylül 2011 tarihinde görülecek.

Yargısız infaz gerçeğine tanıklık

Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dördüncü duruşmada, Karadağ’ın yargısız infaz sonucu katledildiği gerçeği ortaya serildi.

Duruşmada dinlenen tanıklardan Ayhan Talay, Karadağ’ın vurulmasının ardından hastaneye kaldırma girişimlerinin polisler tarafından “savcı gelecek” denilerek engellendiğini söyledi. Karadağ’ın saatler boyunca ağır yaralı bir biçimde yerde bekletildiğini ifade etti.

Geçmiş duruşmalarda mahkeme heyeti tarafından rafa kaldırılmaya çalışılan keşif kararının hayata geçirilmesi yönünde de avukatlar tepkilerini ortaya koydular. Karadağ Ailesi avukatlarından İbrahim Ergün, olay yeri keşfinin önemine dikkat çekerek, keşif kararının şimdiye kadar sürüncemede bırakılmasını eleştirdi. Mahkeme heyetine “Keşif kararı neden ertelendi?” sorusunu yönelten Ergün, bu ertelemenin bilinçli olarak yapıldığını ifade ederek “hukuka ve dosyanın içeriğine uygun olmayan bu karardan vazgeçilmesi” çağrısında bulundu.

Dava süreciyle ilgili diğer keyfiliklere de değinen Ergün, BDP Dersim Milletvekili Şerafettin Halis’in Karadağ cinayeti davasıyla ilgili TBMM’ye sunduğu soru önergesini ve bu önergeye dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler tarafından verilen yanıtı hatırlattı. Önergeye verilen cevapta, olaya ilişkin idari soruşturma dosyasının açıldığı ancak çok kısa bir sürede bu soruşturmanın sonuçlandırıldığına dikkat çeken Av. Ergün, idari soruşturma dosyasının celbini talep etti.

Görüntü kayıtları kaybedildi

Duruşmanın öne çıkan yanlarından bir§ diğeri ise, Karadağ cinayetinin yargı-polis eliyle örtbas edilmesi çabasının bir kez daha açığa çıkmasıydı.

Olay yerinde ve çevrede bulunan kamera kayıtlarının daha önce hem savcılık hem de mahkeme aşamasında getirilmesi talebi karşısında “bu tür görüntülerin bulunmadığı” yanıtının verildiğini söyleyen Ergün, yine dosyada bulunan 09.12.2009 tarihli raporda Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü görevlilerince çevrede bulunan güvenlik kamera kayıtlarının toplandığına ilişkin ibareyi hatırlatarak kamera kaydı görüntülerinin akıbetini sordu.

Duruşmada ayrıca, keşif kararının ertelenmesinden önce dosyaya bakıldığında, daha önce dosyada tanık olarak dinlenmiş olan bir kişinin dosyaya vermiş olduğu “keşif yapılmasın” talebini içeren dilekçenin havalesiz ve tarihsiz oluşuna dikkat çeken avukatlar, bu dilekçinin açıklığa kavuşturulmasını istediler.

Duruşmada dinlenen diğer bir tanık ise, Alaattin Karadağ ile polisler arasında yaşanan çatışma sırasında evinin duvarına kurşun isabet eden Cafer Yıldız’dı. Olay günü İstanbul’da olmadığını söyleyen inşaat işçisi Yıldız, o sırada eşi ve çocuklarının evde olduğu bilgisini verdi. Karadağ Ailesi avukatları, bir sonraki duruşmada Yıldız’ın eşinin de dinlenmesi talebini mahkemeye ilettiler.

Oğuzhan Vural tutuklansın!”

Duruşmada söz alan Alaattin Karadağ’ın kardeşi Abdullah Karadağ ise, sanık polis Oğuzhan Vural’ın tutuklanması talebini yineledi. “Karadağ Ailesi olarak mağduruz. Dava sürüncemeye getirildi. Kardeşimin öldürülüşünden 4 gün sonra bize haber verildi. Otopsi raporu oldu bittiye getirildi” diyerek konuşmasına başlayan Karadağ, kardeşinin katillerinin aklanmaya çalışıldığını söyledi. Karadağ cinayeti davası ile vekilliği YSK eliyle düşürülen tutuklu milletvekillerin durumu arasında bağ kuran Karadağ, katil polisler ellerini kollarını sallayarak gezerken halkın seçtiği vekillerin ise serbest bırakılmadığını söyledi. Kardeşinin katilinin hala tutuklanmadığını söyleyen Karadağ, polise ayrıcalık tanındığının açıkça görüldüğünü dile getirdi. Polis Oğuzhan Vural’ın tutuklanması talebinde bulundu.

Verilen aranın ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, bir sonraki duruşmayı 26 Eylül 2011 tarihine erteledi. Bu tarih aynı zamanda Ulucanlar katliamının da yıldönümü.

Duruşmayı, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) İstanbul Şube yöneticileri ve Karadağ Cinayeti Davası Takip Komisyonu üyesi 10’u aşkın avukat da takip etti.

Katillerin peşini bırakmayacağız!”

Duruşmanın ardından adliye önünde basın açıklaması gerçekleştirildi. Duruşmaya ilişkin ayrıntıları basın ve kamuoyuyla paylaşan Av. Zeycan Balcı Şimşek, dava sürecindeki keyfiliğe ve cinayeti örtbas etme çabalarına dikkat çekti. Alaattin Karadağ’ın kardeşi Abdullah Karadağ ise kardeşini katleden polislerin ortalıkta dolaştığını söyledi. Aklanmaya çalışılan bu davayı ve katillerin yakasını bırakmayacaklarını belirtti.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 

 

 

 

BDSP’nin adliye önünde yaptığı açıklamadan...

Katillerin aklanmasına izin vermeyeceğiz!”

Bugün burada, Türkiye Komünist İşçi Partisi (TKİP) militanı devrimci işçi Alaattin Karadağ’ın katledilmesiyle ilgili olarak açılan davanın dördüncü duruşması görülüyor.

(...)

Bizler Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP) olarak, Alaattin Karadağ yoldaşın katledilmesinin hemen ardından, devrimci ve ilerici dostlarımızın da desteğiyle, polis terörü ve cinayetlerine karşı ısrarlı ve etkin bir mücadele süreci örmeye başladık. “Karadağ cinayeti aydınlatılsın!” talebiyle ördüğümüz eylemsel süreçlerde, “Polis terörü ve cinayetlerine son!” kararlılığını haykırdık. Bu mücadelenin yarattığı basıncın etkisiyle açılan davayı, polis terörü ve cinayetlerine karşı mücadelenin bir mevzisine dönüştürmeye çalıştık. Mücadelemiz bundan sonra da aynı ısrar, inanç ve kararlılıkla sürecek.

Katillerin yakasını bırakmamaya kararlıyız. Bunun için burdayız. Katillerin aklanmasına sessiz kalmayacağımızı duyurmak için burdayız. Sadece yarıgılanan polisten değil, aynı zamanda cinayetin sorumluluğunu şu ya da bu biçimde taşıyan düzen güçlerinden hesap sormak için burdayız. Polis terörüne ve cinayetlerinin son bulması için  burdayız.

Ellerimiz katillerin yakasında! Katillerin aklanmasına izin vermeyeceğiz! Mahkemenin kararı ne olursa olsun, katil polislerden ve katliamcı düzenden mutlaka hesap soracağız!

Ve Alaattin Karadağ yoldaşın onuruna leke sürdürmeden son nefesine dek taşıdığı mücadele bayrağını mutlaka zafere taşıyacağız!

Mücedelemiz bundan sonra da kararlılıkla devam edecek. Katiller ve onlara arka çıkanlar, er ya da geç hak ettikleri cezayı bulacaklardır.

Son olarak belirtelim ki, mücadelemiz sadece Alaattin Karadağ için değildir.

Mücadelemiz burjuvazinin sınırsızca kullandığı baskı ve terörle ezilenler, işkence görenler, katledilenler içindir. Kürt halkının, gençliğin, işçinin, emekçinin, kısacası hak arayan her toplumsal kesimin özgürlüğü ve geleceği içindir. Hopa’da katledilen Metin Lokumcu içindir.

İşte bu anlayışla polis tarafından katledilen Alaattinler, Metinler, Şerzanlar, Aydınlar ve daha nicelerinin hesabını sormak, bu zorbalık düzenine son vermek için tüm ilerici-devrimci güçleri safları sıklaştırmaya, mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz.

Polis terörüne ve cinayetlerine son!

PVSK ve TMY iptal edilsin!

Katil devlet hesap verecek!

Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu
24 Haziran 2011

 

 

 

 

BDSP’den adliye önünde eylem

“Katillerin yakasını bırakmayacağız!”

Duruşma için Bakırköy Adliyesi önünde toplanan Karadağ’ın ailesi, yoldaşları ve dostları, katillerden hesap sorma kararlılığını ifade ederken, mahkemenin katilleri aklamasına izin vermeyeceklerini haykırdılar.

Adliye önünde toplanan kitle, “Karadağ cinayeti aydınlatılsın!” ve “Alaattin Karadağ yoldaş ölümsüzdür! Devrimciler ölmez devrim davası yenilmez!” pankartlarıyla, Karadağ’ın resimleri ve kızıl flamalar taşıdı. Öfkeli sloganlarla polis cinayetlerinin lanetlendiği eylemde, BDSP tarafından bir basın açıklaması gerçekleştirildi.

Basın açıklamasında, Alaattin Karadağ’ın sermayenin eli kanlı cellatları olan polisler tarafından katledildiği vurgulanırken mahkemenin bir aklama mekanizması gibi çalışarak cinayetin üstünü örtmeye çalıştığı vurgulandı. Polis cinayetlerinin bir devlet politikası haline geldiği, Alaattin Karadağ için verilen mücadelenin polis terörüyle ezilen, işkence gören ve katledilen tüm kesimler için verilen bir mücadele olduğu anlatıldı. Açıklamada Hopa’da katledilen Metin Lokumcu da anılarak, polis terörüne karşı mücadelenin büyütülmesi ihtiyacına işaret edildi.

Direnişçi işçiler:
“Karadağ’ın davası davamızdır!”

Eyleme destek verenler arasında Ontex, PTT ve Kubatoğlu-Fıratpen’den direnişçi işçiler de bulunuyordu. Ontex direnişçisi Gamze Kayhan ile PTT direnişçisi Cafer Kalağ da birer konuşma yaptı.

Gamze Kayhan konuşmasında, Alaattin Karadağ’ın hayatını işçi sınıfının kurtuluş davasına adamış bir işçi olduğunu, bu nedenle katledildiğini, fakat kendilerinin bugün onun uğrunda mücadele verdiği bu davayı büyüttüklerini vurguladı.

Cafer Kalağ ise Alaattin’i katleden polisin, direnişlerini sürdürürken kendilerine yönelik de yoğun terör estirdiğini, Alaattin’i katledenleri aklamaya çalışan mahkemelerin de yine patronlar için çalıştığını vurgulayarak Karadağ davasının kendi davaları olduğunu söyledi

Konuşmaların ardından kitle duruşma bitene kadar oturma eylemi gerçekleştirdi. Sloganlarla, marşlarla, polis terörünü teşhir eden ve Alaattin Karadağ’ın mücadelesini anlatan ajitasyon konuşmalarıyla duruşma süresince beklendi.

Eyleme Emekçi Hareket Partisi (EHP), Partizan ve UİD-DER destek verdi.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 

 

 

 

Karadağ’ı ölüme
terkedenler de yargılanmalı”

Alaattin Karadağ ile ilgili davanın 24 Haziran günü görülen dördüncü duruşması BDSP, ÇHD Karadağ Davası Takip Komisyonu ve Karadağ Ailesi tarafından düzenlenen bir basın toplantısıyla değerlendirildi. 25 Haziran günü ÇHD İstanbul Şube binasında düzenlenen basın toplantısında, Karadağ cinayeti davasının seyri ve son duruşma üzerinden yoğunlaşan devlet terörü değerlendirildi.

Toplantıda ilk sözü ÇHD İstanbul Şube Yönetim Kurulu üyesi Av. Ceren Uysal aldı. Uysal toplumun muhalif kesimleri üzerindeki hak ihlallerinin sürdüğünü belirterek hukuk sisteminin işleyişini teşhir etti. Karadağ cinayeti davasında gelinen süreci özetleyerek konuşmasını sürdüren Uysal, devlete muhalif tüm kesimlerin “suçlu” ilan edildiğini söyleyerek mücadele çağrısı yaptı.

Karadağ ölüme terk edildi”

Karadağ Cinayeti Davası Takip Komisyonu adına konuşan Av. Zeycan Balcı Şimşek ise 300’e yakın müdahil avukatla Karadağ davasını takip ettiklerini söyledi. Tanık ifadelerine dikkat çeken Şimşek, Karadağ’ın yaralı halde yakalanmasına rağmen hastaneye götürülmeyerek açıkça ölüme terkedildiği gerçeğine ulaştıklarını belirtti. Sanık polis dışında Karadağ’ı ölüme terk edenlerin de yargılanması gerektiğini söyleyen Şimşek, cinayet davasıyla ilgili lehte tanıklık yapmak isteyenlerin engellendiği ve yönlendirildiği bilgisini verdi. Özellikle tanık dolmuş şoförü İsmail Durmuş’un, duruşmaya çağrılmasına rağmen gelmediğini ifade eden Şimşek, bu ihlallerle devam eden davanın sahiplenilmesinin önemine vurgu yaptı. 26 Eylül’deki dava duruşmasına katılım çağrısında bulunan Av. Şimşek, Ulucanlar Katliamı’nın yıldönümüne denk gelen bu günün ayrı bir öneme sahip olduğunu belirtti.

Alçakça tasarlanmış bir polis cinayeti”

Toplantıya Karadağ Ailesi adına Halil ve Abdullah Karadağ katıldılar. Karadağ Ailesi adına konuşan Abdullah Karadağ “Polise tanınan yetkiler ve haklar; bir halkın iradesinden daha mı üstün?” diye sordu. Dördüncü duruşmanın diğer duruşmaların tekrar niteliğinde olduğunu söyleyen Karadağ, mahkemenin “usulen yargılamayı aynı yöntemle sürdürdüğüne ve işlenen cinayetin üzerinin örtbas edilmesi için aynı kararlılıkla karar vermeye” devam ettiğine dikkat çekti.

Mahkemede dinlenen tanık Ayhan Talay’ın verdiği ifadenin önemine vurgu yapan Karadağ, yerde yaralı biçimde yatan Karadağ’ın hastaneye kaldırılmasının engellendiği yönündeki ifadenin, Karadağ’ın katledilmesinin “alçakça tasarlanmış bir polis cinayeti” gerçeğine işaret ettiğini dile getirdi.

Yargı mekanizmasının, polis cinayetlerinin neredeyse tamamında polisleri serbest bırakmasının, polis terörü ve cinayetlerini arttırır bir nitelik kazandığını gösterdiğini söyleyen Karadağ, Hopalı Metin Lokumcu’nun ölüm raporunun polisi aklar nitelikte hazırlandığına ve ardından yaşanan gözaltı ve tutuklama saldırısına değindi. Diğer taraftan Kürt halkının iradesiyle seçilen Hatip Dicle’nin tutuklu kalmasına dikkat çeken Karadağ, bu davanın takipçisi olmaya devam edeceklerini, katillerin yakasını bırakmayacaklarını sözlerine ekledi.

Karadağ davasını sahiplenelim!”

Toplantıda BDSP adına da bir konuşma gerçekleştirildi. Konuşmada, Karadağ cinayetine ilişkin yargı sürecinin her safhasının polis terörü ve cinayetlerinin bu düzenin değişmez gerçeği olduğunu ve adeta katletmeye teşvik edilen polislerin aynı düzenin mahkemelerince sistematik bir biçimde aklandığını gösterdiğine dikkat çekildi. Dördüncü duruşmada da, Karadağ’ın yaralı halde ölüme terkedildiğini belirten tanık ifadesine rağmen sanık polis Oğuzhan Vural’ın tutuklanmamasının bu aklama çabasının devam ettiğini gözler önüne serdiği dile getirildi.

Konuşmada, Karadağ cinayeti davasının dördüncü duruşmasının, Kürt sorunu çerçevesindeki gelişmelerin ve Hopa sürecinin de gösterdiği gibi, toplumsal muhalefete dönük baskı ve terörünün alabildiğine yoğunlaştığı bir döneme denk geldiği vurgulanarak, AKP’nin önümüzdeki dönemin acil saldırılarını hayata geçirmek için mutlaka polis devleti uygulamalarını daha da derinleştireceği söylenerek, bu tabloda Karadağ cinayeti davasını sahiplenmenin öneminin arttığı ifade edildi.