8 Temmuz 2011
Sayı: SİKB 2011/26

 Kızıl Bayrak'tan
İçeride efelik taslayanlar dışarıda uşaklıkta sınır tanımıyor...
Emperyalizmin uşaklarından
halklara dost olmaz!...
Düzenin siyasal krizi ve Kürt sorunu
Katil devlet 18 yıl sonra yine işbaşındaydı!
Madımak'ta insanlık 2. kez utandı
Katliam ülkenin dört bir yanında lanetlendi...
BDSP’nin 2 Temmuz anmalarından
PTT direnişi büyüyo
“Direniyorum öyleyse varım!”
KESK Genel Kurulu sona erdi
Demokratik ve mücadeleci bir sendikal haraket için
On sendikadan güç birliği!
Tunus-Mısır
dersleri - H. Fırat…
Suriye’de durum
karmaşıklığını koruyor
Lübnan direnişini silahsızlandırma
planı tutmayacak!
“Sosyalist Enternasyonal” Atina’da toplandı
Emekçiler ‘grev’ dedi
İşte kapitalizmin futbolu: Para-mafya-şike!
Gerillalar sonsuzluğa uğurlandı
Çorum’u devlet hazırladı itirafı
Nükleer santraller ölümdür,
­izin vermeyelim!
Rakamlar kadının ezilmişliğine
Zilan: Kürt halkının
mücadele ateşi!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Filistin halkını bir çırpıda sattılar...

Emperyalizmin uşaklarından
halklara dost olmaz!

Ankara-Washington/Ankara-Tel Aviv hatlarındaki uğursuz trafik, son günlerde yeniden yoğunlaştı. Halk hareketlerinin Arap dünyasını boydan boya kapladığı bir dönemde ABD emperyalizmi ve siyonist İsrail’le işbirliğini daha da pekiştiren sermaye iktidarı ile AKP hükümetinin, bölge halklarına karşı yürütülen emperyalist saldırı planlarında aktif roller üstlenme eğiliminde olduğu gözleniyor.

Vurgulamak gerekiyor ki, Ankara’daki Amerikancı iktidarın emperyalist/siyonist güçlerle ilişkilerinde bazı pürüzler çıksa da, temel alanlarda işbirliği ve suç ortaklığı devam etti. Ne ticari ilişkilerde bir gerileme oldu ne silah ihaleleri iptal edildi ne de temel sorunlara dair Ankara ile Washington-Tel Aviv ikilisinin tutumları arasında kayda değer farklar oluştu…

Dinci gericilik odağı AKP’nin şefi Tayyip Erdoğan’ın Davos’ta yanı başına oturduğu İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’i “terslemesi” ile hissedilen gerilim, İsrail ordusunun Mavi Marmara gemisine yaptığı saldırı ve katliamla doruğa çıkmıştı. Gerçekte ne siyonist şefler ne Tayyip Erdoğan’la müritleri sorunun ciddi boyutlara ulaşmasını arzu ediyordu. Ancak İsrail’in küstahlığı ile AKP’nin iç ve dış politika hesapları, yaşanan gerilimi kaçınılmaz kılmıştı. Bu gerilimin istenmeyen bir boyuta vardığı, Washington’daki efendinin müdahalesi ile Ankara-Tel Aviv ilişkilerinin hızla “ısınmaya” başlamasından da anlaşılıyor.

Emir Washington’dan gelince…

“Müjdeli” haberi Amerikan sermayesinin sözcüsü olan ultra sağcı Wall Street Journal (WSJ) gazetesi verdi. “Son dönemde ABD-İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkilerde bariz bir ‘ısınma’ yaşanıyor” tespitini yapan gazete, “Suriye krizinin İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkilerde yumuşama yönünde ilk belirtileri ortaya koyduğunu” vurgulayarak, bu gelişmelerden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

İsrail’de yayın yapan Ynet haber sitesi ise, Washington ve İsrail’deki kaynaklara dayandırdığı haberinde, “Amerikan yönetiminin, her iki tarafa da aralarındaki gerilimi sona erdirmek için baskı uyguladığı, bunun sonucunda Türkiye ile İsrail’in ‘gizli pazarlıklara’ başladığı” belirtildi.

Washington’dan emir geldiğini doğrulayan bir diğer gelişme, 1 Temmuz’da Türkiye’ye gelen üç senatörden oluşan bir ABD heyetinin, Başbakan Tayyip Erdoğan’la görüşmesi ve bu görüşmeden duyulan memnuniyetin basın önünde ilan edilmesi oldu.

Başbakanlık Resmi Konutu’nda yapılan görüşmenin ardından açıklamalarda bulunan Amerikan heyetinde John McCain (Bush’un cumhuriyetçi partisinin başkan adayı), Joe Lieberman ve Lindsey Graham, Tayyip Erdoğan’ın yaklaşımlarından duydukları memnuniyetin altını çizdiler.

“İsrail-Filistin arasındaki barış görüşmeleri, Libya, Suriye ve Türk-Amerikan ilişkileri”ni konuştuklarını açıklayan heyet, Tayyip Erdoğan’ın ve Türk devletinin Afganistan ve Irak’ta oynadığı rolden dolayı özellikle “minnettar” olduklarını belirttiler.

Bu gelişmelerin yansıra basına yansıtılmayan gizli görüşme ve pazarlıkların da yapıldığını tahmin etmek zor değil.

Sermaye iktidarı ve AKP hükümeti için utanç verici olan bu gelişmeler, “bölgenin ektin gücü ve dünya devleti olacağız” söyleminin kofluğunu da ortaya koydu. Ne kadar hevesli olsalar da, Ankara’daki işbirlikçilere, henüz ABD’nin bölgesel çıkarlarıyla uyumlu “etkin taşeronluk” dışında bir görev biçilmiyor. Washington’dan gelen emirle, hızla İsrail’le arayı düzeltmeleri, bir kez daha bu alçaltıcı misyonu gözler önüne sermiştir.

İlkeleri değil sefil çıkarları var…

Tayyip Erdoğan’la önde gelen bazı müritlerinin İsrail’e karşı esip gürlemeleri hafızalardadır. İsrail’e karşı ağır ithamlarda bulunan AKP şeflerinin gelinen yerde ırkçı-siyonistlerle arayı düzeltmek için gizli görüşmelere başlamaları, dahası bunun için utanç verici tavizler vermeleri, kapitalist sınıflar adına siyaset yapanların temel ilkelere göre değil, iğrenç çıkarlara göre hareket ettiklerini bir kez daha kanıtlanmıştır.

Mavi Marmara gemisinin “2. Gazze’ye özgürlük filosu”na katılmasının engellenmesi, seçimlerin ardından siyonist şeflerin Tayyip Erdoğan’ı tebrik eden mesajları, ABD ile İsrail’in Türk devleti ve AKP hükümetinin Ortadoğu halklarına karşı sürdürülen karşı-devrim saldırısına verdiği kapsamlı desteği takdir etmeleri, basına son yansıyan haberlerde ise, Mavi Marmara katliamından dolayı Türkiye’nin İsrail’den özür talep etmeyeceğinin ortaya çıkması… Tüm bunlar, AKP hükümeti ile şefi Tayyip Erdoğan’ın emperyalist/siyonist güçlerle ilişkileri pekiştirmek için uygun fırsat kolladıklarını da gösteriyor.

Belirtelim ki, AKP hükümeti, İsrail’le anlaşmanın şartı olarak Mavi Marmara saldırısı için özür, ölenler için ise tazminat talep ediyordu. Ne var ki, ABD emredince, talepler çıtası yere doğru inmek zorunda kalmıştır.

Bu gelişmelerin seçimlerin hemen ardından gündeme gelmesi de tesadüf değil. Zira seçimlerde Filistin davasını da istismar eden dinci gerici güçler, Mavi Marmara’nın ne pahasına olursa olsun Gazze’ye gideceğini sık sık vurguladılar. Oysa İsrail’le gizli görüşmelere başlayan AKP hükümeti, çok önceden Mavi Marmara’nın Gazze’ye gitmesini önleme kararı almış, bunu ilan etmek için seçimlerin geçmesini beklemiştir. Bu tutum, AKP’nin dini istismar etmekle kalmadığını, Filistin halkının acılarını bile siyasi ranta çevirecek kadar ahlak yoksunu olduğunu da gözler önüne sermiştir.

Gerici güçlerden ezilen haklara yarar gelmez…

Davos’taki çıkış ve Mavi Marmara saldırısının ardından Tayyip Erdoğan’ın İsrail’e karşı takındığı “sert” tutum, Arap halkları nezdinde belli bir yankı uyandırmıştı. Tayyip Erdoğan’ı “kahraman” ilan eden Arap medyasının bunda önemli bir payı olsa da, Türkiye başbakanının “küstah siyonistleri hedef alması” da, doğal olarak yankı uyandırmıştı. Buna karşın Arap medyasındaki ilerici kalemler tarafından, Türkiye’deki dinci gerici güçlerle Tayyip Erdoğan hakkında beslenen umutların temelden yoksun olduğu, Türk devletinin ise NATO üyesi ve ABD-İsrail işbirlikçisi olduğu da dile getirildi. Fakat ilerici seslerin azlığı, tersi yönde yazıp çizenlerin ise belirgin bir çoğunluk oluşturmaları, “İslamcı AKP ve şefi Tayyip Erdoğan Filistin davasından yana” safsatasının ciddiye alınmasında etkili oldu.

Bu yanılsama uzun ömürlü olamazdı. Nitekim Tayyip Erdoğan’la müritlerinin Arap dünyasındaki halk isyanları karşısında takındıkları tutumun Washington’la paralel olması gözlerden kaçmadı. Öyle ki, sefil çıkarlara göre alınan tutum, “Tayyip Erdoğan’la AKP, Osmanlı İmparatorluğu’nu diriltmek istiyor” türünden değerlendirmelere vesile oldu.

Mavi Marmara’nın Gazze’ye Özgürlük Filosu’ndan çekilmesi ve ABD-İsrail’le ilişkilerin pekiştirilmesi, “kahraman Tayyip efsanesi”nin safsatadan ibaret olduğunu gözler önüne serecektir. Vurgulamak gerekiyor ki, Tayyip Erdoğan’la müritleri Filistin davasını istismar etmek için demagojik söyleme devam edecekler. Hatta İsrail’e dil uzatma ihtimalleri de var. Dinci gerici medyadaki görevli kalemşör takımının ise, AKP-İsrail-ABD yakınlaşmasını gerekçelendirmek için her türden şaklabanlığa başvuracağından da kuşku duymamak gerek. Ancak bu türden sahte çıkışların artık Arap halkları nezdinde kaydadeğer bir etki yaratması da mümkün olmayacaktır.

Dinci gerici AKP’nin bir çırpıda Filistin halkını satması, bir tesadüf değil. Zira Filistin’e destek ilkelere değil sefil çıkarlara dayalı olduğu için, kısa ömürlü olmaya mahkûmdur. Bu örnek, gerici güçlerden ezilen halklara yarar gelmeyeceğini bir kez daha kanıtlamıştır.