23 Aralık 2011
Sayı: SYKB 2011/48

 Kızıl Bayrak'tan
Emperyalist/siyonist güçler adına “harbe hazırlık”
Sert ve zorlu bir
mücadele dönemi
Zulüm dağlarınızın altında kalacaksınız!
“Özgür basın susturulamaz!”
Emekçiler hakları ve gelecekleri için grevdeydi
“Haklarımıza sahip çıkıyoruz!”
Esnek çalışma saldırısı hız kazanıyor
Maltepe Belediyesi'nde direniş.
Bütçe: Sermayeye yağma ve talan, emekçiye yıkım!.
Birleşik Metal Merkez Genel Kurulu gerçekleşti.
Partide çalışma tarzı sorunları
Nerden baksan ikiyüzlülük,
nerden baksan katliamcılık!
19 Aralık katliamı lanetlendi, direniş selamlandı!
Gençliğin 19 Aralık etkinliklerinden.
İnsanca yaşanacak ücretsiz yurtlar istiyoruz!
İşkence ve ihlaller sürüyor...
“Katil devlet” itirafı
Tahrir’de direniş sürüyor
Irak’ta emperyalizmin bayrağı dalgalanıyor!
“Karanlığa ışık tut”
TMMOB 2. Kadın Kurultayı gerçekleşti
Enternasyonal yara: Kayıplar
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Emperyalist/siyonist güçler adına “harbe hazırlık”…

Emperyalist savaş ve saldırganlık engellenmelidir!

Bölge halklarına karşı yeni bir yıkım savaşının hazırlandığına dair pek çok emare bulunuyor. İsrail’in İran’a saldırmak için hazırlıklar yapması, yüzlerce NATO-ABD askerinin Ürdün-Suriye sınırında bulunan El Mefrak köyünde toplanması, Irak’taki ABD üslerinden Ürdün’e sevkiyat yapılması, özel operasyon birliklerinin bölgeye kaydırılması, bölgede Suriye’ye karşı elektronik izleme birimi kurulması, Baas yönetimi karşıtı çetelerin Türk ordusu ve yabancı askeri danışmanlar tarafından eğitilmesi vb. gibi...

Bu uğursuz hazırlığın öncelikli hedefi, Ortadoğu’yu emperyalist/siyonist güçlerin “dikensiz gül bahçesi” haline getirmektir. Bu gerici savaşı planlayan ise doğrudan ABD’dir. Avrupalı emperyalistlerin bir kısmı ABD ile suç ortaklığına hazırlanırken, Türk burjuvazisi, onun devleti ve AKP hükümeti ise, efendileri adına tetikçilik yapmak için el ovuşturuyorlar. Başını Suudi Arabistan’ın çektiği petro-dolar zengini körfez krallıkları ise, Suriye ve İran başta olmak üzere bölge halklarına karşı hazırlanan emperyalist savaşın finansörlüğünü üstlenmeye hazır görünüyorlar.

Başını ABD emperyalizminin çektiği bu gerici/saldırgan cephe, iğrenç bir mizansen sergiliyor. Medyadaki tetikçiler tarafından piyasaya sürülen haberlerde, sözkonusu gerici cephenin Baas rejiminin baskısına maruz kalan Suriye halkına destek olmak için oluşturulduğu iddia ediliyor. Fakat riyakârlığın dik alası olan bu iddialara pek inanan yok. Zira bu cephede yer alan rejimlerin tümü de gerici, zorba ve katliamcıdır.

Geçen hafta Irak’tan çekildiğini ilan eden ABD emperyalizmi, bu ülkeyi yakıp yıkmanın yanısıra 1.5 milyona yakın Iraklının da katilidir. Türk devleti ve AKP hükümetinin Kürt halkına karşı giriştikleri inkâr ve imha savaşına bakmak, bunların kanlı sicili hakkında fikir edinmek için yeterlidir. Maraş’tan, Çorum’dan, ‘77 1 Mayıs’ından, Sivas’tan, Gazi’den, Diyarbakır’dan, Ulucanlar’dan, 19 Aralıklar’dan söz etmeye ise gerek bile yoktur. Geriye Suudi Arabistan’la diğer körfez ülkeleri karlıyor ki, bunların ortaçağ kalıntısı şeriatçı/zorba rejimler kulübü oldukları kimse için bir sır değil. Bir de İran’ı tehdit eden ancak çok öne çıkartılmayan, özellikle Ankara’daki tetikçilerle yaşadığı bir takım sıkıntılardan dolayı adı fazla anılmayan İsrail var. Bu ülkede egemen olan ırkçı-siyonist yönetimin Filistin halkına neler yaptığına/yapmakta olduğuna bakmak, vahşi bir rejimle karşı karşıya olduğumuzu anlamak için yeter de artar bile.

Gözü dönmüş zorbalardan müteşekkil böyle bir cephenin Suriye veya diğer ülke halklarının sorunları ya da talepleriyle ilgili olması mümkün mü? Değil elbet. Zira bunların hedefi Ortadoğu’yu emperyalistlerin, siyonistlerin ve dinci gericilerin egemen olacağı karanlık bir bölge haline getirmektir. İşte bu kirli/sefil emellerine ulaşabilmek için bölge halklarının yıkım ve kıyımıyla sonuçlanabilecek emperyalist bir savaşa hazırlık yapıyorlar.

Harbe hazırlanıyorlar

Geçen hafta toplanan Yüksek Askeri Şura’nın (YAŞ), temel gündem olarak “harbe hazırlık” meselesi üzerinde durduğu açıklandı. Açıklamada atılması gereken adımların saptandığı, askeri birliklerin buna uygun bir konumlanma içine girecekleri belirtildi.

Devletin zirvesi ve AKP şefleri, bu açıklama ile ilk defa savaş hazırlığına başladıklarını ilan etmiş oldular. Hiçbir komşu ülkenin tehdidi veya saldırısı sözkonusu olmadığına göre, dinci gericilik odağı AKP ile generaller kimin savaşına hazırlanıyorlar?

Ülkenin savaşa girmesini gerektiren bir durum olmadığına göre, “harbe hazırlık” olsa olsa ABD emperyalizminin biçtiği “etkin tetikçilik” adına bir hazırlık olabilir. Nitekim Ortadoğu’nun emperyalist/siyonist çıkarlara göre yeniden düzenlenmesi amacıyla savaşa hazırlanan Pentagon’un şefleri, etkin taşeronluk hevesine kapılan Ankara’daki tetikçilere “öncülük” rolü biçtiklerini birden fazla kez ilan ettiler. O halde bu savaş Türkiye veya bölge halklarının çıkarına olamaz. ABD-İsrail adına fitili ateşlenebilecek bir yıkım savaşına hazırlık olabilir ancak. Emperyalist merkezlerden AKP iktidarına methiye üzerine methiye dizilmesini, bu uğursuz savaş hazırlığından bağımsız düşünmek mümkün mü?

Suriye başta olmak üzere İran ve diğer bölge halklarına ağır bir faturaya dönüşecek olası bir savaşın hazırlığına başlayan AKP şefleriyle generaller, Kosova, Afganistan ve Irak’ta olduğu gibi ABD emperyalizmi ile suç ortaklığı içindeler. Ancak bu defa olay suç ortaklığının da ötesine geçiyor; Türk egemen sınıfları ve onların devleti, bölge halklarını hedef alacak olası bir savaşta “başrolü” oynamaya hazırlanıyorlar.

Namlunun ucunda Suriye var, bölgenin tüm halkları hedefte!

İran’a diz çöktürmek, Şam’da ABD kuklası dinci bir iktidar kurmak, Lübnan Hizbullahı’nı tasfiye etmek… ABD, İsrail ve suç ortaklarının temel hedefleri bunlar. Irak işgaliyle bu yönde girişimler yapıldı ancak istenen sonuca ulaşılamadı. Zira İran tüm ambargo, tehdit ve tacizlere rağmen, diz çökmedi. Hizbullah ise, 2006’da Lübnan’ı hedef alan kuralsız/vahşi savaşa karşı direnerek, emperyalist/siyonist küstahlara, belleklerine işleyen bir yenilgi tattırmıştır. Suriye yönetimini ABD güdümüne çekmek için AKP ve şefi Tayyip Erdoğan’ın girişimleri ise istenen sonucu yaratamadı. Baas yönetimi Türkiye ile ilişkileri geliştirmeye çok hevesli idi, ancak bunu İran’a karşı ABD’nin güdümüne girmekten ayrı tutmasını da bildi. Beşşar Esad’ın bu duruşundan rahatsız olan Ankara’daki işbirlikçi takımı, Washington’un da telkinleriyle Suriye’ye düşmanlık yapmaya başladı.

Baas karşıtı silahlı çetelere kol kanat geren, onları eğitip silahlandıran AKP iktidarı, İsrail’in İran’ı vurmaya hazırlandığını duyurduğu günlerde, Suriye’ye karşı “harbe hazırlık” yaptığını ilan etti. Suriye’yi iç savaşa sürükleyip çökertmek, ardından Şam’da ABD kuklası Müslüman Kardeşler iktidarını kurmak için çalışan AKP şeflerinin “harbi”, emperyalist/siyonist güçlerin çıkarlarını korumayı amaçlayan gerici, haksız bir harptir. Üniforma giymiş tüm işçi ve emekçiler, ABD-İsrail çıkarları için hazırlanan bu harbe girmeyi reddetmelidirler.

Namlunun ucunda Suriye halkları bulunsa da, Lübnan ve İran halkları da Suriye’nin hemen ardından emperyalist/siyonist savaşın hedefi olacaklardır. Bu ise, tüm bölgenin bir savaş alanına çevrilmesi anlamına gelecektir.

İsrail’i korumak ve İran üzerinde casusluk faaliyetlerinde bulunmak için Türkiye topraklarına kurulmakta olan NATO’nun füze kalkanı ise, ilk günden itibaren Türkiye’yi de savaşın tarafı haline getirecektir. Zira olası bir savaşta İran’ın füze kalkanını vurması kadar doğal bir şey olamaz. Ankara’daki işbirlikçi iktidarın “harbe hazırlık” yapmaya başlaması, Türk burjuvazisi, AKP şefleri ve generallerin, ülkeyi akıl almaz bir savaşa sürükleme hazırlığı olarak değerlendirilmelidir. Yayılmacı emelleri depreşen burjuvazi ve Osmanlı hayalleri gören AKP şeflerinin bu pervasızlığına mutlaka dur denmelidir.

Gerici savaşa karşı halkların kardeşliği

Emperyalist/siyonist güçlerle bölgedeki suç ortakları gerici, yıkıcı, vahşi bir savaşa hazırlık yapıyorlar. Afganistan’da, Irak’ta, Libya’da olanlara bakmak, savaş baronlarının neyin peşinde oldukları hakkında fikir verecektir. Ancak bu defa hedefte Suriye ve İran’ın olması, olası bir savaşı daha da tehlikeli hale getiriyor. Her iki ülkenin ABD ile tetikçilerine kolay boyun eğmeyeceği, dolayısıyla çatışmaların tüm bölgeye yayılma riskinin her zamankinden fazla olacağı unutulmamalıdır.

Emperyalistlerle işbirlikçilerinin etnik, dinsel, mezhepsel çatışmaları kışkırttıkları göz önüne alındığında, hazırlığı yapılan savaşın, bölge halklarını birbirine boğazlatmayı da içereceğinden kuşku duymamak gerek. Bu olgu savaşa karşı mücadelenin önemini bir kat daha arttırmaktadır.

Hem emperyalist/siyonist saldırganlık ve savaş tehdidine karşı mücadele etmek, hem Türk devleti ve AKP şeflerinin bu gerici savaşta “öncü rol” oynama heveslerini kursaklarında bırakmak için etkili, yaygın, militan bir mücadele örmek gerekiyor. Bu tarihi sorumluluk Türkiye işçi sınıfına, emekçilere, ezilen Kürt halkına ve ilerici-devrimci güçlere düşmektedir. “İşçilerin birliği halkların kardeşliği” şiarını sadece ülke içinde değil, tüm bölgede yükseltmek, emperyalizme, siyonizme ve işbirlikçilerine karşı bölgesel direnişi örmek acil bir ihtiyaçtır.