23 Aralık 2011
Sayı: SYKB 2011/48

 Kızıl Bayrak'tan
Emperyalist/siyonist güçler adına “harbe hazırlık”
Sert ve zorlu bir
mücadele dönemi
Zulüm dağlarınızın altında kalacaksınız!
“Özgür basın susturulamaz!”
Emekçiler hakları ve gelecekleri için grevdeydi
“Haklarımıza sahip çıkıyoruz!”
Esnek çalışma saldırısı hız kazanıyor
Maltepe Belediyesi'nde direniş
Bütçe: Sermayeye yağma ve talan, emekçiye yıkım!.
Birleşik Metal Merkez Genel Kurulu gerçekleşti
Partide çalışma tarzı sorunları
Nerden baksan ikiyüzlülük,
nerden baksan katliamcılık!
19 Aralık katliamı lanetlendi, direniş selamlandı!
Gençliğin 19 Aralık etkinliklerinden
İnsanca yaşanacak ücretsiz yurtlar istiyoruz!
İşkence ve ihlaller sürüyor...
“Katil devlet” itirafı
Tahrir’de direniş sürüyor
Irak’ta emperyalizmin bayrağı dalgalanıyor!
“Karanlığa ışık tut”
TMMOB 2. Kadın Kurultayı gerçekleşti
Enternasyonal yara: Kayıplar
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Barınma hakkı, eğitim hakkından ayrılamaz!

İnsanca yaşanacak ücretsiz yurtlar istiyoruz!

Barınma, insanın en temel ihtiyaçlarından ve haklarından biridir. İnsanın her türlü ihtiyacını piyasa konusu haline getiren neoliberal politikalarla birlikte üniversite öğrencilerinin barınma hakkı da büyük oranda gaspedilmiştir.

Bu sorunla karşı karşıya kalanlar, sermayenin tüm saldırılarını göğüslemek zorunda olan işçi-emekçilerden ve onların çocuklarından başkası değildir. Bugün gelinen yerde üniversiteyi şehir dışında okuyan işçi ve emekçi çocukları için barınma sorunu, içinden çıkılmaz bir hal almıştır.

Devlet üniversitelerinde okuyan yaklaşık 2,5 milyon üniversitelinin çoğu, o güne kadar yaşadığı ilin dışında üniversite eğitimi almaktadır. Bu durumda yüzbinlerce öğrenci barınma sorunuyla yüz yüze kalmakta, sorunu kendileri çözmeye zorlanmakta, çözemeyenler ise ya zor koşullar altında öğrenimine devam etmekte ya da okulu bırakmak zorunda kalmaktadır.

Üniversiteye şehir dışından gelen öğrenciler için ilk seçenek devlet yurtları olurken, devlet yurtlarına yerleşemeyen ya da oradaki koşullardan dolayı barınamayan öğrenciler, öğrenci evlerini veya özel yurtları tercih etmekte ya da kiralık ev aramaya yönelmektedir.

Devlet yurtları: Yarıaçık hapishane!

Şehir dışında okuyan işçi emekçi çocukları için, ucuz olduğundan dolayı tercih edilen ilk yer devlet yurtları olmaktadır. Yurt-Kur’a bağlı olan yurtların yatak kapasitesi 2009 yılında açıklanan rapora göre 225 bin 113’tür. Tek başına bu veri bile, devlet yurtlarının yetersizliğini gözler önüne sermektedir. Üniversiteye yerleşen öğrenci sayısı her geçen yıl artarken, devlet yurtlarının sayısında aynı oranda bir artış görülmemektedir. 2006 yılından bu yana öğrenci sayısı 500 bin artarken, yurtların toplam kapasitesi ise yaklaşık olarak 25 bin artmıştır.

Sınırlı kapasitelerine rağmen, devlet yurtlarına yerleşmeyi başarabilen öğrenciler, bu kez de yurtlardaki kötü koşullarla başetmek zorunda kalmaktadırlar. 6-10 kişilik odalarda, ısınma ve temizlik sorunlarının yanında, yeterli sayıda etüt salonlarının bulunmaması, tuvalet ve banyo sıraları da yurttaki yaşam koşullarını ağırlaştırmaktadır. Kalabalık odaların ve sınırlı sayıdaki etüt salonlarının ders çalışmada yarattığı zorlukların yanına bir de kütüphanelerin öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak olması eklenince, koşullar iki kat daha zorlaşmaktadır.

Devlet yurtlarında karşılaşılan sorunların arasında beslenme de ayrı bir yere sahiptir. Yemekhane hizmetlerinin piyasalaştırılması süreci yurtlarda da işlemekte, üniversiteliler beslenme ihtiyaçlarını yüksek ücretli yemekhane ve kantinlerden gidermeye çalışmaktadırlar.

Öğrencilerin hiçbir söz hakkı olmadığı, tamamen yurt idaresinin belirlediği “disiplin” kuralları da yurtlarda başlıca sorunlardan biridir. Disiplin yönetmelikleri, yurtları “yarı açık cezaevi” haline getirmektedir. Yoklama çizelgesinin imzalanmaması, ses ve görüntü aletlerinin yurtta kullanılması, “gerekli görülen zamanlarda” dolap, valiz gibi özel eşyaların yurt idaresinin denetimine açık bulundurulmaması, kınama, uyarı gibi cezalarla sonuçlanmaktadır. Gözaltına alınmak, güvenlik güçlerine karşı gelmek, ideolojik ve politik amaçlı gösteri toplantı düzenlemek, geceyi izinsiz ve mazeretsiz olarak üst üste üç gün yurdun dışında geçirmek ise yurttan süresiz çıkarma cezası ile sonuçlanmaktadır.

Bu baskı ve denetim mekanizmasının bir diğer ayağını yurda giriş çıkış saatleri ve parmak izi kontrolleri oluşturmaktadır. Yurtlardaki sportif-kültürel-sosyal faaliyet alanlarının yetersizliği, öğrencilerin kendilerini geliştirecek alanlardan yoksun kalmaları önemli bir sorun olarak karşımızda dururken, öğrenciler her akşam belli saatte yurda giriş yapmak zorunda bırakılmaktadır. Dışarıdaki faaliyet alanları da böylece kısıtlanmakta, geç saatlere kadar süren etkinliklere katılım sınırlanmakta, bu da yetmezmiş gibi büyük şehirlerde öğrenciler yurtlara ulaşmada büyük sıkıntılar yaşamaktadırlar. Kadın öğrenciler bu baskıyı iki kez yaşamaktadır.

Bütün bunlar öğrencilerin, devlet yurdundan ayrılmalarına, çok daha zor koşullarda olsa bile eve çıkmalarına, üniversite yurtlarına, öğrenci evlerine, özel yurt görünümünde olan cemaat yurtlarına veya imkânları varsa özel yurtlara gitmelerine neden olmaktadır.

Özel yurtlar: Lüks barınma değil, insanca yaşam

Eğitiminden sorumlu olduğu kadar, onun ayrılamaz bir parçası olan barınmadan da devlet sorumludur. Ancak gerek kapasitesinin darlığı, gerekse de koşulların kötülüğü üniversite öğrencilerini özel yurtlara doğru yöneltmektedir. Özel yurtların ücretleri 400 TL’den 2.500 TL’ye kadar değişirken, özel yurtların birçoğunda 24 saat sıcak su, internet, sağlıklı yemek ve uygun çalışma ortamları bulunmaktadır. Aslında özel yurtlarda sunulan lüks değil, bir yere kadar insanca yaşam koşullarıdır.

Özel yurtların bir kısmını da cemaat yurtları oluşturmaktadır. Görece daha düşük ücretlerle (hatta kimi öğrencilere ücretsiz) barınma sorunu yaşayan emekçi çocuklarına imkan sunulmaktadır. Bu yurtlarda kalan öğrencilere ise, dini etkinliklere katılma, namaz kılma, dini yayınları okuma vb. zorunluluklar getirilmektedir. Özellikle taşra üniversitelerinde bu uygulamalar yaygınlık taşımaktadır.

Barınma sorunu eğitim sorununun bir parçasıdır. Dolayısıyla yüksek öğrenim gençliğinin parasız, eşit, bilimsel, anadilde eğitim taleplerinin yanı sıra, insanca yaşanacak barınma hakkı da temel alınmalı, bu uğurda mücadele yükseltilmelidir.

 

 

 

Uludağ Üniversitesi’nde faşist saldırı

15 Aralık günü Halkların Demokratik Kongresi Öğrenci Bileşenleri tutuklu öğrencilerin durumuna dikkat çekmek için Uludağ Üniversitesi’nde basın açıklaması gerçekleştirdi.

Açıklamanın ardından bir grup faşist bıçak ve satırlarla devrimci ve ilerici öğrencilere saldırdı. Faşist saldırıda üç öğrenci çeşitli yerlerinden yaralandı ve Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne kaldırıldı. Hastane önünde yaralı arkadaşlarını bekleyen öğrenciler polis tarafından ablukaya alındı. Olaylara başından beri müdahale etmeyen polise öğrenciler tepki gösterdiler. Bekleyiş sürerken BDP’den oluşan bir heyet üniversiteye geldi. BDP heyeti üniversite yönetimi ve polisle görüşerek öğrencilerin güvenli bir şekilde üniversiteden çıkartılmasını talep etti.

Görükle’de faşist provokasyon

Oolaylar, polisin yönlendirmesiyle ileri bir boyuta taşındı.

Ağırlıklı olarak öğrencilerin oturduğu Görükle, 19 Aralık günü polis-faşist işbirliği ile ablukaya alındı.

Kent merkezinden gelen faşistler gruplar halinde sokaklarda sloganlarla yürüyüşler düzenledi. Çevik kuvvet sokaklara barikat kurarken, faşistler bıçak ve satırlarla dolaştı, ırkçı ve küfürlü sloganlarla ortamı terörize etti. Özellikle Kürt öğrencilerin oturduğu evlerin etrafında dolaşan faşistler, arkalarına polisi de alarak provokasyon yaratmaya çalıştı. Pervasızlık Kürt öğrencilerin yaşadıkları evleri taşlamaya kadar vardırıldı.

Polis kendi yarattığı bu tabloyu fırsata çevirdi.Beldenin giriş çıkışlarında polis noktaları oluşturuldu. İçeriye yaya ve araçlarla giren herkes kimlik kontrolünden geçirildi. Yaklaşık 100 polis memurunun katıldığı denetimlere çevik kuvvet ekipleri de destek verdi. Beldedeki kafelerde kimlik kontrolü ve asayiş uygulaması yapıldı.