5 Ekim 2012
Sayı: SİKB 2012/07 (40)

 Kızıl Bayrak'tan
Yeni Ekimler için
devrime hazırlanıyoruz
Sermaye devleti savaşa hazırlanıyor!
Sayfalarından kan damlıyor!
AKP’nin 4. Kongresi
Bozuk düzende sağlam çark olmaz
Oslo tartışmaları yerini yine
imha planlarına bıraktı
Ulucanlar şehidi Habip Gül mezarı başında anıldı!
Baraj mizanseni ve tasfiye operasyonu
Elit Çikolata’da işten atma saldırısı
Eylül ayında iş cinayetlerinde 83 ölüm
“Direnmek yaşamaktır!”
GOP’ta işçilerin yeni mevzisi kuruldu!
Alevilik sorunu
4+4+4 sisteminde
özel gereksinimli çocukların durumu
Eğitimin gericileştirilmesine karşı mücadeleye!
Avrupa işçi ve emekçilerin
eylemleriyle çalkalanıyor
Kıtalarda grevler, protestolar...
Alman devletinin “4. zenginlik ve yoksulluk raporu’’ ve yakıcı gerçek
Kapitalizm, işçinin sermayeye
çevrilmiş kanıdır!
Birleşik, kitlesel, devrimci bir
6 Kasım için!
4+4+4, harçlar, dershaneler, sınav sistemi, yeni YÖK Yasası…
Cam fanus içinde metamorfoz
Neşet Ertaş’ın ardından…
Bahçelievler Katliamı
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Bahçelievler Katliamı...

Davamız ahire kalmayacak!

 

Tarih 8 Ekim 1978... Ankara, Bahçelievler 5. sokaktaki 56 numaralı binanın 2 numaralı dairesinde, TİP (Türkiye İşçi Partisi) üyesi 5 öğrenci kalmaktaydı. Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi, Matematik bölümü öğrencisi Serdar Alten, Ankara Devlet Mühendislik Akademisi öğrencisi Hürcan Gürses, Ankara İktisadi ve Ticari Bilimler Akademisi Gazetecilik Bölümü öğrencisi Efraim Ezgin, Hacettepe Üniversitesi İstatistik Bölümü öğrencisi Latif Can ve Hacettepe Üniversitesi İstatistik Bölümü öğrencisi Osman Nuri Uzunlar daha önceden planlanmış katliamdan habersizdiler. O dönem birçok kanlı katliama imza atan ülkücü-faşist çeteler tarafından fişlenen ve katli vacip ilan edilen devrimci öğrenciler o gece 22.00 sularında saldırıya uğrayacaklardı.

TİP’li öğrencilerin kaldığı evi daha önceden tespit eden ülkücü-faşistler evin bulunduğu sokağa saatler öncesinden gelerek pusuya yatarlar. “Kör gecenin çakalları” karanlığı fırsat bilerek 22.00’de harekete geçerler. TİP’li öğrencilerin bulunduğu evin kapısını çalarak silah zoruyla içeri giren katiller evde bulunan öğrencilere vahşice saldırırlar. Orada yaşananlardan habersiz olan Faruk Erzan ve Salih Gevence de arkadaşlarını ziyarete gelmişlerdir. Ancak çaldıkları kapının ardındaki gözü dönmüş caniler sonradan gelen öğrencileri de etkisiz hale getirirler ve Eskişehir yoluna götürerek kurşuna dizerler. Katillerin telle boğarak öldürmeye çalıştıkları ve öldüğünü düşünerek bırakıp kaçtıkları Serdar Alten ağır yaralı halde hastaneye kaldırılır. Alten komada kaldığı sürede katilleri tarif eder, ifadesinde katliamda kullanılan aracın plakası da dahil maddi bilgileri verir. Serdar Alten saldırının ardından kaldırıldığı Hacettepe Hastanesi’nde 17 Ekim 1978’de şehit düşer. Bu olay tarihe 7 öğrencinin vahşice katledildiği Bahçelievler Katliamı olarak geçer...

Bundan 34 sene önce gerçekleştirilen bu katliamın planı, o dönem devreye sokulan birçok katliamda olduğu gibi devlet eliyle tezgahlanmış ve gözlerini kan bürümüş çetelere uygulatılmıştı. Katliamı gerçekleştiren grubun reisi (!) Abdullah Çatlı’ydı. Öncesi ve sonrasıyla katliamın içinde yer alan Haluk Kırcı, Ünal Osmanağaoğlu, Bünyamin Adanalı, Ercüment Gedikli, Mahmut Korkmaz ve Kadri Kürşat Poyraz katliamın tek failleri değillerdi elbette. Ancak 7 öğrencinin katledilmesinin ve böylece mücadele eden öğrencilere gözdağı verilmesinin tetikçisiydiler. Tıpkı Maraş, Çorum, Beyazıt ve daha birçok katliamda olduğu gibi Bahçelievler’de yaşananlar da darbeye giden süreçte yaratılan provokasyonların, kirli oyunların bir parçasıydı.

Katliamın ardından...

Peki aradan geçen 34 yıl Bahçelievler Katliamı’na dair neler bıraktı belleklerimizde? Katliamın yönetici ve yönlendiricisi, reis Abdullah Çatlı yakalanamadı. Ama yıllarca aranan (!) ve birçok katliamın faili olan bu şahıs 1996’da “Çete-Emniyet-Bürokrasi” koalisyonunun bir kazayla ortaya çıktığı Susurluk kazasında öldü. Ercüment Gedikli 1980 yılında yakalandı. Aldığı idam cezası müebbete çevrildi ve 1991 yılındaki afla salıverildi. Haluk Kırcı 1996’da yakalandığı gün Emniyet’ten kaçtı, 1999’da tekrar yakalandı. 7 kez idam cezası aldı ancak 18 Mart 2004 tarihinde tahliye edildi. 2004’te Ukrayna’da tekrar yakalandı ve 2010’da bir kez daha tahliye edildi. Katliamın sanıkları Mahmut Korkmaz, Kadri Kürşat Poyraz ve İbrahim Çiftçi “yakalanamadı”. Ünal Osmanağaoğlu ve Bünyamin Adanalı ise 1999 yılında farklı illerde yakalandılar ve 2012’de 3. Yargı Paketi ile salıverildiler.

Yani o dönemde devlet adına kurşun sıkanlar bir bir aklandılar. “İyi çocuklarını” koruyup kollayan sermaye devleti kendi kirli çıkarları uğruna kullandığı faşist çeteleri yıllar sonra ödüllendirdi. Ellerinde devrimcilerin kanını taşıyanlar şimdi aramızdalar. Tıpkı faili mehçul cinayetlerde, işkencehanelerde, cezaevlerinde ya da sokak ortasında Kürtleri, devrimcileri katledenlerin aramızda dolaştığı gibi... Katliamlar, cinayetler bu devletin temelinde vardır. Zira daha kuruluşundan itibaren egemenliğini kanla sağlayan bu iktidar işçi-emekçiler ve ezilen halklar üzerindeki tahakkümünü böyle korumuştur. Bazen panzeriyle, tankıyla, ordusuyla, bazen ise sivil katilleri aracılığıyla...

Sermaye devleti ve dinci-gerici iktidar partisi AKP geçmişte gerçekleşen katliamları aklayarak katliamcı geleneklerini savunuyor-sahipleniyor. Ama bu durum bizler açısından çok da şaşıtıcı değil. Çünkü “faşist katiller hep devletin koruma kalkanı altında oldular. Ülkücü faşistler dünden bugüne faşist devlet ve hükümetler tarafından hep korundular. Bugün sağ olan katiller hala kontrgerilla cumhuriyetinin kirli ve kanlı işlerini yapmayı sürdürüyorlar. Bugüne kadar birçok Susurluk aktörü, çeteci, mafyacı, kontrgerilla devletinin yeniden yapılandırılması çerçevesinde görevler üstlendiler.”* Dolayısıyla Bahçelievler katliamının sanıklarının cezaevinden salınmalarının devletin işleyişi açısından anlaşılır (!) bir yanı var.

Dökülen kan yerde kalmaz!”

Yıldızlar ve sular tanıktır

aç ve kavruk bir memeden

Direnmeyi yudum yudum emen

Bir çocuk gibi öğrendik

Ve direndik

Ordular kurduk türkü renklerinden

Bütün ağıtları bir hücumda yendik

Acıya kurşun işlemez artık

Biz yaşamayı zulümsüz sevdik…”

Ancak katillerin unuttukları bir şey vardı. Sessizlikler büyük fırtınalara gebedir. Yıllardır baskı ve zulümle susturulan, bir dilim ekmeğe, bir yudum suya muhtaç bırakılan, bu da yetmezmiş gibi en yiğitlerini toprağa verenler, hesaplaşma gününde belleklerindeki izleri hatırlayacaklardır. İnsanlığa karşı işlenen tüm suçların hesabını soracak olanlar katillere adil (!) davranacaklardır. Dersim’in, Maraş’ın, Çorum’un, Sivas’ın, Gazi’nin, Beyazıt’ın, Bahçelievler’in, Diyarbakır’ın, Buca’nın, Ulucanlar’ın, 19 Aralık’ın, Roboski’nin, yargısız infazların, faili meçhullerin ve adını sayamadığımız daha nice katliamların hesabı er ya da geç sorulacaktır. Şiirde de söylediği gibi direnmeyi yudum yudum öğrenenler, korkunç acılarla sınananlar, akıtılan kanların suladığı toprağın çektiklerinin tanığıdırlar. Zulüm saltanatını yerle bir edecek olan ise bu tanıklıkların mutlaka bir gün patlayan öfkesi olacaktır.

* “Yargı Paketi” ile faşist katiller sokağa salındı... / KB

Z. Eylül