28 Haziran 2013
Sayı: KB 2013/26

 Kızıl Bayrak'tan
Ablukayı dağıtmak için direnişi büyütelim!
Katliamların hesabını sormak için ileri!
31 Mayıs patlaması ve “yaklaşan baharın kırlangıçları”*
Halk hareketi ‘durmuyor’!
Ethem’in katiline çifte koruma
Ethem’i unutma!
Direniş sokakları terk etmiyor!
İstanbul direniş forumları: Mücadeleye devam!
Polis ve yargının
ortak listesi
Dinci-gericilikle
‘düşkünlük’ kol kola...
Katliama öfke ilk günkü gibi
AROBUS’ta direnen işçier kazanacak!
12 Haziran seçimleri ve dinsel gericilik - H. Fırat
Dinci-gericiliğe karşı halk hareketleri
‘Dinci terörün dostları’ Doha’da toplandı
Brezilya’da halk hareketinden yansıyanlar
Köln’de 50 bin kişi Taksim’i selamladı
Avrupa’da
dayanışma eylemleri

Dünyada direniş ruhu büyüyor

İsyan ve direniş ruhuyla mücadeleyi büyütelim!
Kahramanlık sözün çok ötesinde
yürekte büyür - T. Kor
Biber gazına yeni maske
Karadeniz’in asi çocuğuna
Zindanlardan mektup…
“Aşk bitti artık her yer Türkiye!”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

‘Dinci terörün dostları’
Doha’da toplandı

 

İki yıldan beri Suriye’ye karşı savaşan kökten dinci katilleri finanse eden, eğiten, silahlandıran ve yöneten emperyalistlerle suç ortakları, yıkıcı savaşı daha da tırmandırmak için düğmeye bastılar.

Son toplantılarını Katar’ın başkenti Doha’da gerçekleştiren “Suriye’nin Dostları” adlı bu gerici oluşumun, devam eden çatışmalarda birçok bölgede gerileyen tetikçilerini kurtarmanın telaşı içinde olduğu gözlendi. Zira bölge politikalarının geleceği, bu tetikçilerin kaderiyle doğrudan bağlantılı hale gelmiştir.

Türkiye, ABD, Fransa, Almanya, İngiltere, İtalya, Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Ürdün dışişleri bakanlarının katıldığı Doha toplantısında alınan kararlar, bu oluşumun ‘halklara düşman’ ‘dinci teröristlere dost” olduğunu birkez daha gözler önüne sermiştir.

Tek yol savaşı tırmandırmak”

Ev sahibi sıfatıyla toplantının açılış konuşmasını yapan Katar Emiri Şeyh Hamad bin Casim el-Sani, “bu aşamadan sonra Suriye’deki iç savaşı sona erdirmenin tek yolu, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a karşı silahlı mücadelede zafer kazanmaktır” dedi.

Ortaçağ kalıntısı Katar rejiminin şeyhi tarafından yapılan bu açıklama, Doha’da toplananların kirli niyetlerinin itirafıdır aynı zamanda. Toplantıyı gerçekleştiren emperyalistlerle suç ortaklarından müteşekkil “Suriye’nin Dostları çekirdek grubu”, cihatçı katilleri daha ağır silahlarla donatacağını açıkladı, ancak alınan diğer kararların gizli tutulacağını beyan etti.

“Suriye Halkının Dostları” adını kullanan bu oluşum, Suriye halkını vahşi bir şekilde katleden dinci teröristleri silahlandırarak, gerçekte kimin dostu olduğunu gösteriyor. Alınan kararların gizli tutulması, Doha’da toplananların rezil çıkarları için kirli bir savaş yürüttüklerinin itirafıdır aynı zamanda.

Vurgulamak gerekiyor ki, emperyalistler adına tetikçilik yapan Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile cihatçı çetelerin, Baas rejimiyle baş etme gücünden yoksun olduklarını artık herkes kabul ediyor. Kusayr’da yenilgiye uğrayan, başkent Şam çevresinde güç kaybeden, bugünlerde ise başlayan Halep savaşında yenilgiye uğraması muhtemel olan bu tetikçilerin ağır silahlarla donatılması daha çok yıkım daha çok katliamdan başka bir sonuç yaratmayacak.

Savaşı tırmandırmanın yaratacağı sonuçları en iyi bilen Doha’da toplanan vampir takımıdır. Bölgesel çıkarları için oluk oluk Suriyeli kanı akıtmaktan geri durmayan bu oluşum, alanda Baas yönetimi lehine olan askeri dengeyi değiştirmek istediğini açıkça ilan ediyor. Yani Doha’da toplananlar, iki yıldır devam eden yıkıcı savaşı daha da derinleştirmek için her yola başvurmaya hazırlar. Bunun yaratacağı yıkım ve katliamlar ise, onları ve tetikçilerini zerre kadar ilgilendirmiyor.

Suriye halkını cezalandırıyorlar

Emperyalistlerle bölgedeki —Türkiye, Katar, Suudi Arabistan gibi— azılı uşakları adına tetikçilik yapan ÖSO ile onlarca ülkeden devşirilen cihatçı katiller, ele geçirdikleri bölgelerde silah zoruyla şeriat yasalarını uygulamaya çalışıyorlar. Dinsel, mezhepsel ayırım yapan, kadınları hor gören, insanları aşağılayan ve sayısız vahşi cinayet işleyen bu tetikçileri, Suriye halkları desteklemiyor. Nitekim son anketler, tetikçileri destekleyenlerin oranının %10’lara düştüğünü (%70’i Beşar Esad’a destek verirken, %20’si ise tutum beyan etmiyor) gösteriyor.

Tetikçilerin Baas yönetimi karşısında güç ve mevzi kaybetmelerinin temel nedeni, halk desteğinden yoksun olmaktır. Bunun farkında olan tetikçiler, birçok bölgede “halkı cezalandırma” amaçlı saldırı ve cinayetler işlediler/işliyorlar.

Doha’da toplanan karşı-devrimci cephenin savaşı daha da tırmandırma kararı alması da, Suriye halklarının toptan cezalandırılması anlamına geliyor. Zira yıkım ve katliamların ağır faturasını bu halk ödüyor. Nitekim bu uğursuz toplantının ertesi günü Şam’da ortalığa salınan çok sayıda intihar eylemcisinin patlattığı bombalar ve keskin nişancıların şehirlerarası otobüslerde seyahat eden sivil halkı hedef alan vahşi saldırıları, Doha’da alınan kararların ilk yansımaları oldu.

Mezhep çatışmalarını kışkırtıyorlar

Dinsel, mezhepsel çatışmaların alevlendirilmesi için harcanan çabalar yeni değil elbet. Halkları birbirine kırdırmak için dört koldan seferber olan karşı-devrimci cephe halen bu iğrenç emellerine ulaşabilmiş değil. Sahada savaşan ÖSO tetikçileri ile cihatçı teröristlerin katliamları, medyadaki düşkün kalemşör takımının kışkırtıcı haber, yorum ve makaleleri, şeyh bozuntularının mezhep çatışmalarına çağrı yapan fetvaları vb... Tüm bu uğursuz seferberlik, halkları birbirine kırdırma planının parçasıdır. Bu girişimler yeni değil, fakat son haftalarda belirgin bir şekilde yoğunlaştırıldı.

Bu planın başarıya ulaşması, bölge halklarının emperyalistlerin, siyonistlerin ve kökten dincilerin güdümüne giren sürüler haline getirilmesi anlamına gelirdi. Her şeye rağmen Suriye halklarının bu tuzağa karşı direnebilmeleri, Doha’da toplananları çileden çıkarıyor. Ne pahasına olursa olsun, halkları parçalayıp köleleştirmek isteyen bu güçler, Lübnan’daki kökten dinci teröristleri piyasaya sürdüler.

Yine Doha toplantısından bir gün sonra, Lübnan’ın Sayda kentinde harekete geçen Ahmed el Esir adlı bir şeyh bozuntusunun başını çektiği kökten dinci çeteler, Lübnan ordusuna karşı saldırıya geçtiler. Lübnan ordusunun “Şii ve İran kuklası” olduğunu iddia eden şeyh kılıklı el Esir, orduya karşı savaş ilan etti. Burada amaç siyonist İsrail’e karşı direnen Hizbullah’ı, Şii-Sünni çatışmasına çekmek ve böylece Lübnan’dan başlayarak bölgeye yayılan bir mezhep savaşının fitilini ateşlemektir. Son günlerde fetva üzerine fetva yayınlayan şeyhler sürüsü ile aynı telden çalan körfez sermayeli medya, bu aynı rezil amaç için seferber olmuşlardır.

Öncesi ve sonrasıyla Doha toplantısı, emperyalistlerle işbirlikçilerinin Suriye cephesinde olası bir yenilgiyi önlemek için, her yola başvurabileceklerini birkez daha göstermiştir. Bundan dolayı halihazırda, Suriye halkı başta olmak üzere bölge halklarının en büyük düşmanı bu oluşumdur.

Suriye’deki savaşın daha da derinleştirilmesi ve mezhep çatışmalarının kışkırtılması, bölge haklarının kaderiyle oynayan ciddi bir tehdittir. Bundan dolayı bölge halklarının bu tehlikeyi ortadan kaldırabilmeleri hayati bir önem taşımaktadır. Bunun başarılabilmesi için, emperyalistlerle bölgedeki işbirlikçilerine karşı birleşik direnişin örülebilmesi ve halkların kardeşliğinin bu mücadele sürecinde pekiştirilmesi gerekiyor.

 

 

 

 

Emekçiler valiyi değiştirdi!

 

Mısır’da dinci gerici çetelerin gerçekleştirdiği bir katliamın sorumlusu olan Adil El Hayat yapılan eylemler karşısında istifa etmek zorunda kaldı.

Mısır’ın Luksor Valisi olan Adil El Hayat 1997 yılında aynı kette gerçekleştirilen dinci-gerici terör çetelerinin katliamının sorumlusu olarak görülüyor. İslami Cemaat üyesi Adil El Hayat istifasını duyurduğu açıklamada “benim yüzümden kimsenin kanının akmasını istemem” diyerek demagojiyle kendini masum göstermeye çalıştı.

Luksor kentinde 58 turistin öldüğü saldırıdan sorumlu tutulan İslami Cemaat’in üyesi olan Adil El Hayat’ın, kente vali olarak atanması üzerine emekçiler sokaklara çıkarak günlerce polisle çatışmıştı. Emekçilerin basıncı karşısında devlet tutunamayarak valiyi geri çekmek zorunda kaldı. Devletin tavizini gölgelemek adına Adil El Hayat istifasını açıkladı.