28 Haziran 2013
Sayı: KB 2013/26

 Kızıl Bayrak'tan
Ablukayı dağıtmak için direnişi büyütelim!
Katliamların hesabını sormak için ileri!
31 Mayıs patlaması ve “yaklaşan baharın kırlangıçları”*
Halk hareketi ‘durmuyor’!
Ethem’in katiline çifte koruma
Ethem’i unutma!
Direniş sokakları terk etmiyor!
İstanbul direniş forumları: Mücadeleye devam!
Polis ve yargının
ortak listesi
Dinci-gericilikle
‘düşkünlük’ kol kola...
Katliama öfke ilk günkü gibi
AROBUS’ta direnen işçier kazanacak!
12 Haziran seçimleri ve dinsel gericilik - H. Fırat
Dinci-gericiliğe karşı halk hareketleri
‘Dinci terörün dostları’ Doha’da toplandı
Brezilya’da halk hareketinden yansıyanlar
Köln’de 50 bin kişi Taksim’i selamladı
Avrupa’da
dayanışma eylemleri

Dünyada direniş ruhu büyüyor

İsyan ve direniş ruhuyla mücadeleyi büyütelim!
Kahramanlık sözün çok ötesinde
yürekte büyür - T. Kor
Biber gazına yeni maske
Karadeniz’in asi çocuğuna
Zindanlardan mektup…
“Aşk bitti artık her yer Türkiye!”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Ethem’i unutma!

 

Onlar ümidin düşmanıdır sevgilim
Akarsuyun, meyve çağında ağacın, serpilip gelişen hayatın düşmanı…” *

Biz ise ezelden beridir

dostuz ümide…

Onun en coşkulusunu taşırız

yüreklerimizde!

Güneş yine her zamanki gibi doğuyordu. Korna sesleri, kuş cıvıltıları sıradan bir günün ilk emareleriydi. Ama onun heyecanı her günkü gibi değildi. Ethem bugün işe gitmeyecekti. Çünkü yüreğindeki dindirilemeyen coşku onu sokağa çağırıyordu. Günlerdir İstanbul Gezi Parkı’nda, doğanın talanına karşı çıkanlara polis azgınca saldırırken, o tüm bu yaşananları haber bültenlerinden dişleri sıkılı izlemişti. Dün de Ankara’da Kızılay’a yürümek isteyenlere saldırmıştı katil sürüleri. Bugün ise Güvenpark’a çağrı yapılıyordu. O devrimciydi. Dünyanın öteki ucunda yapılan haksızlıklara dahi tahammül edemiyordu ki “kavgamızın şehri” İstanbul’da yapılan zulme sessiz kalsın. Ağaçları seviyordu Ethem, kuşları, toprağı… Ama biliyordu “üç beş ağacın” kurtuluşu bile düşmanla dişe diş bir mücadeleden geçecekti. Derdi “üç beş ağaçtı” Ethem’in. Karıncanın yükü, onun yüküydü. Tüm dünyanın derdi, onun derdi…

Düşmanını çok iyi tanıyordu. Daha önce yüzlerce barikatta karşı karşıya gelmişti onunla. Kendisi gibi milyonlarca işçinin alınteri üzerinden semirenler, işçilerin kanlarını son damlasına kadar emmek isteyenlerdi şimdi “taş” yüreklilerin karşısında çaresizleşenler. Ve işte Kızılay’a girilmişti. Yıllar sonra Kızılay Meydanı direnişçilerin sloganlarıyla yankılanıyordu. Katiller ise gerisin geri kaçıyorlardı meydandan. En öndeydi Ethem. Zaferin coşkusu vardı yüreğinde. Birden bir ses duyuldu. Arka arkaya altı el ateş edildi. Herkes sustu adeta. Zaman bir anda durdu. Yere yığıldı Ethem. Alnından akan kanla kızıllaştı direnişin meydanı. Buna hazırlıklıydı o. Ölümü göze almıştı, hem de ölümün böylesini…

Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,

diyelim ki, cephedeyiz.

Daha orda ilk hücumda, daha o gün

yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.

Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,

fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz

belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu…”**

Daha ilk hücumda, daha o gün, yüzükoyun kapaklandı Ethem. Ama “o tuhaf hıncı”, “çıldırasıya merakı” ve inadıyla tutundu yaşama. Direndi. Yaşamanın direnmek olduğunu yalnızca şarkılardan değil, her gün ilmek ilmek ördüğü yaşamından biliyordu. O günden sonra günlerce işgal edilen Kızılay Meydanı’ndan yükselen sesleri duyuyordu Ethem. “Diren, dayan Ethem seninleyiz!” diyordu megafondan çıktığı belli olan, bağırmaktan kısılmış olan o ses. Sonra çığlık olup büyüyordu. Elini tutuyordu gözü yaşlı anası. Yoldaşları yanı başından hiç ayrılmıyordu. Hala direnenler de var biliyordu. Ellerinde onun gülen gözlerini bayrak yapanlar, “Ethem’in hesabı sorulacak” diye haykıranlar… Barikat barikat çarpışıyorlardı. Ve “O” canla, kanla yazılan bu destanın en onurlu sayfalarına işleniyordu.

Şimdi güneş eskisi gibi doğmuyor, korna sesleri, kuş cıvıltıları sıradan bir günü değil direnişi çağrıştırıyordu. Hiçbir şey eskisi gibi değildi. Ve asla eskisi gibi olmayacaktı. Bunu çok iyi biliyordu Ethem. Hala direniyordu...

Ölüm adın kalleş olsun…

“Ölmek ne garip şey” diyor şair… Ölümünle yol açmak, ölümünle daha büyük fırtınalara hazırlamak yürekleri ne garip şey. Binlerce insanın beynine kazınmak ve onların fikirlerini ölümünle değiştirmek ne garip şey...

Ankara’ya beklenen bir ölümün haberi soğuk bir rüzgarın uğultusuyla yayıldı. “Ethem öldü!“ Alnına saplanan kahpe kurşunlar, onu yavaş yavaş öldürdü. Yavaş yavaş öldü Ethem… Ama direnişin bayrağını hiç bırakmadı elinden. Mütevazi, onurlu yaşamını geride bırakarak asıldı gökyüzündeki yıldızlardan birine. Onu tanıyan, tanımayan binlerce insan bu yiğit evladını bağrına bastı. Kızılay Direnişi’nin şehidi Ethem Sarısülük kara bulutları dağıtan maviliğin ortasında, uğruna şehit düştüğü özgürlüğünü anımsatan gökyüzüne uğurlandı. Alkışlarla, sloganlarla... Ardından “Ethem ölmedi, yaşıyor!” diye yakıldı ağıtlar. Evet! Ethem ölmedi, yaşıyor diye.

İşte, Ethem Ostim’in atölyelerinde demli çayını yudumluyor. Emekçi semtlerinde eylemlerin en önünde yürüyor. Kızılay barikatlarında düşmanına korku salıyor. Gururla bakıyor gözleri. Ethem ölmedi, yaşıyor!

* / ** - Nazım Hiktmet’in şiirlerinden...

 

 

 

 

Ethem’in katili hesap verecek!

 

Ethem Sarısülük’ü vuran katil polis Ahmet Şahbaz için tutuksuz yargılanma kararına öfke sokakta büyüdü. Birçok ilde eylem gerçekleşirken emekçiler hesap sorma kararlılığını gösterdi.

Mahkeme kararı, Ankara’da emek ve meslek örgütleri tarafından yapılan eylemlerle kınandı. İlk eylem 25 Haziran günü Mülkiyeliler Birliği Toplantı Salonu’nda gerçekleştirilen basın toplantısı oldu.

Kurumlar adına yapılan açıklamada polis vahşeti özetlenerek “hiçbiri hafızalarımızdan silinmedi” denildi. Daha sonra Ethem’i vuran polisin serbest bırakıldığı belirtilerek “meşru müdafaa” gerekçesiyle yapılan bu uygulamanın kabul edilebilir olmadığı söylendi.

Diğer bir eylemse Güvenpark’ta “Ethem’i unutmadık, katilini istiyoruz” eylemiydi. Güvenpark’ta binler Ethem için toplandı. Eylem Ethem’in vurulduğu yerde gerçekleştirildi.

Ethem’in evinin bulunduğu Batıkent’te binlerce insan yürüdü. Yürüyüşe coşku ve öfke hakimdi.

Keçiören’de 26 Haziran günü Ethem Sarısülük için eylem yapıldı. Üç kişi satırlar ve kesici aletlerle eylemcilere saldırdı.

24 Haziran günü İstanbul’un bir dizi bölgesinde yapılan eylemlerle yargı kararına tepki gösterildi. Taksim Direnişi sonrası semtlerde başlayan forumlar Ethem için yapılan eylemlerin buluşma noktaları oldu. Kadıköy Yoğurtçu Parkı, Kartal, Abbasağa Parkı’nda binler Ethem için buluştu.

25 Haziran günüyse sendikaların çağrısıyla Taksim’de eylem gerçekleştirildi.

Taksim Anıtı önünden İstiklal Caddesi’nin içine doğru biriken binlerce kişi oturma eylemine başladı. Eylemin ardından basın açıklaması okundu. Açıklama bittikten sonra dağılmayan kitle öfkesini protestolarını sürdürerek gösterdi.

Gebze’de “Katil polis hesap verecek” şiarının ve Ethem’in fotoğrafının olduğu pankartların taşındığı eylem Kent Meydanı’nda gerçekleştirdi.

İzmir Gündoğdu Meydanı’nda toplanan kitle Ethem Sarısülük’ün “Ölümsüzdür!” yazılı resimleriyle yüründü. Direniş ve Ethem Sarısülük üzerine bir konuşma yapıldı. Ethem şahsında devrim şehitleri için yapılan saygı duruşundan sonra, gözaltılarla ilgili bir konuşma daha yapıldı.

Adana Atatürk Parkı’nda yapılan basın açıklaması öncesi Taksim şehitleri için saygı duruşunda bulunuldu. Açıklamada, Taksim Direnişi boyunca devletin halka yaşattığı zulüm teşhir edildi. Ethem’in ve diğer yaşamını yitirenlerin katillerinin yargılanması ve polis terörünün son bulması istendi.

Kızıl Bayrak / Ankara-İstanbul-İzmir-Adana-Gebze