23 Ağustos 2013
Sayı: KB 2013/33

 Kızıl Bayrak'tan
Mısır’da dinci-gerici projenin çöküşü ve yansımaları
AKP ve düzen için yolun sonu
AKP neden kaygılanıyor?
Düzen partilerine kanmayalım!
Hacıbektaş şenliklerinde neler yaşandı?
Aleviler’in AKP’ye yönelik öfkesi haklı, tepkileri meşrudur!
Emekçi semtlerinde
devlet-polis-çete üçgeni!
Tekstilde büyük grev başladı!
Tekstil greviyle sınıf dayanışmasını büyütelim!
“Pes edersek onlar kazanır”
Tekstilde grev dalgası
KESK’in son Ankara yürüyüşü üzerine birkaç düşünce
KESK’liler Ankara’ya yürüdü!
Kurucu Meclis seçimleri ve proletarya diktatörlüğü - V.I.Lenin
Mısırlı devrimci-demokratik güçlerin açıklaması
Kökten dinciler, Güney Beyrut’u hedef aldılar

Marikana Katliamı’nın 1. yılında

Forumlardan
Burcu Koçlu derhal
serbest bırakılmalıdır!
Rojava’da tecavüz ve yağma fetvaları sökmeyecek!
Suat Kılıç’a açık mektup
Çizgi Metin’in anısı yaşıyor şimdi
Harmandalı’da
“çöp eylemi”
İşkenceci tanıklığıyla
hapis cezası
BDSP’li tutsaklardan Kazova direnişçilerine mektup
Devrime yürüyecek güçteyiz!
Ölümlerinin 86. yılında Sacco ve Vanzetti’yi saygıyla anıyoruz!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kızıl Bayrak'tan...



İşçi sınıfının kolektif varlığıyla harekete geçmemesi, Haziran’da büyük halk hareketinin gücünü sınırladı ve daha da ileriye gitmesini zorlaştırdı. Komünistler en başından itibaren hareketin geleceği bakımından bu ihtiyaca özel bir vurgu yapıyorlar. Hareketin içerisinde olanlar da bu yakıcı ihtiyacı duymaktaydı. Öyle ki barikatların başında dahi gözler sendikaların alacağı kararların üzerindeydi. Ama işçi sınıfı ve emekçiler bu beklentiye karşılık veremedi. Alınan genel grev kararları uygulamada büyük ölçüde bu cepheden yaşanan zayıflık ve boşluğa ayna tuttu.

Fakat hareket gelip geçici bir patlama değil, kökleri derinlerde büyük bir toplumsal birikimin ürünü, içerisinde bulunduğumuz tarihsel döneme özelliğini veren temel dinamiklerin kaçınılmaz bir sonucuydu. Bu ölçüde Haziran hareketi sadece bir başlangıç olabilirdi. Yeni bir dönem başlıyordu, işçi sınıfı da bundan mutlaka etkilenecekti.

Tarihte de toplumsal mücadeleler tek bir biçimde ve düz bir seyir izleyerek değil, her topluma özgü biçim ve yollardan gelişirler. Fakat yine de içerisine doğdukları tarihsel dönemin ve toplumun koşulları tarafından sınırlanır ya da başka bir ifadeyle toplumsal gelişmenin yasalarına tabi olurlar. Bir yol açılmıştır ve o yoldan toplumun bağrındaki tüm yıkıcı güçler de kendilerine özgü bir biçimde sahneye çıkarlar. Giderek sınıfsal ayrışma ve saflaşmalar boy gösterir, bayraklar netleşir, sahne değişir. İlk anda sahnenin önünde duranlar yerlerini başrolü oynayacaklara bırakır. Kavga yeniden başlar...

İşte Haziran’da olayların gerisinde kalan işçi sınıfı cephesinden şu son günlerde yaşananlar bu temel toplumsal gerçeği doğrulamaktadır. Haziran’ın olağanüstü olaylarının ardından Ağustos işçi sınıfının son 20 yılının en büyük grev dalgasına sahne olmaktadır. Ülke ekonomisinde özel bir konuma sahip olan fabrikaların da içerisinde olduğu tekstil işkolundaki grev, kuşkusuz işçilerin ekonomik hak taleplerine dayanmaktadır. Fakat hiç kimse bu grevin Haziran Direnişi’nden etkilenmediğini söyleyemez. Tekstil işçilerinin grevi Haziran’ı doğuran aynı sosyal ve iktisadi temele dayanıyor ve Haziran’daki büyük direniş ruhuna yaslanıyor. Zaten grevci işçiler de bu etkilenmeyi bir biçimde ifade ediyorlar.

Elbette bu büyük grev henüz işçi sınıfının toplumsal mücadele sahnesinde rolünü oynadığı anlamına gelmiyor. Fakat işçi sınıfı kendisini bu sahnede artık daha güçlü bir biçimde gösteriyor. Bir dizi prangayla tutulduğu yerden çıkmak için büyük bir gayret gösteriyor. Tekstil grevi bu istek ve iradenin bir ifadesidir. Kuşkusuz ki başarısı ölçüsünde işçi sınıfının kendini bulması ve giderek bağımsız bir sınıf hareketi olarak gelişimi kolaylaşacaktır. Bu halde de işçi sınıfı tarihsel rolünü oynamaya daha fazla yaklaşacaktır.

Sınıftan yana güçlü bir rüzgar estiren tekstil işçilerinin büyük grevi, bundan dolayı büyük ve enerjik bir devrimci sahiplenmeyi hak ediyor.

 

 
§