11 Ocak 2013
Sayı: KB 2013/02

 Kızıl Bayrak'tan
Kürt sorununda AKP’nin tasfiyeci oyunu
Sermaye devleti “açılım oyunlarını” sürdürüyor
Devlet tasfiye,
Kürt hareketi çözüm istiyor!
Kürt halkına yönelik
ırkçı linç girişimleri sürüyor!
Suriye halkının ekmeğini ve buğdayını çalan bir yağmacı!
Düzen siyasetinin sahte kutuplaşma
çabaları devam ediyor!
AKP taşeron düzenini süreklileştiriyor
İşçi sağlığı ve iş güvenliği mücadelesini büyütelim!
İlaç tekeli Abdi İbrahim’in azgın işçi sömürüsü!
CHP’den sendika düşmanlığı!
Bursa’da metal işçilerine mücadele çağrısı
Demir-çelik işçileri
haklarının peşinde!
Arçelik işçileri işçi kıyımını ve sendikal ihaneti protesto etti
AKP iktidarının yayılmacı/saldırgan
planlarını bozalım!
Teknopark İstanbul İnşaatı İşçileri ile direniş üzerine konuştuk
Teknopark işçilerine polis terörü
Altın Şafak güneşi karartırken
Avrupa’da kapitalist kriz ırkçılığı, burjuvazi faşist hareketleri büyütüyor
Devrimci Kadın Kurultayı’nın güncel çağrısı
Devrimin kartalı: Rosa Luxemburg
Yeraltı Rusyası’nda 20 yıl: Sıradan bir Bolşevik’in anıları
TMMOB’yi savunmak
zorunluluktur!
Hepimiz devletin yasal mermilerinin hedefiyiz
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İlaç tekeli Abdi İbrahim’in azgın işçi sömürüsü!

 

AKP’nin hükümet olduğu 2002’den bugüne Türkiye’nin tekelci sermaye grupları uluslararası pazarlarda hızla yayıldılar. Balkanlar, Ortadoğu, Kuzey Afrika, Kafkaslar, Orta Asya, Avrasya bölgesine sermaye ihracına gidildi ve sanayi üretimine hız verildi. Sermaye iktidarı 10 yıl boyunca ABD ve AB emperyalizmi ile olan tarihsel işbirlikçi ilişkilere dayanarak ekonomik alanda ‘bölgesel güç’ olmak için ülkenin kapitalist üretimini hızlandırdı.

Palazlanan ve sermaye hacmi büyüyen TÜSİAD üyesi tekeller üretim alanında büyümüş, uluslararası pazardaki kâr oranları birkaç misli artarak katlanmıştır. Aynı zamanda AKP iktidarına yakınlıkları ile tanınan MÜSİAD çatısında yer alan sermaye grupları da pazarlarını ve sermayelerini büyüttüler. Sermaye gruplarının hızla büyümesi ve güçlenmesi AKP’nin emek düşmanı politikaları ile mümkün olmuştur.

Son 10 yılda metal, petro-kimya, ilaç, inşaat, yazılım, medya vb. gibi çeşitli sektörler genişledi ve büyüdü. İşte 100 yıllık tarihinin en büyük sermaye hacmini ve büyüme oranını yakalayan Abdi İbrahim’in Türkiye’nin en büyük ilaç tekeli olarak yıldızını parlatan süreç böyle yaşanmıştır. “İşin dehası dahasını yapmak” sloganıyla üretim yapan Abdi İbrahim, başarı öyküsünü çalışanlarının emeğini son teknoloji üretim - yönetme teknikleriyle maskeleyerek sömürmesine ve AKP’nin sektörü büyüten yasal düzenlemelerine borçludur. Küresel bir aktör olmak için daha çok kâr hırsıyla işçilerin emeğinden çalarak büyüttüğü sermayesi ve tekelleşmesiyle sermayedar olarak dehası ortadadır.

Abdi İbrahim’in 2011 cirosu 853 milyon dolardır. 3500 çalışanın 3000’e yakını ilaç mümessillerden oluşurken geriye kalanı üretimde ve Ar-Ge’de yer alan eleman, operatör, laborant, mühendisten oluşuyor. 150 markası, 350 milyon kutu ilaç üretim kapasitesi, AB onaylı üretim merkezi ve Ar-Ge’si, 30’a yakın lisansörü, 20’den fazla ülkeye ihracatı ile Abdi İbrahim dünyanın 100 ilaç tekeli arasında yer alırken Türk ilaç sektörünün lider firması olarak sektördeki liderliğini 9 yıldır koruyor.

Kârını büyütmek için üretime devasa yatırımlar yapan ve pazardaki payını artırmak için reklam kampanyalarına, çeşitli organizasyonlara büyük kaynaklar ayıran Abdi İbrahim, sıra çalışanlarına geldiğinde ‘insana verdiği değer’ sloganı arkasına saklanarak işçilerinin emeğini azgınca sömürerek servetine servet katıyor. Abdi İbrahim Yönetim Kurulu Başkanı Nezih Barut’un yüksek teknolojiye yaptığı yatırımlar cirosunun yüzde 5’ini Ar-Ge’ye ayırması anlamına geliyor. Deneyimli Hintli mühendislerin çalıştırıldığı Ar-Ge, Nezih Barut için yeni ürünlerin üretilerek ilaç pazarına sürülmesi ve kâr marjının büyümesi açısından vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Dünya pazarında küresel bir aktör olarak yer alması ve ilaç tekelleriyle girdiği rekabeti kazanabilmesi için üretimde izlediği bu politikanın önemli bir rolü vardır. Bunun için işçilerinin sömürüsünü katmerleştirecek üretim tekniklerini ve işyeri politikalarını uygulama konusunda 100 yıllık tarihinin verdiği bir deneyime ve pervasızlığa sahiptir. Nezih Barutçu, bu muazzam servet birikiminin karşılığında patronlar örgütünün yani TÜSİAD’ın yönetim kurulu üyeliğine getirilmiştir.

Abdi İbrahim üretimdeki işçi hacmini azaltıp, işçi maliyetlerini düşürmeyi öngörürken bununla yetinmiyor. Artan ilaç üretimi programına uyabilmek için üretim hızını, çalışma saatlerini artırıyor ve çalışma koşullarını ağırlaştırıyor. Gelişmiş teknolojinin ürünü olan makinelere, yeni ürünler geliştirilen Ar-Ge teknolojisine, reklamlara ayırdığı paranın onda birini dahi işçilerine ayırmamak için her türlü oyunu çeviriyor. Üretimin hızını ve kalitesini artırabilmek için çalışanların üretim sürecinde söz sahibi olması düzenbazlığı ile çalışanlarla yapılan toplantılarla düzenini sürdürüyor. ‘Üretelim ve hepimiz kazanalım’ yalanlarıyla işçilerin gözleri boyamaya çalışıyor. Aynı zamanda İlaç İşverenleri Derneği Başkanı olan Nezih Barut, sektörün sermaye şefi olarak krizi bahane ederek istihdam daralmasını gerekçelendiriyor. Krizi gerekçe göstererek ilaç fiyatlarında düşüş ve buna bağlı iş daralması yalanıyla 200 çalışanını kapı dışarı etmiştir. İşçilerin keyfi işten atmalara karşı direnişe geçtiği Abdi İbrahim, bir taraftan üretimde işçilerini işten çıkarırken öte yandan ilaç mümessillerinin sayısını arttırmaya çalışmaktadır. Bir taraftan daralmaya gidip 3-4 işçinin işini bir işçiye yaptırırken, öte taraftan elde ettiği kârı satış sayısını attıracak harcamalara ayırmaktadır. Ancak Nezih Barutçu da diğer ilaç tekelleri gibi üretimde olsun olmasın dönemsel çıkarları için çalışanlarını bir çırpıda kapının önüne koymaktadır.

Aralarında önemli ücret farklılıkları olan beyaz ve mavi yakalıların benzeri yorucu ve ağır koşullarda bir arada çalıştığı, uzun çalışma saatlerine rağmen ücretlerin sektöre göre düşük olduğu Abdi İbrahim parlatılmış teknolojisi ile tam bir sömürü cehennemidir. Çalışanlarını bu koşullara mahkum eden Abdi İbrahim sermayesini daha da büyütmek için hiçbir masraftan ve yaldızlı kampanyalar yapmaktan geri durmamıştır. Bu pahalı reklam kampanyaları, krizde olduklarını söyledikleri son 2 yıllıkdönemde daha da artmıştır.

Aile hekimlerini dijital dünyada buluşturan ‘www.1arada.com’ sitesinin hayata geçirilmesi, “Akılcı İlaç Kullanımı” kampanyası gibi projeler Abdi İbrahim’in üretime dayalı sermayesini büyütmesinin adımlarıdır. 100. yıl kutlamaları çerçevesinde 100. Yıl Van Gogh sergisi ile sürdürülen kampanya yüksek maliyetli ancak firmanın markasını parlatması hedefli kampanyalardan biridir. Reçetesiz ilaç pazarının büyümesi üzerine bu pazara hitap eden ürünler üretilmesi Abdi İbrahim’in krizden kaynaklı işçi daralmasına gitmesinin yalan olduğunun bir göstergesidir. Abdi İbrahim’in son on yıllık yatırımı 270 milyon dolardır.

Sermayesini büyüten Abdi İbrahim biri Yunanistan’da, diğeri de Cezayir’de iki ilaç şirketini daha satın almak için girişimler içindedir. Kazakistan’da önemli bir ilaç şirketini satın almış ve Japonya’nın ikinci büyük ilaç şirketi olan Otsuka ile bu şirketin bünyesindeki ilaçları Türkiye’de üretmeyi hedefleyen anlaşma yapan Abdi İbrahim tekelleşmesini hızla sürdürmektedir.

Teşvik Yasası ile ilaç tekelerini de memnun eden AKP sermaye birikiminin büyümesi için her türlü yasal düzenlemeyi yapmaktadır. Bu çerçevede ilaç kârı yüksek olan onkoloji ve bioteknoloji alanlarının yatırım alanları olarak belirlenmesi ilaç sermayesini ve onun lideri olan Abdi İbrahim’i mutlu etmiş ve dünyada 110 milyar dolarlık pazarı olan bioteknoloji alanını hedef olarak belirlemiştir.

Dünyanın ilaç devleri arasında yarışan Abdi İbrahim, gözünü kâr hırsı büyümüş bir kapitalist olarak işçilerin haklı taleplerine karşı saldırgan tutumlarını sergileyerek işçi düşmanlığını tescillemektedir.

 

 

 

 

Abdi İbrahim’de direnişçilere
suç duyurusu

 

İşten atıldıkları için direnişe geçen işçiler hakkında Abdi İbrahim patronu savcılığa suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusunda, “Fabrikanın 100 yıllık prestijine zarar vermek, Abdi İbrahim fabrikası adını zedeleyerek ilaç satışlarını düşürmek ve kapı önünde bekleyerek çalışanların psikolojisini bozmak” gibi suçlamalar bulunuyor.

İfade vermek için karakoldan aranan işçilerden Mehmet Ergün, konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Abdi İbrahim patronu biz işçilerden duyduğu korkuyu savcılığa başvurarak bir kez daha gösterdi. Mahkemeye verecek kadar korkuyor olmaları mücadelemizin doğru yolda olduğunu bir kez daha bize gösterdi. Bizlere suçlu muamelesi yapanlar, işçileri sömürerek, canı istediğinde kapıya koyanlar asıl suçlu onlardır.” Ergün, bu tarz saldırıların işçilerin haklı ve meşru mücadelesini engelleyemeyeceğini ifade etti.

Abdi İbrahim işçileri, direnişlerinin 9. Günü olan 4 Ocak Cuma günü, sınıf dayanışmasını yükselterek Teknopark İstanbul İnşaat işçilerinin eylemine katıldılar. Teknopark işçilerinin ücretlerini ödemeyen İstanbul Ticaret Odası’na (İTO) aynı zamanda Abdi İbrahim İlaç fabrikasının patronu Nezih Barut’un da üye olması, eyleme sınıf dayanışmasının da ötesinde bir anlam katıyor ve eylemin topyekûn sermaye temsilcilerine karşı yapıldığının altını çiziyordu.

Kızıl Bayrak / Esenyurt