10 Ocak 2014
Sayi: KB 2014/02

Yıkalım bu köhne düzeni!
Çürümüş düzende iktidar ve rant savaşı
Korkularınızı büyüteceğiz!
Gerici kapışma ve TIR olayı
Zam furyası başladı
Hrant Dink davasında 3. duruşma
“Devrim ve sosyalizm mücadelesine dört elle sarılacağız!”
“Yasa geçti ama mücadelemiz sürecek!”
AKP’yi kurtaran kaynak: Özelleştirme
Feniş işçileri Aloğlu’nun peşinde!
“Hırsız patron, işbirlikçi sendika!”
Limanda eylemli sınıf dayanışması!
Bakanın iftihar tablosu
Sınıf devrimcilerinden mücadele çağrısı
Devrimci temellerde yenilenme ihtiyacı ve KESK genel kurulları / 2
Cenevre-2 Konferansı yaklaşırken çatışmalar şiddetleniyor
Cihatçı tetikçiler savaşı Irak’a taşıdılar
“Tehlikeli Bölge” ilanı ve polis devleti
Düzene karşı devrim!
İzmir’de Ekim Gençliği okurlarına saldırı
Bu daha başlangıç...
Roboski’nin adaleti zamanın ellerinde!
Alevilere dönük yeni asimilasyon hamlesi: Kızılelma
İzmir Gezi Tutsak Aileleri Ankara’daydı!
Devrimci tutsaklardan yeni yıl mesajları...
Yolsuzluk yapanlara ve hırsızlara açık mektup...
Anıları önünde saygıyla eğiliyoruz...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Yıkalım bu köhne düzeni!

 

Hareketli bir yıla-döneme girmiş bulunuyoruz. Yaklaşan bahar süreci, yerel seçimler ve düzen siyasetinde yaşanan gerilimler üzerinden önümüzdeki günlerin giderek daha da hareketleneceği, bu gelişme ve gündemler üzerinden işçi ve emekçilerin yüzünü politik süreçlere ve sokağa döneceği ise açık.

Buradan hareketle, işçi ve emekçilerin dikkatlerini sınıfın ve devrimin gündemlerine odaklamak, her türden gerici burjuva cereyanın etkisinden korumak ve tam da bu nesnel koşullar üzerinden devrimci sınıf mücadelesini güçlendirmek, günün temel sorumluluğu olarak önümüzde duruyor.

Gerici kapışma, olanaklar, tehlikeler...

AKP-cemaat kapışması ve düzen siyasetinde yaşanan çürümenin yolsuzluk operasyonları ile bir kez daha gözler önüne serilmesi, sermaye düzeninin teşhiri ve devrimci sınıf mücadelesinin ilerletilmesi bakımından önemli imkanlar yaratmış bulunuyor.

Zira taraflar arası çatışma ve gerilim tırmandıkça kirli çamaşırlar bir bir ortalığa saçılıyor. Dün gerici odaklar açısından “kutsal” sayılan her ne varsa değersizleştiriliyor, itibarsızlaştırılıyor. ‘Hocaefendiler’ inlere sokuluyor, Tayyipgiller milyon dolarları götürürken enseleniyor vb.

Bütün bunlar sermaye düzeninin kitleler nezdinde teşhir olması bakımından fazlasıyla önemli. Öyle ki, kimi olgular herhangi bir yoruma gerek duymaksızın düzenin teşhir edilmesine yeterli olabiliyor. Fakat bu aynı gerçekler, sermaye düzeni açısından siyaset sahnesini dizayn etmenin bir aracı olarak da değerlendiriliyor. Yaşanan gelişmeler başta emperyalist güçler olmak üzere sermaye çevreleri tarafından AKP iktidarının aşırılıklarını törpülemek ve alternatifini hazırlamak için kullanılıyor. Dahası, kitleler de bu gerici burjuva manevranın parçası olarak değerlendiriliyor ve onlara rol biçiliyor. Bunun için türlü manipülasyonlar devreye sokuluyor, işçi ve emekçiler düzen siyasetine yedeklenmeye çalışılıyor.

Bu gerici hesap ve manevraları boşa düşürmeksizin süreci devrimci sınıf mücadelesi açısından değerlendirebilmenin mümkün olmayacağı ise açık.

11 Ocak başlangıç!

Yolsuzluk ve rüşvet operasyonları ile ortalığa saçılan pislikler her ne kadar toplum çapında güçlü bir eylemli çıkışa konu olmasa da, ortaya çıkan tablonun emekçi kitleler tarafından tepki ve öfkeyle karşılandığından kuşku duymamak gerekiyor.

Geride bıraktığımız günlerde yaşanan eylem ve etkinliklerin zayıf kalması bu açıdan yanıltıcı olmamalıdır. Zira eylemli tepkilerin ilk elden toplumun ilerici ve örgütlü kesimlerinden gelmesi ya da şimdilik bu sınırda kalması doğal ve anlaşılır bir durumdur.

Bu noktada sorgulanması ve değerlendirilmesi gereken asıl alan, işçi ve emekçiler içerisinde mayalanan mücadele eğiliminin akacağı kanalların yaratılması için ortaya konan çaba ve pratikler olabilir. Biriken hoşnutsuzluğu ve mücadele potansiyelini kucaklayacak, kitleleri düzenin yarattığı kirli atmosferden ve her türlü manipülasyondan koruyacak bir mücadele pratiği maalesef bugüne kadar yeterince ortaya konamamıştır. İlk anda gerçekleştirilen kimi refleks eylemler anlamlı olmakla birlikte fazlasıyla yetersiz kalmıştır.

11 Ocak Ankara mitingi ise, sorunu işçi ve emekçiler adına toplumun gündemine taşımak ve daha da önemlisi, kitlelerde biriken öfkeye akacak bir kanal yaratmak bakımından anlamlı bir ilk adım olacak. Fakat mitingin hazırlık aşaması birçok açıdan gerçek manada sorunludur. Zira eylem çağırısı yapan meslek örgütleri ve sendikaların şubeleri mitingin nasıl örgütleneceğine dair şu ana kadar açık bir değerlendirmeye sahip değiller. Dahası, böyle önemli bir çıkış imkanı toplum çapında yeterince gündem haline getirilmemiştir.

Tüm bu veriler ışığında, 11 Ocak Ankara mitingini önemli bir ilk adım, bir başlangıç vuruşu saymak gerekir.

Düzen güçleri seçim aldatmacasından medet umuyor

Önümüzdeki mücadele döneminin önemli bir başka gündemi ise yerel seçimler. Düzen güçleri yerel seçimleri yaşadıkları krizi aşmanın vesilesi yapmaya hazırlanıyorlar. AKP iktidarı gerici kapışma nedeniyle aldığı yaraları güçlü bir seçmen desteği ile kapatmanın hesabını yaparken, düzen içi hasımları ise yerel seçimler üzerinden AKP iktidarına yeni bir darbe vurmanın peşindeler. Dahası, emperyalistler ve sermaye çevreleri seçimler üzerinden düzen siyasetini yeniden dizayn etmeye hazırlanıyorlar. Özetle; kapışan taraflar seçim minderine çıkmadan önce toplumu kendi arkasına yedeklemek ve taraflaştırmak için azami bir çaba gösteriyorlar.

Yerel seçimler üzerinden yapılan bu kirli hesapları boşa çıkarmak ise devrimci sınıf mücadelesini ileriye taşımakla mümkün olabilir. Bu açıdan, bahar dönemine ve seçim çalışmasına yönelik hazırlığı, aynı zamanda gerici burjuva hesapları bozma, işçi ve emekçileri düzenin seçim aldatmacasına karşı aydınlatma ve bağımsız devrimci sınıf tutumu üzerinden taraflaştırma ekseninde ele almak gerekiyor.

Bunun olanakları her geçen gün daha da artıyor. Bir yandan düzen siyasetinden saçılan pislikler, öte yandan sınıf ve emekçileri hedef alan kapsamlı yıkım saldırıları emekçi kitleler içerisinde ciddi mücadele potansiyeli biriktiriyor. Bahar sürecine ve seçim dönemine bu olanaklara yaslanarak hazırlanmak, işçi ve emekçileri düzene karşı taraflaştırmak ve eylemli bir hatta örgütlemek, bilinç ve örgütlenme düzeylerini geliştirmek ve düzen siyasetinin gerici cereyanından korumak öncelikli yüklenilmesi gereken alana işaret ediyor.

Burjuva siyasetinin seçimler yaklaştıkça koparacağı gürültü kirliliğine ve gerici propagandaya rağmen bu başarılabilir.

Günün çağırısı: Yıkalım bu köhne düzeni!

Gerek bahar sürecinin öngünlerinde yaşanan güncel gelişmeler, gerekse tarihsel ölçekte karşımıza çıkan dünya olayları devrimin güncelliğini döne döne ortaya koyuyor. Tüm gelişmeler, krizler, bunalımlar ve savaşların pençesinde debelenen emperyalist-kapitalist sistemin insanlığın gelişimi önünde nasıl bir engele dönüştüğünü gösteriyor. Dünya çapında yaşanan vurgunlar, iğrenç yağma savaşları, sistemin her dişlisinde yaşanan yolsuzluk olayları, doğanın hunharca talan edilmesi kapitalist düzenin ne denli çürüdüğünü ve bu çürümenin evrensel boyutunu gözler önüne seriyor.

İşte tam da bu nedenle devrim günceldir! Tam da bu nedenle kapitalist sömürü düzeni her zamankinden daha fazla yıkılmaya yüz tutmuştur. Ve işte tam da bu nedenle; Paris Komünarları’ndan Eugene Pottier tarafından 1870 yılında dünya proletaryasına armağan edilen Enternasyonal’in çağırısı hala daha güncelliğini korumaktadır: “Yıkalım bu köhne düzeni, biz başka alem isteriz!” İşte tam da bu nedenle; düzen siyasetinde çürüme ve kokuşmanın ayyuka çıktığı, sömürü ve yağma politikalarının dizginlerinden boşaldığı, reformizmin ve düzen güçlerinin emekçilerin yüzünü düzene çevirmeye çalıştığı bugünlerde, devrimin güncelliğini sınıf ve emekçi kitlelere döne döne anlatmak, onlarda devrim fikrinin ete-kemiğe bürünmesini sağlamak ve yaşanan tüm sorunların kaynağı olan kapitalist sömürü düzenini adres göstermek her zamankinden çok daha bir büyük önem taşımaktadır.

 
§