24 Ocak 2014
Sayi: KB 2014/04

Çürümüş düzenle uzlaşmaya hayır!
Ekonomideki kırılganlık ve sermayenin büyüyen korkusu
Dinci-gericilerin dalaşması ve Kürt hareketinin tutumu
Pisliği devrim temizleyecek, devrime hazırlanalım!
Bozuk düzenin çarklarını döndürenler
Roboski adın yine kaçak... - T. Kor
Herkes için parasız, nitelikli sağlık hakkı için mücadeleye!
Özelleştirme saldırısına karşı mücadeleye!
3. havalimanı için “acele kamulaştırma”lar başlayacak!
İki işçi eylemi ve gösterdikleri...
ENA Tekstil’de direniş!
“Sonuna kadar devam edeceğiz!”
Bakanlıktan işçilere: “1.5 yıl daha ölmeyin!”
“Çocuk cezaevleri derhal kapatılmalı!”
ABD mali krizi perdelemeye çalışıyor
Cenevre-2 Konferansı’nda uzlaşma arayışı
Suriye’de propaganda savaşı
Yeni anayasaya karşı farklı tutumlar
Direniş kazandı!
Bielefeld’de Haziran Direnişi paneli
Zoru zor bozar!
İzmir’de DLB’lilere polis saldırısı!
Gebze’de Rosa anması
Çürüyen düzen emekçilere umut olamaz!
İstanbul’da Hrant Dink’i on binler andı
Gezi Şehit ve Gazileri Platformu kuruldu
İHD’den hak ihlalleri raporu
Mustafa Suphi ve 15’ler…
Mustafa Suphi’nin 3. Enternasyonal’deki konuşması:
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Cenevre-2 Konferansı’nda
uzlaşma arayışı

 

Son günlere kadar akıbeti belirsiz kalan Cenevre-2 Konferansı, ABD’nin işbirlikçilerine basınç yapmasıyla nihayet toplandı. Konferansa muhaliflerin yanı sıra 40’a yakın ülkenin temsilcisi de katıldı.

Cenevre’deki otellerin dolu olduğu gerekçesiyle İsviçre’nin Montrö kentinde toplanan konferansın ilk günü, tarafların birbirini ağır sıfatlarla itham ettiği atışmalara sahne oldu. Güne damgasını vuran ise, Suriye Dışişleri Bakanı Velid el Muallim’in, Amerikalı mevkidaşı John Kerry’e ‘haddini bildiren’ ve ABD’nin işbirlikçileri Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan’ı isimleriyle anarak, bu devletlerin cihatçı teröristlerle suç ortaklığını gözler önüne seren konuşması oldu.

BM şefi, ABD uşağı olduğunu ispatladı

Konferansın açılış konuşmasında Suriye yönetimini hedef alan BM şefi Ban Ki-moon, cihatçı çetelerin ise, sözünü bile etmedi. Bu arada konferans salonunun yarısından fazlasını Suriye’deki yıkıcı savaşın kışkırtıcıları, finansörleri, silah ve tetikçi transferi yapan devletlerin temsilcileri işgal ederken Ki-moon, son günde İran’a gönderdiği daveti geri çekti.

Konferansı güya “tarafsız” bir misyonla yöneten Ki-moon, daha ilk adımda cihatçı çetelerin tarafında olduğunu gösterdi. Bu tutum Ki-moon’un ABD güdümünde hareket eden bir kukladan ibaret olduğunu gösterdi. Suriye halkına karşı savaş suçu işleyen Türkiye, Suudi Arabistan, Katar, Fransa ve diğerlerini davet eden BM şefi, İran’a ilettiği daveti ise, konferansa bir gün kala geri çekti. Bu icraatlarıyla alçaltıcı bir duruma düşen Ki-moon, tam bir ABD kuklası gibi hareket ettiğini gösterdi.

ABD ve işbirlikçilerinden aynı nakarat

ABD, Fransa, İngiltere, bölgedeki Türkiye, Suudi Arabistan, Katar gibi devletler ve güdümlü muhalefetin figüranları, aynı telden çaldılar. Baas yönetimine karşı başlayan kitle hareketini silahlandırıp yozlaştıran bu girici odaklar, Şam’da AKP türünden dinci-Amerikancı bir yönetim kurma hesapları içindeydi. 50 ülkeden Suriye’ye cihatçı katil taşıyan bu güçler, Esad yönetimini yıkmaya muvaffak olamadılar. Cenevre-2 Konferansı’nın toplanmasının nedeni de, Esad yönetimini muhatap almak zorunda kalmalarıdır.

Hal böyleyken bu cephenin sözcüleri, aynı kalemden çıkmış izlenimi veren metinler okudular. “Suriye’nin geleceğinde Esad’a yer yoktur” nakaratını tekrarlayan ABD komutasındaki cephe, üç yıldır savaşarak yapamadığını, Montrö’deki bir otel salonunda gerçekleştirme hedefinde.

Üst perdeden konuşmaların gerçek hayatta bir karşılığının olmadığı, bu cephenin figüranı Ban Ki-moon tarafından da itiraf edildi. Basın toplantısı düzenleyen BM şefi, Esad’ın kaderini Suriye halkının belirleyeceğini söylemek durumunda kaldı.

Muallim’den iddialı çıkış

Suriye heyeti adına konuşan Dışişleri Bakanı Velid el Muallim’in konuşması, Kerry ve Ki-moon başta olmak üzere, salonda bulunan pek çok kişinin suratının asılmasına neden oldu. Kendisine tanınan sürenin dört katı kadar konuşan Muallim, bundan dolayı Ki-moon’la bir gerilim de yaşadı.

Konferansın esas gündeminin terörle mücadele olması gerektiğini savunan Muallim’in de, çıtayı yükselttiği gözlerden kaçmadı. Suriye’ye güç yığınağı yapan, Irak ve Lübnan’da da katliamlar yapan cihatçı çeteler, konferansın gündeminde olsa da, temel gündem bu değildi.

“Esad’sız Suriye” söylemlerine sert tepki gösteren Muallim, adını anarak Kerry’ye ‘haddini bildirdi.’ Asık suratla konuşmayı dinleyen Kerry’e hitap eden Muallim, “Ne siz ne de başkaları, Suriye’nin geleceğini belirleyemez, bu karar sadece ve sadece Suriye halkın aittir” ifadelerini kullandı.

Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın tekfirci teröristleri desteklediğini, finanse ettiğini, silahlandırdığını ve eğittiğini belirten Muallim, “Tayyip Erdoğan hükümeti teröristleri barındırıp desteklemeseydi, Suriye’deki çatışmalar bu boyuta ulaşmazdı” diye konuştu. Suriye’ye emperyalist müdahale çağrısı yapan güdümlü muhalefeti ise, İsrail ajanlığı ve ihanetle suçlayan Muallim, Suriye halkının kanını döken devletlerin temsilcileri konferansa çağrılırken, İran’a iletilen davetin geri çekilmesini de eleştirdi.

Lavrov dengelemeye çalıştı

BM şefinden sonra konferansın ikinci konuşmasın gerçekleştiren Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, konferansın temel görevinin, ‘trajik’ olarak değerlendirdiği çatışmaların bitmesini sağlamak ve çatışmaların bölgedeki diğer ülkelere yayılmasını önlemek olduğunu söyledi.

“Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerine reform reçeteleri dayatma girişimleri ve sosyal mühendislik deneyleri politik ve ekonomik modernizasyonu geriye itmektedir” şeklinde konuşan Lavrov, ABD ve işbirlikçilerini, uluslararası hukukun temel ilkelerine uymaya çağırdı.

Tarafların uzlaşması ve çatışmaların sona erdirilmesi konusunda anlaşmaları gerektiğini vurgulayan Lavrov, Suriye’deki “yurtsever muhalif” grupların ve İran’ın da barış sürecine dahil edilmesi gerektiğini belirtti. Bu arada akşam saatlerinde basın toplantısı düzenleyen Lavrov, önümüzdeki günlerde ateşkesin Halep’ten başlayabileceğini, aynı planın Homs kentinde de uygulanabileceğini söyledi.

Ahmet Davutoğlu suçüstü yakalandı

Türk sermaye devleti adına konferansa katılan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, çarpılmış bir yüz ifadesiyle konuşmaları izlediği dikkat çekti. MİT eskortluğunda cihatçı katillere silah taşıyan TIR’ların yakalanmasından dolayı Montrö’ye sıkıntılı giden AKP’li bakanın, Muallim’in konuşmasından sonra yüzünün iyice asıldığı gözlendi. Kısa süre öncesine kadar girdiği ortamlarda “fiyakalı” havalarda dolaşan Davutoğlu’nun eski havasından eser kalmaması kaçınılmazdı. Zira AKP iktidarının üç yıldan beri Suriye’deki savaşta taraf olduğu ve cihatçılarla suç ortaklığı yaptığı kimse için bir sır değil.

Şefi Tayyip Erdoğan’la birlikte Davutoğlu’nun hesapları, Esad yönetiminin birkaç ayda yıkılacağı yanılsamasına dayanıyordu. Oysa yolsuzluk ve rüşvet batağına saplanan AKP iktidarının, Esad’dan önce yıkılması ihtimal dahilindedir. Bu gerçeği fark etmenin sıkıntısıyla kıvranan AKP’li bakan, yine üst perdeden laflar etti. Üç yıldır terennüm ettiği ‘Esad gidecek/gitmelidir’ nakaratını tekrarlayan Davutoğlu’nu pek ciddiye alan olmadı. Bu arada, Esad yönetimine ağır ithamlarda bulunan AKP’li bakan ve bazı Körfez şeyhlerinin, engelleyemedikleri konferansı sabote etmek için çaba harcayacakları iddia ediliyor. Bilindiği üzere bu gerici odaklar, Suriye’ye emperyalist saldırı düzenlenmesi için, histerik bir şekilde çalışmışlardı.

Arabuluculuk BM’de...

Konuşmalarda kullanılan ağır vasıflara rağmen, Arap Birliği ve Birleşmiş Milletler özel temsilcisi Lahdar Brahimi aracılığıyla taraflar arası görüşmelerin birkaç gün içinde başlamasına karar verildi. Tarafların bir hafta sürecek görüşmelerle, sorunların çözümü için ortak bir zemin yaratmaları amaçlanıyor.

Cenevre-2 Konferansı’ndan ne çıkacak? Bu, henüz belli değil. Eğer bir kazaya uğrayıp kesintiye uğramazsa, en iyi ihtimalle, taraflar arasında anlaşmaya varma sürecinin başlangıcı olabilir.

 
§