30 Mayıs 2014
Sayi: KB 2014/22

Kavga bitmedi, daha yeni başlıyor!
“Birgün gelecek,
zaman bizim olacak, bizim!”
Uğur Kurt katledildi
Uğur Kurt’un katledilmesi protesto edildi
Alevilerden kitlesel ve öfkeli protesto!
Polis terörü kol geziyor
Depremde mezarda emeklilik, Soma’dan sonra taşeron kölelik!
Kadıköy’de taşeron çalışmaya ve iş cinayetlerine protesto
Kartal’da iş bırakma
geri adım attırdı
DİSK-AR iş cinayetleri raporu

“Çocuk da olsa”
maden işçisi

Maden işçileri bir yol arıyor

Aliağa Belediyesi işçilerinin direnişi sürüyor

Greif işçileri
direnişlerini sonlandırdılar

Greif işçilerinden direniş manifestosu!
1914’te Sosyal Demokrasi: “Bu tehlike anında anayurdu yalnız bırakamayız” - A. Eren
AP seçimleri: AB’de sarsıntı devam ediyor!
Almanya NSA davası
Audi’den faşistlerle
işbirliği itirafı
Erdoğan'ı Köln'de on binler protesto etti
Ege’de yaşanan deprem panik yarattı
İşgal, boykot, direniş
İşgal ve boykot eylemleri aynasında ‘Devrimci Gençlik Birliği’
“Beş yıl sonra kansere yakalandım”
Kapitalizm işçi ve emekçileri öldürür!
Haziran’ın ‘ödülü’
Onurlu kavgamızın namuslu kalem işçileri
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

AP seçimleri:

AB’de sarsıntı devam ediyor!

 

Kapitalist tekellerin birliği AB parlamentosu için yapılan seçimler, Pazar günü tamamlandı. 25 Mayıs Pazar günü tamamlanan seçimlerin sonuçları AB Parlamentosu seçimlerine katılılımın düşük düzeyde gerçekleştiğini ortaya koydu. AP seçimlerinin yapıldığı 1979’dan bu yana katılım oranındaki düşüş bu seçimlerde de devam etti. Seçimlere katılım %43,1 olarak gerçekleşti.

Seçimlere yönelik düşük katılımın yanı sıra, açıklanan sonuçlar kapitalist tekellerin AB’ye karşı itirazlarında da bir artış olduğunu ortaya koydu. Avrupa halkları AB’nin emek düşmanı, sermayenin çıkarlarını temel alan politikalarına karşı biriken tepki ve öfkelerini AB karşıtı milliyetci faşist partilere ve sol reformist partilere oylarını vererek ortaya koydular. Özellikle ekonomik yıkım ve işsizliğin yoğun olarak yaşandığı ülkelerde, AB / Avro karşıtı partiler, düzenin merkez partilerini geride bıraktılar.

Yunanistan’da sol ittifak Syriza aldığı yüzde 26,7 oyla, ülkedeki seçimlerin galibi oldu. Fransa ve İngiltere gibi AB’nin iki büyük emperyalist ülkesinde seçimlerinin galibi milliyetçi-faşist partiler olurken, İtalya’da ikinci oldular. Bu iki ülkede de, düzenin iki temel merkez partisi seçimlerden yenilgiyle çıktılar. Birliğin kurucu üyelerinden Fransa’da AB karşıtı faşist Ulusal Cephe’nin birinci parti olmasını, Başbakan Manuel Valls “siyasi deprem” ve ‘şok’ olarak tanımladı.

2014 AP seçimlerinin sonuçları, kapitalist tekellerin mal ve sermaye dolaşımını özgürce sağlamanın aracı olarak hayata geçirilen birliğe karşı Avrupa halklarından güçlü bir itirazın yükselmekte olduğunu kanıtladı. Birlik üyesi bütün ülkelerde, sistemin AB yanlısı partileri seçimlerden oy kayıpları ve yenilgiyle çıktılar.

AB karşıtı oyların, merkez partilerden milliyetçi-faşist veya reformist sol partilerde toplanmış olması, toplumun değişik kesimlerinin nezdinde kapitalist sistemin inandırıcılığının aşınarak devam ettiğini ve alternatif arayışının derinleştiğini gösteriyor.

Almanya’da yeni ve güçlü bir faşist parti yaratılıyor

AB’nin ekonomik kaymağını yiyen, ekonomik mucizeler yaratmakla övünen Almanya’da da AB/Avro yanlısı partiler oy kaybına uğradılar. AB/Avro’nun en ateşli savunucusu olan Alman emperyalist burjuvazisinin Yunan karşıtlığı ve aşağılamasının yarattığı milliyetçi zehir iklimi, bu ülkede yeni bir faşist partinin doğumuna ebelik yaptı. Merkez sağ ve faşist partilerden gelenlerin, milliyetçi-popülist bir zeminde birleşerek kurdukları AFD/Almanya İçin Alternatif seçimlerde yüzde 6,8 oranında oy aldı. Partinin faşist şefi Bernd Lucke “biz gerçek Avrupalıyız... sağ radikal veya popülist partilerle çalışmayacağız” açıklaması eşliğinde Almanya’da yeni bir halk partisinin doğduğu dile getirilse de, tüm bunlar bu partinin faşist karakterini gizlemeye yetmiyor.

İktisadi yıkım, kışkırtılan milliyetçilik ve AP seçim sonuçları

BBC, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde öne çıkan konular başlıklı bir araştırma yayınladı. Buna göre işsizlik ve egemenlik en temel konular arasında yer alıyordu.

Başta Almanya, Fransa, Yunanistan, İspanya ve Portekiz olmak üzere AP seçimlerinin sonuçları bu gözlemi doğrular nitelikte veriler sunuyor.

Avrupa da rekor düzeyde seyreden işsizlik, özelikle gençler arasında çok daha yaygın olarak yaşanıyor. Yunanistan ve İspanya’da gençler arasındaki işsizlik yüzde 50’nin üzerinde. Bu iki ülkede, ücretlerdeki %20 ve %10 oranındaki düşüler de AB’ye karşı tepkiyi yükselten bir başka etkendir. ECB, DB ve İMF’den oluşan Troykanın ekonomik yıkım programları bu ülkelerde ve elbette benzer diğer ülkelerde, AB’ye karşı, aynı zamanda ulusal egemenlik taleplerini güçlendiren bir rol oynamıştır.

İspanya’da iktidardaki gerici Halk Partisi (PP) ve ana muhalefetteki Sosyalist İşçi Partisi’nin (PSOE) egemenliği ilk kez bu seçimlerde kırıldı ve iki partinin toplam oy oranı, ülkenin Franko sonrası tarihinde ilk kez yüzde 50’nin altında kaldı. Buna karşılık 2008’de başlayan kapitalist sistem krizi sonrasında “Troyka’ya, kemer sıkma politikalarına ve bankalara” karşı ortaya çıkan Podemos (Yapabiliriz) adlı yeni siyasi hareket, Avrupa Parlamentosu’na 5 milletvekili göndermeyi başardı.

AB’nin kurucu üyelerinden Fransa’da, faşist Ulusal Cephe birinci parti olmasını merkez sağ ve sol partilerin,ekonomik ve sosyal sorunların çözümüne karşı ortaya koydukları başarısızlıklarının yanı sıra, rakip olarak gördükleri Alman emperyalizmi karşısındaki çaresizliğine borçludur. İngiltere için de benzer şeyleri söyleyebiliriz. AB’nin bu iki büyük emperyalist ülkesinde seçimlerin galibi olarak, İspanya, Yunanistan ve Portekiz’in tersine gerici-faşist partilerin birinci parti olarak çıkmaları, AB’de emperyalist rekebetin daha da sertleşeceğinin işaretleri olarak görülmelidir.

AB’nin sağladığı olanaklardan en kazançlı çıkan Alman emperyalizmi oldu. Sendika yönetimlerinin burjuvaziyle ‘rekabet güçlerini arttırmak’ için yaptıkları anlaşmaya bağlı olarak düşürülen ücretler sayesinde, Alman burjuvazisi AB’de rakiplerine karşı üstünlük kurdu. Üstün teknolojinin emrine verilen ve uygulanan düşük ücret politikaları, Alman kapitalist tekellerini rakipleri karşısında üstün kıldı. Ekonomik ve sosyal yıkıma uğratılan AB’nin irili ufaklı ülkelerindeki AB karşıtı oylar, hiç kuşkusuz, Alman emperyalizmine karşı yükselen ve rakipleri tarafındandan kışkırtılan tepkinin, AB karşıtlığı altında kendisini ortaya koymasından başka birşey değildir.

AP seçimlerinin ilk sonuçlarını yorumlayan Alman yorumcular, AB’nin sağladığı olanaklardan en çok kendilerinin yararlandığını, dolaysıyla da ülkelerinde AB karşıtlığının diğer ülkelere nazaran daha zayıf kaldığını ifade ederlerken, aslında bu gerçeği itiraf etmiş oluyorlardı.

Avrupa’da yeni bir döneme doğru

AP seçim sonuçlarının farklı ülkelerde farklı gerçekleşmiş olması, Avrupa’da sürmekte olan mücadelenin de farklı güçler arasında ve çok değişik amaçlar çerçevesinde gitgide keskinleşerek süreceğine işaret ediyor. Burjuva devlet parlamentoları içerisinde en işe yaramaz ve hemen hiçbir siyasal hükmü olmayan bir parlamento olan AP seçimlerinin sonuçları, bu parlamentonun siyasal arenada işgal ettiği yere ters orantılı olarak etkili olacaktır.

Örneğin, AB’nin büyük emperyalist güçleri arasındaki rekabet savaşı sertleşerek şiddetlenecektir. Seçimlerden güçlü olarak çıkan/çıkartılan faşist partiler rakiplerine karşı bir silah olarak kullanılacaktır. AB üzerinde egemen olma savaşları, yeni ittifaklar ve parçalanmalarla birlikte ilerleyecektir.

Nedir ki, Avrupa’da, tekelci burjuvazinin bütün istek ve temennilerine karşın kavga tek boyutlu olarak, yanlızca tekeller arası rekabet savaşları olarak yaşanmayacaktır. Burjuva medyanın AP seçimleri sonrasında özellikle faşist partilerin seçim başarılarını öne çıkartma çabalarına karşın bu böyle olacaktır. Avrupa’da halklar arasında emperyalist tahakküm ve haydutluğa karşı milliyetçilik ve faşizmi dıştalayan gerçek bir dostluk, dayanışma ve mücadele birlikteliği de büyüyerek gelişecektir.

İspanya’da 2008 krizinden sonra kurulan Podemos’un AP seçimlerindeki liste başı adayı olan Pablo İglesias, seçimlerin ardından daha fazla işsiz ve evsizin olmaya devam edeceğini açıklayarak: “Yarına kadar Güney Avrupa’daki diğer dostlarımızla birlikte Avrupa Parlamentosu’nda Almanya’nın ya da Troyka’nın sömürgesi olmak istemediğimizi söylemek için çalışacağız” derken, tam da buna işaret ediyordu.

Nereden bakılırsa bakılsın, Avrupa’da yeni bir döneme doğru gidiliyor.

 
§