30 Mayıs 2014
Sayi: KB 2014/22

Kavga bitmedi, daha yeni başlıyor!
“Birgün gelecek,
zaman bizim olacak, bizim!”
Uğur Kurt katledildi
Uğur Kurt’un katledilmesi protesto edildi
Alevilerden kitlesel ve öfkeli protesto!
Polis terörü kol geziyor
Depremde mezarda emeklilik, Soma’dan sonra taşeron kölelik!
Kadıköy’de taşeron çalışmaya ve iş cinayetlerine protesto
Kartal’da iş bırakma
geri adım attırdı
DİSK-AR iş cinayetleri raporu

“Çocuk da olsa”
maden işçisi

Maden işçileri bir yol arıyor

Aliağa Belediyesi işçilerinin direnişi sürüyor

Greif işçileri
direnişlerini sonlandırdılar

Greif işçilerinden direniş manifestosu!
1914’te Sosyal Demokrasi: “Bu tehlike anında anayurdu yalnız bırakamayız” - A. Eren
AP seçimleri: AB’de sarsıntı devam ediyor!
Almanya NSA davası
Audi’den faşistlerle
işbirliği itirafı
Erdoğan'ı Köln'de on binler protesto etti
Ege’de yaşanan deprem panik yarattı
İşgal, boykot, direniş
İşgal ve boykot eylemleri aynasında ‘Devrimci Gençlik Birliği’
“Beş yıl sonra kansere yakalandım”
Kapitalizm işçi ve emekçileri öldürür!
Haziran’ın ‘ödülü’
Onurlu kavgamızın namuslu kalem işçileri
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Ege’de yaşanan deprem panik yarattı…

Doğa uyarmaya devam ediyor,
kapitalizm dinlemiyor!

 

24 Mayıs’ta Ege Bölgesi’nde yaşanan ve pek çok bölgede hissedilen deprem büyük bir korku yarattı. Böylece deprem olmadığı sürece akıllara gelmeyen deprem hazırlıkları da tekrar gündeme geldi, medyada uzun tartışmalar yaşandı. Sonuç olarak 1999 depreminin ardından sermaye devletinin deprem hazırlığı adına hiçbir şey yapmadığı gözler önüne serilmiş oldu.

JMO: Dünyanın fıtratında deprem var
ölümün fıtratında “deprem yok”

Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu depremin hemen ardından yaptığı açıklama ile felaketi yaratacak olanın deprem olmadığına dikkat çekerek, alınması gereken önlemler ve yapılması gerekenlerle ilgili bir dizi öneri getirdi. Yaşanan deprem felaketlerinin “kader” olmadığına da değinilen açıklamada şöyle denildi:

Ülkemizde meydana gelen depremler ve bugüne kadar yapılan tüm araştırmalar, afet zararlarının önemli ölçüde denetimsizlikten kaynaklandığını ve doğa olaylarının afete dönüşmesinin en önemli nedenlerinden birinin de “Yapı Üretim-Denetim Sistemi” olduğunu göstermektedir…

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası olarak, meslektaşlarımızın yanı sıra halk arasında da kabul ve destek gören öneri ve taleplerin gerçekleştirilmesinin yaşamsal önemde olduğunu vurguluyor ve bir kez daha ifade ediyoruz ki; Doğa olaylarının afete dönüşmesi “kader” değildir ve toplumsal acıların tekrar tekrar yaşanmaması bizim elimizdedir.”

İstanbul’da çadır yeri dahi kalmadı

Bilim insanlarının yaptıkları tüm açıklamalar aslında depremin değil kapitalizmin kâr ve rant hırsının öldürdüğünü açıklığı ile ortaya koyarken, 1999’da yaşanan depremin ardından sermaye devletinin aldığı tüm önlemlerin sözde kalması da bunu kanıtlar niteliktedir. 1999 depreminden iki yıl sonra hazırlanan “afet planı”nda toplanma alanı olarak belirlenen alanların ve 1. Derece Afet-Acil Ulaşım Yolu olarak seçilen yolların başına gelenleri incelemek dahi sermaye devletinin kâr ve rant hırsının insan canının korunmasının önüne geçtiğini göstermektedir. İşte bu durumla ilgili birkaç bilgi:

Afet planına göre İstanbul’da deprem anı ve sonrasında kaçış için 480 nokta çadır kent alanı olarak belirlenmişti. Emekçilerin toplanma ve çadır kurulma alanları olarak tespit edilen yerler 2009’da 280’e ve 2010’da ise 240’a indi.

Toplanma alanı olarak belirlenen pek çok alanda AVM, rezidans, özel üniversite ve TOKİ konutu yapıldı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin CHP’li Meclis Üyesi tarafından hazırlanan “Nama Acil Eylem Planı başlığında boş alan olarak tutulacağı bilgisi verilen ancak daha sonra yapılaşmaya açılan alanlar”ın listesi şöyle: Ali Sami Yen (Şişli), Anthill (Şişli), Starcity Outlet Center (Bahçelievler), Zaman Gazetesi (Bahçelievler), Ağaoğlu MyCity (Bahçelievler), Meydan AVM (Bahçelievler), Sahilpark Veliefendi (Zeytinburnu), Onaltı Dokuz (Zeytinburnu), Ora AVM (Bayrampaşa), Forum İstanbul (Zeytinburnu), Kiptaş Ünalan Evleri (Üsküdar), Kiptaş Tuzla 2-3 Etap Konutları (Tuzla), DAP Royal Center (Maltepe), TOKİ Avrupa Konutları (GOP), Kemalpark evleri (Esenler), Çınar Olimpia Park Sitesi (Bağcılar), Ataköy Konakları (Bakırköy), Capacity AVM (Bakırköy), Selenium Plaza (Beşiktaş), Ortaköy Ermeni Vakfı Arazisi (Beşiktaş).

İstanbul’daki 562 cadde ve sokak “1. Derece Afet-Acil Ulaşım Yolu” ilan edildi. Ancak bu yolların pek çoğu otoparka çevrildi.

Bakan Güllüce: Çözüm kentsel dönüşümde!

Toplanma alanı olarak belirlenen alanlarda dahi AVM, rezidans gibi yapıların yükselmesi sermaye devletinin kentsel alanlarla ilgili tek düşüncesinin her karış topraktan rant elde etmek olduğunu açıklıkla ortaya koymaktadır. Sermaye devleti bir yandan da işçi ve emekçilerin olası bir depremde yıkılacağı kesin olan binalarda yaşamalarına göz yummaktadır. Göz yummadığı durumlarda da “kentsel dönüşüm” silahına başvurarak insanların barınma hakkına göz dikmektedir. Deprem bahanesi ile “kentsel dönüşüm” yapmak sermaye ve onun sözcüsü AKP hükümetinin elinde kentsel alanlardan rant sağlama konusunda en büyük ve etkili silah konumundadır. Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce’nin 24 Mayıs depremi sırasında Esenler’de kentsel dönüşüm programı kapsamında bir temel atma töreninde olması da kuşkusuz ki ironik bir tesadüfün ötesindedir.

Depremin hemen ardından konuşan Güllüce yaşanan depremi dahi kentsel dönüşümün bahanesi haline getirmiş ve şu açıklamayı yapmıştır:

Ben de depremle ilgili çok kötü izler var. O yüzden bu kentsel dönüşümü çok önemsiyorum. Başkanımızı da bu açıdan kutluyorum. Bunları konuştuk. Sonra Allah dedi; ki Tevfik Göksu, İdris Güllüce siz haklısınız bir hatırlatayım. Böyle bir hatırlatma oldu. Evleri kötü olanlar hızla kentsel dönüşüm olmalı ki kurtulun. Sanki böyle bir şey oldu. Tarihe geçti bu. Depremle ilgili konuştuk takriben 1 dakika sonra deprem oldu. Biz yukarıda iyi sallandık”

24 Mayıs depremi ile doğa bir kez daha uyarıda bulunmuştur. Bakan Güllüce’nin depremin hemen ardından yaptığı pervasız ve ikiyüzlü açıklaması sermaye devleti ve onun sözcülerinin “deprem tehlikesi” karşısındaki zihniyetini özetlemektedir. Onların zihniyeti depremi felakete dönüştüren ve bunu kader olarak bizlere anlatan zihniyettir; yani kapitalizmin zihniyetidir. Bu zihniyete dur denmediği koşullarda da doğanın bir sonraki uyarısında 24 Mayıs’ta olduğumuz kadar şanslı olamama ihtimalimiz yüksektir.


 
§