11 Temmuz 2014
Sayı: KB 2014/28

Sınıf hareketi önündeki engellerin kaldırılması için...
Engelleri aşmak için taban inisiyatifleri
İş güvencesi hakkına
sahip çıkmak için birleşik mücadeleye!
Cumhurbaşkanlığı seçimleri üzerine...
Çatı aday kimin adayı?
TKİP hedef gösteriliyor!
İnternette sansüre devam!
Maltepe Belediyesi dava kararından görünenler
Bosch’ta yetki
Türk Metal’e verildi
Ha cam ha soda:
İşçi düşmanı Şişecam!

Sütaş’ta devlet sermayenin hizmetine koştu

İşçiler sessiz sedasız ölüyor

Tanrıverdi’de işçi iradesine patron müdahalesi

Üretimden gelen gücümüzü kullanıyoruz!

Kızıl Bayrak: Tasfiyeciliğe, karanlığa tutulan kızıl bir meşale! - H. Eylül
Direnişçi işçilerden
Kızıl Bayrak’ın 20. yılına...
“Yeni Greif’ler için ileri!”
Ekim Gençliği II. Yaz Kampı
Mülteciler sorunu ve devrimci sorumluluk
İsrail saldırıyor, Filistin direniyor!
Mısır’da yeni yönetimin ilk icraatı
zam furyası
Çocuklar hapishanede, suçlular nerede? - Z. Eylül
Eylül günlerinde acının arabesk hali - K. Ehram
“Müziğimiz mücadeleye devam çağrısı!”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Müziğimiz mücadeleye devam çağrısı!”

 

Gençliğin devrimci birliğini yaratmak için ileri!” şiarı ile örgütlenen Ekim Gençliği 2. Yaz Kampı’na katılan Praksis ile müzik ve direniş üzerine konuştuk.

- Genel olarak müzik çizginiz nedir? Biraz da misyonunuz babında soruyoruz...

- Biz bir arayış içindeyiz. Dönem dönem ‘devrimci rock’ gibi isimlendirmeler yaptık ama ihtiyacımızı tam olarak karşılamadığını düşündük. Aslında pratikte ikna olduk. “Hadi biz bunu yapalım” gibi bir şeyden ziyade yolda şekillenen ve “A biz bunu yapıyormuşuz” dediğimiz ve dışarıdan aldığımız dönütlerle ve ikincisi de severek isteyerek yaptığımız kısmen de içinde rock formlarını barındırdığımız üç şeyle açıklayabiliriz yaptığımız işi. İsmimizle bağlantılı bir şekilde baktığımızda da Praksis tesadüfi bir isim değil. Konserlerden önce de anlatıyoruz hep. Sentezin eve götürülmesine karşı bir tepki. Eve götürüp ne yapacaksın sentezi? Onu yaşam alanına uygulamakla ilgili bir mesele. Biz en iyi bildiğimiz şeye uyguladık onu. Müzik üzerinden bir praksis yapmaya çalışıyoruz. Onun için işte sokaktayız...

Gezi sürecinde bandoyla sokakta bulunduk. Onun içinde devrimci gençlik kamplarında bulunmaya çalışıyoruz. Mücadele her alanda var. Biz de müziğimizle bu alanların bütününde var olmaya çalışıyoruz ve bu alanları aşmaya çalışıyoruz ama en iyi bildiği yerden, müzikten. Sahneye sıkışmış bir müzik algımız yok. Kendimizi de hayatı da dönüştürmek üzerine tartışmalar yapıyoruz.

- Özellikle sokağı ve sanatı birleştirerek ortaya çıkardığınız müziğin insanlar üzerinde bir dinamizm yarattığını görüyoruz. Bu dinamizm sizin müzik hareketinizin hedeflerine ne derece yakın?

- Dinamik tutmaktan yargılanan arkadaşlarımız var. Gitar çalmaktan, saksafon çalmaktan dolayı halkı dinamize ettiğimiz için yargılandık. Sorduğun soruya belki cevap olabilir, çünkü yaptığımız müziğin devlet katında bir karşılığı olduğunu gördük. Devletin müzikten ne kadar korkmuş olduğunu gördük. Müziğin direnişe ne kadar katkı sunabildiğini gördük. Bu konuda iki tane şey yapılabilir zaten, motivasyon ve kültür aktarımı. Bunun ikisini iç içe geçirebildiğimiz kadar bu mücadeleye katkımız olacak. Kültür aktarımı dediğimiz şey, toplamda bizim sistem tarafından ikna edilebildiğimiz her şeyin paramparça edilmesidir. Motivasyon da bilgiyle ya da sezgiyle sokağa çıkan insanların teyakkuz halinde kalabilmesi için müzik. Bu ikisini birleştirmeye çalışıyoruz. Repertuar da böyle şekilleniyor. Bir taraftan “umudunu kaybetme daha da diren” derken, kültür aktarımı söz konusu değil ama bir çağrı var. Sokaktaki insanların sokakta kalmasına, sendikal mücadele veren insanların ya da üniversitelerinde demokratik, özgür bir üniversite için mücadele eden insanların mücadelelerine devam etmesine dönük bir çağrı var. Bir başka şarkımızda ise “yaşamaya dair” de bir kültür aktarımı var. Bu ikisini iç içe geçirmeye çalışıyoruz. Bunun ucu göründü bizce. Zannediyorum buradan devam edeceğiz.

- Daha önceki röportajlarınızda “eylem müzisyenliği” üzerine kesitler görüyoruz. Son süreçleri de göz önünde bulundurarak bu kavramı biraz açabilir misiniz?

- “Eylem müzisyenliği” yeni bir kavram. Biz daha önce eylem anında müzik yapma halini Grup Yorum’dan öğrendik. Grup Yorum giderdi, silahlarıyla giderdi, bağlamasıyla, gitarıyla giderdi, orada en iyi bildiği şeyiyle oraya destek olurdu. Biz bunu grevlerden, toplumsal eylemlerden biliyoruz. Biz bunu biraz güncelledik. Yalnızca durgun anlarda müzik yaparak değil çatışmalı anlarda da müzik yaparak. Örneğin polisin gaz attığı anlarda kitleyi toplamak gibi bir işlevle. İnsanları moral motive olarak daha ileriye taşımak suretiyle onu ayakta tutmaya çalıştık. Müzisyenliğin bir ayağı bu. Ama tabi bu henüz bir kavram. Kavramlar henüz hareket halinde şeylerdir. Eylemlerin niteliği değişiyor. Eylemler de artık eski eylemler değil. Başka bir sürü form gelişti. Biz de kendimizi buraya adapte etmeye çalışıyoruz. Eylemlere müzik katmaktan ziyade müziklerin eylem olma hali. Biz ‘3-5 Ağaç Kervanı’ ile yola çıktığımızda bunu yapmaya çalıştık aslında. Kimse bizi bir yere davet etmedi. Biz kendimiz gidip kurduk ses sistemini. Orada müziğimizi yaptık ve derdimizi anlattık. Oradaki insanların mücadelesine destek olmak istedik. Bu bir eylem müzisyenliğidir. Tek başına bizim yaptığımız işi açıklamaz ama yaptığımız işin içinde bir nesne olarak duruyor. Biz de bu kavramın devamını arıyoruz.

- Geçtiğimiz aylarda ‘3-5 Ağaç Kervanı’ adlı müzikal bir geziyle birçok yeri gezdiniz. Tepkiler nasıldı?

- 3-5 Ağaç Kervanı’nın var olma nedeni müziğin kendi eylemliliğidir. En çok önemsediğimiz kısmı burasıydı. Gittiğimiz yerlerde şunu gördük ki bu ülkede bir ekoloji mücadelesi var. Mersin’de, Mordoğan’da, Çanakkale’de, Sinop’ta ya da Kürdistan’da, Dersim’de biz bu mücadelenin birbiriyle çok yakın mücadeleler olduğunu gördük. Bu mücadelelerin birleşmesi gerektiğini, ortak bir hatta evrilmesi gerektiğini gördük.

Ekim Gençliği / İzmir

 
§