6 Şubat 2015
Sayı: KB 2015/05

Metal grevi aynasında Greif dersleri
Dün Kavel'di bugün Greif...
Ya işgal ve direnişle MESS'i ezeriz, ya da boyun eğer sürünürüz!
Metal işçisi MESS'i ezecek, düzenlerini de yıkacak güçtedir!
48. yılında DİSK tarihinin aynasında iki seçenek!
Kazanana kadar GREV!
Gebze'de metal grevi üzerine gözlemler
Sınıfın cendereden çıkış arayışının güçlü ifadesi
Gebze'de patlamaya hazır üç volkan var
Yasağa karşı işgal, grev, direniş!
Metal işçisi eskisi gibi olmayacak!
Geçiş sürecinde sermaye düzeni
Teslimiyetten direnişe - Tülin Öngen
Ankara’da “İşgal, grev, direniş” panel-forumu
Almanya’da metal işçilerinin uyarı grevleri
Irkçılığa geçit yok!
İsrail ve İran’ın Suriye savaşı
Dünyadan eylem ve grevler
Emekçi kadın çalışması ve yayınlar
Sermayeye ucuz işçi olmayacak, ucuz iş-gücü doğurmayacağız!
Barikatlarınızı tanımıyoruz!
Kafesin bu yan
Almanya’da emekçi kadın toplantısı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Metal işçisi eskisi gibi olmayacak!

 

Bir müdür: “Grevden sonra yöneticiler eskisi gibi olmayacak!”

Çayırova Boru grevcisi: “Hiçbir Çayırova işçisi de eski işçi olmayacak!”

Gebze’deki yaşanan bu diyalog metal fabrikalarındaki atmosferi yansıtıyor. Zira 24 yıl sonra gelen grev dalgası metal işçileri adına önemli bir dinamizm açığa çıkarttı, kısa sürede önemli bir deneyime dönüştü.

Gebze’de metal işçileri grev iradesini anlatırken 2010 yılında da grevi istediklerini, ancak ‘başkanların’ imza attığını, bugün grev kararı çıkmasının Gebze mitingindeki basınç sonucu olduğunu belirtiyorlar. İşçiler, grev sandıkları kurulduğunda iki sınıf arasındaki çatışmayı da görmüş oldu.

Seçim öncesi fabrikaya x-ray cihazı kurarak, kameralarla denetim baskısını arttıran, yıllardır sorunlarına sessiz kalan müdürlerin “şirket zarar ediyor” propagandası eşliğindeki mesajı ise bu ayrımın son noktası oldu. Gebze’deki şirketlerin neredeyse tamamı “Türkiye’nin birinci 500 Sanayi Kuruluşu” listesinde yer alırken, bu propagandanın işçiler için sefalet dayatması anlamına geldiğinin herkes farkında. İşçiler şirket yönetiminin patronun hizmetinde olduğunu, taleplerinin karşılık bulması için grevin şart olduğunu gördü. Fabrikalarda biriken sorunlar kapsam dışı çalışanların dahi greve evet oyu vermesiyle de kendini gösterdi. Sermaye hükümetinin greve çıkılmasını engellemek için oylama sisteminde yaptığı değişiklik sınıfın artık eskisi gibi olmadığını teyit etti. Engeller, işçilerin iradesi ile kırılırken tersten grev öncesi motivasyonu ve morali yükselten bir etkene dönüştü.

Grev deneyimi olmayan bir işçi kuşağının ağırlığına rağmen sınıf bilinciyle işçiler, ileri tutumlar geliştirdi.

Metal işçilerinin greve çıkıştaki netliği, tüm fabrika sandıklarından firesiz tek bir eğilimin çıkmasını sağladı. Metal işçileri için artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını grev anında da gösterdi. Grevde yasal gözcü sınırı dayatmasını ilk dakikadan itibaren kabul etmeyen işçiler, kendi iradelerini ortaya koydu. Kilometreleri deviren uzun ve yorucu yürüyüşün ardından fabrika önleri işçilerle doldu. “Fabrika önünü birkaç gözcüye bırakırsak patron saldırı için boşluk bulur” diyen bir metal işçisi gibi birçok işçi de grev alanını sahiplenmenin önemini vurguluyordu. Metal işçileri bir bütün olarak grev iradesini taşımanın verdiği güçle farklı bireysel pratikler de sergiledi. Sarkuysan’da grevciler “yasada olan” mal çıkışına izni grev komitesi kararıyla kabul etmeyeceklerini açıkladı. Kroman’da taşeron şirketin fabrikadaki makinasını çıkarttılar. Grev çadırlarını kurarak fabrika önlerini eylem alanına çevirdiler.

Grev yasaklanırken işçiler eski işçiler olmadıklarını gösterdi. Susmayan, razı olmayan yeni işçiler, “greve devam” diyen, işgali, E-5’te yol kesmeyi, Ankara yürüyüşünü, işbaşı yapsa da üretim yapmamayı tartıştılar. Mücadeleyi sürdürmekte ısrar ettiler.

Grev iradesi var, örgüt yok!

Sürecin sınıfta biriktirdiği mücadele iradesinin altını çizmek gerekiyor. Öncelikle tartışmasız kabul edilecek ortak payda; metal işçileri iradelerini ortaya koyarak kavgayı seçtiler. Birleşik Metal-İş Sendikası yönetimi bu iradenin açığa çıkarılması konusunda yeterli bir çaba göstermese de işçilerin mücadele eğilimi kendini ortaya koymayı başardı.

Daha çok bir protesto mitingi gibi hazırlanan 21 Aralık’taki Gebze mitingi fiilen grev referandumuna döndü. Alana çıkan binlerce işçi, disiplini, coşkusu ve öfkesiyle grevi talep ederek yönetimi harekete geçmeye zorladı. Bu coşkun selin karşısında duramayan Birleşik Metal-İş yönetimi de kendi politik hedeflerine uyarlayarak grev kararını aldı. Fakat iradenin topyekûn güce dönüşmesi yine de bürokratik kastlara bırakıldı. Bunun bir yan sonucu olarak MESS’ten ayrılarak tekil sözleşme isteyen şirketlerde işçiler sendikanın neyi kabul ettiğini, niye greve çıkmadıklarını sonradan öğrendi. “İmzalar kuruduktan sonra açıklama yapan başkan” durumu ise işçiler için bir itiraz başlığı oldu. Grev iradesini ortaya koyan işçilerin “sözleşmeniz imzalandı” denilerek bilgilendirilmesiyse diğer yandan mevcut işçi iradesinin örgütsüzlüğünün de göstergesiydi. Grev eğitimleri yapılıp grev komiteleri kurulsa da işçiler kendi iradelerini temsilciler, şube yönetimi ve genel merkez diye giden bürokrasi çarkının dişlileri arasında yansıtamadı.

Bu da bir kez daha tek başına grev, direniş, kavga iradesinin ortaya konmasının yetmediğini asıl olanın ‘mücadeleyi yönetim’ iradesinin de örgütlenmesi gerektiğini gösteriyor. İşçilerde mücadele isteği olmasına rağmen harekete geçeceği kanallar kapalı kaldığında dinamizm de sönümleniyor. Grevin ilk günü Alstom örneğinde yaşanan “Ne oldu, kim karar aldı?” şaşkınlığı, ikinci gün Kroman’dan Çayırova Boru’ya, Sarkuysan’dan Yücel Boru’ya, Mahle’den Cengiz Makina’ya tüm fabrikaları sardı. Yalnız işçi iradesine paralel yaklaşan öncü işçiler ve temsilcilerin yönlendirdiği Ejot Tezmak, Paksan ve Demisaş fabrikalarında ileri adım olarak işgaller, işbaşı yapmama eylemi gündeme geldi. Anlamlı ama sınırlı kalan örneklerin sınırı metal işçilerinin kendi iradi mekanizmaları gelişmedikçe değişmeyecektir.

Bürokratik kastın hakimiyeti buna güvenerek sansür politikasına sarıldı. Ejot işçilerinin mücadelesinin büyük fabrikalara taşınmaması için çaba harcadı.

Taban iradesinin karar mekanizmaları olacak komiteleri kurmadan sembolik grev komiteleri kurarak sözde demokratik yönetim örneği sergileyenler, günün sonunda “biz karar aldık işbaşı” diyebildi. Greif örneği işçi iradesinin en berrak temsili olmaya devam ediyor. Greif’te işçilerin topyekûn karar mekanizmalarından geçmemiş hiçbir kararın uygulanmadığı bir işgal deneyimi ile Yatağan’da “maceraya girmeme” söylemine sarılan bürokratların “toplantı demokrasisi” arasındaki ayrımları daha da belirgin hale geliyor.

Ne yazık ki metal grevi de ikinci deneyimin kopyası oldu, “işçilere sorduk” diyen bürokratlar yasal-icazetçi yöntemi sürdürdü. İşçilerin greve devam, grev hakkı için Ankara yürüyüşü, işgal gibi eğilimleri “tüm işçilere sorduk” savunusuyla dağıtıldı. Bu aymazlık Sarkuysan’da “işgalse biz kararını alırız”, Kroman’da “Biz şirketler grubu olarak işbaşı kararı aldık” gibi söylemlerle yansıdı. Cengiz Makina’da Türk Metal çetesini aşan irade Birleşik Metal-İş’te de aynı bürokrasi ile karşılaşmanın ağırlığını yaşayarak öğreniyor.

Fakat her set gibi öncü işçiler ancak kaybın ardından bu yakıcı ihtiyacı tartışmaya başlıyor, kendi adlarına ilk adımı atıyor. Yarınsa sınıf mücadelesini değiştirecek olan tarihi deneyimlerini kendi pratikleriyle birleştiren Kavel’den Greif’e başka bir yol arayanların olacaktır.

Yeni işçiler’in deniz feneri: Greif işgali

İşçiler, artık eski işçiler olmaktan çıkarken Greif’in sınıf hareketinde açtığı dönemle yeni bir alternatif olduğunu biliyorlar. Bireysel olarak öncü işçilerin mücadele iradesi Greif gibi kolektifleşmiş örneklerle kendine kanal açmaya devam ediyor.

Greif işçileri hak için işgal tutumuyla yasalardan, yargıdan dem vuran, “yapılamaz”, “macera” ilan edenlere de meydan okudu. Metal işçileri de hakları için “grev” diyerek aynı ilk adımı attı. Bugün Greif işçilerinin “İşgal, grev, direniş!” sloganını yükselten Ejot Tezmak işçileri de “Ya taleplerimizi kabul eder ya fabrikayı kapatır” diyerek patrona kafa tuttu. Greif işgalinin yolu Ejot’tan tüm metal işçilerine taşınmaya devam ediyor.

Metal işçileri bugün kavganın metodunu tartışıyor, yasak karşısında ileri çıkmayanlara tepki gösteriyor, kendi iradesini ortaklaştırmak için çaba harcıyor. Sınıf hareketi yeni bir yıla başlarken birkaç günde yılların kanıksanmış tutumlarının tartışmasını yürüten, grev okulunda kavganın ihtiyacını gören öncü işçilerle başlıyor.

Pratiğin öğreticiliği bilince, bilincin iradedeki değişimi sonuca götürür. Bugün süreç fiili-meşru deneyimlere daha fazla bakılan, yarının ileri çıkışlarına zemin olacak fabrikaları şekillendiriyor. İşbaşı yapsa dahi memnun olmayan işçiler, grev komitesinin karar mekanizması olmamasına tepki gösterenler yarın yeni bir yol açmayı önlerine alacaktır. Metal işçileri ne 2010’da grev isteği karşılıksız bırakılan ne de bugün grevi ertelendiğinde kabul edecek işçiler olduklarını vurguluyor. Bu yeni işçiler, yarın tüm yasakları, icazet bekleyişlerini, ileri çıkışlarına ket vuranları aşacaktır. Bunun için Çayırova Boru işçileri haklı: “Metal işçisi artık eski işçi olmayacak!”

T. Kor

 
§