6 Kasım 2015
Sayı: KB 2015/41

Seçim oyununun kazananı sermaye düzeni oldu
Parlamenter hayaller ve iki sonuç
Seçimlerin ardından...
Patronlar: Önümüz açıldı
Düzenin seçim oyununda ayak oyunları
MGK: Devlet terörünün “yasal” koordinatörü
Basına baskı özgürlüğü dağıtıyor
G20 Zirvesi için lüks oteller ve gözaltı merkezi
Şakran’da Ankara Katliamı’na öfke
“Kazanana kadar direneceğiz”
“Taleplerimiz kabul edilene kadar fabrika önündeyiz”
MİB ‘Metal Fırtınası Sempozyumu’ düzenliyor
‘Kaleler düşerken’ yazısına cevap!
1 Kasım seçimleri
"Buz kırılmış, yol açılmıştır!"
Ekim Devrimi yol göstermeye devam ediyor!
Hegemonya krizi derinleşiyor
Mültecilik üzerine bir deneme!
Dış basında 1 Kasım değerlendirmeleri
Üniversite çalışmasında pratik bir deneyim üzerine
Kapitalizmin gençlere gelecek vaadi: İşsizlik
Devrimci Gençlik Birliği Türkiye Meclisi Sonuç Bildirgesi
Kadının tarihsel ezilmişliğinin ve köleliğinin en zorlu halkası: Din
Kadın cinayetleri devam ediyor
Kadınlar ve yağmurlar - K. Ehram
Devlet hapishanelerde daha da saldırganlaşıyor
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Seçimlerin ardından...

 

Bir seçim aldatmacası daha geride kaldı. Düzeninin çok yönlü açmazlarının derinleştiği bir dönemde kurulan sandıklardan bir kez daha AKP hükümeti çıktı.

Sermaye çevrelerinin ve emperyalist güçlerin 7 Haziran seçimlerinden temel beklentisi sermaye adına istikrar ve güvenli bir ortamın yaratılması idi. 7 Haziran’da esasen sermayenin beklentilerine yanıt veren bir sonuç da çıkmıştı. Gerilemiş bir AKP’nin toplumsal duyarlılıkları dizginleyen CHP ile kuracağı bir koalisyon hükümeti, yanı sıra Kürt halkının ve emekçilerin öfkesini düzene kanalize eden HDP’li bir meclis, sermaye açısından özlenen bir sonuçtu. Fakat olayların seyri aksi yönde ilerledi.

AKP’nin iktidar gücünü elinden bırakmamak için ortaya koyduğu direnç ve bu konuda gözü dönmüşçesine başvurduğu faşist baskı ve kirli savaş uygulamaları, sermaye düzeni açısından halihazırda yaşanan siyasal kriz ortamını daha da ağırlaştırdı. 7 Haziran seçimlerinin çöpe atılması, tüm koalisyon telkinlerinin boşa çıkması ve AKP’nin bu konudaki pervasız tutumu yeni bir seçim sürecinin kapılarını araladı ve 1 Kasım'da bir kez daha sandıklar kuruldu.

Sonuç olarak 1 Kasım seçimlerinden AKP bir kez daha hükümet kuracak bir sandalye sayısıyla çıktı. Bir çok ihtimali içerisinde barındıran bir siyasal ortamda gerçekleştirilen seçimlerden AKP’nin böylesi bir sonuçla çıkması çok da şaşırtıcı olmadı. Zira haftalardır yürütülen kirli savaş politikaları, yaratılan toplumsal gerilim ve güvensizlik ortamı ve tüm bunlarla birlikte seçim günü yapılan bir dizi hile AKP’nin yeniden hükümet olma yolunu düzledi.

Sermaye örgütlerinden ve emperyalist merkezlerden yapılan ilk açıklamalar, temkinli de olsa verili tablodan duydukları memnuniyeti ortaya koyuyor. Zira siyasal belirsizlikler içerisinde debelenen bir Türkiye yerine tüm çıkıntılarına rağmen kendilerine hizmet eden bir sermaye hükümetinin kurulmasını tercih etmekteler. Dün büyük koalisyondan beklediklerini bugün AKP hükümetinden beklemektedirler. Seçimlere yönelik TÜSİAD’ın yaptığı açıklama bu gerçekliği tüm açıklığıyla gözler önüne seriyor. Giderek ağırlaşan ve büyük bir tehlike oluşturan iktisadi kriz olgusu karşısında hep bir ağızdan hükümeti göreve çağırıyorlar. Kapsamlı yıkım programlarına kesintisiz devam edilmesini istiyorlar. AKP hükümeti ile güvencelenecek siyasal istikrar ortamında bunların çok daha kolay işletilebileceğini umut ediyorlar.

Bu yönüyle 1 Kasım seçimlerinin kazananı yine sermaye düzeni olmuştur. Zira AKP, her ne kadar sermaye çevrelerini rahatsız eden aşırılıkları olsa da, 13 yıldır kesintisiz olarak sermayenin genel çıkarları için çalıştı. İşçi ve emekçileri hedef alan en acımasız iktisadi-sosyal programları harfiyen hayata geçirdi. Tam bir savaş hükümeti olarak hareket etti. Emperyalist savaş ve saldırganlığın en sadık taşeronu oldu... Tüm bu olgular sermaye açısından fazlasıyla yeterli referanslardır. Bu nedenle sermaye çevreleri seçim sonuçları üzerinden temkinli de olsa memnuniyetlerini ve beklentilerini ortaya koymaktadırlar.

Bu böyle olmakla beraber, sermaye düzeninin siyasal ve iktisadi çelişkileri her geçen gün derinleşmektedir. Türkiye her an derin bir siyasal bunalım içerisine girme potansiyellerine fazlasıyla sahiptir. Seçim sonuçları bu açıdan yanıltıcı olmamalıdır. Bugün için her ne kadar tek parti hükümetinin önü açılsa da, verili durumunun kendisi toplumun önemli bir kesiminde ciddi bir huzursuzluk ve öfke biriktirmektedir. Dahası ekonomik kiriz dinamikleri gün be gün olgunlaşmakta, giderek sürdürülebilir olmaktan çıkmaktadır.

Önümüzdeki dönem tüm bu kriz ve bunalımların faturasının işçi ve emekçilerin omuzlarına yükleneceği açık. Demek oluyor ki sınıf ve emekçiler açısından zorlu bir dönemin daha kapıları aralanıyor.

Bu böyle olmakla beraber oluşacak sert koşullar emek-sermaye çelişkisinin yeni boyutlar kazanmasını koşullayacaktır. Yeni ve çok daha güçlü toplumsal mücadele dinamiklerini hazırlayacaktır.

Şimdi görev bu dinamiklere yaslanarak “düzene karşı devrim” çağrısını çok daha güçlü bir alternatif haline getirmektir. Şimdi zaman, işçi sınıfını sermayenin karşısına örgütlü bir güç olarak çıkarma zamanıdır.

 

 

 

 

KCK: AKP savaşı tırmandıracak

 

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, 1 Kasım seçimlerinin ardından yazılı açıklama yaparak seçim sonuçlarını değerlendirdi.

7 Haziran seçimlerini “meclisin Türkiye’nin tüm toplumsal sorunları çözecek bir bileşime sahip olduğu düşüncesi ortaya çıkmış” ifadeleriyle değerlendiren ve bunun ilk andan itibaren AKP ve Tayyip Erdoğan tarafından yok sayıldığını dile getiren KCK, 1 Kasım’ın “zoraki bir seçim” olduğunu belirtti. 7 Haziran sonrası içerde ve dışarda yürütülen savaş, “hükümete fiilen el koymanın resmi gaspı”, “darbe içinde darbe” olarak tanımlanırken, 1 Kasım seçimleri için de “toplumsal mühendislik aracı” nitelemesi yapılarak bu gaspın üstünü örtmenin kılıfı olduğu belirtildi.

Yeni hükümetin savaşı sürdüreceğine ve bu açıdan tek maddelik siyasi programa sahip olacağına vurgu yapılırken “Türkiye’nin ihtiyacı var olan kutuplaşmayı ortadan kaldıracak ve sorunları çözecek bir hükümettir” denildi. Ömer Çelik’in “Sonuna kadar savaşacağız” sözlerinin Dolmabahçe mutabakatının reddi olduğuna değinilerek seçim öncesi ilan edilen eylemsizlik kararına rağmen AKP’nin savaşta ısrarcı olduğu ve bunun devam edeceği belirtildi. Açıklamada son olarak demokrasi güçlerine bir araya gelme çağrısı yapıldı.





‘Başkanlık referandumu’ sinyali

 

Dinci-gericiliğin şefi Tayyip Erdoğan’ın başkanlık sistemi hevesi 1 Kasım seçimlerinin ardından yeniden öne çıkan tartışma başlıklarından biri oldu. Seçim öncesindeki açıklamalarında “400 milletvekili verin bu iş çözülsün” diyerek devlet terörünü başkanlık sisteminin kozu olarak kullanan gerici şefin, şimdi de ‘başkanlık referandumu’na hazırlandığının sinyali verildi.

4 Kasım günü düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, gazetecilerin ‘başkanlık sistemi’ ile ilgili sorularına “1 Kasım seçimlerinin sonuçlarını da dikkate alıp, bu konuda milletimize sorulmak suretiyle bir karara varılacaktır” yanıtını verdi.

Çeşitli konularda açıklama yapan Kalın, gazetecilerin “milletimize sorarak” diyerek neyi kast ettiğini sormaları üzerine de “Tabii ki, bu tartışma milletten bağımsız elbette düşünülemez. Bunun mekanizması referandumsa referanduma gidilir” diye yanıt verdi.

 
§