6 Kasım 2015
Sayı: KB 2015/41

Seçim oyununun kazananı sermaye düzeni oldu
Parlamenter hayaller ve iki sonuç
Seçimlerin ardından...
Patronlar: Önümüz açıldı
Düzenin seçim oyununda ayak oyunları
MGK: Devlet terörünün “yasal” koordinatörü
Basına baskı özgürlüğü dağıtıyor
G20 Zirvesi için lüks oteller ve gözaltı merkezi
Şakran’da Ankara Katliamı’na öfke
“Kazanana kadar direneceğiz”
“Taleplerimiz kabul edilene kadar fabrika önündeyiz”
MİB ‘Metal Fırtınası Sempozyumu’ düzenliyor
‘Kaleler düşerken’ yazısına cevap!
1 Kasım seçimleri
"Buz kırılmış, yol açılmıştır!"
Ekim Devrimi yol göstermeye devam ediyor!
Hegemonya krizi derinleşiyor
Mültecilik üzerine bir deneme!
Dış basında 1 Kasım değerlendirmeleri
Üniversite çalışmasında pratik bir deneyim üzerine
Kapitalizmin gençlere gelecek vaadi: İşsizlik
Devrimci Gençlik Birliği Türkiye Meclisi Sonuç Bildirgesi
Kadının tarihsel ezilmişliğinin ve köleliğinin en zorlu halkası: Din
Kadın cinayetleri devam ediyor
Kadınlar ve yağmurlar - K. Ehram
Devlet hapishanelerde daha da saldırganlaşıyor
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

"Buz kırılmış, yol açılmıştır!"

 

Sosyalist Ekim Devrimi, proletarya için tarihsel bir zafer-di; yeni bir tarihsel dönemin, proletarya devrimi, proletarya diktatörlüğü döneminin, dünya ölçüsünde kapitalizmden sosyalizme geçiş döneminin başlangıcı, ilk adımı oldu.

Sovyetler Birliği ve dünya komünist ve işçi hareketi bünyesindeki revizyonist gelişme ve bir bütün olarak bunun sonuçları, proletarya için tarihsel bir yenilgi oldu; tarihsel bir gerilemeye, kapitalizmin restorasyonuna ve dünya prole-tarya devriminin zaafa uğramasına yol açtı.

Ekim Devrimi’nden 70 yıl sonra bugün, komünistler, hem büyük tarihsel zaferden, Ekim Devrimi’nden ve sosyalizmin inşası deneyiminden, hem de büyük tarihsel yenilgiden, modern revizyonizmin ortaya çıkışı ve sosyalizmden kapi-talizme restorasyonun gerçekleşmesi deneyiminden öğrenmek göreviyle karşı karşıya bulunmaktadırlar. Tarih-sel zaferin deney ve derslerini, tarihsel yenilginin deney ve dersleriyle birleştirerek eğitimini gerçekleştirdiği ölçüde, dünya proletaryası, yeni toplumsal devrim dalgalarını zafe-re ulaştırabilir ve bu zaferin kazanımlarını kalıcı kılabilir.

Sosyalist Ekim Devrimi’yle başlayan dönemin tarihsel tecrübeleri, proletarya devrimi ve sosyalizm davasının geleceği açısından hayati önemdedir. Sosyalist Ekim Devrimi, proletaryanın burjuvaziye karşı dünya ölçüsünde sonuçlar yaratan ve yeni bir çağ başlatan muzaffer bir başkaldırısıydı, ama başkaldırıların ilki değildi. Ekim Devrimi’nden yaklaşık 70 yıl önce, 1848 Hazi-ranında, Paris işçileri burjuva iktidarı devirme ilk tarihsel girişiminde bulunmuş, fakat girişimleri kanla ezilmişti. Paris işçileri ikinci kez 1871 Mart’ında ayaklandılar; bu kez iktidarı ele geçirdiler; ancak onu yalnızca bir kaç ay elde tutabil-diler. Nesnel tarihsel koşulların henüz yeterince olgunlaşmamış olması olgusu, emekçi köylülüğün desteğini kazanamama ve bilimsel devrimci bir teorinin, bu teoriyi temel alan devrimci bir partinin yol göstericiliğinden yoksunluk, Paris işçilerinin bu iki kahraman başkaldırısının kaderini belirledi.

Rus proletaryası, nesnel koşulların proletarya devrimi için dünya ölçüsünde olgunlaştığı bir tarihsel dönemde, emperyalist zincirin en zayıf halkalarından birini oluşturan Rusya’da, emekçi köylülüğün desteğini kazanarak, başında Lenin’in bulunduğu Bolşevik Partisi önderliğinde ayaklandı, burjuva iktidarı devirdi, kendi sosyalist iktidarını kurdu. Ekim Devrimi insanlık tarihinde yeni bir sayfaydı. Paris işçilerinin kısa ömürlü Komün deneyi dışında tutulursa, kendinden önceki tüm devrimlerden temelden farklıydı. O güne kadar insanlığı ilerleten her devrim, bir sömürü biçimi yerine bir başka sömürü biçimini, bir mülkiyet biçimi yerine bir başka mülkiyet biçimini koymayı amaç edinmiş, sömürücüler değişmiş fakat sömürü devam etmiş, mülk sahibi sınıflar değişmiş, özel mülkiyet sürmüştü. Oysa Sosya-list Ekim Devrimi, sömürüyü ve mülkiyeti kaldırmayı hedef-leyen bir devrimdi; bunu ilke ve amaç edinen bir devrimler dönemini, proletarya devrimleri dönemini başlatmıştı.

"İşte bu yüzden Ekim Devrimi’nin zaferi insanlık tarihinde köklü bir dönemeci, dünya kapitalizminin tarihsel kaderin-de köklü bir dönemeci, dünya proletaryasının kurtuluş hareketinde köklü bir dönemeci, bütün dünyanın sömürülen yığınlarının mücadele yöntemlerinde ve örgütlenme biçimlerinde, yaşama tarzı ve geleneklerinde, kültür ve ideolojisinde köklü bir dönemeci kaydetmektedir." (Stalin)

Ekim Devrimi’nin bu özelliği, Paris Komünü dışında tutulursa kendinden önceki tüm devrimlerden bu temel, bu ilkesel farklılığı, revizyonist gelişmeyi ve geriye dönüş olgusunu kavramak bakımından özel bir önem taşır.

"İnsanlık tarihinde köklü bir dönemeç", insanlık tarihinin o güne kadar görmediği, karşılaşmadığı yepyeni görevler ve sorunlarla karşı karşıya kalmak demekti. Temel sorun kapitalizmden komünizme büyük tarihsel geçişi gerçek-leştirmekti; ve bu, Ekim Devrimi’yle iktidarı ele geçirmiş proletarya için, bütünüyle yeni, alabildiğine güç karmaşık bir sorundu. Proletarya diktatörlüğü altında devrimi sürdürmek, sosyalizmi inşa etmek, sömürü toplumlarının binlerce yıllık geleneklerini ve alışkanlıklarını yıkarak, üreti-cilerin eşit ve özgür toplumunu yaratmak sorunu, bütünüyle yeni bir sorundu. Proletarya egemen burjuvaziyi devirmek ve kendi sınıf iktidarını gerçekleştirmek mücadelesinde, geçmiş devrimlerin deneylerinden çok şey öğrenmişti. Oysa iktidarın elde tutulması ve sosyalizmin inşası tarihte örneği olmayan bir ilk deney olacaktı. Lenin’in, "İktidarı ele geçirmek nispeten kolaydır, asıl güçlük onu elde tutmak ve yeni toplumu inşa etmektir" demesi bundan dolayıdır.

Ekim Devrimi’yle iktidarı ele geçirmiş muzaffer Rus prole-taryası, yepyeni bir deneyi gerçekleştirmek şeklindeki tarih-sel güçlüğün yanısıra, iktisadi, sosyal ve siyasal güçlüklerle de karşı karşıyaydı. Rusya geri bir ülke, bir küçük-burjuvalar ülkesiydi. 3 yıllık emperyalist savaşın yıkımına, 4 yıllık iç savaşın yıkımı eklenmişti. Dıştan tam bir emperyalist kuşat-ma altındaydı. Ekim Devrimi’nin 5. yıldönümünde, 1922 Kasımı’nda, Komintern’in 4. Kongresi’nde yaptığı konuşmada, Lenin, ağır sanayiden yoksun olduklarını ve bunu kurmayı başaramadıkları takdirde yıkılıp gideceklerini belir-tiyordu. Bu gerçeğin kendisi, iktidarı ele geçirmiş proletar-yanın nasıl bir güç görevle karşı karşıya olduğunu bütün açıklığıyla gösteriyordu.

Böylesine geri, yıkık, ağır sanayi temelinden yoksun, üstelik emperyalist kuşatma altındaki bir ülkede, proletarya yüksek bir moralle işe koyuldu. Lenin’in başlattığı sosyalist kuruluş Stalin önderliğinde sürdürüldü. Dış yardımdan yoksun, yalnızca iç ekonomik kaynaklara dayanılarak, işçi-lerin ve emekçilerin enerjisi, çalışma şevki ve devrimci yaratıcılığı harekete geçirilerek, geri Rusya ileri bir sosyalist sanayi ülkesi haline getirildi. Sosyalizmin inşasında büyük başarılar kazanıldı. Sovyet toplumu, Sovyet insanı, sosya-list ekonomi II. Dünya Savaşı’nın büyük sınavından başarıyla çıktı. Ağır bir iktisadi yıkıma ve milyonlarca insanın kaybına yolaçan savaşın yaraları hızla sarıldı.

Fakat tarih, eski rejim artıklarının, Leninizm düşman-larının, emperyalist kuşatmanın, saldırgan faşist orduların cepheden yıkamadığı sosyalist Sovyet toplumunun, tarih-sel zorunlulukların olduğu kadar, kendi iç siyasal yaşamı ve işleyişindeki kusurların da beslediği bir bürokratlar kastına yenik düşüp bozulmasına ve yıkılışına tanık oldu. Partide, devlette ve iktisadi yönetimde oluşup gelişen, sosyalist kuruluşun ilk yıllarından itibaren verilen tüm mücadelelere, alınan tüm tedbirlere rağmen her seferinde yeniden uç veren, proletarya yığınlarını siyasal hayata ve yönetim işle-rine doğrudan ve aktif katılımı, aktif ve sürekli denetimi alan-larındaki yetersizlikler ve zaaflar koşullarında giderek kast-laşan bürokrasi, Stalin’in ölümüyle elverişli hale gelen koşullarda iktidara egemen oldu. Kendi yönetim ayrıcalıklarını sınıf ayrıcalıklarına dönüştürmek amacıyla sosyalist kuruluş sürecini tersine çevirdi, kapitalizmin restorasyonu sürecini başlattı. Sosyalist Sovyet ekonomisi yeni bürokratik burjuvazinin sınıf çıkarlarının ifadesi bir bürokratik tekelci kapitalizme dönüştü.

Lenin, Ekim Devrimi sonrasındaki kısa yaşamı boyunca, bir geriye dönüş, bir kapitalist restorasyon ihtimaline ve tehlikesine hep işaret etti: "Kapitalizmden komünizme geçiş -diyordu Lenin- bir tarihsel dönemin tümünü kapsar. Bu dönem tamamlanana kadar, sömürücülerin eskiyi yeniden kurma umudunu beslemeleri kaçınılmazdır. Bu umut eski düzeni yeniden kurmak isteyen çabalara da dönüşür."

Proletarya diktatörlüğü altında sosyalist kuruluş, kapita-lizmden sosyalizme tarihsel geçiş yepyeni bir tarihsel uygu-lama olduğu için, Lenin, bu ihtimalin, kapitalist restorasyon ihtimalinin somut gerçekleşme biçimi konusunda fazla bir şey söyleyemezdi. Bu ihtimalin gerçekleşip gerçekleşme-yeceğini, gerçekleşirse eğer hangi somut biçimler alacağını, ancak tarihsel tecrübenin kendisi gösterebilirdi.

Tecrübe, kapitalizmden komünizme tarihsel geçiş döne-minde, bu geçişi sağlamada proletaryanın temel mücadele araçları olan parti ve iktidar kurumlarındaki bürokratik bozulmanın geriye dönüş etkeni olabileceğini -ve olduğunu- somut olarak gösterdi.

Gerek Lenin gerek Stalin, partide, devlet yönetiminde, iktisadi kuruluşlarda ve diğer toplumsal kurumlarda bürokratlaşma, bürokratik bozulma olgusu ve bunun ifade ettiği büyük tehlike üzerinde hep durmuşlardı. Lenin çözümü, Paris Komünü ilkelerinin uygulanışında; yani, milyonlarca emekçinin siyasal yaşama ve yönetim işlerine doğrudan ve etkin aktif katılımında, yöneticiler üzerinde doğrudan ve etkin denetiminde, yönetimden geri alma hakkında ve yönetim işinin bir imtiyaz olması durumuna son verilmesinde görüyordu. Yaşadığı sürece bürokrasiye karşı amansız bir mücadele sürdürdü. Lenin’in ardından Stalin, bu mücadeleyi devam ettirdi. Fakat ölümünden sonraki gelişmeler, bu mücadelenin sonuçsuz kaldığını gösterdi. Bunun tarihsel ve toplumsal nedenlerinin marksist bilimsel açıdan incelenmesi, burjuva-bürokrat bozulmanın ve revizyonist gelişmenin anlaşılmasını sağlayacak ve proletaryanın gelecekteki zaferlerinin kalıcılığını garantile-yecektir.

Ekim Devrimi’ne Marksizm bayrağı altında, emperyalizm ve proletarya devrimleri çağının Marksizm’i olan Leninizm bayrağı altında gelinmişti. Dolayısıyla, Sosyalist Ekim Dev-rimi yalnızca, proletaryanın burjuvazi üzerindeki zaferinin değil, Leninizm’in II. Enternasyonal oportünizmi üzerindeki zaferinin de ifadesi olmuştu. Marksizmin özü ve esası demek olan proletarya devrimi, proletarya diktatörlüğü, leninist tipte proletarya partisi ve proletarya enternasyona-lizmi teorisi ve taktiği, kendini Ekim Devrimi pratiği içinde sınayıp doğrulamıştı.

İktidara egemen olan Kruşçev önderliğindeki bürokratik kast, işe Ekim Devrimi’nin teorik ilkelerine, Marksizm-Leninizm’e saldırarak başladı. Proletarya devriminin önüne bari-kat kuranlar, her zaman Marksizm’in proletarya devrimi ve proletarya diktatörlüğü teorisine saldırmışlardır. Gerçek-leşmiş bir devrimin sonuçlarını, proletarya diktatörlüğünü ve sosyalizmi tasfiye etmek isteyenlerin de işe bu devrimin temel teorik ilkelerine, proletarya devrimi ve proletarya diktatörlüğü teorisine saldırarak başlamaları gerekiyordu; öyle başladılar. Modern revizyonizm bu ihtiyacın ürünü olarak oluşup sistemleşti. Ekim Devrimi’nin kazanımlarını tasfiyenin, kapitalist restorasyonun aracı oldu.

Ekim Devrimi çağ açan bir devrim olmuştu. Çağ açan devrimlerin etkileri kendi sınırlarının ötesine taşar, dünya ölçüsünde yankı bulur. Ekim Devrimi dünyayı sarsmış, proletarya ve halkların kurtuluş mücadelelerine büyük ivme kazandırmıştı. Çağ açan başarılı bir devrimin pratiği içinde kendini doğrulayan Marksizm-Leninizm, ileri ve geri ülkeler proletaryası elinde bir kurtuluş bayrağına dönüşmüştü.

Sosyalist Sovyetler Birliği’nin varlığı ve sosyalist inşayı başarıyla sürdürmesi, dünya proletaryası ve halkları için güç ve esin kaynağı olmuştu. Fakat bu aynı ülkede revizyonizmin egemenliği, prole-tarya diktatörlüğünün tasfiyesi, kapitalizmin restorasyonu, dünya ölçüsünde tersten bir etkiye yol açtı. Sovyetler Bir-liği’ni, Arnavutluk dışındaki diğer halk demokrasisi ülkeleri izledi. Dünya komünist ve işçi hareketi yıkıma uğradı; komünist devrim partileri, burjuva revizyonist reform partile-rine dönüştü. Dünya devrimi süreci büyük bir zaafa uğradı. Dünya komünist ve işçi hareketinin revizyonist yozlaşmaya uğraması, bölünüp parçalanması dünya gericiliğine bir ölçüde nefes aldırttı. Sosyalist ekonomilerin tasfiyesi ve Batı kapitalizminin pazarı haline getirilmesi uluslararası mali sermayeye yeni olanaklar yarattı.

Sovyetler Birliği ve diğer bir dizi ülkedeki geriye dönüş olgusunun, bu toplumların bünyesinde yarattığı ciddi ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel ve ahlaki sorunlar ve bunalımlar, burjuvaziye bir dönem demagojik fakat etkili bir silah verdi. Burjuva ideologlar devrimin ve sosyalizmin çare ve çözüm olmadığını, revizyonist yozlaşmanın ve kapitalist restorasyonun sonuçlarından giderek sözde ispatlamaya girişip proletaryanın bilincini karartmaya çalıştılar. Fakat zaman, olayların akışı, bu demagojiyi boşa çıkarmayı ve işçi sınıfını tarihi gerçekler konusunda eğitmeyi kolay-laştırmaktadır. Sovyetler Birliği ve diğer revizyonist ülkeler-deki sosyo-ekonomik sistem kendi burjuva karakterini her yeni gelişme ile birlikte daha açık ortaya koymaktadır. Gorbaçov’un yeni reformları, artık ekonominin kapitalist karak-teri için çekilmez hale gelmiş ve bugüne kadar yalnızca görüntüyü oluşturmuş sosyalist dönemden kalma biçimle-rin bir yana itilmesini ifade etmektedir. Kapitalist kar ilkesini üretimin biricik ve temel amacı yapmak ve rekabete dayalı piyasa ekonomisi kurmak bu reformların esasını oluştur-maktadır.

Sovyetler Birliği ve diğer revizyonist ülkelerde kapitalist biçim ve yöntemler kendini iktisadi evrimin zorunlulukları ile  dışa vurdukça, burjuvazinin Marksizm-Leninizme ve sosya-lizme karşı demagojik saldırılarını boşa çıkarmak daha bir kolaylaşacaktır.

Ekim Devrimi’nden 70 yıl sonra bugün bir bütün olarak dünya tarihinin gelişimi, Marksizm-Leninizm’i doğrulamış ve sosyalizmin üstünlüğünü kanıtlamıştır. Marksizm-Leninizm’in, devrim ve sosyalizm davasının terkedildiği revizyonist ülkeleri ve bir bütün olarak dünya revizyonist hareketini açması bir yozlaşmaya, çürümeye, ağır bir toplumsal ve ideolojik bunalıma itmiştir. Bu olgunun kendisi bile yalnızca Marksizm-Leninizm’in doğruluğunu ve sosyalizmin kapita-lizm üzerindeki üstünlüğünü kanıtlar.

Kruşçev revizyonizmi karşıdevrimci, anti-komünist burjuva bir ideolojinin ifadesiydi. Proletaryaya ve sosyaliz-min inşasına değil, yeni bürokrat burjuva sınıfın oluşumuna ve kapitalizmin restorasyonuna hizmet edebilirdi ancak. Türkiye’de Kruşçevler’e, Brejnevler’e revizyonist deyip, onların Sovyet toplumuna ve dünya işçi hareketine hükme-den modern revizyonist teori ve politikalarının işlevine ve sonuçlarına göz kapayanlar oldu yıllarca. Bunların bir bölümü, 12 Eylül gericilik yıllarının da yarattığı uygun atmosferde, önce dünya Troçkizmine birer fraksiyon hediye ettiler. Şimdilerde ise, Gorbaçov’un kapitalist reform-larından aldıkları güç, heyecan ve itilimle bizzat kendileri, Ekim Devrimi’yle tarihin derinliklerine gömülmüş kautskist liberalizmi, Ekim Devrimi'nden 70 yıl sonra bugün bir devrim ülkesi olan Türkiye’de "sosyalizm anlayışı" diye piyasaya sürüyorlar. Kruşçev revizyonizmine kararlı ve net bir tavır alamayanlar, şimdilerde Kruşçev’in ideolojik platformun-dan Stalin’e saldırıyorlar. Bunların bugünlerde modern revizyonizm kavramını terketmek gerekir, bu kavram korundukça Stalin ve Komintern eleştirilemez demeleri, kruşçevcilerin makalelerini gazetelerinde yayınlamaları çok şeyi anlamaya ve açıklamaya yetiyor.

Başta Arnavutluk komünistleri olmak üzere, dünyanın gerçek komünistleri, başından itibaren Kruşçevci revizyo-nist ihanet yolunun karşısına dikildiler; Marksizm-Leninizmi, proletarya devrimi ve sosyalizm davasını savundular. Yetersizlikleri ne olursa olsun, 30 yıllık bir tecrübe ve biri-kimin ifadesidir bu. Olayların akışı bu mücadelenin haklılığını ve doğruluğunu gitgide daha çok kanıtlıyor bugün.

Kuşkusuz, revizyonist gelişme ve Ekim Devrimi’nin kazançlarının yokedilişi, proletarya için büyük bir yenilgiydi; çok ciddi maddi ve manevi sonuçları oldu. Fakat bu yalnızca tarihsel akışın dolambaçlı bir yol izlediğinin göstergesidir. Kapitalist düzenin ve burjuva egemenliğinin yerleşip insanlık tarihinin bir dönemine (burjuva çağına) damgasını vurması, belli gerilemeleri de içeren bir dizi saldırıyla bir kaç yüzyılı almıştı. Tarihsel akış bugünden göstermiştir ki, ilk kıvılcımları Paris işçilerinin 1848 Haziran ayaklanması ile çakan ve Ekim Devrimi'yle başlangıç adımı atılan sosyalist düzenin ve proletarya egemenliğinin yerleşmesi de, belirli gerilemeleri de içeren bir dizi saldırı dalgasıyla gerçek-leşecektir. Kapitalizmin yerleşmesi yaklaşık üç yüz yılı almıştı. Sosyalizmin yerleşmesinin bu kadar çok zaman alacağı sanılmamalıdır. Zira kapitalizmin kendisi feodal uyuşukluğu geçmişe gömerek tarihsel akışa büyük bir ivme kazandırmıştır. Kapitalizmin bugün ulaştığı gelişme düzeyi, bilimsel ve teknolojik devrimin sonuçları, öte yandan ise emekçileri ve genel olarak tüm insanlığı yüzyüze bıraktığı sorunlar, onu geçmişe gömecek tarihsel hareketin potansi-yel olanaklarını yüzyılın başıyla kıyaslanmayacak kadar çoğaltmıştır.

Lenin, Ekim Devrimi’nin 4. yıldönümünde şunları söyle-mişti: "Biz bu eserin yapımına başladık. Ne kadar zamanda, ne zaman, hangi ulusun proleterleri bu eseri sonuna vardırırlar, bunun önemi yok. Önemli olan buzun kırılmış, yolun gösterilmiş ve açılmış olmasıdır."

Biz Ekim Devrimi’nin 70. yıldönümünü Lenin’in bu devrimci iyimserliğiyle kutluyoruz. Buz kırılmış, yol açılmıştır; Sosyalist Ekim Devrimi yolumuzu aydınlatıyor.

EKİM, Sayı: 2, Kasım 1987


 
§