22 Ocak 2016
Sayı: KB 2016/03

“Teröre karşı mücadele” yalanıyla devlet terörünün önü açılıyor
Ödenek örtülü, vurgun aleni!
Zulüm sınır tanımıyor
Fiili sıkıyönetim!
Onurlu direniş güçleniyor
Soruşturmaların ve linç kampanyalarının hedefinde işçi ve emekçiler var
“Kirli savaşları bitirecek yegane güç emeğin kavgasıdır”
Hedefte “kıdem” var!
Devletin görmediği işsizler ordusu!
Çetinkaya işçisi: Direneceğiz!
Liseli gençlik çalışmamız üzerine
Kırıntılar sizin olsun, gelecek bizim!
Sınav hayatları eliyor!
İran sistem içinde yerini alıyor!
Emperyalizmin “krizle savaşacak cephanesi” tükeniyormuş
Kadın İşçi Kurultayı’na yürüyoruz!
Hrant Dink katledilişinin 9. yılında anıldı
Kirli savaş ve batının suskunluğu tartışmaları
DEV TEKSTİL 1. yılında!
Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sınav hayatları eliyor!

 

Eleme sınavı, ölçme - yerleştirme sınavı, geçiş sınavı... İsimleri değişse de sınav sisteminin özü değişmiyor. Eğitim ve öğrenimin her kademesinde sınav sistemleri karşımıza dikiliyor. Geçtiğimiz haftalarda Bursa’da 13 yaşındaki Ayşe Berrin Yılmazlar, Temel Eğitimden Ortaöğrenime Geçiş sınavından istediği puanı alamayınca bunalıma girip intihar etti. İzmir’de 15 yaşındaki Umut Okay Giriş, takdir alamadığı için dördüncü kattan aşağı atlayıp intihar etmişti.

Geleceğimizi elimizden çalmanın ilk adımı olan sınavlar, ilköğretimden başlıyor, lisede, üniversitede ve sonrasında da bizleri karadelik gibi içine çekiyor. İşçi ve emekçilerin çocukları olan bizler, zaten hayatımızın bütününde elenirken, sınavlar ise son umutlarımızı da eliyor, ya da sınav kapılarında düzene mahkûm ediliyoruz. Milyonlarca genç diplomalı işsizliğin pençesinde debelenirken, büyük paralar akıtılarak hazırlanılan sınavlar ve üniversite tek amaç olarak gösteriliyor. Oysa ki, yarış atı olarak görüldüğümüz bu sistem eşitsizlikler, geleceksizlik ve sömürü üzerine kuruludur. Bu sömürü çarklarının arasında geleceğimizi çalanlar bir de hayatlarımızı eliyorlar. Stajda, atölyelerde, elektrik panolarında, sobanın yakılmasında, dershane parasını verebilmek için inşaatlarda çalışırken yaşanan iş kazalarında, okullarda lavaboların altında bir bir ölüyoruz...

Öğrenciyi ölçme ve yerleştirme olarak yapılan bu sınavlarla ölçülen tek şey; sistemin bekâsına uygun muyuz yoksa değil miyiz? Her gelen hükümetin eğitim politikalarına bu kadar önem vermesinin nedeni buradadır. TÜSİAD toplantı yapar, raporunun bir kısmında mutlaka eğitim alanı bulunur. Bu politikalar ve raporlar da gösteriyor ki; işçileri, emekçileri fabrikalarda sermayenin rekabet çarklarının arasında öğütenler, işçi emekçi çocuklarına da başka bir gelecek vaat etmiyor.

Eğitim sisteminin müfredatı, gidişatı, sınavları sermayenin çıkarları doğrultusunda hazırlanıyor. “Nasıl bir gençlik istiyoruz?” diye soruyor sistem kendine. Yanıtları çok açık: Sorgulamasın! Düşünmesin gençler, değiştirmeye hiç kalkmasın. İtaat etsin ki sistem geleceğini garanti altına alsın. Bunları yapamıyorsa da gençler, bir çıkış yolu daha var, intihar etsinler. 12-13 yaşında çocukların sınav ve eğitim sistemi yüzünden intihar etmeleri, tek başına ailelerin ve gençlerin hırsı ile açıklanamaz.

Geleceğimizi kendi ellerimize almak zorundayız. Bize sunulan gelecek hayallerine kanmıyoruz. Sınırsız, sömürüsüz, sınıfsız bir dünya için biz geleceğiz. Rekabetin yerini paylaşımın, hırsın yerini üretkenliğin, bireyciliğin yerini çoğulculuğun alacağı bir dünya için gençlik gelecek!

Devrimci Liseliler Birliği

 

 

 

 

Meslek liselilerin tek seçeneği var: Mücadele

 

Gerici çetelerin kanlı saldırılarının, Kürdistan’da yaşanan katliamların ve infazların meşrulaştığı bir dönem içerisinden geçiyoruz. Okuldaki arkadaşlarımızın “artık meydanlara çıkmaya bile korkuyoruz” dediği bir dönem içerisindeyken aslında ölümün bizleri bulması hiç de zor olmuyor. Çünkü ölüm sadece bizleri meydanlarda değil, okuduğumuz okulun atölyesinde ya da staj yaptığımız fabrikada pusu kurmuş beklemekte.

Gebze GATEM’de İlknur isimli mobilya bölümü öğrencisinin atölye dersinde yaşadığı “iş kazası” onun 4 parmağını kaybetmesine yol açarken, 17 yaşındaki Ufuk Özcan, geçtiğimiz günlerde, staj yaptığı işyerindeki sobayı tinerle tutuşturmak isterken parlama sonucu yanarak hayatını kaybetti.

Bu katliamlar ve sözde “kazalar” ilk defa yaşanmıyor. Geçen sene Oğuzhan diyorduk sonra Abdullah ve Bünyamin olarak çıktılar karşımıza. Şimdi de Ufuk diyoruz sistemin kanla beslenen yüzüne. Çünkü karşımızdakiler bizlerin canını, atölyelerde fabrikalarda iş güvenlik masraflarından daha değersiz görüyorlar. Yakın dönemde yaşanan bu örnekler biz meslek liselilerin düzen içindeki yerini/değerini de tokat gibi çarpıyor yüzlerimize.

Bizleri daha sıralarımızın başındayken sömürmeye, katletmeye başlayan bu sistem bizlerin bir yandan da gelecek hayallerini çalmakta. Öyle ki 3 gün staja gidip 2 gün okula gelirken üniversite sınavlarına hazırlanmaya çalışan biz meslek liseliler zaten sınavlara 1-0 yenik başlıyorduk. Bu tabloda aldığımız ek puanlar dört yıllık üniversiteye gitmemiz için tek umudumuz oluyordu. Geçtiğimiz günlerde meslek liselilere verilen ek puanların ÖSYM’nin internet sitesinden yaptığı açıklamayla kaldırıldığı öğrenildi.

6287 sayılı kanun değişikliği ile kaldırılan ek puan uygulaması aslında hiç de tesadüfi bir uygulama değildir.

Bizlere okulda “siz geleceğin işçisisiniz, üniversiteye gitmeyi aklınızdan çıkartın, gidecekseniz meslek yüksekokuluna gidin” diyenler şimdi de bunu fiili olarak uygulamaya koymaktadır.

DLB’li meslek liseliler olarak çağrımızdır: Örgütlülüğümüzün doğuracağı gücümüzle sistemin saldırılarına mücadeleyle cevap verelim. Nitelikli eğitim, sömürüsüz staj ve üniversite eğitimi taleplerimizi yükseltelim. Eşit, nitelikli ve politeknik eğitim ve bizlerin gerçek kurtuluşu için devrim ve sosyalizm mücadelesini büyütelim!

Sömürüyle, kanla beslenen bu çürümüş sisteme karşı tüm gücümüzle haykırıyoruz: Kırıntılar sizin olsun, gelecek bizimdir!

Meslek liseli DLB’liler

 

 

 

 

DGB’den İzmir’de söyleşi

 

Devrimci Gençlik Birliği güncel siyasal gelişmeler ve Kürdistan’daki direniş üzerine 15 Ocak'ta İzmir'de bir söyleşi gerçekleştirdi. Söyleşide iki kutuplu dünya düzeninden başlanarak yeni hegemonya alanlarının paylaşımıyla ilişkilendirilen gelişmeler anlatıldı.

Türk sermaye devletinin kirli politikaları ve savaş kundakçılığı teşhir edildi. Kürdistan’daki direnişin sesi olmak ve bu meşru direnişi her yerde yükseltmek gerektiği söylendi. Türkiye işçi sınıfı ile ezilen Kürt halkının kader birliği çizgisinde olduğu söylenerek her ikisinin de gerçek kurtuluşunun devrimden geçtiği belirtildi.

Dünyadan örneklerle kapitalizmin yaşadığı ekonomik bunalımın, emperyalist savaşlar ve kıyımlarla atlatılmaya çalışıldığı ortaya kondu. Son olarak, herkesin Kürt illerinde katledilenlere, Aylan bebeğe ve 14 Ocak'ta İzmir’de yaşamını yitiren 3 işçiye karşı direniş borcu olduğu vurgulandı.

“Burslar 400 TL oldu” aldatmacası teşhir edildi

Kirli oyunlarını bu kez üniversite öğrencilerine çeviren AKP hükümetinin “Burslar 400 TL oldu” söylemine yönelik, Ege Üniversitesi’nde bildiri dağıtıldı. Bildiride, “Geleceğimizden ve özgürlüğümüzden vazgeçmiyoruz” şiarıyla yola çıkan gençliğin, “söz verdik, yaptık” cümlelerine cevabı olduğu belirtilerek “Devrim sözümüz var, söz verdik, yapacağız!” vurgusu yapıldı.

 
§