11 Mart 2016
Sayı: KB 2016/10

Kölelik düzenine geçit verme!
Rant kavgası, iktidar dalaşı, kriz, saldırganlık
Cerattepe direnişi ve AKP'nin korkusu!
Newroz çağrısını her alanda yükseltelim!
Kirli savaş devam ediyor: Sırada "kentsel dönüşüm" saldırısı var
Metal işçileri ek zam talebi ve saldırılara karşı alanlara çıktı
Renault işçisi yenildi mi?
Kazanmak için genel grev!
“Yarım devrim yapanlar kendi mezarını kazarlar!”
Türkiye A.Ş. ve işçi sınıfı
İEKK: Mücadelede, direnişlerde, barikatlarda biz de varız!
Kürdistan’da 8 Mart eylemleri
Kadınlardan 8 Mart eylemleri
Sermaye düzeninden soracak hesabımız var!
Mücadele tarihinden: TEKEL Direnişi
Meslek liseliler sınıfın parçasıdır!
Sınavlarınız sizin olsun, Berkinler gelecek!
Bu mücadele gelecek mücadelesidir
Bahar: Katliamların ve direnişlerin mevsimi
Ateşkes, görüşmeler, çatışmalar…
Proletarayanın büyük öğretmeni Karl Marks'ı okumanın ve silahlarıyla kuşanmanın tam zamanıdır
TKİP: Newroz'un isyan ateşini körükle!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Yarım devrim yapanlar kendi mezarını kazarlar!”

 

Fransız Devrimi'nin önemli isimlerinden olan ve Robespierre ile birlikte giyotine yollanan Saint Just, “Yarım devrim yapanlar kendi mezarını kazarlar!” derken Fransız işçi sınıfı için devrimin en yakıcı sorununa işaret ediyordu. Aradan 200 yıldan fazla zaman geçtikten sonra ve Fransız Devrimi gibi siyasal iktidar mücadelesi alanını simgelemese de, Renault işçilerinin onurlu mücadelesinin yaşadığı sürece bakıldığında bu sözü hatırlamamak elde değil! Bu söz, Renault işçilerinin mücadelesi için anlamlı dersler barındırırken, bu mücadelenin sendikal önderliğine soyunan Birleşik Metal-İş-İş bürokratları için ise katı bir gerçekliği ifade ediyor.

Renault işçileri 5 Mayıs’tan itibaren Türk Metal çetesini sırtından atarken sınıf mücadelesine yeni değerler ve yeni bir düzey kazandırdılar. Birçok engele, baskılara rağmen aylar boyunca kenetlenerek her türlü saldırıya göğüs gerdiler. Diğer fabrikalarda hareketin geri çekilmesi ile çoğu zaman yalnız kalmalarına rağmen birlik ve bütünlüklerinden taviz vermediler. Yaşadıkları tüm iç tartışmalara ve bilinç planındaki geriliklerine rağmen mevcut koşullarda birliklerini Birleşik Metal-İş çatısı altında sürdürme kararı aldılar. Renault işçisinin bu kararı Birleşik Metal-İş bürokratları için önemli bir şans olduğu kadar ciddi bir sınav anlamına da geliyordu. Daha önce Bosch’ta yaşanan süreçte kararlı önderlik rolünü yerine getiremeyen ve metal işçisine güven vermekte zorlanan Birleşik Metal-İş bürokratları, gelişen hareketin dinamiklerini anlayıp kendilerini buna göre yenileyebilselerdi (ya da Renault işçileri ortaya koydukları değerleri bir bilinç düzeyine ulaştırıp sendikaya hâkim hale getirebilselerdi) sınıf hareketi payına bambaşka bir dönemin kapıları aralanabilirdi.

Ne var ki Birleşik Metal-İş bürokratlarının derdi daha en başından itibaren gelişen bu hareketi anlayıp kendisini ona göre konumlandırmak değil, Renault işçisinin mücadelesinin hem kendileri hem de sermaye sınıfı için “makul” sınırlara çekilmesiydi. Salon toplantılarında atılan tüm nutuklara, verilen tüm sözlere karşın, atılan adımlar Renault’da eski sendikal düzenin Birleşik Metal-İş üzerinden devam etmesinden başka bir amaç taşımıyordu.

Sonuç olarak kendi değerlerini ve mücadele anlayışını egemen hale getiremeyen her mücadelede olduğu gibi Renault’da da belli bir evreden sonra düşman saldırıya geçti. Geçtiğimiz hafta bu saldırı en sert düzeyine ulaştı. Türk Metal-MESS-hükümet-polis eli ile gerçekleşen bu saldırıda ilk hedef sanılanın aksine Birleşik Metal-İş’in farikadaki üye çoğunluğunu ele geçirmek değil, Renault işçilerinin her türlü saldırıya rağmen halen taşıdığı 5 Mayıs ruhunu dizginleyebilmek, yok edebilmekti.

Bu hedefin “geçici” de olsa başarıya ulaşmasında en önemli rolü ise yine Birleşik Metal-İş bürokratları oynadı. “Kale”ye yönelen böylesine kapsamlı bir saldırı ancak kararlı bir önderlik ve genel direniş ile püskürtülebilecekken Birleşik Metal-İş bürokratları suskunluğu ve ortadan kaybolmayı tercih ettiler. 20 Renault işçisi ile birlikte şube başkanı ve temsilcileri gözaltına alınan ve tutuklama talebi ile mahkemeye sevk edilen bir sendikanın yöneticileri olarak üye ve yöneticilerine sahip çıkacak bir tutum bile ortaya koy(a)madılar. Gözaltıların ertesi günü yapılan toplantıda ise daha öncesinde “tek bir işçi atılırsa ismimizi değiştiririz” nutukları atan sendikanın şovmeni kayıplara karışırken, salonda işçilerle baş başa bıraktıkları Baltacı da Renault işçisine mahkeme yolundan başka bir şey gösteremiyordu.

Ortaya çıkan bu tabloda Renault’da da eski sendikal düzen yeniden tesis edilmiş görülüyor. Bilinç zayıflığı ile birlikte öncülerden yoksunluğun getirdiği bir kafa karışıklığı hali yaşanıyor. Ancak belirtmek gerekir ki bu tablo geçicidir. 5 Mayıs ruhu tüm öğrettikleri ile birlikte başta Renault işçileri olmak üzere metal işçisinin benliğinde yaşamaya devam ediyor. Yaşanan olaylardan süzülen derslerle 5 Mayıs ruhunun yeniden boy vereceği günler hiç de uzak değil. Ancak böylesi bir süreçte önderlik rolünü yerine getiremeyenler, üyelerini yalnız bırakanlar için artık deniz tümüyle tükenmiş durumdadır. Onlar, yani Birleşik Metal-İş bürokratları 5 Mayıs ruhunun karşısında olduklarını bir kez daha gösterdiler ve kendi mezarlarını kazdılar.

Renault işçilerine gelirsek, bu panik havasının geçici olduğunu, Renault işçisinin yaşananlardan da dersler çıkartarak yeniden rolünü oynayacağını her fırsatta dile getiriyoruz.

Gelinen aşamada yapılması gereken şey yaşananlardan gerekli dersleri çıkartarak, bu duruma uygun bir bilinç ve örgütlülüğün yeniden ve daha kararlı bir şekilde inşa edilmesidir.

Renault işçisi metal fırtınasında büyük oranda yalnız kalmasının da etkisi ile ve yasal bir güvenceye kavuşabilmek adına Birleşik Metal-İş’e üye oldu. Halen, ortaya çıkan tabloya ve moral kırılmaya rağmen Birleşik Metal-İş’ten istifa edip, Türk Metal’e dönmüyorsa bunda bu bilincin ve tercihin özel bir rolü bulunuyor.

Ne var ki, bu yasal güvence zaman zaman Renault işçisi için kendi özgücünün önüne geçebildi. Genel bilinç zayıflıkları ile birlikte kimi “öncü”ler şahsında ipleri sendikaya veren tutumlar bu tablonun ortaya çıkmasında belirleyici oldu. Yaşanan tüm iç tartışmalara, fabrikada önemli bir işçi bölüğünün sendikacılara kök söktüren tutumlarına rağmen, kimi “öncü”lerin ve sendikacıların tutumları bu tepkiyi bütünüyle dizginleyemedi ancak genelleşmesinin önüne geçebildi.

Öyleyse yapılması gereken Renault işçisinin özgücünün ötesinde hiçbir gücün tanınmamasıdır. Renault işçisinin öz iradesinin güçlü bir bilinç ve taban iradesini simgeleyen bir örgütlenme ile yeniden ayağa kaldırılmasıdır.

Sendikanın gerici cenderesi aşılabilirse atılan kimi öncü işçiler şahsında zorlanan kapı önü direnişi bu açıdan önemli bir imkân yaratacaktır.

Hatırlanırsa Türk Metal’in ve sermaye devletinin “kale”ye saldırdıkları gün en büyük korkuları diğer fabrikalar başta olmak üzere, tüm Bursa’nın Renault önüne toplanmasıydı. Bu korkuyu gerçeğe çevirmek ise 5 Mayıs ruhu ile direnişi sürdürmekten geçmektedir.

Renault işçisi bunu başarabildiği oranda yarım bıraktığı devrimi tamamlayacak ve kendi mezarını kazmaktan kurtulacaktır.

 
§