10 Haziran 2016
Sayı: KB 2016/22

Sosyalizm günceldir!
Asgari ücret eriyor!
Kıdem tazminatında sona doğru…
Kıdem Tazminatı Fonu “taşerona kadro müjdesi” ile raflardan indiriliyor
Bizim için her son yeni bir başlangıçtır!
Tekstil TİS’lerinde ihanet sözleşmesi
AVON’da direniş devam ediyor
DEV TEKSTİL Haziran Ayı GMYK Sonuç Bildirgesi
Soyguna yasal düzenleme
CHP “emek”i harcayıp oy arttırma peşinde!
15-16 Haziran büyük işçi direnişine dair - 2
15-16 Haziran’dan Metal Fırtınası’na kadın işçiler!
15-16 Haziran Direnişi’nin yıldönümü öncesi işçiler buluştu
Suriye’de savaştan çıkış arayışları ve farklı hesaplar
Ermeni Soykırımı ve emperyalist pragmatizm
Essen’de İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Festivali
Dünyadan işçi, emekçi ve gençlik eylemleri
Geleceğiz ve değişecek dünya!
Sistem seri olarak katleder, örgütlülük yaşatır!
Hurşit Külter kaybedilmek isteniyor!
Metin Koşkan’ın anısına…
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

CHP “emek”i harcayıp oy arttırma peşinde!

Ait olduğunuz düzenle birlikte yıkılacaksınız!

 

Sermaye düzeninin işçi ve emekçilere yönelik çok yönlü yıkım saldırıları sürüyor. Ekonomik, sosyal, siyasal olarak kuşatılan toplumsal yaşamda, burjuva partilerinin “iktidar nimetlerinden” yararlanma uğruna girdikleri “kayıkçı dövüşü” kitlelerin bilincini bulandıran önemli bir yerde duruyor. Gündelik yaşamın ayrıntısında birbirleriyle kıyasıya yarışa girip, bir kaşık suda fırtınalar kopartan partiler, mesele işçi ve emekçilere yönelik saldırılara geldiğinde tam bir uyumla çalışıyor, en iyi ihtimalle göstermelik tartışmalarla süreci geçiştiriyorlar.

Sağ ya da sol görünümlü bütün düzen partileri işçi ve emekçi düşmanıdırlar. Bu söylem soyut bir ifadeden çok yaşanılan birçok somut gelişmeyle sabittir. Kitleleri yanıltmak ya da oy desteğini arttırmak için sarf edilen cümleler ne olursa olsun, tüm burjuva partilerinin, işçi ve emekçilerin sömürüsü üzerine kurulu bu sistemin ayakta kalabilmesi için çalışmak temel misyonlarıdır. Bu partilerin kendilerini ne olarak tanımladıklarının hiçbir önemi yoktur. Mesele burjuva sınıf çıkarları olduğunda hepsi de gerçek kimlikleriyle davranmakta, işçi ve emekçi düşmanı tutumlarını açıkça hayata geçirmektedirler.

AKP hükümeti, işçi ve emekçilere yönelik sosyal yıkım saldırılarını tüm pervasızlığıyla devreye sokuyor. Üstelik bu saldırıların hepsini “emekçilerin çıkarına” propagandası ile hayata geçiriyor. Burjuva partilerinin “ana muhalefeti” CHP ise her fırsatta dile getirdiği “işçi ve emekçi hakları” vurgusunu şu sıralar yine ön sıralara almaya hazırlanıyor.

Patronlar sınıfının çıkarları ekseninde gündeme getirilen saldırı yasaları ile kölece çalışma ve yaşam koşulları egemen hale getirilirken, emekçilerin üç kuruş maaşlarından kesilenlerle oluşturulan devlet bütçesi patronlara “teşvik” adı altında yağmaya açılırken, akan sudan testilerini dolduranlardan (AKP’li, MHP’li ya da CHP’li hiç fark etmez) emekçiler çıkarına bir adım atması beklenemez.

CHP’nin asıl misyonu ne söylediğinde değil, “taşeronluk karşıtı” açıklamalarına rağmen tüm CHP’li belediyelerde bulunan taşeron işçiler gerçeğinde yatıyor. İşçi haklarından, emekten bahseden ve şu sıralar Emek Bürosu kurma tartışmaları yapan CHP’nin, başında bulunduğu belediyelerde işten atmalar, hak gaspları, sendikal örgütlülüğe tahammülsüzlük güncelliğiyle yaşanan gelişmelerdir. Yakın zamanda Beşiktaş Belediyesi, Bakırköy Belediyesi, şu sıralar ise Avcılar Belediyesi temizlik işçileri sendikaya üye oldukları için işten atılmış ve belediye önünde direnişlerini sürdürüyorlar. CHP’li Avcılar Belediyesi ise işçilerin taleplerini karşılamak şöyle dursun, kara propaganda ile direnişe karşı temsil ettiği sınıfın kimliğiyle yaklaşıyor. Bunlar son dönemde yaşanan sadece birkaç örnek.

Parlamentoda kölelik yasaları sessiz sedasız geçerken, emekçi hakları aklına gelmeyen CHP şu sıralar çalışma yaşamının kötüleştiği vurgusuyla birlikte “Emek Bürosu” kurma çalışmalarını hızlandırdığını duyuruyor. Birgün Gazetesi’nin CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba ile yaptığı röportaj geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Röportajın gündemini CHP’nin Mayıs ayında duyurduğu “Emek Bürosu” oluşturuyor ve yapılmak istenilenler özetleniyor. Çalışma yaşamının kötüleştiğinden, işçilerin örgütsüzlüğe mahkum edildiğinden dem vurulan röportajda, CHP’nin işçilerin örgütlenmesi için üzerine düşeni yapacağı ifade ediliyor. STK’ların, sendikaların güçlendirilmesi gerektiği belirtiliyor. Ağbaba’nın CHP adına sarfettiği “emek” yanlısı açıklamalar ve planlamalar, “Mücadelemiz açısından emek mücadelesi başat bir rol oynayacak ve bu alanı aktif biçimde kullanacağız” vurgusu taşıyor.

Bir burjuva partisi olarak CHP’nin bu kadar vurgulu olarak emek mücadelesinden bahsetmesi, geçmişteki tüm icraatlarına rağmen “iyi niyetli” değerlendirilebilir. Ama röportaj aynı zamanda bu konudaki merakları da hiç bekletmeden gideren bir içerik taşıyor: “Sol partiler zayıf diye konuşup duruyoruz. Aslında zayıflayan tek başına sol partiler değil. Sola hayat veren damarların zayıflamış olduğunu görmeliyiz. Sendikalar, dernekler, vakıflar güçlü olmalı. O yapılar güçlü olursa ancak sol partiler de güçlü olur. 1977 yılında DİSK’in üye sayısına bakın şimdiki sayısına bakın. Bu örgütler güçlü hale gelebilirse toplamda Türkiye’de sol güçlenmeye başlar. AKP yüzde 49 oy alıyor ve çok güçlü deniyor. Aslında bu doğru değil. Güçlü olan o partinin kendisi değil. Temsilcisi olduğu siyasi yapı güçlü. Bu siyasetin ENSAR’ı TÜRGEV’i, SETA’sı, sendikaları güçlü. Basını, sermayesi, STK’si güçlü.”

CHP’nin emek mücadelesi vurgusunun içeriği, yukarıda bizzat kendi ağızlarından aktardıkları gibi, seçimlerde oy desteğini arttırmak eksenli pragmatik bir içerik taşırken, örnek aldığı AKP’nin yaptığı ve “moda olduğu” üzere, işçi örgütlerini arka bahçesi haline getirme hedefine dayanıyor. Uzun erimli bakıldığında ise işçi ve emekçilerin biriken öfkesini ve mücadele potansiyelini düzen içi kanallara hapsetme, CHP’nin de varlık kaynağı olan bu sistemi ayakta tutma isteğidir. İşçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşulları CHP’nin zerre kadar umurunda değildir. Ya da işçi sınıfının örgütsüzlüğü onlar açısından ancak ait oldukları burjuva sınıfının bekası ölçüsünde gündemlerindedir.

CHP “emek mücadelesi” propagandası ile işçi ve emekçilerin temel sorunlarıyla değil, hangi partiye oy verecekleriyle ilgileniyor. Bunu da açıkça söylemekte bir beis görmüyorlar. Zira sorunun kaynağı olanlar, elbette çözüm sunamazlar. Yarattıkları sahte umutlarla oy devşirmek, işçi ve emekçileri cellatlarından cellat beğenmeye mecbur bırakmak, düzenin sahte kutuplaşmaları içinde boğmak ve mücadeleden alıkoymak hedefi asıl niyetleri olarak ortaya çıkıyor.

Burjuva partilerinin kimisi sağ gösterip, kimisi sol gösterip vuruyor, sömürü düzeni ise işçi kanıyla beslenmeye devam ediyor. İnsanca çalışma ve yaşam koşulları CHP’nin de içinde bulunduğu bu sistemi ortadan kaldırma mücadelesiyle olanaklı olabilir. İşçi sınıfı kendisi için örgütlenmeli, hakları ve geleceği için kavgaya atılmalıdır.

O. Ekim

 
§