10 Haziran 2016
Sayı: KB 2016/22

Sosyalizm günceldir!
Asgari ücret eriyor!
Kıdem tazminatında sona doğru…
Kıdem Tazminatı Fonu “taşerona kadro müjdesi” ile raflardan indiriliyor
Bizim için her son yeni bir başlangıçtır!
Tekstil TİS’lerinde ihanet sözleşmesi
AVON’da direniş devam ediyor
DEV TEKSTİL Haziran Ayı GMYK Sonuç Bildirgesi
Soyguna yasal düzenleme
CHP “emek”i harcayıp oy arttırma peşinde!
15-16 Haziran büyük işçi direnişine dair - 2
15-16 Haziran’dan Metal Fırtınası’na kadın işçiler!
15-16 Haziran Direnişi’nin yıldönümü öncesi işçiler buluştu
Suriye’de savaştan çıkış arayışları ve farklı hesaplar
Ermeni Soykırımı ve emperyalist pragmatizm
Essen’de İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Festivali
Dünyadan işçi, emekçi ve gençlik eylemleri
Geleceğiz ve değişecek dünya!
Sistem seri olarak katleder, örgütlülük yaşatır!
Hurşit Külter kaybedilmek isteniyor!
Metin Koşkan’ın anısına…
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sistem seri olarak katleder, örgütlülük yaşatır!

 

İstanbul Tuzla’da tarih öğretmeni Fatma Kayıkçı öldürüldü. TÜBİTAK fizik mühendisi Göktuğ Demiraslan’ın, kız arkadaşıyla birlikte öldürülmesi ile birlikte üç kişiyi öldürdüğü için aranan bir seri katil gündemi epeyce meşgul etti. Bir hafta boyunca seri katilin nasıl, nerede, kiminle, ne zaman, ne yaptığı ile oyalandı tüm toplum. Evlilik programlarından ‘küsleri barıştıran, arayı karıştıran’ magazin programlarına kadar her yerde bu gündem işlendi. Türk televizyonlarında insan tacirleri alkışlatıldı, meşrulaştırıldı.

Amerikan dizilerinden alışkın olduğumuz bir sürü hikaye dolaştı. Seri-azılı katiller Amerikan dizilerine toplumun gerçekliğinden de yansıyan bir olgu aslında. Bir yanıyla vahşi kapitalizmin en uç yansımalarından biri olan bu olgu bu tür ülkelerde daha fazla gündeme geliyor. Türkiye’de ve Ortadoğu toplumlarında ise daha çok örgütlü şiddet olayları öne çıkıyor. Haliyle bu coğrafyadan bir seri katil çıkınca medyanın ve toplumun ilgisi bir anda bu “seri katil” üzerine yoğunlaştı.

Genel anlamıyla üçüncü sayfa haberi diye tabir edilen toplumsal cinnet olaylarının arttığı bir dönemdeyiz. Taciz, tecavüz, istismar, boşanma, kadın cinayetleri, saldırganlık gibi tüm kategorileri kapsıyor üçüncü sayfa haberleri. Bir yanıyla gerçeği yansıtıyor bu haberler ama başka bir gerçeği de karartmak için kullanılıyor. Ensar Vakfı’nda yaşanan tecavüz sonrasında ortaya çıkan tablo ortada duruyor. Bir tecavüzcü suçlu ilan edildi ve tüm vakıf ve vakfı besleyen siyasal akım aklandı. Tüm üçüncü sayfa haberleri ve son yaşanan “seri katil” olayı bize bu sistemin çürümüşlüğünü kanıtlıyor. Ancak bunları tekil insanlar üzerinden ele aldığımızda ise sistem aklanıyor. Bireyler ne olacağını bilirlerse, yanlışı seçtiklerinde sorumluluk sadece onlarındır ve kapitalizmin hiçbir suçu yoktur diye bir algı oturuyor.

“Atalay hasta, Filiz deli...”

Kapitalizm bir bütün olarak insanları krize ve sıkıntıya sürüklüyor. Sistemin yaşadığı yapısal krizler, tüm toplumun yaşamında bir cinnet olarak yansıyor. Ekonomik olarak yaşanan çıkmaz, şiddeti çoğaltıyor. Kriz dönemleri şiddetin, huzursuzlukların arttığı dönemlerdir. Baskı ve şiddet sistemin olmazsa olmazıdır. Bu, emekçileri çaresiz bırakmaktır, çaresiz kaldığında biat etme hali daha fazla olacaktır.

Emekçiler krizin içinde debelendikçe kendilerine, ailelerine, sosyal olarak ihtiyaçlarına yanıt verememektedirler. İşçiler fabrikalarda hapis hayatı yaşıyorken, aileleri de farklı bir akıbet beklemiyor. Bu ailelerde çocuklar uzun bir süre, hiçbir şey üretemedikleri hapishaneleri andıran okullara hapsoluyorlar. Çocuklar bu duruma tepki olarak normal dışı davrandıklarında zeka bozukluğundan hiperaktiveye kadar bir sürü tanım ile karşılaşıyorlar. Kapitalizmde büyüğünden küçüğüne hasta olmayan insan yoktur.

Burada seri katili aklamak değil derdimiz. Ancak kurbanları suçlamak, sistemin onlara ne yaptığından çok, bireylere odaklanarak sistemi korumak anlamına gelmektedir.

İnsanları hasta, deli, seri katil yapan bir sistem var. Dünyanın mevcut durumu ile olması gereken hali arasındaki çatışmanın insanda en kuvvetli yaşandığı dönemde “psikoz” gelişir. Bu karşıtlık karşısında insanlar çözme yetilerine göre farklılıklar gösterir. Hastalığın üretildiği insanlarda farklılıklar dünyanın anlamsızlığı üzerine kurulur ve gerçeklik düzlemi kaybolur. Fantastik dünyalar üretilir. Kişinin ben ile ilişkisinin bozulması ve iç sesin dışarıdan geliyormuş izlenimi, yanlış yorumlamalar vb. gelişmeler psikolojik hastalıkları üretir. Sapkın, deli, hasta tanımlamaları buraya oturur. Seri katiller de çıkar, intihar eden insanlar da. Aslında sistem seri olarak katleder, örgütlülük ise yaşatır!

Tüm bunlar karşısında bir bireyin akıl sağlığını koruması için bile örgütlü olması şarttır. Bunun en çarpıcı verilerinden biri Polonya’da gözlemlenmiştir. 1980’li yıllarda Polonya’da dünyanın en büyük sendikası kurulmuş ve işçi ve emekçiler orada örgütlenmişlerdir. Grevler yayılıp, gösteriler büyüdükçe hastanelerdeki psikiyatri servislerine gelen insan sayısı azalmıştır. Bunun nedeni yükselen sınıf mücadelesinin bireysel sorunları kolektif biçimde çözmenin önünü açmasıdır. Sağlıklı bireyler için her alanda örgütlü topluma ihtiyacımız var. Yükselecek sınıf hareketi tüm sorunların çözümü için adım olacaktır. Toplumsal cinnetin panzehiri ise devrimci bir sınıf hareketi olacaktır.

G. Umut

 

 

 

 

10 ayda en az 80 çocuk katledildi

 

Çocuklar için Barış Hemen Şimdi Girişimi, Çocuklar Günü vesilesiyle yayınladığı raporda, Kürdistan’da sokağa çıkma yasaklarıyla birlikte son 10 ayda en az 80 çocuğun katledildiğini açıkladı.

TİHV’in sokağa çıkma yasaklarına ilişkin raporu ile insan hakları ihlali günlük raporlar veri alınarak hazırlanan yeni raporda, çocukların yaşam hakkı ihlaline dikkat çekildi ve “Devletin, çocukların yaşam hakkını her şekilde korumakla yükümlü olduğunu bir kere daha hatırlatıyor, bu hak ihlalini gerçekleştirenlerin cezasız kalmamasını talep ediyoruz” dendi.

Türk sermaye devletinin BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde taraf olduğunu ve kanunda Çocuk Koruma Kanunu olduğunu belirten girişimin raporunda verilen bilgilere göre, 16 Ağustos 2015 tarihinden bu yana devam eden sokağa çıkma yasakları süresince en az 80 çocuk, ateş açılması, sağlık hizmetine erişememe veya çatışma atıkları nedeniyle katledildi.





Akademisyene soruşturma

 

Uludağ Üniversitesi’nde 30 Mayıs 2016 Pazartesi günü yapılan Akademik Genel Kurul’da Eğitim Fakültesi Dekanı’nın onaylamadığı bazı görüşleri dile getirdiği ileri sürülen Prof. Dr. Şermin Önder Külahoğlu hakkında ertesi gün Eğitim Fakültesi Dekanlığı tarafından soruşturma başlatıldı.

Külahoğlu hakkındaki soruşturma nedeniyle sınıftaki tüm öğrencilerin ifadesi alındı ve Prof. Dr. Şermin Önder Külahoğlu’nun, derslerin bitimine bir hafta kala, derslerini sürdürme hakkı da elinden alındı.

Soruşturma kapsamında Dekanlık tarafından öğrencilere ‘Tanık İfade Tutanağı’ adı altında şunlar soruldu:

- Prof. Dr. Şermin Önder Külahoğlu’nun işlediği iddia edilen, “sürekli devlet aleyhinde propaganda yaptığı” tanığa anlatıldı. Disiplin soruşturması konusu olayla ilgili olarak bildiklerini anlatması istendi.

- Prof. Dr. Şermin Önder Külahoğlu derste herhangi bir partinin lehinde veya aleyhinde propaganda yaptı mı?

- İstiklal Marşımızın aleyhinde konuştu mu?

- Şehitlerimize hakaret içeren sözler söyledi mi?

 
§