25 Kasım 2016
Sayı: KB 2016/44

Ekonomik-sosyal kriz derinleşiyor
Gericiliğe rıza göstermiyor, direnişi seçiyoruz!
Yeni KHK’lar: Saldırı ve baskı paketleri!
Kürt halkına yönelik saldırılar sürüyor
Grev hakkına saldırıya OHAL kılıfı
Ne diplomasi, ne yargı: Tek yol direniş!
Her açıdan zor bir yıla giriyoruz
Petro-kimya sektöründe meslek hastalıkları
Düzenin çarkı işçi kanıyla dönüyor!
Şirvan’dan yansıyan katliam düzeni
Düzenin çok yönlü bunalımı ve devrim seçeneği
TKİP’nin 18. kuruluş yıldönümü etkinliği gerçekleşti
Ekim Devrimi aynasında yayınların önemi
Kapitalist dünya ekonomisinde kriz dinamikleri büyüyor
Emperyalist saldırganlıkta yeni bir döneme doğru
Marakeş Konferansı: Çevre tekellerin insafında!
Gençlik devrime, mücadeleye!
Üniversitelerde baskılar artıyor
“Direnişi seçiyoruz!”
Cumartesi Anneleri Hayrettin Eren’in akıbetini sordu
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Gerici-faşist ablukayı dağıtmak için...

Gençlik devrime, mücadeleye!

 

Peş peşe yayınlanan kanun hükmünde kararnamelerle (KHK) kamu görevlilerini açığa alma, ihraç etme, kurum kapatma gibi uygulamalar devam ediyor. Darbe girişiminin ardından sözde “FETÖ”yü hedeflediği iddia edilen bu uygulamalar, gelinen yerde siyasi iktidara muhalif olan tüm kesimlere yönelmiş bulunuyor. Özgür Gündem, TV 10, İMC TV gibi ilerici basın yayın kurumlarının kapatılmasının ardından, şimdi de Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Özgürlükçü Hukukçular Derneği’nin de (ÖHD) aralarında olduğu 370 dernek ve kurumun kapısına mühür vuruldu. Öncekilerden farklı olarak bu uygulamalar KHK ile değil İçişleri Bakanlığı’nın talimatı ile yapılırken, ilgili dernekler hakkında 3 ay süreyle faaliyeti durdurma kararı çıkarıldı.

Cumhuriyet gazetesi yazar ve yöneticileri de yine “FETÖ ve PKK ile bağlantılı” oldukları gerekçesi ile tutuklanarak hapishaneye gönderildi. Kimsenin inanmadığı gerekçelerle hayata geçirilen bu saldırılar gelinen yerde kurulu düzenle bir derdi olmayan burjuva muhalif kesimleri bile hedef almakta, bu yolla sermaye devleti bütün bir toplumu zapturapt altına almayı amaçlamaktadır.

“Milli irade” safsatası

Düzen sözcüleri “milli irade” lafını dillerinden düşürmezken Kürt illerindeki 24 belediyeye atanan kayyımlarla burada yaşayan insanların iradesi hiçe sayıldı. Atanan kayyımların ilk icraatları kadın ve çocuklara hizmet veren kreş vb. kurumların kapatılması oldu. Ortalığa saçılmış onlarca yolsuzluk dosyası bulunan, kendi seçmeninin bile “çalıyor ama çalışıyor” dediği AKP’nin bakanları ve milletvekilleri bu son icraatlarıyla bir kez daha “milli irade” söyleminin bir safsatadan ibaret olduğunu gözler önüne serdi. Aynı şekilde Erdoğan son yaptığı “çobanlık” açıklaması ile “milli irade”nin kendileri için ne ifade ettiğini, elbette bir kez daha tariflemiş oldu.

“Yasal” keyfiyet

Bu ve benzeri kapatma/yasaklama uygulamaları sermaye devleti tarafından büyük bir keyfiyetle hayata geçiriliyor. Bir günde alınan kararlarla gerekçesiz olarak kurumlar kapatılırken, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “Vurduk kilidi gitti” sözleri de bu keyfiyetin itirafı niteliğindeydi.

Peki “ben yaptım oldu” keyfiyetiyle hayata geçirilen saldırıların asıl hedefi ne? İşin bir yanı Erdoğan’ın kişisel egemenlik hırsları olsa da, bu soruya Türkiye’de ve genel olarak emperyalist-kapitalist dünyadaki kriz olgusunu göz ardı ederek cevap veremeyiz. Ekonomik, siyasal, kültürel vb. birçok boyutta yaşanan krizin faturası işçi sınıfı ve emekçilere kiralık işçilik, zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi (BES), zamlar ve vergilerle fatura edilmeye çalışılırken; buna karşı oluşacak tepkiler şimdiden kestirilerek önlem alınmak isteniyor. Günbegün tırmandırılan baskı ve zorbalık, giderek yoğunlaşan polis devleti uygulamaları, tek bir kararla grevlerin, eylemlerin yasaklanması, muhalif her sesin “terör” demagojiisi ile susturulmak istenmesi bundan kaynaklanmaktadır. Şu aralar gerçekleşen işçi direnişlerine getirilen yasaklar, yine OHAL’in ne için ilan edildiğini dolaysız olarak göstermektedir.

Gençlik de bu süreçte sermaye devletinin hedeflediği kesimler arasında yer alıyor. Üniversitelerde siyasal faaliyete dönük yasaklamalar, eylem ve etkinliklerde estirilen polis terörü, gözaltılar, tutuklamalar... Tüm bunların yanı sıra, gerek yandaş medya aracılığıyla, gerekse de Osmanlı Ocakları gibi gerici-faşist çeteler eliyle gençlik çok yönlü olarak kuşatılıyor.

Karanlığa ışık, sessizliğe çığlık olacağız!

Önümüzde kendi yasalarına dahi uymayan, saldırganlıkta gemi azıya almış bir sermaye devleti gerçeği duruyor. Burjuva sınıf egemenliğinin devamı için çalışan, savaş ve sömürü politikalarının bizzat uygulayıcısı olan bu devlet, aynı zamanda gençliğin gelecek ve özgürlük mücadelesinin önündeki en büyük engeldir.

Gençliğin gelecek ve özgürlüğü bu düzene sığmadığı gibi, ancak ona karşı yürüteceği dişe diş bir mücadele ile kazanılabilir. Bu nedenle; sermaye devletinin saldırılarına karşı gençlik mücadelesinin büyütülmesi ve diğer ezilen, sömürülen kesimlerin mücadelesi ile birleştirilmesi mevcut karanlığı yırtmanın ve topluma dayatılan sessizliğe karşı çığlık olmanın tek yoludur.

(Ekim Gençliği'nin Kasım 2016
tarihli 165. sayısından alınmıştır...)

 

 

 

 

Tecavüz yasasına karşı faaliyetler

 

Ankara

20 Kasım'da Yüksel Caddesi’nde bildiri dağıtımı yapan DGB ve DLB’liler, polisin engellemesiyle karşılaştı. OHAL bahanesiyle bildiri dağıtımının yasak olduğunu söyleyen ve gözaltına almakla tehdit eden polislere karşı faaliyet sürdürüldü. Polislerin bu sefer kimlik isteyerek taciz etmesi karşısında DGB’liler tecavüzün ve çocuk yaşta evliliklerin meşrulaştırılmasına karşı çıktıklarını açıklayan ve polisi teşhir eden ajitasyon konuşması yaptılar. Bunun üzerine polisler uzaklaştı ve dağıtım iradi olarak sona erdirildi.

Salı günü ise İncirli Anadolu Lisesi ve İncirli Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nde bildiri dağıtımı gerçekleştirildi. Ardından İncirli Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi öğrencileri Yunus Emre Direniş Parkı’nda buluşarak tecavüz yasasına karşı dövizler hazırladılar ve basın açıklaması gerçekleştirdiler.

İstanbul

Tecavüz yasa önergesi geri çekildi ancak tecavüzcü düzen hüküm sürmeye devam ediyor!” diyen DGB, İstanbul Üniversitesi'nde imza toplayarak forum çağrısında bulundu.

Önerge tasarısı ile ilgili bildirilerin dağıtıldığı Yıldız Teknik Üniversitesi'nde (YTÜ) ise birçok öğrenci ile tecavüz yasası önergesi ve düzenin tecavüzcü yanı üzerine sohbet edildi.

Ek olarak DGB’liler sabah saatlerinde okulun ring aracının geçtiği güzergâhlara “Tecavüz meşrulaştırılamaz”, “Tecavüz önergesi geri çekildi, tecavüzcü düzen devam ediyor” yazılamaları yaptı. Ardından Yabancı Diller Yüksekokulu'ndaki sınıflara da aynı yazılamalar yapan DGB’liler öğrencilerle konuya ilişkin sohbet etti. DGB’liler faaliyetlerine bazı fakültelere bildiri dağıtımı yaparak devam etti.

DLB de Kadıköy'de bulunan liselilerin geçiş güzergâhlarında “Tecavüzcü düzen hüküm sürüyor” diyen el ilanları dağıttı.

Gebze

Gebze'deki GATEM ve STFA meslek liselerine, Meslek Liselilerin Sesi bülteni dağıtımı yapıldı. 23 Kasım'da gerçekleştirilen dağıtımda “ihtisaslaşmış meslek liseleri” üzerine öğrencilerle sohbet edildi. Meslek liselerinde yaşanan iş cinayetleri, iş “kazaları” ve patronun emek sömürüsüne karşı meslek liselilerin birliğinin kurulması ihtiyacı üzerine sohbet edildi.


 
§