17 Mart 2017
Sayı: KB 2017/11

Newroz’un isyan çağrısına kulak verelim!
‘Hayır’ları çoğaltarak, direnişleri büyütelim!
Sınıf eksenli referandum çalışması
AKP şeflerinin “Moskova seferi”
“Demokrat” faşistler!
İşçi sınıfı tehdit altında!
PETKİM VE TÜPRAŞ’ta TİS süreci devam ediyor
DEV TEKSTİL Mart Ayı GMYK Sonuç Bildirgesi
Kamu emekçileri saldırılara rağmen direnişleri sürdürüyor
İdeolojik-kültürel değerler ve sınıflar mücadelesi
8 Mart’ın ardından…
7 kadın işçi kardeşimizi kaybettik...
Almanya’dan sonra Hollanda: Gerilim yayılıyor
Sur, Cizre, Nusaybin raporu ve BM ikiyüzlülüğü
ABD füze sistemi THAAD, Güney Kore’de!
Referandum ve demokrasi mücadelesine bakış
Vive La Commune!
Newroz geleceğe umut olsun!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

7 kadın işçi kardeşimizi kaybettik...

“Yaşarken de ölürken de saygı görmek için!”

 

Geçtiğimiz hafta 7 Mart günü, Türk Metal’in 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle Ankara’da düzenlediği kadın kurultayına giderken Bursa İnegöl’de yaşanan kaza sonucunda 7 kadın işçi yaşamını yitirdi. Kaybettiğimiz arkadaşlarımız Yazaki ve Delphi’dendi. İşçilerin ölümü Bursa’da büyük bir üzüntüyle karşılandı. Ama bu kazanın yankıları sadece Bursa ile sınırlı kalmadı. Ulusal basında da kendine yer buldu.

Bizleri bağlayan üye olduğumuz sendikalar değil

Hayatını kaybeden işçiler Türk Metal üyesi idi ve Türk Metal’in düzenlediği bir etkinliğe gidiyorlardı. Bu kadın kurultayında Türk Metal’in başkanı Pevrul Kavlak konuşacak, hatta 2017 toplu sözleşme süreci öncesinde belki de bir şov yapacaktı. Fakat bu işçiler bizlerin dostlarıydı, aynı bantlarda ter döktüğümüz arkadaşlarımızdı. Hangi sendikadan olduğumuzun bir önemi yoktu. Onlar işçi sınıfının bir parçasıydı. Bu yüzden de bu kaza Bursa’da tüm işçileri yasa boğdu.

Bizler de kaza haberini aldığımız andan itibaren yakından takip ettik. İlk etapta yaralı arkadaşlarımızın kaldırıldıkları hastanelere kan ihtiyacı vb. karşılanmasını sağlamak için yönlendirmeler yaptık. Cenazelere katıldık. Aynı zamanda yıllarca bu fabrikalara emek veren arkadaşlarımızın anılarına gereken saygının gösterilmesi için üretime ara verilmesi üzerine çalışmalar yaptık.

“Ölen ölmüş!”, üretime devam!

Yazaki Mudanya ve Delphi fabrikalarında kazanın olduğu gün işçiler arkadaşlarının yaşamını yitirdiğini kendi imkanlarıyla, ulusal basında çıkan haberlerden öğrendiler. Fabrikada yönetimden işçilere herhangi bir bilgilendirme yapılmadı. İşçilerin sağlık durumu, gelişmeler konusunda işçiler MİB’e başvurdu. Aynı zamanda büyük bir tepki doğdu. Aynı bantlarda, aynı hatlarda çalıştıkları arkadaşları yaşamını yitirmişti ve bu durumda çalışmak işçilerde büyük bir öfke yarattı. Özellikle kadın işçiler ağlayarak çalıştılar. Bazı işçiler izin almak istedi, izin verilmeyince iş yerini terk etti. Bazı hatlar ertesi gün işe gelmemek üzere kendi arasında karar aldı.

Yeri geldiğinde “Biz bir aileyiz” diyenler, Yazaki’de olduğu gibi fabrikanın her köşesine “Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için!” yazılarını asanlar işçilerin acılarına saygı duymuyordu. Sermaye için çalışanlarının böyle bir kazada yaşamını yitirmesi önemli değildi, arkadaşlarını kaybeden işçilerin psikolojisi de önemli değildi. Önemli olan siparişler ve üretimin aksamamasıydı.

Oluşan tepkiler üzerine cenaze saatlerinde fabrikalardan servis çıkarıldı. Ancak işçilerin cenazeye katılım zamanı sınırlandırıldı.

“Yaşamını yitiren arkadaşlarımız için çarklar durmalı”

Delphi ve Yazaki’den işçilerle de konuşarak üretimin durdurulması gerekliliği üzerine bir hat belirledik.

MİB olarak sayfadan yaptığımız çağrılar ve bu fabrikalarda çalışan arkadaşlarla kurduğumuz diyaloglarla işçilerde var olan bu eğilimi genel bir talebe dönüştürdük. Bunu zorladık, gündemleştirdik. Buna uygun çağrılar yaptık. Bunun nasıl yapılabileceği üzerine yayınlar yaptık. “Fabrika yönetimleri yıllarca emek veren işçilere karşı bu görevi yerine getirmeli, yanısıra acılar içinde çalışan işçilerin üzüntüsüne saygı duymalı”, “Bu fabrikalarda örgütlü olan Türk Metal Sendikası bunu neden yapmıyor?”, “İşçiler yıllardır beraber çalıştığı arkadaşlarının anılarına sahip çıkmalı” gibi söylemler üzerinden tabloyu anlatmaya çalıştık. Türk Metal’in teşhirini güçlü bir şekilde yaptık. İşçiler de bu çağrımıza yanıt verdi. İşçiler öncelikle üretimin durması için üyesi oldukları Türk Metal’i zorladılar. Fakat Türk Metal bundan uzak durdu, hatta karşı çıktı. Yazaki işçileri de cenazelerin olduğu gün kendileri üretimi durdurdu.

Türk Metal’de her şey şov için

7 üyesini yitiren Türk Metal ise her zaman olduğu gibi yine varlığını borçlu olduğu sermayenin yanında yer aldı. Üyesi olan işçilerin ağlaya ağlaya, acılarıyla çalışmasına sessiz kaldı. İşçilerden üretimin durması yönünde gelen tepkileri bastırmaya çalıştı. Bırakın üretimi bir gün durdurmak, bir dakikalığına bile olsa bunu yapmadı. Üstelik bir gün öncesinde hayatını kaybeden kadın işçiler için saygı duruşu yapılacağını duyurmasına rağmen Bursa’da örgütlü olduğu fabrikalarda bunu yerine getirmedi. Üyeleri için bu kadarını bile yapmadılar.

Fakat Ankara’da Pevrul Kavlak şov yapsın diye sendikal izin adı altında insanları otobüslere doldurup götüren de bu aynı sendikaydı.
Bu yüzden Türk Metal’e yönelik tepki sadece Delphi ve Yazaki fabrikalarıyla sınırlı kalmadı. Örneğin Tofaş ve Renault işçileri de tepkilerini yansıttılar.

Bunlardan bir tanesi şöyle idi: “Kimse TM büyük sendika demesin, ağır küfrederim. Bu acılı günde bu kadar üyesi hayatını kaybetmiş, bu kadar ocak sönmüş bunlar hâlâ işverenin köpekliğinin peşinde. 1 dk bile bantlar durmadı be! Yazıklar olsun, bunların ölüye saygısı yok yaşayana olur mu? Ölen canlar için durmayan bantlar üç kuruş zam için durur mu?”

Peki ya diğer sendikalar?

Bu kaza 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nden bir gün önce, üstelik 8 Mart üzerine yapılan bir etkinliğe giderken yaşanıyor. Kadın işçi arkadaşlarımız yaşamını bunun üzerine kaybediyor. Peki diğer sendikalar ne yapıyor, sadece bir taziye mesajı yayınlamakla yetiniyorlar. Pekala onlar da örgütlü olduğu fabrikalarda işçi sınıfının bu acı kaybı için sembolik de olsa üretimi durduramaz mıydı? Ya da onları anabilirdi. Böylece işçi sınıfının sendika üyelikleriyle bölünemeyecek bir bütün olduğunu gösterirdi.

Bunu da yapmaya çalışan MİB oldu. MİB işçileri sendika üyeliklerine göre ayırmıyor, hem insana yakışır şartlarda çalışmak hem yaşamımızı yitirdiğimizde buna uygun bir saygı görmek için mücadele ediyor.

Bursa’dan MİB’li işçiler

 

 

 

 

Bursa Tabip Odası Eski Başkanı Bülent Aslanhan:

 

“Dün 7 kadın kardeşimizi 8 Mart’ı kutlamaya giderken korkunç bir kazada kaybettik...

Canımız yandı. Bu 8 Mart bize bu acı ile kaldı.

Ama bugün canımız bir kez daha yandı.

Evet ‘üretim baskısı’ anlaşılabilir, evet ‘ihtiyaç’ anlaşılabilir, evet ‘bekleyen siparişler’ anlaşılabilir ancak, bir yere kadar anlaşılabilir...

İşçi sağlığı bilimi ve ‘iş psikolojisi’ diye de bir şey var arkadaş! Bilmiyorsan birilerine sor.

Bir iş yerinde 7 çalışan, üstelik adı ‘trafik kazası’ da olsa yasal mevzuata göre ‘iş kazası’ sonucu yaşamını yitirmiş. İnsanlar kedere boğulmuş ve matemini yaşamak istiyor.

Sen üretime bir gün ara verip bu acıya ortak olamıyorsun! Bu nasıl bir iş? Bu nasıl bir dünya?

Kadınlarımızı kaybettiğimiz (Yazaki) işyerinde bugün bantlar çalışıyor ne yazık ki.

Oysa acıları-matemleri yaşamak için bir gün ara vermek çok zor değildi.

Bu kararı alanların ne işçi sağlığı biliminden ne de iş psikolojisinden belli ki hiç haberi yok. Tek bildikleri ‘üretim baskısı.’

Yazık! Gerçekten çok yazık!

Böyle bir 8 Mart’ta kadınlarımızı kutlasan ne, kutlamasan ne!”

 
§