19 Mayıs 2017
Sayı: KB 2017/19

Efendi de uşak da yerli yerinde…
Erdoğan ve heyeti ABD’deki görüşmelerini tamamladı
Savaşın rantını yiyenler “çözüm” istiyor!
Polis saldırısına uğrayan avukatlara açılan dava görüldü
İran sınırına duvar ve Kürt sorunu
Sermayenin saldırılarına karşı birleşik mücadele!
Kıdem tazminatı için “İşsizlik Fonu” itirafı
İşten atma saldırılarına ve köleliğe karşı grev ve direnişler sürüyor
DEV TEKSTİL GMYK 2017 Mayıs Ayı Toplantı Sonuç Bildirgesi
Gülmen ve Özakça ile dayanışma eylemleri
Açlık greviyle dayanışma büyürken polis saldırısı da tırmanıyor
Kamu emekçilerinin İstanbul’daki direnişi sürüyor
DGB-DLB, evlatlarını yitiren anneleri ziyaret etti
Namık Kemal Üniversitesi’ndeki boykot deneyimimiz üzerine
İsrail zindanlarında direniş devam ediyor
Siyasal İslam, Hamas ve direniş
Yunanistan’da toplumsal çöküntü
Reklamlarda güzellenen Shell ve “Latin Amerika’nın Kesik Damarları”
“Bizim kutlayacak Anneler Günü’müz yok!”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Bizim kutlayacak Anneler Günü’müz yok!”

 

Cumartesi Anneleri 13 Mayıs günü 633. haftasına giren eylemlerinde, gözaltında kaybedilen Kasım ve Halil Alpsoy’un katillerinin cezalandırılmasını istedi. Eylemde, Anneler Günü vesilesiyle çocukları katledilen annelerin acılarına ve Nuriye Gülmen, Semih Özakça ile Kemal Gün’ün açlık grevine dikkat çekildi.

Saat 12.00’de Galatasaray Meydanı’nda başlayan eylemde yere “Failler belli kayıplar nerede” pankartı ile Kasım ve Halil Alpsoy’un fotoğrafları konuldu. Gözaltında kaybedilenlerin fotoğrafları ve karanfiller de ellerde tutuldu.

Bu haftaki eylemde de kayıp yakınları konuşurken ilk sözü 1980’de gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren aldı. Eren konuşmasına “Yarın Anneler Günü. Yönetenler çıkıp diyecek ki ‘Cennet annelerin ayaklarının altındadır.’ Buradaki annelerin yaşadığı cehennemi de görün” diyerek başladı. Erdoğan’ın “Reza Zarrab benim vatandaşım. Devletin görevi vatandaşının hakkını korumaktır” minvalindeki sözlerine değinen Eren, “Hangi vatandaşın hakkını koruyorsunuz? Geçmediği köprünün vergisini ödeyen vatandaşı mı koruyorsun?” diye sordu. Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın işlerini geri almak için yaptıkları açlık grevine değinen Eren, “Onları vatandaş olarak saymıyorsunuz” dedi. Eren konuşmasını, “Sevdiklerimizin akıbetini öğrenmek için ne gerekiyorsa yapacağız” diyerek sonlandırdı.

1995 yılında gözaltında kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız annesini anarak konuşmasına başladı. Çocukları katledilen annelere dikkat çeken Yıldız, “Kimileri hapishanelere koşuyor kimileri mezarlıklara” dedi.

OHAL yasakları nedeniyle eylemlerini gerçekleştiremeyen Yüksekovalı kayıp yakınları adına söz alan Tayyip Canan, insanları işkenceyle gözaltında kaybedenlerin, devlet arşivlerindeki kayıtlarda olduğunu söyleyerek yargılanmalarını istedi.

1995 yılında gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak’ın, hastalığı nedeniyle gelemediği ifade edilerek gönderdiği mektup okundu. Kızı Maside Ocak tarafından okunan mektupta “Bizim için Anneler Günü acı geçiyorsa çocuklarımızın eli bize ulaşmıyor diyedir” diyen anne Ocak, Galatasaray Meydanı’nda bulunanları selamladı. Anne Ocak mektubunu, son nefesine kadar barış ve adalet için mücadele edeceğini vurgulayarak sonlandırdı.

1994 yılında gözaltında kaybedilen Halil ve Kasım Alpsoy’un çocuklarının, Galatasaray Meydanı’nda büyüdüğü ifade edilen eylemde, Alpsoy’ların torunları konuştu. Torunlar, dedelerinin katillerinin cezalandırılmasını istedi.

Kayıp yakınlarının konuşmalarının ardından Rezzan Karaman tarafından basın açıklaması okundu. Açıklama, açlık grevindeki Nuriye Gülmen, Semih Özakça ve Kemal Gün’ün taleplerinin karşılanması istenerek başladı.

Ertesi günün Anneler Günü olduğu hatırlatılan açıklama şu ifadelerle sürdü: “Gözaltında kaybedilen evlatlarımızın akıbetini öğrenme hakkımızdan bizi mahrum edenler yarın yine ‘Cenneti annelerin ayakları altında gören bir inancın mensupları olan bizler’ diyerek söze başlayacaklar. Devlet gözaltında kaybedilen evlatlarımızın akıbetleriyle ilgili bizi ve toplumu bilgilendirme görevini yerine getirinceye kadar ve evlatlarımız için adalet talebimiz karşılanıncaya kadar bizim kutlanacak günümüz olmayacak.”

Açıklama, 1994 yılında gözaltında kaybedilen Kasım ve Halil Alpsoy’la ilgili bilgiler verilerek devam etti. 37 yaşındaki Halil Alpsoy’un 12 Mayıs 1994 gecesi İstanbul Kanarya’daki evinin önünde bekleyen polisler tarafından “Yarım saat sonra geri döner” denerek gözaltına alındığı belirtilen açıklamada, 18 gün sonra, işkenceden tanınmaz hale gelmiş bedeninin İstanbul’a 530 km uzaklıktaki Kırıkkale’de ormanlık bir alanda bulunduğu aktarıldı.

Bir hafta sonra amcasının oğlu Kasım Alpsoy’un Adana’daki evinin polis tarafından basıldığı söylenen açıklama şöyle sürdü: “Gözaltına alındığı günün akşamı Kasım Alpsoy’u serbest bırakıp kimliğini alıkoydular. ‘Yarın gel. Kimliğini al!’ dediler. Eve geldiğinde işkenceden perişan haldeydi. Eşine daha önce İstanbul’da gözaltına alındığında kendisini sorgulayan timin Adana’ya gelerek oradaki işkencesine de katıldığını söyledi. Ertesi gün, kimliğini almak üzere bir akrabasıyla MİT binasına gitti. Akrabası tüm gün kapıda bekledi ancak Kasım Alpsoy o binadan bir daha çıkmadı.”

Açıklamanın devamında Kasım ve Halil Alpsoy’un gözaltına alındığının inkar edildiği, ailelerinin tüm başvurularının da sonuçsuz kaldığı ifade edildi. Açıklama Kasım ve Halil Alpsoy’un katillerinin cezalandırılması istenerek sona erdi.

Açıklamanın ardından Cizre ve Yüksekova’daki kayıp yakınlarının hâlâ eylem yapamadığına dikkat çekilerek, kayıp yakınlarının avukatlığını yapan Tahir Elçi’nin katledilmesinin üzerinden 76 hafta geçtiği hatırlatıldı. Tahir Elçi dosyasında da cezasızlığa doğru gidildiği ifade edildi.

 

 

 

 

BÖG Komutanı Ulaş Bayraktaroğlu Kadıköy’de anıldı

 

Rakka’da IŞİD’e karşı savaşırken şehit düşen Birleşik Özgürlük Güçleri (BÖG) Komutanı Ulaş Bayraktaroğlu (Mehmet Kurnaz) 13 Mayıs günü Kadıköy’de anıldı.

Devrimci Parti’nin düzenlediği anma için, Bahariye Caddesi’ndeki parti binası önünden, çarşı içinden geçilerek sloganlarla Mehmet Ayvalıtaş Parkı’na yüründü. Aralarında BDSP ve DGB’nin de olduğu çok sayıda devrimci, ilerici kurumun katıldığı yürüyüşte en önde Ulaş Bayraktaroğlu’nun fotoğrafının olduğu büyük bir pankart, arkasında ise BÖG şehitlerinin fotoğraflarının olduğu bir pankart ile Ulaş Bayraktaroğlu’nun fotoğrafının olduğu flamalar taşındı.

Mehmet Ayvalıtaş Parkı’na gelindiğinde, saygı duruşu gerçekleştirilerek anma programı başlatıldı. Burada Devrimci Parti Genel Başkanı Ufuk Göllü bir konuşma yaptı. “O bizim komutanımız, o bizim önderimizdi” diyen Göllü “Ulaş Bayraktaroğlu ölümsüzdür. Davası davamızdır. Partisi partimizdir” sözleriyle konuşmasını noktaladı.

Anmada HDP milletvekili Lezgin Botan’ın konuşmasının ardından, Mehmet Ayvalıtaş’ın babası Ali Ayvalıtaş, BÖG şehitlerinin yakınları ve Ulaş Bayraktaroğlu’nun annesi Melike Çakırer platforma çıktı. Aileler adına yapılan konuşmada “Bu acıların sonunda bir baharı yaşayacağız” denilerek Ulaş Bayraktaroğlu’nun mücadeleci, militan kimliği ve işçi sınıfının, emekçilerin ve Kürt halkının kurtuluşu mücadelesine hayatını adadığı vurguları yapıldı. Konuşma, “Yaşasın devrim ve sosyalizm” sözleriyle sonlandırıldı.

Ardından katılan tüm kurumların temsilcileri platforma çıkarak Enternasyonal Marşı’nı söylediler.

Açlık grevindeki Nuriye Gülmen, Semih Özakça ve Kemal Gün ile Soma’da katledilen madencilerin ailelerine selam gönderilen anmada, Ulaş Bayraktaroğlu’nun eşi Ekin Bodur’un mesajı okundu.

Anma programı Grup Vardiya’nın sahne almasıyla son buldu. Anma boyunca şiirler de okunurken, aralıklarla Ulaş Bayraktaroğlu’nun konuşmaları dinletildi.


 
§