2 Haziran 2017
Sayı: KB 2017/21

AKP dikta rejimini tahkim ediyor
Kıdem tazminatında solan “kırmızı çizgi”ler
Fiili yasaklara karşı, fiili grev!
İş davaları sermayenin lehine değiştiriliyor!
Grev yasaklarına ve kölelik dayatmalarına karşı mücadele sürüyor
Direniş sonuç getirdi, Klisom işçisi kazandı
İşçi sınıfı ve görevlerimiz
Eğitim Sen Genel Kurulu üzerine
Sermaye devletinin yalan makinesi çalışıyor
Tutuklama ve gözaltı saldırılarına rağmen Yüksel’de direniş sürüyor
KESK ve sendikalar ne yapmalı?
Kıdem hakkımıza sahip çıkmak için avuçlarımızı sıkalım ve yukarı kaldıralım!
Kadın işçilerin sesi nasıl daha güçlü çıkacak?
AKP’den “kandırıldık” demagojisine devam!
OHAL, eski ortak “FETÖ”ye karşı değil, ilerici-devrimci muhalefete karşı sürdürülüyor
Brezilya’da sosyal yıkım ve rüşvete karşı mücadele
İnsani yardımın emperyalist yorumu
NATO’nun Brüksel zirvesi ve büyüyen emperyalist savaş tehlikesi
Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Hizmetleri Yönetmeliği’ne AKP müdahalesi
Haziran’da ölmek zor
Genel grev, genel direniş!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

OHAL, eski ortak “FETÖ”ye karşı değil, ilerici-devrimci muhalefete karşı sürdürülüyor

 

OHAL’in, gün geçtikçe şaibeli görüntüsü daha net açığa çıkan “darbe” girişimi sonrasında, 20 Temmuz 2016’da “FETÖ”ye karşı başlatıldığı söylenmişti. Erdoğan’ın açıklamalarından süreceği anlaşılan OHAL için hâlâ aynı bahaneyi ortaya atıyorlar. Bahane diyoruz, çünkü, OHAL süresince “FETÖ” davasında açığa alınanlar, tutuklananlar da oldu. Ancak açığa alınan kamu emekçilerinin ezici bir çoğunluğu devrimci, ilerici emekçilerden oluşuyor. “FETÖ” bahanesiyle tutuklananlar içerisinde azımsanmayacak sayıda ilerici gazeteci de bulunuyor. Ahmet Şık bunların en bilineni.

“FETÖ” heyulasının sadece bir bahane olduğunu oldukça net gösteren bir diğer gelişme ise “FETÖ” davasından tutuklu yargılananların serbest bırakılmasıdır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın damadı Ömer Faruk Kavurmacı yaklaşık bir ay önce, “uyku apnesi” ve “epilepsi” rahatsızlıkları gerekçe gösterilerek tahliye edildi. İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) verilerine göre Adli Tıp Kurumu’ndan (ATK) raporlu 36 “epilepsi” hastası bırakılmazken, Kavurmacı’nın, devamsızlık sorunu olan öğrenciler için bile esas alınmayan “özel hastane” raporuyla serbest bırakılması, “FETÖ” heyulasının sadece bir OHAL bahanesi olduğunu gösterdi.

Son olarak, Ali İsmail Korkmaz’ın katledilmesinde son tekmeyi atan polis Mevlüt Saldoğan’ın avukatı Mutlu Karayılan “varis” ameliyatı olacağı için serbest bırakıldı. Hem de 6 yıl 3 ay hapis cezası aldığı karar mahkemesinden 2 gün önce...

Hasta tutsakların tedavileri bile engelleniyor

“FETÖ” davasından tutuklananlar serbest bırakılırken, hasta tutsakların serbest bırakılmaları bir yana tedavileri dahi engelleniyor.

Muğla E Tipi Kapalı Hapishanesi’nde tutulan HDP Milas İlçe Eşbaşkanı Kamuran Doğan’a, şeker hastası olmasına rağmen ilaçları verilmiyor. Ergin Aktaş Menemen R Tipi Hapishanesi’nde tek kişilik hücrede tutuluyor. Ergin Aktaş’ın diğer rahatsızlıkları bir yana 2 kolu yok. Yani temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayacak durumda. İzmir Kırıklar F Tipi Hapishanesi’nde tutulan Devrim Ayık kan kustuğu halde, kendisine hapishane müdürü tarafından, “Burada ancak durumun ağırlaşınca hastaneye götürürüz” deniliyor. Kelepçeyle muayene saldırısı sonucu, tedaviyi geçtik, muayene bile olunamıyor. Tekirdağ Hapishanesi’nde hastane ve mahkemeye gidişlerde parmak izi alma dayatması başladı. Parmak izi vermeyen tutsakların hastaneye dahi götürülmediğini belirtelim. Burada saydıklarımız sadece basın ve İHD verilerine dayanan örnekler. Tedavi etmeme, gerçek anlamıyla katletme, devrimci hasta tutsakların sürekli yaşadığı bir saldırı biçimidir.

Mahkemelerde “FETÖ”cü sermayeye tahliye

“FETÖ” davasından tutuklananlar içinde sermaye sınıfından olanlar da var. Bu tutuklamalar ne denli hukukiydi, bilinmez. Ancak sermaye sınıfından “FETÖ”cüler sadece hastalık bahanesiyle değil, doğrudan mahkemelerden de serbest bırakılıyorlar.

“FETÖ”ye finansal destek sağladıkları iddiasıyla Ahmet Tonkul, İhlas Holding eski üst yöneticisi Cahit Paksoy, patronlar Şakir Umutkan, Hilmi Gülcemal, Davut Teke ve Emin Akça, Fi Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Fikret İnan’ın da aralarında bulunduğu 11 kişi tahliye edildi. Yine “FETÖ” soruşturması kapsamında örgütün finans ayağını oluşturduğu için yargılanan, aralarında Uğur Soğutma Makinaları Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi sahipleri Ali Takmaklı ve Mehmet Takmaklı kardeşler ile eski Pozantı Belediye Başkanı Mustafa Çay’ın bulunduğu 22 patron serbest bırakıldılar. Tahliye edilen patronların listesi uzayıp gidiyor.

“FETÖ”cü olarak tutuklanan patronlar serbest bırakılırken, işlerine geri dönmek için 200’ü aşkın gündür direnen Nuriye Gülmen ve Semih Özakça açlık grevlerinin 76. gününde tutuklandılar. 162 gazeteci tutuklu. “FETÖ”ye karşı savaş açtığını söyleyen sermaye devleti, kendi sınıfının “FETÖ”cü bileşenlerini serbest bırakırken ilericileri, devrimcileri tutukluyor.

“FETÖ”cü patronların serbest bırakılması “çifte standart” değil, sermaye devletinin standardıdır

Ömer Faruk Kavurmacı ve Mutlu Karayılan’ın serbest bırakılmaları “çifte standart” gibi görünebilir. Yasaların herkese eşit şekilde uygulanacağı yalanına göre çifte standarttır da. Ne var ki sermaye devletinin yasaları her zaman sermaye sınıfı lehine uygulanır. Çocuklar ekmek “çalar” yıllarca hapis yatarlar. Fakat 17-25 Aralık operasyonlarında olduğu gibi, ayakkabı kutusunda milyonlarca dolar götüren Halkbank Müdürü AKlanır. Bütün bu olanlar sermaye devletinin normal standardıdır. Sermaye devleti yok edilmeden, “eşitlik” yalanlarıyla birlikte “çifte standart” görüntüleri sürekli yaşanır.

Elbette Kavurmacı ve Karayılan’ın tahliye edilmeleri hasta tutsaklar için “emsal” oluşturduğundan sermaye devletini bu yönde baskılamak gerekiyor. Fakat aslolan sermaye devletini yıkmaktır.

 

 

 

 

1 Mayıs kartı, keyfi engellemeden sonra ulaştı

 

Devrimci tutsaklar üzerindeki tecrit politikaları devam ediyor. Mektupları gönderilmeyen ve verilmeyen tutsakların mektup hakları keyfi uzatmalara tabi tutuluyor.

Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Hapishanesi’nde tutuklu bulunan TKİP dava tutsağı Özgür Karagöl’ün gazetemize 1 Mayıs öncesinde gönderdiği kart, hapishane idaresi tarafından 25 Mayıs tarihinde postaya verildi. Özgür Karagöl’ün 30 Mayıs günü elimize ulaşan 1 Mayıs kartında şu ifadeler yer aldı:

Merhaba yoldaşlar, dostlar,

Her yeni 1 Mayıs’ı bir öncekine göre daha kapsamlı siyasal ve ekonomik saldırılarla yüz yüze iken karşılıyoruz. Kapitalist toplumun temel çelişkisi olan emek-sermaye çelişkisi günden güne derinleşiyor.

Krizler, bunalımlar, savaşlar ve devrimler dönemi’nde yükselttiğimiz ‘devrimci bir sınıf hareketi için ileri!’ şiarı kokuşmuş karanlıktan kurtuluşun hem güncel hem tarihsel parolasıdır.

İnsanlığın kurtuluşunun tek umudu olan proletaryanın enternasyonalist başkaldırı günü olan 1 Mayıs’ın kızıllığıyla selamlıyorum sizleri.

Yaşasın 1 Mayıs!

Yaşasın proletarya enternasyonalizmi!

Yaşasın devrim ve sosyalizm!”

 
§