9 Haziran 2017
Sayı: KB 2017/22

İşçi sınıfı yumruğunu masaya vurmalıdır!
Türkiye-AB ilişkisi; bir küs bir barışık!
Doğanın ve kentin talanı için “yenilikler” gündemde!
Direniş şehitleri anıldı
“Tarihsel bir saldırı varsa tarihsel bir direniş gerekir!”
Gülmen ve Özakça için eylemler
Sermaye devleti grev ve direnişlere yasaklarla saldırıyor
‘Kıdem tazminatı haktır, gasp edilemez!’ paneli
Kıdem tazminatı hakkımıza sahip çıkalım!
15-16 Haziran Direnişi’nin ruhuyla genel grev genel direniş!
Dünya kadın örgütlenme deneyimleri üzerine - 5
Örgütlüyüz, güçlüyüz, kazanacağız!
Lise ve üniversiteliler piknikte buluştu
Dinci gericilik eğitimi kuşatıyor!
Yeni yükseköğretim yasa tasarısıyla güvencesizleşme ve şirketleşmenin önü açılıyor
Kapitalizm korumaz süründürür, yaşatmaz öldürür
MI6, Kaddafi ve Manchester katliamı
Kapitalizm çürütür, yok eder!
Nazım Hikmet ve Ekim Devrimi
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Lise ve üniversiteliler piknikte buluştu

 

“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine!” şiarıyla Haziran ayında yaşamını yitiren devrimci sanatçı Nazım Hikmet, Orhan Kemal ve Ahmed Arif’i anmak için 3 Haziran’da İstanbul’da düzenlenen piknik programı alanın hazırlanması ile başladı.

Bir araya gelen liseli ve üniversiteliler alana “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine BU DAVET BİZİM”, “Kıdem Tazminatı Gelecek Meselesi-Bugünün mücadelesini yarına bırakma! Meslek Liseliler Birliği!” ,”Geleceğin işçileri işçi sınıfının şairleriyle” ve Haziran Direnişi’nde katledilenlerin resimlerinin olduğu “Haziran’da ölmek zor!” şiarlı pankartları astılar. Alanın kolektif olarak hazırlanmasının ardından, kısa bir açılış konuşması yapıldı. Açılış konuşmasında siyasal gericiliğin, baskının arttığı bir ortamda devrimci sanatçıları anmak için toplanıldığı anlatıldı. Piknik ve etkinlik programının aktarılmasının ardından pikniğin sorunsuz tamamlanması için kolektif yaşamı örgütleme çağrısı yapıldı. Açıklamadan sonra ortak sofra kuruldu.

Yemeğin ardından etkinlik programı saygı duruşu ile başladı. Ardından yapılan açılış konuşmasında piknikte herkesin kolektif bir şekilde emek harcadığı belirtilerek sanatın kendisinin de bir emek ürünü olduğu ifade edildi.

Konuşmanın devamında Nazım Hikmet, Orhan Kemal ve Ahmed Arif’in hayatlarından aktarımlar yapılarak üçünün de hayatları ve yapıtları ile ezilenlerin sesi, çığlığı oldukları vurgulandı.

Konuşmanın ardından sanatçıların yaşamlarını anlatan şiir ve konuşmalarının yer aldığı dinleti sunuldu. Kısa aranın ardından forum bölümüne geçildi.

Forum bölümünün başında yapılan konuşmada; baskı ve gericiliğin arttığı bir dönemden geçildiği, 15 Temmuz’un ardından AKP iktidarının bu durumu kendi lehine kullandığı, uygulanan OHAL ve çıkarılan KHK’larla bu gericiliğin daha da arttırıldığı, şaibeli bir referandum süreci geçirildiği, grevlerin yasaklandığı, kamu emekçilerinin ihraç edildiği ifade edildi. Sermaye devletinin sosyal yıkım saldırılarını birbiri ardına çıkarmaya çalıştığı anlatıldı. Liselerde ve üniversitelerde de bunun gerici-piyasacı eğitim olarak sürdürüldüğü, gençliğin daha fazla geleceksizlikle yüz yüze kaldığına vurgu yapılarak söz pikniğe katılanlara bırakıldı.

İki bölümden oluşan forumun ilk bölümünde dönem değerlendirmesi yapılırken, ikinci bölümde de deneyim aktarımı ve yaz süreci planlamaları konuşuldu.

“Direneceğiz, kazanacağız!”

İlk sözü KHK ile ihraç edilen direnişçi Fatma Yıldırım aldı. Yıldırım, haksız hukuksuz ihraçları teşhir ederek yıllardır ilerici emekçilerin kamudan tasfiye edilmek istendiğini belirtti. OHAL ile yaşanan ihraçların kamuda iş güvencesinin kaldırılmasının da bir adımı olduğunu ifade etti. İhraç saldırısına karşı direnişi seçtiklerini, ancak sendika bürokrasisinin eylemlilik sürecinde kendilerini yalnız bıraktığını belirtti. Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın başlattıkları mücadeleyi de aktararak “Bizler okulların aydınlık yüzüydük ve sizlerle birlikte olmamızı yüz yüze gelmemizi engellemeye çalıştılar. Ancak biz direneceğiz, kazanacağız” sözleriyle konuşmasını tamamladı.

Forum bölümünde söz alan DBG ve MLB’liler; düzenin gençliğe dayattığı geleceksizliğe, staj sömürüsüne, Kürdistan’daki gençlerin öğrenmesinin-eğitim görmesinin engellendiğine, milliyetçi-şoven politikalara, kıdem tazminatının gasp edilmek istenmesine, fanzinlere dair birçok konuda düşünce ve önerilerini sundular.

Diyarbakır’dan gelen bir genç de fiziksel engelinden kaynaklı yaşadığı sorunları anlattı. Engellilerin okuması için yapılan programın hiçbir anlamı olmadığını, defalarca eğitim almak için başvurmasına rağmen her defasında oyalandığını anlattı. Konuşmasında bu ülkede okumak istemenin çok zor olduğundan ve anlamını gittikçe yitirdiğinden bahsetti.

Gebze’de yakın zamanda hayatını kaybeden Alperen’i anlatan bir konuşma yapıldı. Konuşmada tüm baskılara rağmen mücadele içinde olmak için çabaladığı, küçük yaşına rağmen pek çok sorumluluk üstlendiği anlatıldı.

Forumun kapanışında geleceğe sahip çıkabilmek için konuşulan tüm konuların pratik ayağını alanlarda örmek gerekliliğine dikkat çekildi. Piknik öğle yemeğinin ardından bilgi yarışması ve halaylarla sona erdi.

 

 

 

 

İşimiz, aşımız, geleceğimiz, onurumuz için;

Bugünün mücadelesini yarına bırakma!

 

Lise ve üniversitelerin kapanmasıyla beraber gençlik mücadelesi açısından yaz dönemine girilmiş olacak. Haliyle gençlik çalışmasının hedef kitlesine ulaşabilmek adına buna uygun adımlar atabilmek gerekir.

Son dönem gençlik çalışmamızın yoğunlaştığı alanlardan biri olan meslek lisesi çalışmamız da kendi özgülünde faaliyetlerini sürdürebilmelidir. Daha çok lise merkezli yürütülmeye çalışılan çalışma, okulların kapanmasıyla beraber kendine yeni alanlar açabilmeli, hedef kitlesine bu alanlarda ulaşabilmelidir. Yaz dönemlerinde gençlik çalışmasının bir alanı olarak fabrika çalışmasını gündemimize alıyoruz. Bu planlamanın amacı mesleki eğitim çalışmamızı güçlendirmektedir. Fabrika ve atölyelere MYO (Meslek Yüksek Okulu) ve meslek liselerinden yaz stajyerleri gelmektedir. Bu alanlarda eğitim gören gençlerin büyük çoğunluğu ise stajları olmasa da hem para kazanmak hem de eğitim gördükleri bölüm alanında kendilerini pratik olarak geliştirebilmek için fabrika ve atölyelere çalışmaya giriyor. Yaz dönemini fabrikalarda, atölyelerde çalışarak geçiren gençler işçi-emekçi çocukları, bunun önemli bir kesimi ise meslek lisesi ve MYO öğrencisi oluyor. Yine işçi-emekçilerin yoğun olarak yaşadığı semtlerdeki gençlerin önemli bir kesimi meslek liselilerdir. Özellikle de bu semtlerin içinde, yakınlarında kurulu bir meslek lisesi varsa, mahalleli gençler için ilk tercih edilen okul oluyor.

Okulların kapalı olduğu yaz dönemlerinde çalışmamızın hedef kitlesine ulaşabilmek adına sanayi sitelerine, fabrikalara, atölyelere, semtlere çalışmamızı taşıyacağız. Yaz döneminin kendisi çalışma tarzında da bazı değişiklikleri dayatıyor. Zira hedef kitlemiz okul gibi yüzlerce, binlerce gencin buluştuğu alanlarda toplanmıyor. Böyle olsaydı alana gündem taşımanın, bunun çalışmasını yürütmenin belli avantajları olurdu. Şimdi ise üretim alanları ve semtler üzerinden görece daha dağınık bir alanda çalışmamızı yürüteceğiz. Bu çok daha fazla enerji ve çaba gerektirmektedir. Bu enerji ve kararlılıkla yaz döneminde “İşimiz, aşımız, geleceğimiz, onurumuz için; BUGÜNÜN MÜCADELESİNİ YARINA BIRAKMA!” şiarlı güçlü bir kampanya ile fabrikaları, sanayi sitelerini, atölyeleri, semtleri kuşatacağız.

Meslek Liseliler Birliği (MLB)

 
§