30 Haziran 2017
Sayı: KB 2017/25

Kamu emekçileri iş, onur ve gelecek için direniyor
Hukuka ve adalete dair…
Kazanma hedefine kilitli ve kararlı eylem hattı
Nuriye ve Semih’ten mesaj
“Bir adım ileri atılarak direnişler büyütülmeli”
Kamu emekçilerinin İstanbul’daki direnişi sürüyor
“İş Mahkemeleri Kanunu Tasarısı ciddi mücadele verilmesi gereken bir saldırıdır”
Sınıftan haberler...
Madımak’ı tutuşturan kibrit hâlâ ellerinde!
Ateşte semah dönmeye devam edecek
Katliamcılık bu devletin mayasında var
“Bir devletin trajikomik olarak yapabileceği her şeyi yaptılar”
Sınıf mücadelesi ve meslek liseleri
Sınavlar ve gerçekler
Gericiliğin evrimle imtihanı
Suriye’de çocuklar, dünyada insanlık felç geçiriyor!
Suriye ve bölgede son dönem
ABD ile birlikte nereye kadar?
Fransa seçimleri ve sonuçları
Derby işgali 49. yılında yol gösteriyor
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Ateşte semah dönmeye devam edecek,

Özgür ve eşit yarınlarda hep bir ağızdan türküler söyleyeceğiz!

 

Bozuk çarklı, kanlı Osmanlı’ya kafa tutan Pir Sultan, Osmanlı’nın Hızır Paşaları tarafından asılır. Asılır ya sazı ellerde, sözü dillerdedir, Osmanlı topraklarını karış karış dolaşır, çağ atlar, bize ulaşır.

Çağ değişir, değişir ama Pir Sultan’ı ananlar modern hükümetler tarafından ateşe verilir, yakılır. Değil mi ki dünya toprakları çitleneli, insanların topraksızlaştırıldığı topraklarınsa insansızlaştırıldığı günden beri eşitsizlik düzen olmuştur. O zamandan beri gelenektir; egemenlerin hep egemen kalabilmek için kıyımlara, katliamlara, diri diri yakmalara başvurması. O zamandan beri bir gelenektir direnmek; insan öğüte öğüte dönen bozuk düzenlerin çarkına çomak sokmak...

Pir Sultan da sazıyla, sözüyle, ipte sallanan bedeniyle bu bozuk düzenin çarkına çomak sokanlardandır.

Yürü bre Hızır Paşa

Senin de çarkın kırılır

Güvendiğin padişahın

O da bir gün devrilir...”

***

Padişahların sefahat hakkını devralan bir avuç burjuvazi de, milyonların sefaleti üzerine kurdukları düzenlerini baskı, sömürü ve kan ile ayakta tutmaktadır. Bunun için toplumdaki farklılıkları tekleştirmeye, tekleştiremediklerini ötekileştirmeye ve ezilenleri birbirine düşmanlaştırmaya çalışmıştır hep. İşçi ve emekçilerin bir araya gelip kaynaştığı süreçlerden korkan ve sömürü düzeni açısından tehdit sayan burjuvazi, bunun önüne geçmek için birçok kez dinsel-mezhepsel ayrımları körüklemiş, bu temelde kanlı katliamların altına imza atmıştır.

27 yıl önce, 2 Temmuz 1993 yılında Sivas’ta gerçekleştirilen katliam, bunun en barbar örneklerinden biridir. Sivas katliamının gerisinde dönemin cumhurbaşkanı, başbakanı, valisi, belediye başkanı, emniyet müdürleri, basın-yayın organları, insan yakanları aklayan ve zaman aşımı kararı veren mahkemelerinden bu karara “Hayırlı olsun!” diyen günümüz cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a kadar bütün bir düzen yer almaktadır.

***

1993’te Sivas Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek olan Pir Sultan’ı anma etkinlikleri için pek çok aydın, sanatçı ve yazar Sivas’a gelir. Bu etkinliğe paralel olark devlet tarafından başka bir hazırlık yapılmaktadır. Etkinliğe katılanların konakladığı Madımak Oteli’nin önüne yol çalışması gerekçesiyle kamyonlar dolusu taşlar yığılır. Aynı günlerde yerel gazetede halkın dini duygularını istismar eden, katılımcılar üzerinden onları tahrik eden yazılar yayımlanır. Dönemin Sivas belediye başkanı, Refah Partili (RP) Temel Karamollaoğlu aynı tarihte bir “hicret koşusu” düzenler, bunun için çevre illerden gericiler okul ve vakıflara yerleştirilir.

Katliam günü ellerinde benzin bidonlarıyla, devletin yönlendirdiği gerici güruhlar harekete geçer, oteli ateşe verir, silah sıkanlar da vardır. Otel yanarken izleyen ve müdahale etmeyen kolluk kuvvetleri, Sivas’ın köylerinden ve şehir dışından yardım için yola çıkanlar olunca harekete geçer ve önlerini keser.

Televizyonlarda ise devlet yetkilileri pervasız açıklamalar yapmaktadır. Cumhurbaşkanı Demirel, oteli ateşe veren gerici güruh için “Halkla polisi karşı karşıya getirmeyin!” demiştir. SHP lideri Erdal İnönü kolluk güçlerinin özverileriyle çalıştıklarından bahsederken, Başbakan Tansu Çiller ise oteli saran gericilere hiçbir şey olmadığı haberini sevinçle paylaşmıştır. ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, insanların yakıldığı bu olayın bir futbol maçında bile çıkabileceğini dillendirerek katliamı önemsizleştirmeye çalışmış, Sivas Belediye Başkanı Temel Karamollaoğlu ise ateşler içinde yanan insanlar için “bir fatiha okuyalım” diyerek pişkinlikte sınır tanımamıştır.

Katliam için yapılan bu seferberlik, sonrasında da devam etmiştir. Açılan katliam davasında 124 sanık yargılanmaya başlar. Sanıklardan 33’üne verilen idam cezası, 2002’de idam cezası kaldırıldığından hapis cezasına çevrilir. 37 sanık dava sürecinde beraat ettirilir, diğerleri 15 yıla kadar varan hapis cezalarına çaptırılır; fakat davanın birinci sanığı Sivas Belediye Meclis Üyesi RP’li Cafer Erçakmak hiç “yakalanmaz”. 2012 yılında Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi kararıyla dava, zaman aşımına uğrar. Böylelikle firari sanıklar da ceza almadan kurtulurlar.

33 insanın devlet tarafından bilinçli bir şekilde diri diri yakıldığı Sivas Katliamı için düzenin mahkemelerinden elbette adalet beklemiyoruz. Sivas Katliamı bir insanlık davasıdır. İnsanlığın kurtuluş davasında ancak tam adalete kavuşacak ve hesabı sorulmuş olacaktır.

***

Katliamlarla harcı karılan bu düzenin korkusu; Şeyh Bedrettin’in düşlediği, hep bir ağızdan türkü söyleyip, sulardan hep beraber ağı çektiğimiz, demiri oya gibi işleyip, toprağı hep beraber sürebildiğimiz, ballı incirleri hep beraber yiyebildiğimiz ve yarin yanağından gayrı her şeyde, her yerde hep beraber diyebildiğimiz bir dünyadır.

Bu düşe saldırmak onların, gerçek kılmak ise bizlerin görevidir.

 

 

 

 

Roboski’de katledilenler anıldı

 

Roboski Katliamı’nın gerçekleşmesinden 66 ay sonra, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Hakikat ve Adalet Komisyonu bir kez daha Roboski anması yaparak sorumluların cezalandırılmasını istedi. 28 Haziran akşamı Galatasaray Lisesi önünde toplanan kitle “Edi bese/artık yeter! Roboski katliamında 5. yıl/İnsan Hakları Derneği  (İHD) İstanbul Şubesi Hakikat ve Adalet Komisyonu” yazılı pankart ve Roboski’de katledilenlerin fotoğraflarını açtı.

Eylemde okunan basın metninde beş buçuk yıldır, sorumluların bilinmesine karşın hâlâ cezalandırılmadıkları belirtilen Roboski Katliamı’nın yanı sıra, yine Haziran ayında gerçekleşen bir başka katliam hatırlatıldı. 7 Haziran 2015’te Diyarbakır’da HDP mitinginde patlatılan bombanın sorumluları bilinmesine rağmen onların da ceza almadıkları vurgulandı.

Basın metninin sonunda, sorumlular yargılanıp ceza almadığı sürece “Her ayın 28’inde burada olmaya devam edeceğiz” ifadelerine yer verildi.




TSK Efrin’in köylerine saldırdı

 

Türk sermaye devleti, Kürt halkının kazanımlarına yönelik saldırılarına Efrin’e yönelik top atışlarıyla devam etti. TSK, 27 Haziran saat 22.30 sularında, Efrin kantonunun Şera ilçesine bağlı köylere top atışı yaptı.

Azez’de konuşlanan TSK birliği tarafından yapılan saldırıda Şera ilçesine bağlı Qestel Cindo, Malikiyê, Merenaz, Vîllat El-Qadî ve Eyn Deqnê köyleri bombalandı.

TSK saldırısına YPG/YPJ güçlerinin de karşılık verdiği bildirildi.


 
§