20 Ekim 2017
Sayı: KB 2017/40

Krizlerin ve kirli ilişkilerin bedelini emekçilere ödetiyorlar
Efendinin attığı tokat ve uşakların çürümüşlüğü
Yol arkadaşlarını tasfiyeye devam!
Patronları dava yükünden kurtar, işçiyi süründür!
Şişecam işçisi: Onurluyuz, gururluyuz!
Arçelik’te baskılar durmak bilmiyor!
KESK ve Şubeler Platformu üzerine
KÇB’den “KHK’lar, direnişler ve sendikalar” paneli
Rem Spor’un Hummel mağazasında işçi düşmanlığı
Sermaye çocuk işçilerin kanı ve emeği üzerinde yükseliyor
Ekim Devrimi sürecinde siyasal akımlar
Güney Kürdistan’da referandum ve sonrası
Irak ordusu ve Haşdi Şabi emperyalistlerin silahıyla Kerkük’ü ele geçirdi
Emperyalizmin ürettiği açlık
DGB, DLB ve MLB’den mücadele çağrısı
Bu yasa dikiş tutmaz!
Esenyurt’ta “Ekim Devrimi ve kadın” semineri
“Kazanmak için bedel ödemeyi göze almalı”
Halkı gibi acılı şair: Cigerxwin
“Herkes hakkı olanı eşit olarak paylaşsın diye!”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Rem Spor’un Hummel mağazasında işçi düşmanlığı

 

İşçi ve emekçiler pahalı markaların süslü reklamları arkasında gizlenen sömürünün altında ezilmeye devam ediyor. Bunun bir örneği de Rem Spor’un sahibi olduğu Hummel mağazasında yaşandı. Türkiye’de yaklaşık 12 mağazası olan Hummel, emekçileri fazla mesai ücretlerini yatırmadan çalıştırıyor ve yoğun mobbingle baskı altına alıyor.

Baskılar, tehditler, sahte tutanaklar

Hummel’dan ayrılan bir işçi, çalışma şartlarıyla ilgili gazetemize konuştu. Haftada bir gün izinle 8 saat çalıştıklarını aktaran işçi, çalışma süresinin her zaman 8 saati aştığını belirtti. Fazla mesai ücretlerinin de hiçbir zaman yatırılmadığını söyleyen işçi, maaşların da sigortaya her zaman olduğundan daha düşük gösterildiğini aktardı. Çalışma koşullarından şikayetçi olan işçilere “İstemiyorsanız çalışmayın” dendiğini anlatan işçi, işçilerin istifaya zorlandığını, buna uymayanların hakkında ise “işe gelmeme” tutanağı tutulduğunu ifade etti.

Mağazalar koordinatöründen şirket sahibine kadar tüm yöneticilerin çalışanlara hakaretler eşliğinde sürekli satışları arttırma baskısı yaptığını söyleyen işçi, müşteri gibi gelen gizli denetimcilerin de işçilerin “performans”ını ölçtüğünü belirtti. Yapılan toplantılarda “Gerekirse tuvalete bile gitmeyeceksiniz” denilerek baskı altına alındıklarını anlattı.

İşçiler borçlu gösterildi, maaşları yatırılmadı, tehdit edildi

“Ürün satışında baskıcı değilsek, alternatif ürün göstermediysek maaşımızdan kesinti yapılıyordu” diyen işçi, çalışma koşullarından kaynaklı kendisi gibi işten ayrılan birkaç işçiye, bilinçli olarak yanlış sayım yapıldığından kaynaklı “Şirkete borcunuz var” dendiğini aktardı. Yatırılmayan maaşlarını sorduklarında “sayım gününü bekliyoruz” dendiğini, bir hafta geçmeden de “Sayımınızdan eksik var. Maaşlarınızı yatırmayacağız” cevabı aldıklarını söyleyen işçi, bir şirket yöneticisinin “Şirkete 14 bin lira borcunuz var. Ödemezseniz hırsızlık tutanağı tutacağız. Konu şirket avukatına intikal etti” şeklinde mesaj attığını aktardı.

İşçilerin konuyla ilgili hukuki girişimlere başladığını aktaran işçi, söz konusu yöneticinin işçilerin hiçbir hakkı olmadığını iddia etmeye devam ettiğini ve şu mesajla kendilerini tehdit ettiğini anlattı: “270 küsur sayım açığınız var. Bugün sizlere ihtarname yollandı. 2 hafta içinde parayı ödeyin. Yoksa bu paranın 2 mislini bize ve avukatlarımıza ödeyeceksiniz. Sizler yüzünden insanlar mağdur. Bunun hesabı sorulacak. Benim ve şirketin gücünü sınamayın. Benden size uyarı.”

 

 

 

 

Şırnak’ta kaçak madende göçük: 7 işçi katledildi

 

Sermaye devletinin kölelik koşullarına mahkum ettiği madenciler, patronların kârları uğruna iş güvenliği önlemlerinin ihmal edilmesiyle katlediliyor.

Son olarak da 17 Ekim’de Şırnak’ta kaçak olarak işletilen kömür madeninde meydana gelen göçük nedeniyle 7 işçi yaşamını yitirdi.

Şırnak-Cizre karayolunun 20. kilometresindeki maden havzasında kurulu, özel bir şirkete ait 3 nolu ocakta göçük meydana geldi.

İşçiler göçük altında kalırken, yapılan çalışmalar sonucunda 7 işçiye ulaşıldı. Ulaşılan işçilerden 6’sı hayatını kaybederken, 1 işçi de kaldırıldığı Şırnak Devlet Hastanesi’nde yaşamını yitirdi.

Öte yandan maden katliamlarında sorumluluğu bulunan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, iş cinayetiyle ilgili sorumluluğunu itiraf niteliğinde açıklama yaptı. Bakanlık; maden sahasındaki faaliyetlerin, MİGEM tarafından 2013 yılında durdurulduğunu, işletmenin “kaçak” olarak çalıştığını belirtti. Açıklamada, 2013 yılından bu yana ne olduğuna dair ise herhangi bir bilgi verilmedi.

Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı katliama ilişkin başlattığı soruşturma kapsamında firma sahibi ve iki çalışanı gözaltına alırken kaçak çalışan madeni gör-e-meyen MİGEM hakkında ise herhangi bir işlem yapmadı.

 

 

 

 

Kod-A işçileri İTÜ önündeydi

 

Sosyal-İş Sendikası’nda örgütlendikten sonra patronun saldırılarına sessiz kalmayan Kod-A işçileri işten atılmışlardı. Yenibosna’da direnişlerini sürdüren işçiler 12 Ekim’de İTÜ önündeydiler.

Kod-A Bilişim şirketinin ana merkezinin İTÜ Ayazağa yerleşkesinde bulunması sebebiyle İTÜ önünde buluşan işçiler yerleşke içerisinde yürüyüş yaparak şirket merkezi önünde açıklama yapmak istedi. Ancak rektör-polis işbirliği ile işçilerin içeri girmesi engellendi. Kod-A işçileri ve onlara desteğe gelen güçler ise açıklamayı İTÜ Ayazağa yerleşkesinin önünde yaptılar.

Kitleye seslenen Sosyal-İş Örgütlenme Uzmanı Cemal Bilgin, sendikalaşma haklarını kullanan işçilere yönelik patronun sürgün saldırısını teşhir etti.

Sosyal-İş İstanbul Şube Başkanı Mustafa Ağuş başta Tüpraş olmak üzere iş cinayetlerinde katledilen işçiler için saygı duruşu çağrısı yaparak iş cinayetlerini teşhir etti.

Saygı duruşunun ardından konuşan DİSK Genel Başkanı Kani Beko da iş cinayetlerini ve açlık sınırındaki asgari ücreti teşhir etti.

Basın açıklamasını ise Sosyal-İş Genel Başkanı Metin Ebetürk yaptı. Kod-A patronunun saldırılarını anlatan Ebetürk, “Artık bizim için tüm Kod-A iş yerleri eylem ve direniş alanıdır” dedi. TÜMTİS üyesi DHL işçilerinin direnişlerine de değinen Ebetürk, direnişlerin aynı sokağı paylaştığını ifade ederek “Omuz omuza direnişimizi büyütüyoruz” dedi.

İTÜ rektörlüğüne seslenen Ebetürk “Rektörlüğü, evrensel değerlere, evrensel insan haklarına sahip çıkmaya çağırıyoruz; bir eğitim ve bilim kurumu olarak kendine yakışanı yapmaya, bu sorunun çözümü için adım atmaya davet ediyoruz” dedi. “Toplu iş sözleşmesi masasına oturana kadar direneceğiz” sözleriyle açıklamayı sonlandırdı.

Eyleme BDSP, DEV TEKSTİL ve DGB’nin de aralarında yer aldığı pek çok kurum, sendika ve siyasi parti katıldı.


 
§