1 Haziran 2018
Sayı: KB 2018/22

İşçi ve emekçiler seçim vaatlerine kanmamalı!
Rejim krizinde yeni evre
Her şey sermayenin refahı için!
Sarayda “sol cumhurbaşkanı”!
Flormar direnişine omuz verelim!
İşçi sınıfı mücadeleyi sürdürüyor
Sınıf mücadelesi ve sendikalar üzerine değinmeler - II
Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!
CHP’nin demagojik yalanları
Kocaeli’den seçim izlenimleri
Yeni Haziranlar mayalanırken…
Kaybettiklerimizin hesabını mahkemelerde değil sokaklarda soralım!
Gençlik sahte vaatlere prim vermemelidir
Paris’te mücadele dalgası: Kitlesel eylemler sürüyor
Sosyalizmin görkemli çiçeklenişinin toprağındaki kökler
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kocaeli’den seçim izlenimleri

 

Sınıf devrimcileri olarak bir süre önce devrimci seçim çalışmamızın startını verdik. Seçimler vesilesi ile kitlelerin bilincinde yaratılan yanılsamanın önüne geçmek için çalışmalarımızın eksenine “Düzen partilerine oy yok” şiarını koyduk. Bulunduğumuz tüm alanlarda bu anlayışın başarısı için çabalar sarf ediyoruz.

Geçmiş seçim dönemlerinde –ki AKP’nin karşısında bu kadar çeşitli ve iddialı burjuva partileri yokken- yürüttüğümüz çalışmaları da aynı içerikte gerçekleştirirken, işçilerde belli direnç noktaları ile karşılaşıyorduk. “Oyları bölmeyin”, “Beraber olup bu iktidarı yıkmanın vakti” ya da “Sizin çabalarınız iktidara yarıyor” gibi saymakla bitiremeyeceğimiz tepkilere tanık oluyorduk.

Fakat bu seçim döneminde farklı bir atmosfer var. Düzen kurumlarının kitleler nezdinde itibarını yitirmeye başlaması, 15 Temmuz ve 7 Haziran seçimleri gibi olaylar, insanları geçmişten farklı bir şekilde düşünmeye itiyor.

Sohbet ettiğimiz bir otomotiv yan sanayisi işçisi seçimlerin güvenilirliğine inanmadığını ve “24 Haziran’dan sonra bizi iç savaş bekliyor. Seçim sonucu ne olursa olsun bu adam gitmeyecek. Baksana iç savaş çağrısı yapıp insanları silahlandırıyorlar” diye yakındı. Orta yaşlarda olan aynı işçi “Seçimlere değil sonrasına odaklanmalı” şeklinde uyarıda bulundu.

Kibar Holding’e bağlı fabrikada çalışan bir kadın işçi ise seçimlere dair şu yorumda bulundu; “Fabrikamızda hala insanların büyük bir bölümü hükümetin politikalarını sahipleniyor. Bütün yaptıklarını onaylamasalar da küçük de olsa çıkar birlikleri var. Bunların seçimle gideceğini düşünmek doğru değil. Her şeyin bir gecede değişeceğini düşünmek 16 yıldır olanları yok saymaktır. Eğer biz bu işçileri kazanamazsak işçi sınıfı hiçbir şey kazanamayacaktır.”

Seçim gündemli stickerlarımızı şehir merkezine yaparken orta yaşın üzerinde bir kadın yaklaşarak Deniz Gezmiş’lere olan ilgisini ve yakınlığını belirtirken, seçim gündemine dair “Bu memleketi ancak Denizler kurtarır” dedi. Bu düzene, seçimlere ve iktidara olan güvensizlik her yerde karşımıza daha fazla çıkar oldu.

Bir otobüs durağında otobüs bekleyenlerin kısa sohbetleri yine seçim gündemli idi. 40’lı yaşların ortasında bir işçi dövizin yükselişinden hareketle iktidarın gitmesi gerektiğinden bahsediyordu yanındaki bir başka işçiye. Başını sallayarak onaylayan işçi şu sözlerle tepkisini ortaya koydu; “Artık gitmesi gerek. Kendisini batırdığı yetmedi bütün ülkeyi de batırıyor. Ama bu şekilde davranan birisi seçimle gitmez. Kaybetse de gitmez. Savaş çıkartıp milleti birbirine boğazlatır yine de seçimle gitmez.”

Doların 4.90’lara tırmandığı günün sabahı başka bir durakta otobüs bekleyen, badem bıyıklarından eski AKP’li olduğunu düşündüğümüz AVM’de temizlik işçisi olarak çalışan bir emekli işçi dayanamayarak “Bu adamlar ülkeyi mahvetti. Gidip ülkeyi ‘FETÖ’cülere teslim ettiler. Şimdi de ekonomiyi batırdılar. Kendileri saraylarda yaşıyor. Ağızlarından düşmeyen ‘millet’i takan kimse yok. Bak dolar kaç para oldu. Elde avuçta bir şey yok” sözleriyle tepkisini dile getirdi. İşçileri kimsenin düşünmediğinden ve devletin patronlara yaptığı kıyaklardan bahseden aynı işçi; “Ben de oy verdim ama bunlar kullandı bizi. Şimdi kimse ülkenin bu durumunu seçimle değiştiremez. Artık eski seçim tabloları yok. Eskiden hükümet değişirdi. Ama bunlar devlet. Öyle birden seçimle falan olmaz bu iş” diye düşüncelerini noktaladı.

Dinci-gericiliğin etkili olduğu İzmit’te işçilerin büyük denilecek bir kısmı ise muhalif düzen partilerinden yana tavır takınıyor. Bir kısmı CHP’nin Muharrem İnce rüzgarına kapılırken kimileri ise Meral Akşener ve SP gibi öne sürülen düzen partilerine yöneliyor. Hâlâ dinci-gericiliğin etkisinde olan bu kesim tarafından AKP’ye muhalif olan düzen partileri bir alternatif olarak görülüyor. Reformist sol ise bilcümle HDP’nin arkasına sıralanmış durumda. Sola eğilimli işçiler ve emekçilerde ise toplumsal atmosferden dolayı umutlu bir yaklaşım öne çıksa da, 7 Haziran seçimleri hâlâ hafızalarda.

HDP ve sol hareketin seçim toplantısına katılan bir işçi “Ben sadece Selahattin Demirtaş için oy vereceğim. Başka da bir şey yok. Aday tanıtım toplantısında sanki herkes 7 Haziran’ı unutmuş gibiydi. Herkes seçime endekslenmiş. İktidar kaybetse de kabullenmez. Zaten kaybetmişler. Bizim seçimlerin sonrasına hazırlanmamız lazım” şeklinde görüşlerini belirtti.

Yukarıda belli örnekler üzerinden ortaya koyduğumuz tablo elbette İzmit gibi büyük bir sanayi kentinde yaşayan işçi ve emekçilerin tamamının eğilimlerini yansıtmıyor. Fakat, devrimci alternatifi işçi ve emekçilere taşımak adına öncesi süreçlerden çok daha fazla imkan olduğunu gözler önüne seriyor.

Kocaeli’den bir sınıf devrimcisi

 

 

 

 

Seçimlerden sonra hiçbir şey kendiliğinden değişmeyecek”

 

Avcılar Salı Pazarı’nda gazete satışı sırasında tanıştığımız Kezban abla, bizlerle hayat koşullarının zorluğunu ve seçimlere dair görüşlerini paylaştı.

İki yetişkin genç annesi olan Kezban abla, yakın zamanda sağlık sorunları ve ameliyattan kaynaklı çalıştığı tekstil atölyesinden çıkmak zorunda kalmış. Eşinin de engelli olduğunu belirten abla, 1.500 liralık bir maaş aldığını, kesintilerle birlikte maaşının kuşa döndüğünü ifade ediyor. Bir de takip etmesi gereken diyet yerine, maddi koşullar el vermediği için, marketteki ucuz ve sağlıksız ürünlere başvurduğunu belirtiyor.

Boğazına kadar kredi borcuna saplanmış olan aile, çocukları dahil herkesin çalışması ile ayakta kalma mücadelesi veriyor. Tabi bu uzun ve zorlu süreç, insan bünyesine hasar vermeden geçmiyor. Kendisinin, eşinin ve kızının depresyon ilacı kullanmak zorunda kaldıklarını söylüyor Kezban abla.

Pazara 50 lira ile gelen Kezban abla, kahvaltılık malzeme ve biraz sebze dışında meyve almaya parasının yetmediğini belirtti. Eskiden kadınlar arasında altın günü bile yapabildiklerini söyleyen abla, bugün ise ay sonunu getiremediğini söyledi.

Kezban abla seçimlerden hiçbir umudunun olmadığını, oy verse de bir şey değişmeyeceğinin farkında olduğunu dile getirdi. Kendisinin de birçok işçi ve emekçi gibi sandığa gitmezse oyunun mevcut iktidara gitmesinden korktuğunu itiraf ederek, eğer öyle bir şey yoksa gitmeyi düşünmediğini söyledi. Dünden bugüne işçi ve emekçiler için bir şey değişmediğini ve bu seçimlerden sonra da kendiliğinden değişmeyeceğinin bilincinde olduğunu gazetemize aktarmış oldu.

Esenyurt’tan bir sınıf devrimcisi

 
§