11 Ocak 2019
Sayı: KB 2019/02

Açmazları derinleşen Erdoğan AKP’si savaş çığırtkanlığını tırmandırıyor
Kriz, Kürt emekçiler ve temel sınıflar gerçeği
Kapitalizm savaş demektir!
Zam yağmuruna karşı direniş saflarına!
Poşete sığmayan tepki
“Etkili ve hızlı iletişim iktidar sahiplerini endişelendiriyor”
CHP’nin işçi düşmanlığı
İZBAN grevi, grev yasağı ve sınıfsal bakış üzerine...
Fiili-meşru mücadele dışında yol yok!
İşçi ve emekçiler direniyor
“Devrim buradadır, gerçekleşmelidir!”- Karl Liebknecht
Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht kavgamızda yaşıyorlar…
Trump ve işbirlikçileri
Fransa’da Sarı Yelekliler’in 8. hafta kararlılığı
Doğu Avrupa’da ırkçı-şoven rejimlerin açmazları derinleşiyor
Hindistan’da milyonlarca işçi 2 günlük genel greve gitti
Ticarethaneye çevrilen okullarda artan şiddet
ASELSAN’a sunulan geleceğimizdir!
Tutsaklarla beraber tutsak yakınları da cezalandırılıyor
Kârlı iş
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Etkili ve hızlı iletişim iktidar sahiplerini endişelendiriyor”

 

Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Ankara Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Ömürhan Soysal, günümüzde bilgiye erişimin durumu, internet ve sosyal medyaya yönelik yasaklar vb. konulardaki sorularımızı yanıtladı.

- İnternet ve bilgiye-bilgi kaynaklarına ulaşım gittikçe zorlaşmaya başlıyor. Bu durumun oluşmasındaki başlıca hukuki sebepler nelerdir?

- Ülkemizde 1990’lı yıllarda mobil iletişim, 2000’li yıllarda ise dijital iletişim hızlı bir şekilde gelişmiştir. Günümüzde dijital iletişimin bir formu olan internet, bilgiye erişimin en hızlı ve etkili aracı haline geldi. Web 2.0 ile birlikte bilgi deposu olan internet, bir ansiklopedi olmanın ötesine geçti, insanlar arasındaki iletişim mesafelerini kısalttı.

Uzaktan iletişim ve internetin insan yaşamının temel hakkı ve gereksinimi olması üzerinde yoğun tartışmalar yaşanmaktadır. Türkiye ne yazık ki internet yasakları, Wikipedia ve Twitter engellemeleriyle tanınmakta, dünyada internet yasaklarıyla anılan birkaç ülkeden biri olarak bilinmektedir.

AKP iktidarını Suriye’deki çatışmalara destek vermekle suçlayan İngilizce iki içeriğin yer alması gerekçesi ile 2017 yılından bu yana dünyanın en büyük internet ansiklopedisi Wikipedia’ya erişim yasağı devam ediyor. Ankara 1. Sulh Ceza Hakimliği tarafından verilen bu karar üzerine Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından “teröre destek veren içerikler” gerekçesi ile Wikipedia’ya Türkiye’den hâlâ erişilememektedir.

Resmi kaynaklardan ve kayıtlardan Türkiye’de erişimi yasaklanan internet sitelerinin sayılarına ulaşmak bir süredir mümkün değil. Çeşitli sivil toplum kuruluşları tarafından yapılan araştırmalar internet erişimi konusunda yasaklamaların artarak devam ettiğini göstermektedir.

Freedom House tarafından 2017 yılında Türkiye’de internet özgürlüğü ile ilgili olarak hazırlanan raporda, Türkiye’de internet özgürlüğünün hızla azaldığı vurgulanmıştır.

Bütün bu engellemelere ve yasaklamalara karşın Türkiye’de internet kullanımı hızla artıyor. TÜİK tarafından yapılan “Hanehalkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması 2017”ye göre Türkiye genelinde internet kullanım oranı yüzde 66,8 olurken, internet kullanım oranları 16-74 yaş grubundaki erkeklerde % 65,7, kadınlarda %58,7 oranında oldu. Yine bu araştırmaya göre hanelerin yüzde 80,7’si evden internete erişim imkânına sahiptir.

İnternetin bu kadar yaygın kullanılıyor olması bilgiye erişimin ne kadar yaygın olduğunu göstermektedir. Bu yaygın erişim insanların tek bir kanaldan bilgi almak yerine “doğru bilgi”ye erişim olanaklarını da yaratmaktadır. Bu durum da iktidar sahiplerini her zaman endişelendirmektedir. Görsel medya üzerindeki iktidar tekeli yüzünden manipülasyona maruz kalan insanların “doğru bilgi”ye erişimi engellenmektedir.

- Kapitalizm, doğası gereği, her şeyi alınıp satılabilir hale getiriyor. İnsanın en doğal hakkı olan bilgi edinme hakkı da bunlar arasında. Sizin, internet ve bilginin metalaşması konusundaki görüşünüz nedir?

- Bu sorunuzun yanıtını verebilmek için çok boyutlu bir değerlendirme yapmak gerekir. Çünkü kapitalizmin meta haline getirdiği sadece bilgi değil; kullandığımız bilgisayarlardaki yazılımlar, hatta kullandığımız bilgisayarlara kadar varan çok geniş bir üretim sürecinin bütün öğeleri metadır. Bilgi ise tüm bu üretim süreci sonunda elde edilen “soyut meta”dır. Dolayısıyla değerlendirmeyi tüm bu geniş bağlam içerisinde yapmak çok daha ufuk açıcı olacaktır. Fakat bu tartışmayı şimdilik “somut meta” ile sınırlandıralım.

Kapitalizm her zaman daha fazla artı değer elde etmek ister. Bu istek de sürekli olarak üretim süreçlerindeki niteliksel dönüşümleri getirir. 18 ve 19. yüzyıl üretim biçimleriyle daha fazla artı değer elde edemeyeceğini keşfeden kapitalizm, 20. yüzyılda artık “bilgi”ye yoğunlaştı. Bugün başta ABD olmak üzere birçok emperyalist ülke yazılıma yöneldi. Bu yönelişi “yüksek katma değerli yöntemler” adını verdiği pembe kelimelerle süsledi. Ama dikkatli incelediğinizde aslında 19. yüzyılda İngiltere’deki tekstil atölyelerinden artı değer elde eden kapitalizmden çok da farklı amaçları olmadığını görebilirsiniz. Elbette “tekstil atölyeleri” ile karikatürize ettiğim süreçler bundan 150 yıl önceki üretim araçlarıyla karşılaştırılamayacak kadar “modern”leşmiştir.

Buradaki bir diğer fark ise patronlarına artı değer üreten tekstil atölyelerindeki emekçiler çalışmak “zorunda”dırlar, oysa bugün insanlar başta sosyal medya olmak üzere internette her gün “gönüllü” olarak artı değer üretmektedirler. Örgütlenmek için, haber vermek için veya sevdikleriyle yaşadıkları bir anı paylaşanlar her paylaşımlarında kapitalizme artı değer sağlamaktadırlar. Attığımız tweetler Twitter’ın, paylaştığımız fotoğraflar Facebook’un, akıllı telefonlarımıza indirdiğimiz ücretsiz uygulamalar bunların sahibi olan şirketlerin borsadaki hisselerini her geçen gün yükseltiyor. Ve tüm bunları hepimiz farkında olmadan “gönüllü” olarak yapıyoruz. Bu da bilgiyi meta haline getiriyor.

- İktidar, emekçiler üzerinde çok yönlü baskı kuruyor ve bu baskının gerisin geri toplum içerisinde gündem olmasını istemediğini görüyoruz. Sizce internet ve sosyal medya üzerindeki baskının bununla bağı nedir?

- Yazılı iletişim araçlarının eskiye göre daha az rağbet görmesi, etkili ve hızlı iletişimin dijital ortamlardan yürütülmesi iktidar sahiplerini dünyanın her yerinde endişelendiriyor. Tunus’ta işsiz bir bilgisayar mühendisinin kendini yakmasıyla başlayan olaylar önce Mısır’a, sonra Libya’ya sıçradı. Son 5 yıldır da Ortadoğu’yu etkiliyor. Oralardaki tüm eylemler sosyal medya üzerinden örgütlendi. Bugün Fransa’daki Sarı Yelekliler yine sosyal medya üzerinden örgütleniyorlar. İnsanların eskiye nazaran daha hızlı iletişim kurabilmesi örgütlenmenin önündeki bazı bariyerleri kolayca aşmayı getiriyor.

Yoksulluğun artması, savaşlar yüzünden kendi ülkelerini terk etmek zorunda kalanlar... Kısacası kapitalizm dünyanın her yerini tahrip ediyor. Bu da dünyanın birçok yerinde faşizmin yükselmesine yol açıyor. Daha otoriter, daha baskıcı yönetimlerin iktidar olmasıyla beraber doğru haber almak giderek zorlaşıyor. Çünkü iktidarlar medyayı kendi kontrollerinde tutmadan iktidarlarını sürdüremeyeceklerini çok iyi biliyorlar. Bu yüzden de yurttaşların doğru haber almalarını engelleyecek her türlü tedbiri almaktan geri durmuyorlar.

Şu anda Türkiye’den erişimin yasak olduğu Wikipedia’da “Türkiye’de Medya” başlığındaki içeriği aynen aktarıyorum:

Türkiye, Sınır Tanımayan Gazeteciler’in Basın Özgürlüğü Endeksinde 2005 yılında yaklaşık 100. sıradan 2013 yılında yaklaşık 150. sıraya düşmüştür. Türkiye, Freedom House örgütünün 2016 raporunda özgürlük durumunda ‘Kısmen Özgür’, basın özgürlüğünde ‘Özgür Değil’, İnternet özgürlüğünde ise ‘Kısmen Özgür’ olarak değerlendirilmiştir. Ülkede 2016’da gerçekleşen darbe girişimi sonrasında ilan edilen olağanüstü hâl koşullarında onlarca medya kuruluşu kapatıldı ve Tutuklu Gazetecilerle Dayanışma Platformu raporuna göre tutuklu gazeteci sayısı Ekim sonunda 121’e yükseldi. Oxford Üniversitesi Reuters Enstitüsü’nün 2018 yılında yayınladığı Dijital Haberler Raporu’na göre Türkiye araştırmaya konu olan 37 ülke arasında dezenformasyon ve yalan haberin en çok görüldüğü ülke olduğu belirtildi. Raporda Türkiye’de medyaya güven duyduğunu belirtenlerin oranı yüzde 38, güven duymadığını söyleyenlerin oranının ise yüzde 40 olduğu ifade edildi.

Kızıl Bayrak / Ankara