11 Ocak 2019
Sayı: KB 2019/02

Açmazları derinleşen Erdoğan AKP’si savaş çığırtkanlığını tırmandırıyor
Kriz, Kürt emekçiler ve temel sınıflar gerçeği
Kapitalizm savaş demektir!
Zam yağmuruna karşı direniş saflarına!
Poşete sığmayan tepki
“Etkili ve hızlı iletişim iktidar sahiplerini endişelendiriyor”
CHP’nin işçi düşmanlığı
İZBAN grevi, grev yasağı ve sınıfsal bakış üzerine...
Fiili-meşru mücadele dışında yol yok!
İşçi ve emekçiler direniyor
“Devrim buradadır, gerçekleşmelidir!”- Karl Liebknecht
Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht kavgamızda yaşıyorlar…
Trump ve işbirlikçileri
Fransa’da Sarı Yelekliler’in 8. hafta kararlılığı
Doğu Avrupa’da ırkçı-şoven rejimlerin açmazları derinleşiyor
Hindistan’da milyonlarca işçi 2 günlük genel greve gitti
Ticarethaneye çevrilen okullarda artan şiddet
ASELSAN’a sunulan geleceğimizdir!
Tutsaklarla beraber tutsak yakınları da cezalandırılıyor
Kârlı iş
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht kavgamızda yaşıyorlar…

“Barbarlık içinde çöküş ya da sosyalizm!”

 

Alman proletaryasının seçkin önderleri, dünya komünist hareketinin unutulmaz iki lideri Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht 100 yıl önce katledildiler. Oysa ideallerini gerçekleştirebilmiş, Kasım Devrimi’ni zafere taşımayı başarabilmiş olsalardı, bugün dünya çok daha yaşanılası bir yer olacaktı.

Tek çıkış yolu devrim

Kapitalizm 20. yüzyılın başında emperyalist aşamaya girdi. 1903 yılında Lenin, dünyada sömürgeci güçler tarafından paylaşılmamış toprak parçası kalmadığını saptıyordu. Alman burjuvazisi geç kaldığı için bu paylaşımdan pay alamamıştı. Geriden gelen ama hızla gelişen Alman tekelci burjuvazisi, sömürgelerin yeniden paylaşımı için 1914 yılında birinci dünya savaşını başlattı.

Burjuvazi sömürgeler elde etmek için savaş fitilini yaktı, fakat bu savaşın yarattığı yıkımın, dehşetin, ölümün bedelini işçi sınıfıyla emekçiler ödedi. Dört yılda on milyonları yok eden kapitalist barbarlık öyle bir noktaya ulaştı ki, 1918 yılında Alman proletaryasının tek çıkış yolu devrimdi artık.

Rusya’da Lenin liderliğindeki Bolşevik partisi işçi sınıfı ile askerleri ve köylüleri seferber ederek Büyük Sosyalist Ekim Devrimi’yle zafere ulaşmıştı. “Buz kırılmış, yol açılmış”tı. Artık sıra Almanya proletaryasındaydı.

Düşman içeride!”

1914 yılında emperyalist savaş kapıya dayandığında, Alman Sosyal Demokrat Partisi (SPD), Rosa Luxemburg’un tanımıyla “kokuşmuş bir ceset”ti.

SPD ülke sathına yayılmış örgütsel ağı, 110 milletvekili, milyonların oy desteği, 90 günlük gazetesi, sendikaları, kooperatifleri ve diğer kurumlarıyla devasa bir aygıt haline gelmişti.

Bu aygıtın şefleri ve onlara yaslanan parlamento grubu emperyalist savaşa destek vererek, hem Alman proletaryasına hem de dünyanın işçi ve emekçilerine ihanet ettiler.

SPD parlamento grubu içinde bu alçaltıcı tutuma karşı çıkan tek kişi “Düşman içeridedir!” şiarını yükselten Karl Liebknecht oldu. Burjuvazi emperyalist savaşa hayır diyen Liebknecht’i zindana atarak öcünü aldı. Ancak bu yürekli devrimci duruşun 1918’de patlak verecek devrime giden yolu açmasına engel olamadı. Nitekim Kasım 1918 geldiğinde devrim artık kaçınılmazdı.

Devrim anı gelip çattığında

Kasım 1918’de Alman burjuvazisi savaşta utanç verici bir yenilgiye uğramış, Kaiser İmparatorluğu çöküşün eşiğine gelmiş, generaller ordusuz komutanlara dönüşmüşlerdi. İşçi sınıfı isyandaydı ve birçok yerde askerler de isyanı destekliyordu. Devrim anı gelip çatmıştı.

Devrim ateşi yanıyordu ama işçi sınıfının devrimci partisi yazık ki henüz hazır değildi. Rosa, Karl ve yoldaşları partiyi inşa etmek için seferber olmuşlardı. Her şeye rağmen Komünist Partisi ancak devrimin başlamasından iki ay sonra kurulabildi. Kuruluştan kısa süre sonra Rosa ile Karl, işçi sınıfına ve devrime ihanet eden Sosyal Demokratlar tarafından katledildiler. Parti hazır olmadığından, devrimin liderlerini de koruyamamıştı.

Emperyalist savaşı destekleyerek işçi sınıfına ihanet eden SPD, o esnada devrim karşısında aciz kalan burjuvazinin imdadına yetişti. Halen işçi sınıfının bir kesiminin desteğini alabilen SPD, tekelci burjuvazinin safına geçip, devrimin karşısına dikildi. Kokuşmuş SPD cesedi, bu tutumuyla bir yandan işçi sınıfı saflarındaki devrim ateşini söndürmeye çalışıyor bir yandan da devrimde ısrar eden ileri işçilerle devrimcilerin cellatlığını yapıyordu.

Devrimin alevleri yıllarca parlıyor!

Rosa ile Karl’ın katledilmesi, devrim için telafi edilmesi zor bir kayıp oldu, ancak yüz binlerce proleterin devrimde ısrarını engelleyemedi. Liderleri katledildiğinde birkaç bin üyesi olan parti, bir yıl sonra yüz bin, iki yıl sonra iki yüz bin üyesi olan büyük bir devrimci güce ulaştı.

Seçkin liderlerinden mahrum kalan proletarya, buna rağmen 1923 yılının Ekim ayına kadar devrimci isyanlarını sürdürdü. Bu dönemde Bavyera’da, Bremen’de Sovyet Cumhuriyetleri kuruldu.

O yıllar boyunca burjuvazinin faşist Freikorps çetelerine karşı savaşan proletarya, karşı-devrimin başını çeken SPD şeflerine karşı da direndi. Bu sayede komünist partisi, Ekim 1923’te iktidarı ele alabileceğine kanaat getirmişti. Çoğunluğu Alman işçi sınıfının öncü kesiminden olan 220 bin üyesi olan parti yazık ki bu son çarpışmayı da kaybetti. Devrim yenilgiye uğrasa da hem Almanya hem dünya proletaryasına eşsiz bir deneyim, birikim ve miras bıraktı.

Yeniden “Tek seçenek devrim!” zamanı

Dünya proletaryası seçkin iki liderini kaybedeli 100 yıl oldu. Dünya bir kez daha kapitalizmin ürettiği krizler, bunalımlar, savaşlar, isyanlar, devrimler döneminde. Zira sistem iktisadi-mali ve siyasi krizlerin yanı sıra, giderek derinleşen bir hegemonya kriziyle de karşı karşıya bulunuyor. Bu ise sınıf savaşımının, emperyalistler arası kapışmaların, ezilen halklarla emperyalistler arası çatışmanın giderek şiddetleneceği anlamına geliyor.

Sistemin ürettiği ancak çözmekten aciz olduğu krizler ve çatışmalar insanlığın barbarlık içinde yok oluşuna varabileceği gibi, öncü devrimci partileriyle birleşmiş işçi sınıfı ve müttefiklerinin savaşıyla nihai kurtuluşun, sosyalizmin yolunu da açabilir.

İşçiler, emekçiler, işsizler, kadınlar, gençler kapitalist barbarlıktan duydukları hoşnutsuzluğu çeşitli eylemlerle ortaya koyuyorlar. Kapitalizmin en gelişmiş ülkelerinden biri olan Fransa’da haftalarca devam eden “Sarı Yelekliler”in eylemlerinde olduğu gibi… Bu direnişler, bu mücadele kararlılığı büyük bir önem taşıyor. Ancak bu kadarı barbarlık içinde çöküşü önleyip sosyalizmi kurmaya yetmez.

Tekelci burjuvazi bilinçli, örgütlü, deneyimlidir; militarist aygıtlara sahip acımasız bir sınıftır. Bu sınıfı yenip, iktidarıyla birlikte tarihin çöplüğüne atabilmek için işçi sınıfının da örgütlü, bilinçli, isyanları devrimle taçlandıracak öncü partisini yaratması şarttır. Temel sorun proletaryanın bilinçlenmesi, örgütlenmesi ve nihai kavgaya hazırlanmasıdır.

Rosa ile Karl’ın kararlılıkları, davaya sadakatleri, devrime adanmışlıkları halen sosyalist bir dünya özlemi taşıyan, bu uğurda mücadele edenlerin yoluna ışık tutuyor!

Vardık, varız, var olacağız!”

Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht devrim ve sosyalizm mücadelesinde yaşıyorlar!

Kahrolsun emperyalist kapitalizm ve savaş!

Yaşasın proletarya enternasyonalizmi!

Türkiye Komünist İşçi Partisi (TKİP)
Yurtdışı Örgütü

Ocak 2019