15 Şubat 2019
Sayı: KB 2019/07

Gerici kutuplaşma toplumu zehirliyor
Neo-liberal yıkımın sorumlusu saray rejiminin kuyrukları
“Ekonominin lokomotifi” tekliyor, bedeli işçiler ödüyor!
“Arlı arlıyı, arsız arsızı savunur!”
“Sosyal demokrat” CHP
Küçükçekmece’den işçi kadınlar panel-foruma çağırıyorlar
Tekstilde TİS süreci ve görevlerimiz
Antep’te işçi eylemleri
Her şey biz işçilerin ellerinde!
9 Kasım 1918: Alman Devrimi’nin doğuşu - Ernst Thälmann
Alman Devrimi ve sosyal demokrat ihanet - William L. Shirer
ABD emperyalizmi Ortadoğu’da yeni hesaplar peşinde!
Sarı Yelekliler hareketi 3. ayını geride bırakıyor
8 Mart’ta mücadele alanlarına!
Kadınların özgürleşmesine dair iki ayrı tutum
Karanlığa karşı ‘geleceğiz’!
Metal Fırtına’dan öyküler
Yasak
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sömürü zincirlerini kırmak, karanlığı parçalamak için…

8 Mart’ta mücadele alanlarına!

 

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün öngünlerindeyiz. Ülkemizde ve dünyada emekçi kadınların yaşama ve çalışma koşulları günden güne ağırlaşıyor. Emperyalist-kapitalist sistemin her geçen gün ağırlaşan krizi, derinleşen sömürü, savaş ve saldırganlık politikaları, artan yoksulluk tablosundan en çok emekçi kadınlar etkileniyor.

Kapitalist sistemin yapısal bunalımının ürünü olan, tek adam rejimine dayalı AKP iktidarının daha da derinleştirdiği ekonomik kriz, işçi ve emekçiler üzerinde etkisini giderek daha fazla gösteriyor. İşsizlik, yoksulluk, sosyal hakların gaspı vb. saldırıların sonuçlarını en ağır biçimde yaşayanlar emekçi kadınlar oluyor. Kriz gerekçesiyle kapının önüne ilk onlar koyuluyorlar. Güvencesiz ve kuralsız çalışmanın hâkim olduğu işlere yönlendiriliyorlar. Sınıf hareketinin zayıflığı koşullarında sosyal haklar bir bir tırpanlanıyor. Toplumsal bir sorumluluk olması gereken kreşler, öncelikle gasp edilen hakların başında geliyor. Kapitalist patronlar lehine yapılan düzenlemelerle sermaye bu yükten neredeyse tümüyle kurtulmuş durumda. Böylece emekçi kadınlar, kriz koşullarında işten atılmakla, güvencesiz ve kuraldışı işlere yönlendirilmekle kalmıyor, ev ve çocuk bakımı sorumluluğunu daha fazla omuzlamak zorunda kalıyorlar. Tırmanan zamlarla yoksulluğun daha da derinleşmesi, kadın emekçinin yükünü iyice ağırlaştırıyor.

Özetle, kapitalizmin ürünü olan ekonomik kriz kadın emekçileri daha fazla vuruyor, kadınlar üzerindeki çifte sömürüyü daha da ağırlaştırıyor.

Erkek egemen bakıştan ve dinin istismarından beslenen kapitalist sömürü düzeni, kadına yönelik cinsel baskı ve eşitsizliği de derinleştiriyor. Kadınların cinsel kimliğine dönük baskı ve saldırılarda artış yaşanıyor. Kadına yönelik şiddet 16 yıllık AKP iktidarı döneminde 14 kat artarken, çocuk istismarı da ürkütücü boyutlara ulaştı. Kadınların ne giyeceğinden kaç çocuk doğuracağına, kahkaha atmasından sokakta yürümesine kadar müdahale ediliyor. Bunlar yasalarla, fetvalarla, kolluk güçlerinin müdahaleleriyle birleşiyor. Toplumsal çürüme ve yozlaşma, kadınlar için çok daha ağır sonuçlar üretiyor.

Kapitalizmin krizinin ürünü neo-liberal saldırıların yarattığı çok yönlü yıkım nedeniyle dünya ölçeğinde kadın emekçilerin çalışma ve yaşam koşulları her geçen gün kötüleşiyor.

Bu tablonun sonucu olarak dünyada ve ülkemizde kadınlar, sömürüye, baskıya, şiddete ve gericiliğe karşı seslerini yükseltiyorlar, sokaklara çıkıyorlar.

8 Mart’ın tarihsel ve sınıfsal önemi

8 Mart’ın kökeninde, Amerikalı dokuma işçisi kadınların 1857 ve ardından 1886 yıllarında 10 saatlik işgünü, eşit işe eşit ücret, sendika ve oy hakkı talepleri için yürüttüğü mücadele ve can bedeli direnişler vardır. Amerikalı kadın işçilerin mücadelesini Avrupa’nın farklı ülkelerinde benzer taleplerle işçi kadınların mücadelesi izlemiştir. Kadın işçilerin talep ettiği pek çok hak, uluslararası işçi hareketinin mücadeleleri sonucu elde edilmiştir. Clara Zetkin’in önerisiyle, II. Enternasyonal’e bağlı II. Sosyalist Kadınlar Konferası’nda 8 Mart, “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” ilan edilmiştir.

Dünya ölçeğinde kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesinin sembolü haline gelen 8 Mart’ın tarihi, bugünün sosyalizme ve işçi hareketine ait olduğunu göstermektedir. Tarihsel kökeninde emekçi kadınların, çifte baskı, sömürü ve ezilmişliğin sorumlusu olan kapitalist sömürü düzenine karşı mücadeleleri yatmaktadır. Bunun içindir ki 8 Martlar emekçi kadınlara, özgür ve eşit bir yaşam için mücadele çağrısı olmaya devam etmektedir.

Taleplerimizle 8 Mart’a!

Bu yıl da 8 Mart, her geçen gün ağırlaşan baskı ve sömürü koşullarına, kadınlara düşmanlıkta sınır tanımayan AKP iktidarının politikalarına karşı temel ve güncel taleplerimizi yükselteceğimiz bir gün olacaktır.

Krizin faturasını patronlar ödesin!”, “Eşit işe eşit ücret!”, “İnsanca yaşamaya yetecek ücret!”, “Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!”, “7 saatlik iş günü, 35 saatlik çalışma haftası!”, “Tüm işyerlerine ücretsiz ve nitelikli kreş!”, “Ev işleri ve çocuk bakımı toplumsallaştırılsın!”, “Kadına yönelik şiddete son!”, “Çocuk istismarına son!”, “Toplumsal yaşamın her alanında kadın-erkek eşitliği” vb. talepleri kadın işçiler arasında işleyerek, mücadele ve örgütlenme çağrısı yapacağız.

Kadınların yaşadığı tüm sorunların kaynağında kapitalist sömürü düzeni yatmaktadır. Temel bir toplumsal sorun olan kadın sorununun çözülmesi, yukarıdaki istemlerin köklü ve kalıcı bir şekilde sağlanabilmesi, bu düzenin ortadan kaldırılmasıyla mümkündür. Bunun içindir ki, kadın işçilerin somut talepleri ile birlikte örgütlenme ve mücadele çağrılarımızı, baskı ve sömürü düzeninin temellerine karşı mücadele, kadınların her alanda eşitliğinin ve özgürlüğünün sağlanacağı sosyalizm uğruna mücadele çağrısıyla birleştireceğiz. “Sömürü zincirlerini kırma, karanlığı parçalama” çağrımızı, somut taleplerimiz ve temel şiarlarımızla birlikte fabrikalara, sanayi havzalarına taşıyacak, eylem ve etkinliklerimizi bu temelde örgütleyeceğiz.

Kadın grevi” ve temel zayıflık alanı

Bu yıl dünyada ve Türkiye’de kadın örgütleri tarafından “kadın grevi” çağrısı yapıldı.

2017 yılında, başta ABD olmak üzere 44 ülkede “kadın grevi” çağrısı yapılmış, üretim alanlarında ve toplumsal yaşamda kadınlara biçilen rollere karşı “grevler” gerçekleşmişti. Ardından Polonya’da “kürtaj hakkı” için greve gidilmişti. 2018 yılında İspanya’da gerçekleşen, siyasal örgütlerin ve sendikaların da destek verdiği greve ağırlığı kadınlar olmak üzere beş milyon kişi katılmıştı. Bunların dışında pek çok kadın eylemi gerçekleşmişti.

Sistemin krizinin, neo-liberal saldırıların yarattığı yıkımın sonuçlarına yönelen, kadınların somut taleplerinin belirgin yer tuttuğu grevler, sisteme karşı öfkenin bir dışa vurumu. Bu yıl da başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın pek çok ülkesinde kadın grevleri çağrısı yapıldı. Çağrıyı yapanların bakış açısı, emekçi hareketine uzaklığı en temel zayıflık alanı.

Türkiye’de de yakın dönemde kadın örgütleri tarafından gerçekleştirilen “Kadınlar birlikte güçlü” etkinliğiyle, kadına toplumsal olarak biçilen rolleri reddetme yönünün öne çıktığı bir “kadın grevi” çağrısı yapıldı.

Kadını sorunu, tüm kadınları kesmekle birlikte, temelde emekçi kadın sorunudur ve toplumsal-sınıfsal bir temele sahiptir. Kadınların yaşadığı tüm sorunların kaynağında kapitalist sömürü düzeni yatmaktadır. Feminist hareket, kadınların yaşadığı sorunları kadınların kadın olmaktan kaynaklı sorunlarına indirgemekte ve sorunun çözümünü sorunun kaynağından kopartmaktadır. Kadın mücadelesini erkeğe-erkek egemen anlayışa ve kadına biçilmiş rollere karşı mücadele sınırlarında ele almaktadır. “Grev”de öne çıkan talepler de kadının toplumsal rollerini reddediş temelinde işlenmektedir.

Kadın sorunu toplumsal-sınıfsal bir sorundur ve verilen mücadele işçi ve emekçi kadınların çifte ezilmişliğine karşı sınıfsal bir mücadele olmak durumundadır.

Kadının ezilmişliği burjuva egemenlik ilişkilerinden kaynaklanmakta ve burjuva ideolojisi tarafından yeniden yeniden üretilmektedir. Bu yüzden kadınların tam hak eşitliği mücadelesi burjuva egemenlik ilişkilerini ve ideolojisini hedeflemek zorundadır. Bu durum emekçi kadınların ve emekçi erkeklerin sermaye iktidarına karşı ortak sınıfsal mücadelesini temel almayı zorunlu kılar.” (25 Kasım’ın ardından… Kadın mücadelesi ve örgütlenmesinin yakıcılığı, Kızıl Bayrak, 8 Aralık 2018)

8 Mart’ta eylem alanlarındayız!

Kadın grevi”nin taşıdığı zayıflık, alanlara çıkan kadın kitlelerinin eylemlerine kayıtsız kalacağımız anlamına gelmiyor.

Ülkemizde ve dünyada gelişen kadın hareketi önemli bir mücadele dinamiğini ifade etmekte, 8 Martlar’da da sokaklara çıkarak öfke ve tepkisini ortaya koymaktadır. Genel planda olduğu gibi 8 Mart’ta da, kendi bağımsız tutumumuz ve devrimci şiarlarımızla, sömürüye, baskıya, gericiliğe karşı çıkan kitlelerle eylem alanlarında buluşmanın önemi açıktır.

İşçi Emekçi Kadın Komisyonları olarak, güncel taleplerimizi ve temel şiarlarımızı haykırmak, alanlara çıkan binlerce kadınla buluşmak için 8 Mart kadın eylemlerinde yerimizi alacağız. Bu süreçte, kadın işçi ve emekçilerin saflarında biriken öfke ve tepkiyi örgütlemek için, 8 Mart’ın mücadele çağrısını onlara taşıyacağız.

İşçi Emekçi Kadın Komisyonları