17 Mayıs 2019
Sayı: KB 2019/20

Faşist baskı ve zorbalığa geçit yok!
“Her şey çok güzel olacak”, ama...
Ekonomik krizlerin kazananları ve kaybedenleri
Özel endüstri bölgeleri ya da sermayeye özel kıyaklar
TÜPRAŞ’ta TİS süreci eylemlerle sürüyor
Haklarımız ve geleceğimiz için sınıfa karşı sınıf!
MİB MYK Mayıs 2019 toplantısı sonuç metni
Gençlik hareketi üzerine değerlendirme
DGB Türkiye Meclisi başarı ile toplandı
ODTÜ’de polis saldırısı, protesto ve boykot
ABD’nin savaş kundakçıları işbaşında
ABD-Çin arasındaki ticaret savaşı sertleşiyor
Doğu Akdeniz’de sular ısınmaya devam ediyor
Fransa’da “kamu reformları”na karşı kitleler ayakta
Faşizme, zorbalığa, çifte sömürüye karşı seçimimiz mücadele!
Soma Katliamı’nın 5. yılında anmalar
Çocuklarının hayatı için ses çıkaran annelere gözaltı saldırıları
Çelik aldığı suyu unutmuyor!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

MİB MYK Mayıs 2019 toplantısı sonuç metni:

Güzel günleri görmek, işçi sınıfının kavgasını büyütmekten geçer!

 

Metal işçileri Birliği(MİB) Merkezi Yürütme Kurulu olarak Mayıs ayı toplantımızı gerçekleştirdik. MYK olarak, 1 Mayıs, sınıfa dönük saldırılar, siyasal süreç, sendika genel kurulları, TİS ve yayın başlıklarını ele aldık. MYK’mız, ekonomik-siyasi krize karşı işçi sınıfının birliğini güçlendirme çağrısı yaparken, sürece dair değerlendirmelerimizi paylaşıyoruz.

1 Mayıs

Emeğin dünyası ile sermayenin dünyasının karşı karşıya geldiği gün olan 1 Mayıs’ta dünyanın dört bir yanında işçi-emekçiler talepleriyle alanlara çıktılar. Emperyalist-kapitalist sistemin yaşadığı krizin faturasını ödemeyi reddeden işçiler, “Köle değil, işçiyiz!”, “Esnek çalışmaya son!”, “Mücadeleye, direnişe devam!”, “Bütün ülkelerin işçileri birleşin!” şiarlarıyla mevcut hükümetlere ve kapitalist sisteme karşı kavga alanlarında yerlerini aldılar.

Fransa’da aylardır devam eden “Sarı Yelekliler” hareketi 1 Mayıs’ta da alanlara çıkarken Fransız burjuvazisi 1 Mayıs eylemlerine de saldırmaktan geri durmadı. Türkiye de dahil birçok ülkede 1 Mayıs eylemlerine yönelik baskı, şiddet ve gözaltı terörü devreye sokuldu.

Türkiye’deki 1 Mayıs mitinglerinde ekonomik kriz, zamlar, kıdem tazminatının fona devri, mezarda emeklilik, EYT vb. saldırılara karşı talepler ön plana çıktı. İşçi sınıfı saldırılara karşı öfkesini ortaya koydu. Ancak sendikal bürokrasinin belirleyiciliğinde gerçekleşen 1 Mayıs mitinglerinde sermayenin saldırılarına karşı somut adımlar ortaya konmadı, saldırıları püskürtecek irade ve bakıştan yoksunluk vardı. İşçi sınıfının örgütlü bir güç olarak mücadele sahnesine çıkmadığı koşullarda bu zafiyetin aşılmasının olanaksızlığı ortadadır. Buna rağmen metal işçileri alanlara çıkmaktan ve taleplerini haykırmaktan geri durmadı.

Türk-İş’in Kocaeli’de gerçekleştirdiği miting işçi katılımı açısından en kalabalık miting olsa da, toplam üye sayısı göz önüne alındığında zayıf olduğu açıktır. Türk İş Başkanı’nın ve Türk Metal çetesinin başı Pevrul Kavlak’ın konuşmaları içi boş konuşmalar olarak gerçekleşti. Sendikal bürokrasiye karşı tepki, işçilerin örgütsüzlüğü ve alternatifsizliğinden kaynaklı mitinge katılmama tutumuna dönüştü. Eyleme katılan işçiler ise kıdem tazminatı hakkına sahip çıkan sloganlar ile öne çıktılar. Birleşik Metal-İş ise İstanbul başta olmak üzere birçok ilde alanlara çıkarken yine metal işçilerinin katılımı anlamlıydı.

1 Mayıs alanlarında açığa çıkan enerjiyi, coşkuyu arttırmak için öncü işçileri önemli sorumluluklar beklemektedir. Vakit kaybetmeden fabrikalarda komiteleri kurmak, güçlendirmek için güçlü adımlar atılmalıdır. 1 Mayıs’ta öne çıkan talepler etrafında kenetlenmeli, bu saldırıların ancak ve ancak örgütlü bir güç ile, genel grev, genel direniş hedefiyle püskürtülebileceği bilinciyle davranılmalıdır.

Sınıfa dönük saldırılar

Geçtiğimiz ay açıklanan Yeni Ekonomi Programı (YEP) işçi sınıfı üzerindeki sömürüyü, sefaleti arttırma programıdır, tam anlamıyla bir sosyal yıkım programıdır. Milyarder sayısı artarken, son açıklanan istatistiklerde asgari ücretin açlık sınırının altında kalması gerçeği servet-sefalet uçurumunu ortaya koymaktadır. Fırsat buldukça açıklama yapan TUSİAD ise, işçi sınıfını adeta köleler ordusuna çevirmeye çalışmanın gayretindedir.

Sayısı 7 milyonu geçen işsizler ordusu, gizlenemeyen enflasyon rakamları, açıklanan enflasyonun en az iki katı olan gıda enflasyonu krizin boyutlarını gözler önüne sermektedir.

Bütün bunların karşısında sermayeye teşvik paketleri açıklanırken, İşsizlik Fonu sermayeye peşkeş çekilirken, Kısa Çalışma Ödeneği, kurumlar vergisinin düşürülmesi, verginin tabana yayılması, Zorunlu BES, Kıdem Tazminatı Fonu ile kıdem hakkımızın gaspı, işsizlik fonundan mahrum bırakılan milyonlar gerçeği sermayenin ve demir yumruğu AKP iktidarının işçi sınıfına yönelik saldırılarını perçinlemektedir.

Kıdem tazminatını fona devretmek için kirli oyunlar tezgâhlayan AKP iktidarı, sendika ağaları ile anlaşmanın yolunu aramaktadır. Farklı modelleri tartıştırarak kötünün iyisine razı etmenin, işçi sınıfını bölmenin yollarını aramaktadır. Ancak bu saldırının önüne geçmek için bir araya gelmekten başka çaremiz yoktur. Kıdem tazminatını gasp etmek için ortaya attıkları hiçbir model kabul edilemez. Kıdem tazminatı haktır, gasp edilemez.

Siyasal süreç

Sürekli krizler içinde debelenen ve krizlerinin faturasını işçi-emekçilere kesen sermaye sınıfı ve AKP iktidarı kural tanımazlığa, baskılara ve yasaklara devam ederek konumunu korumaktadır. Sürekli olarak seçimlerle toplum gerici taraflaşmalarla düşmanlaştırılırken işçi sınıfının kendi talepleri ile mücadele sahnesine çıkmasının önüne engeller çıkartılmaktadır. Grev hakkı, örgütlenme hakkı, sözünü söyleme hakkı elinden alınan, baskı-tehdit-tutuklama terörü ve yasaklarla işçi-emekçilerin sesi boğulmaktadır. Milyonlarca emekçiye boyun eğmesi, itaat etmesi, sözünü sadece seçim sandıklarında söylemesi telkin edilmektedir.

Gelinen noktada İstanbul belediye başkanlığı seçiminin iptali ile zaten bir aldatmacadan ibaret olan seçimlerin sonuçlarını da tanımayan AKP iktidarı elinde bulundurduğu güçler ve devlet kurumları ile elinden geleni yapmış ve ‘iktidar biziz, istediğimizi yaparız’ demektedir. Mevcut iktidar aygıtı parçalanmadan seçimlerle, sandıklarda düzenin değiştirilemeyeceğinin, kazanım elde edilemeyeceğinin ispatı niteliğindedir.

Çalışma ve yaşam koşulları işçi, emekçiler için çekilmez bir hal alırken, krizin faturası altında ezilirken, AKP iktidarı İstanbul’daki rantı kaptırmamanın, iktidarını korumanın derdindedir. İstanbul seçimleri üzerinden bunu koruduğu takdirde sermayenin demir yumruğu olarak varlığını daha da güçlü sürdürecek ve sınıfa yönelik saldırılar daha da yoğunlaşacaktır. AKP iktidarının geriletilmesi, seçimlerde yenilgiye uğratılması toplumsal muhalefet için mücadelenin önünü açacak moral kaynağı olacaktır.

Elbette ki, diğer düzen partilerinin sermayenin hizmetinde hareket ettiği ve edeceği de açık bir gerçektir. Hiçbir şekilde diğer düzen partilerinden bir beklentiye düşmeden mevcut iktidar aygıtına ve saldırılarına karşı mücadeleyi büyütmekten başka çaremiz yoktur.

Demokrasi” adına kurulan sandıklardan işçi sınıfı adına olumlu bir sonucun çıkmayacağı da ortadadır. Ancak bugün, işçi sınıfına yönelik saldırıların uygulayıcısı AKP iktidarının faşist baskı ve zorbalığına geçit verilmemelidir. AKP iktidarına karşı sınıfın birliğini güçlendirmeli, taleplerimiz için mücadele etmeli, kavga alanlarını doldurmalıyız.

Metal sektöründeki gelişmelere dair…

Birçok fabrikada üretimde daralma, ücretsiz izinler, işten çıkarmalar, kısa çalışma ve esnek çalışma uygulamaları uygulanmaktadır. Özellikle çelik üretimindeki, otomotiv sektöründeki daralma günbegün derinleşecek gibi gözükmektedir. Bu birçok sektörü ve fabrikayı etkileyecek bir tablo ve metal işçileri için çok daha ağır çalışma ve yaşam koşulları, kölelik anlamına gelecektir.

Bütün bunlarla beraber sınıfa yönelik saldırıların tırmandığı bir dönemde metal işçileri kendi fabrikalarındaki saldırılarla, toplamında sınıfa yönelik saldırılara karşı mücadeleyi birleştirecek bir hattı önüne alabilmelidir. “İşten atmalar yasaklansın!”, “Krizin faturasını kapitalistler ödesin!” talepleri öne çıkartılmalıdır.

Metalde Genel Kurul süreçleri: Metalde sendikaların şube genel kurul seçimleri devam ediyor. Metal işçisinin sorunlarını tartışmaktan uzak genel kurullar, sendika ağalarının şov sahnesine dönüşüyor. Genel kurullarda geçmiş dönemin gerçek bir muhasebesi ile yeni dönemin mücadele hattı belirlenmesi gerekirken, koltuk hesaplarının yapıldığı, ihanetlerin örtbas edildiğine tanık oluyoruz.

Temsilcilik seçimlerinden delege seçimlerine, sendikal bürokrasinin kendi içindeki muhalefete karşı anti-demokratik uygulamalarından baskı ve tehditlere kadar sendikal bürokrasi çürümüşlüğünü ortaya koymaktadır.

Türk Metal çetesinin göstermelik genel kurullarında gerçekleşen şovlar ve mücadeleden uzak konuşmalar hiç şaşırtıcı değilken, Birleşik Metal İş’te de benzer genel kurul süreçleri işletilmektedir. Birleşik Metal İş İstanbul 1 No’lu Şube genel kurulu sürecinde yaşananlar bunun en somut örneğidir. Delege seçimlerine müdahaleden, mevcut yönetime muhalif olanlara yönelik baskı ve tehditlere, muhalif adaylar seçilmesi durumunda şubenin kapatılmasından, sözleşme süreçlerinin etkileneceği tehditlerine, genel kurul günü bizzat Birleşik Metal-İş Genel Başkanı tarafından seçime katılan muhalif adayın konuşturulmamasına kadar yaşananlar sendikal bürokrasinin geldiği noktayı özetliyor.

İşçi aidatları üzerinden saltanat kurma hevesindeki bürokrat takımına karşı metal işçisi bağımsız komitelerini kurmalıdır. Söz-yetki karar hakkı işçide olmalı, sendikal bürokrasiye karşı kesintisiz bir mücadele verilmelidir.

TİS süreci: MESS ile gerçekleştirilecek olan Grup Toplu İş Sözleşmesi süreci başlamış bulunmaktadır. Yetki belirleme süreciyle beraber taslak tartışmaları da gündeme gelmektedir. Geçtiğimiz sözleşme süreçlerinde grev yasakları ve baskılarla karşılaşan metal işçisi, önümüzdeki sürece güçlü bir hazırlık yapmalıdır.

Görüşmelerin başlamasını beklemek, inisiyatifi sendika bürokratlarına bırakmak, bugünden komitelere dayanan bir örgütlülüğün adımlarını atmamak, söz-yetki-karar hakkını eline almamak sendikal bürokrasinin ihanetine zemin hazırlamak, yenilgiyi şimdiden kabul etmek anlamına gelmektedir.

Yetkili sendikaların, süreci son birkaç aya sıkıştırma çabalarına karşı bugünden hazırlıklar yapılmalıdır. Sözleşme taslağında yer alacak talepler, söz-yetki-karar hakkının işçide olduğu komiteler aracılığıyla belirlenmelidir. Kriz sürecinde eriyen ücretlerimizi de, ekonomik-demokratik taleplerimizi de elde etmek için güçlü, inisiyatifli davranmalıyız.

Yayınlar

Metal İşçileri Birliği (MİB) olarak, yazılı-görsel yayınlarımız üzerine yeni planlamalarımızı yaptık. Aylık çıkan bültenimizi metal işçilerinin katkıları, yazıları aracılığıyla güçlendirmek, sosyal medya yayınımızı güçlendirmek için görevlendirmeler yapıldı.

MYK olarak, işçi sınıfını bekleyen saldırılara karşı dik durmaya, bir araya gelmeye çağırıyoruz. Güzel günleri görmek, işçi sınıfının kavgasını büyütmekten geçer.

Metal İşçileri Birliği
Merkezi Yürütme Kurulu

15 Mayıs 2019

 

 

 

 

Kadıköy Belediyesi’nde grev kararı asıldı

 

Kadıköy Belediyesi ile DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası arasındaki toplu iş sözleşmesi (TİS) görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine alınan grev kararı 14 Mayıs’ta belediye binasına asıldı. Sözleşme masasında işçilerin taleplerini karşılayamayacaklarını söyleyen belediye başkanı da eylem için toplanan işçilerin yanına gelerek poz verdi.

Daha sonra sloganlarla belediyenin giriş kapısına yürüyen işçiler “#Her şey güzel olacak” pankartı açtı.

Genel-İş İstanbul 1 No’lu Şube Başkanı Ahmet Arıkan burada yaptığı açıklamayla, taşerondan kadroya geçen 2 bin 200 işçiyi kapsayan TİS süreci hakkında bilgi verdi.

Belediye işçilerinin “Kadıköy halkının daha rahat ve huzurlu bir yaşam sürdürmesini” sağlamak için harcadıkları emeğe dikkat çeken Arıkan, 26 Kasım 2018’de başlayan TİS görüşmelerinde tüm “yapıcı ve sabırlı” tutumlarına karşın anlaşma sağlanamadığını belirtti.

Arıkan, asgari ücret farkının verilmesi, belediyedeki çalışanların %65’i gibi 40 saat çalışma, uygun bir yemek ücreti ve otopark çalışanlarının da TİS kapsamına alınması temel taleplerinin kabul edilmediğini belirtti. Bu nedenle grev kararı aldıklarını ancak 28 Mayıs’a kadar zamanları olduğunu ve TİS’i masada bağıtlamak istediklerini söyledi.

Açıklamanın ardından grev ilanı belediye binasının girişine asıldı.

İşçiler eylemlerini sloganlar ve halaylarla sonlandırdı.

 

 

 

 

Cem Bialetti’de grev sürüyor

 

Kocaeli’nin Başiskele ilçesinde kurulu bulunan Cem Bialetti fabrikasında Birleşik Metal-İş Sendikası’na üye işçilerin 7 Mayıs’ta başlattıkları grev devam ederken, işçiler talepleri karşılanana kadar kararlılıkla greve devam edeceklerini ifade ettiler.

Mutfak eşyaları üreten, İtalyan ortaklı fabrikanın önüne kurulan grev çadırında 24 saat boyunca duruluyor. İki vardiya çalışılan fabrikada patronun ürün çıkarma hamlelerine karşı geceleri de bekleyiş sürüyor.

13 Mayıs’ta birlikte iftar yapan grevci işçilere gün içinde ziyaretler gerçekleşiyor. Grevci işçiler, seslerinin duyulması için dayanışmanın büyütülmesi çağrısı yapıyorlar.

Maaşlarının asgari ücretin altında kaldığını, çalışma koşullarına tepkili olduklarını, patronun üçüncü defa kısa çalışmaya başvurduğunu ve üçüncü kısa çalışma ayının içerisinde olduklarını ifade eden işçiler, kısa çalışma döneminde patronun görüşme açısından rahat davranabileceğini fakat siparişlerin birikmesinin kendileri açısından avantaj olduğunu dile getirdiler.

Her sözleşme döneminde aynı sorunları yaşadıklarını, yönetimin işçilerin taleplerini sürekli görmezden geldiklerini ifade eden işçiler; saat ücretlerine 4 TL 40 kuruş talep ettikleri zam kabul edilene kadar grev kararlığından vazgeçmeyeceklerini, sonuna kadar direneceklerini vurguladılar.