17 Mayıs 2019
Sayı: KB 2019/20

Faşist baskı ve zorbalığa geçit yok!
“Her şey çok güzel olacak”, ama...
Ekonomik krizlerin kazananları ve kaybedenleri
Özel endüstri bölgeleri ya da sermayeye özel kıyaklar
TÜPRAŞ’ta TİS süreci eylemlerle sürüyor
Haklarımız ve geleceğimiz için sınıfa karşı sınıf!
MİB MYK Mayıs 2019 toplantısı sonuç metni
Gençlik hareketi üzerine değerlendirme
DGB Türkiye Meclisi başarı ile toplandı
ODTÜ’de polis saldırısı, protesto ve boykot
ABD’nin savaş kundakçıları işbaşında
ABD-Çin arasındaki ticaret savaşı sertleşiyor
Doğu Akdeniz’de sular ısınmaya devam ediyor
Fransa’da “kamu reformları”na karşı kitleler ayakta
Faşizme, zorbalığa, çifte sömürüye karşı seçimimiz mücadele!
Soma Katliamı’nın 5. yılında anmalar
Çocuklarının hayatı için ses çıkaran annelere gözaltı saldırıları
Çelik aldığı suyu unutmuyor!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Çelik aldığı suyu unutmuyor!

 

“Çelik aldığı suyu unutmayacak!” sözü 18 Mayıs 1973’te Diyarbakır zindanlarında “ser verip sır vermeyerek” ölümsüzleşen genç devrimci önder İbrahim Kaypakkaya’ya aittir. ‘71 devrimci hareketinin önderlerinden Kaypakkaya ölümsüzleştiğinde henüz 24 yaşındaydı.

Çorum-Sungurlu’da, 1949’da dünyaya gelen Kaypakkaya Çorum’da ilkokulu bitirdikten sonra Hasanoğlan Öğretmen Okulu’na girdi. Öğretmen Okulu’nun ardından İstanbul’da Çapa Yüksek Öğretmen Okulu’na başladı. Aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik bölümü öğrencisi olan Kaypakkaya, Mart 1968’de Çapa Fikir Kulübü’nün kurucuları arasında, kulüp başkanı olarak yer aldı.

Kaypakkaya 6. Filo’ya karşı bildiri yayınladığı için Kasım 1968’de okuldan atıldı. Aynı süreçte FKF ve TİP arasındaki ayrışmada Milli Demokratik Devrim (MDD) tezini savunanlarla birlikte hareket etti. Aydınlık içinde oluşan ayrışmada ise Doğu Perinçek’in Proleter Devrimci Aydınlık (PDA) saflarına katıldı.

Doğu Perinçek’in taktığı “devrimci” maskesi o günlerde fark edilmiyordu. Bunu ilk fark eden yine 23 yaşındaki İbrahim Kaypakkaya oldu. 1972’de PDA’dan ayrıldı ve kısa sürede Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist’in (TKP/ML) kurucularından biri, teorik ve pratik önderi oldu.

1921’de Mustafa Suphiler katledildikten sonra Türkiye’de kök salan 50 yıllık reformizme karşı devrimci kopmanın miladı olan ‘71 devrimci çıkışının Denizler ve Mahirlerle birlikte devrimci önderidir İbrahim Kaypakkaya.

Kemalizm’e ilk sert eleştirilerden birini yönelten, dönemin sol hareketi içinde Kürt sorununu ve Ermeni soykırımını cesurca ilk dillendirenlerden biridir Kaypakkaya. Dönemine göre oldukça radikal olan değerlendirmeleri, solun o güne kadarki kabullerine ve Kemalizm’in soldaki etkisine de cüretli bir darbedir. Hazır yerleşmiş kalıpları parçalayan Kaypakkaya yalnız teorisyen değil, aynı zamanda yılmaz bir savaşçıdır.

İbrahim Kaypakkaya, 24 Ocak 1973’te, Dersim’in Vartinik mezrasında TİKKO’nun ilk komutanı Ali Haydar Yıldız’ın ölümsüzleştiği çatışmadan yaralı olarak kurtulur. 5 gün boyunca yaralı olarak kaçmayı başaran Kaypakkaya yakalandıktan sonra yaralı halde uzun süre karda yürütülür ve bunun sonucunda ayakları donar. 20 Şubat 1973’te hastanede ayak parmakları kesilir. İşkence bu ameliyata rağmen aralıksız yaklaşık 4 ay sürer. Ağır işkencelere ölümüne bir direnişle karşılık verir ve 18 Mayıs 1973’te Diyarbakır zindanlarında işkenceyle katledilir. Cesedi parçalanmış halde ailesine teslim edilen Kaypakkaya, “ser verip sır vermemek” geleneğiyle ölümsüzler burcuna çekilir.

Sınıf devrimcileri olarak, İbrahim Kaypakkaya’nın anısı ve mücadelesini saygıyla selamlıyor, bir kez daha çelik aldığı suyu asla unutmayacak diyoruz.

 

 

 

 

Direnişlerin ve ölümsüzlerin Mayıs’ı

 

Mayıs ayı direnişler ve ölümsüzleşenler ayıdır. 6 Mayıs 1972’de Denizler idam edildiler. 18 Mayıs 1973’te İbrahim Kaypakkaya Diyarbakır zindanlarında “ser verip sır vermeyerek” ölümsüzleşti.

Kürt hareketinin ilk önemli kadrolarından olan Karadenizli Haki Karer, yine 18 Mayıs 1977’de ölümsüzleşti.

Ordulu Haki Karer, 1970 başlarında yükseköğrenim için geldiği Ankara’da devrimci düşüncelerle tanıştı. O süreçte PKK kurucuları ile birlikte Kürdistan’da öncü bir devrimci olarak çalışma yürüttü.

Sermaye devletinin Kürdistan’daki hareketlenmeyi engellemek için Kürt hareketinin devrimci kadrolarını hedef aldığı bir dönemdi. Karer, MİT yapılanması olan Sterka Sor’un kurduğu tuzakla 18 Mayıs 1977’de Antep’te katledildi.

***

Yine mayıs ayında ölümsüzleşenler arasında, 17 Mayıs 1982’de Diyarbakır zindanlarında teslimiyete ve ihanete karşı bedenleriyle direniş ateşini harlayan dörtler yer almaktadır.

Diyarbakır zindanlarında ilk olarak 1982 Newroz’unda Mazlum Doğan sembolik olarak üç kibrit çöpü yakıp feda eyleminde bulanarak direniş ateşini yakar.

Mazlum Doğan’ın yaktığı direniş ateşinin daha da gürleştirilmesi gerektiğine inanan Ferhat Kurtay, Eşref Anyık, Necmi Öner ve Mahmut Zengin 17 Mayıs gecesi bedenlerini ateşe verirler. Dörtler feda eylemi sırasında, arkadaşlarına “Ateşi güçlendirin, su döken haindir” diye haykırırlar.

O dönemlerden başlayarak Kürdistan dağlarını saran direniş ateşi, Mazlum Doğan’dan devraldıkları meşaleyi bedenleriyle büyüten Dötler’den geçip gelmiştir.

Mayısı kızıla boyayan tüm devrimcilerin anıları önünde bir kez daha saygıyla eğiliyoruz.

H. Ortakçı