17 Mayıs 2019
Sayı: KB 2019/20

Faşist baskı ve zorbalığa geçit yok!
“Her şey çok güzel olacak”, ama...
Ekonomik krizlerin kazananları ve kaybedenleri
Özel endüstri bölgeleri ya da sermayeye özel kıyaklar
TÜPRAŞ’ta TİS süreci eylemlerle sürüyor
Haklarımız ve geleceğimiz için sınıfa karşı sınıf!
MİB MYK Mayıs 2019 toplantısı sonuç metni
Gençlik hareketi üzerine değerlendirme
DGB Türkiye Meclisi başarı ile toplandı
ODTÜ’de polis saldırısı, protesto ve boykot
ABD’nin savaş kundakçıları işbaşında
ABD-Çin arasındaki ticaret savaşı sertleşiyor
Doğu Akdeniz’de sular ısınmaya devam ediyor
Fransa’da “kamu reformları”na karşı kitleler ayakta
Faşizme, zorbalığa, çifte sömürüye karşı seçimimiz mücadele!
Soma Katliamı’nın 5. yılında anmalar
Çocuklarının hayatı için ses çıkaran annelere gözaltı saldırıları
Çelik aldığı suyu unutmuyor!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Faşizme, zorbalığa, çifte sömürüye karşı seçimimiz mücadele!

 

İstanbul’da 31 Mart seçimlerinin iptal edilip 23 Haziran’da seçimin tekrarlanması kararı alındı. 31 Mart’ta İstanbul’u kaybeden AKP iktidarı “kazanana kadar oyları tekrar sayma”yla sonuç elde edemeyince, “kazanana kadar seçim yapma” taktiğini devreye soktu. Bizzat Tayyip Erdoğan’ın YSK’ya talimatıyla seçim iptal edildi. AKP iktidarının, konu kendi çıkarları olduğunda yasa-kural tanımaz politikaları ne kadar pervasızca devreye soktuğuna böylece bir kez daha tanık olduk.

AKP iktidarı 23 Haziran’da İstanbul’u alarak sadece İstanbul gibi bir rant alanını kaybetmemeyi değil, aynı zamanda iktidarını sağlama almayı hedeflemektedir. 23 Haziran seçiminin sadece belediye seçimi anlamına gelmediği, AKP iktidarı için adeta varlık-yokluk meselesi haline geldiği açıktır.

Bu süreç sadece biz işçi-emekçi kadınlar için değil, tüm işçi-emekçiler için AKP iktidarının baskı, sömürü ve saldırganlık politikalarına karşı birlik olma, mücadele etme zamanıdır. Bu düzende baskının, sömürünün, ayrımcılığın, kısacası her türlü saldırının en katmerlisini yaşayan biz işçi-emekçi kadınlar için bu mücadelenin en önünde yer almak hem kendi geleceğimiz hem de çocuklarımızın geleceği için bir zorunluluk haline gelmiştir. Çünkü biz işçi-emekçi kadınlara AKP iktidarı çifte sömürü ve şiddet, çocuklarımıza ise istismar ve geleceksizlikten başka bir şey vermemektedir.

İçerisinden geçmekte olduğumuz seçim sürecinde tavrımızı ve seçimimizi net bir şekilde ortaya koymalıyız. Sadece AKP iktidarını değil, aynı zamanda AKP iktidarının temsilciliğini yaptığı kapitalist sömürü düzenini hedef alan bir mücadele hattı çizebilmeliyiz. AKP iktidarına ve onun pervasız saldırılarına karşı başta işçi-emekçi kadınlar olmak üzere tüm işçi ve emekçilerde biriken öfkeyi devrim ve sosyalizm mücadelesine kazanmak için tüm gücümüzle seferber olabilmeliyiz. AKP iktidarının bizleri sürüklediği koyu karanlığın karşısında devrim ve sosyalizm alternatifinin tek gerçek ve kalıcı çözüm olduğunu anlatabilmeli, tüm enerjimizle devrim ve sosyalizm seçeneğini işçi ve emekçilere taşıyabilmeliyiz.

Kardeşler,

Unutmayalım ki biz işçi ve emekçi kadınlar kriz bahanesiyle ilk kapının önüne konulanlarız! Bizleri işsiz bırakanlar, açılığa, yoksulluğa sürükleyenler bizden oy istiyorlar!

Bizler, enflasyon karşısında iyice eriyen ücretleri ile pazarda patates, soğan dahi alamaz hale gelen kadınlarız! Bizleri tanzim kuyruklarına sokup, “varlık kuyruğu” diyenler bizden oy istiyorlar!

Biz sokakta, işte, evde, hayatın her alanında şiddete-tacize-tecavüze uğrayan, katledilen kadınlarız! Çıkarttıkları yasalarla tacizcileri-tecavüzcüleri-katilleri koruyanlar bizden oy istiyorlar!

Biz çocukları istismara uğrayan, çocuklarının geleceği çalınan kadınlarız! Belediyelerin bütçelerini Ensar Vakfı gibi tacizci-tecavüzcü vakıflara-derneklere aktaranlar, “Bir kereden bir şey olmaz” diyenler bizlerden oy istiyorlar!

Biz işçi-emekçi kadınların, bizleri işsiz ve aç bırakan, sömürüye mahkûm eden, kadına yönelik şiddeti-katliamları, çocuk istismarını adeta teşvik eden AKP iktidarına karşı tek seçeneği mücadeledir!

İşçi-Emekçi Kadın Komisyonları olarak faşizme, zorbalığa, çifte sömürüye karşı birlik olmaya, devrim ve sosyalizm mücadelesini büyütmeye çağırıyoruz!

İşçi-Emekçi Kadın Komisyonları

 

 

 

 

Çocukların kırmızı elmalar gibi güldüğü” bir dünya için!

 

Bir kereden bir şey olmaz” zihniyetinin hüküm sürdüğü Türkiye’de çocuk istismarı yüzde 700 oranında artmış durumda.

Çocuk istismarı ile ilgili son bir ayda yaşananlara baktığımızda devlet ve kurumlarının tam olarak suçu ve suçluyu övme kararlılığını sürdürdüğünü görüyoruz. Çocuk istismarı görmezden geliniyor, çocuk gelinlik normalleştirilmeye çalışılıyor, taciz-tecavüz suçluları beraat ederek aklanıyor.

Çocuklar İçin Hep Birlikte Girişimi’nin 1-2 Aralık 2018’de gerçekleştirdiği Çocuğa Yönelik Cinsel İstismarla Mücadele Çalıştayı’nın 29 Mart’ta açıklanan sonuç bildirgesinde, toplumda çocuğa yönelik cinsel istismar olaylarında genel olarak failin alacağı ceza üzerinde durulduğu, ama bunun yetersiz olduğu belirtiliyordu. Bildirgede ayrıca cinsel istismar sonrası çocuğun mahremiyetine özen gösterilmediği, istismar konusunda eğitimin yetersizliği, okul yöneticilerinin istismarın üzerini örtmeye çalıştığı, var olan hukuk sisteminin ve yargının çocuk istismarı konusunda kötü durumda olduğu gibi gerçeklerin altı çiziliyordu.

Son bir ay içerisinde gerçekleşen ve en çok gündeme oturan çocuk istismarı olayı, Küçükçekmece-Kanarya’da 5 yaşındaki kız çocuğunun yaşadıkları oldu. Olay toplumun gündemine ailenin ve mahallede yaşayanların çabası sayesinde girdi. Aile ve mahalleli olayın duyulması, sorumluların cezalandırılması için kamuoyunu bilgilendirerek, yaygın eylemler yaparak geniş çaplı bir farkındalık yarattılar. Bunun sonucunda eylemler sadece Kanarya-Küçükçekmece sınırlarında kalmadı, birçok yere yayıldı. 1 Mayıs alanlarından “Çocuk susar sen susma!” şiarıyla çocuk istismarına karşı güçlü bir tepki yükseldi. Tüm bunların ardından sermaye devleti konu ile ilgili gizlilik kararı çıkardı.

Erdoğan-AKP yönetimindeki sermaye devleti olayları normalleştiren, unutturan bir dil kullanırken, yargısını da sorumluları kurtarmak için devreye sokuyor. Örneğin Mersin Tarsus’ta Kuran Kursu’na giden 12 yaşındaki kız çocuğunu istismar eden imam 35 yıl ceza almasına rağmen, hakim tutuklanmasını reddedebiliyor. Antalya’da 10 yaşındaki kız çocuğuna istismarda bulunan ve kamera kayıtları ile de tespit edilen apartman görevlisi mahkemede beraat ettiriliyor. Örnekler böyle sürüp gidiyor. Bunların daha da artmaması ve yaşanan olaylardaki sorumluların cezalandırılması için tüm işçi ve emekçileri örgütlü hareket etmesi gerekiyor.

Çocuk istismarının son bulmasının çözüm yolu toplumsal yozlaşmayı sağaltacak ve tüm toplumda köklü bir kültürel ve moral arınma yaratacak sosyal mücadeleden geçmektedir. İnsanlarda zihniyet devrimi yaratacak ve bunları kalıcı kılacak olan ise kurulu düzenin toplumsal devrim yoluyla alaşağı edilmesidir. İşçi Emekçi Kadın Komisyonları olarak tüm işçi ve emekçileri, “çocukların kırmızı elmalar gibi gülebildiği” bir dünya için mücadele etmeye çağırıyoruz.

İşçi-Emekçi Kadın Komisyonları