29 Kasım 2019
Sayı: KB 2019/44

“Şer üçlüsü” asgari sefalet artışına hazırlanıyor…
Yaşanılabilir bir dünya sosyalizm ile mümkündür
Ankara Katliamı’nı engellemeyenler Suriye’de IŞİD ile mücadele eder mi?
“Emek ve demokrasi güçlerine yönelik gözaltılara son!”
Erdoğan-AKP iktidarının işsizlik manipülasyonu
Kurtuluşumuz çaresizlikte değil, mücadelededir!
İşten atılan Ataşehir Belediyesi işçileri direnişte kararlı
Valfsan’da yaşananlara dair
Metal işçileri MESS’in kölelik dayatmalarına geçit vermeyecek!
4 Aralık Dünya Madenciler Günü…
TKİP VI. Kongresi tutanakları… Sendikalar ve sendikal bürokrasiye karşı mücadelenin sorunları-2
Devrimin güncel çağrısı: İşçi sınıfı ekseni ve önderliği
Parti örgütlerinden 21. yıl etkinliğine mesajlar…
Almanya’da coşkulu parti ve devrim gecesi
Engels’in 200. doğum yılı…
2019 25 Kasım’ı…
“Üniversite”nin tarihi
Ankara Üniversitesi SBF’de faşist saldırılar devam ediyor
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Şer üçlüsü” asgari sefalet artışına hazırlanıyor…

İnsanca yaşamaya yeten bir ücret için sınıf mücadelesine!

 

2019 yılının sonu yaklaşırken, “Asgari Ücret Tespit Komisyonu” toplantıları başlayacak. AKP-saray rejimi, asalak kapitalistler sınıfı ve sendika ağalığının temsilcileri bir kez daha kafa kafaya verip, 2020 yılı için asgari ücreti belirleyecekler. Sorun şu ki, komisyonda yer alanların tümü sermaye dünyasının temsilcileridir. Zira bu “üçlü şer çetesi” kapitalist sömürü düzeninden besleniyor. Yani işçi sınıfının ürettiği artı-değere el koyarak lüks ve sefahat sürüyorlar. Bu nitelikte bir komisyonun asgari ücreti belirlemesinin, tavuk kümesini tilki sürüsüne emanet etmekten farkı yoktur.

Sermaye ittifakının orta oyunu hesapları

AKP-MHP koalisyonu ile kapitalistlerin, işçi sınıfını sefalete mahkum etmek dışında bir icraatta bulunmaları zaten imkansız. Zira bunların şatafatı da iktidarları da sömürü çarkının dönmesine bağlıdır. Bu çarkın dişlileri arasında ömür törpüleyen işçilere ne kadar düşük ücret verirlerse, kasalarına giren artı-değer oranı da o kadar yüksek olacaktır. Dolayısıyla, ellerinden gelse krizin derinleştiği bu koşullarda bile sıfır zam dayatırlardı. Bunun mümkün olmadığını bildikleri için düşük bir zamla faslı kapatmaya çalışacaklar.

Sermaye-iktidar ikilisiyle masaya oturan sendikacılar ise güya işçi sınıfının haklarını savunmak için komisyonda yer alıyorlar. Yazık ki bu iddianın safsatadan öte bir anlamı yok. Zira sendika ağaları hem iktidarın hem kapitalistlerin hizmetindeler. İşçi sınıfını döne döne sırtından hançerliyorlar. Sendikaların başına çöreklenen bu asalak takımı, sermayenin işçi sınıfı içindeki Truva atı rolünü oynuyor. Bunlar sermayenin organik parçası haline geldikleri gibi, saray rejiminin güdümüne de girmiş durumdalar. Özetle bu üçlü çete, sermayeye hizmet konusunda tam bir mutabakat içindedir.

İcraatlarıyla ekonomik krizi derinleştiren AKP-MHP koalisyonu, çöküşe doğru sürüklenen kokuşmuş rejimini ayakta tutma telaşıyla sömürüyü yoğunlaştırıyor. Egemenler krizin faturasını işçi sınıfı ve emekçilerin sırtına yıkabilmek için hiçbir pervasızlıktan kaçınmıyorlar. Bu dinci-ırkçı koalisyonun asgari ücret konusunda farklı bir tutum almasını beklemek için hiçbir sebep yok. Tersine, milyonlarca işçiyi ilgilendiren asgari ücreti en düşük düzeyde tutmak için ellerinden geleni artlarına koymayacaklar.

Amerika’da efendilerinin huzuruna çıktıktan sonra nutuklar atmaya başlayan AKP şefi Tayyip Erdoğan, EYT (Emeklilikte Yaşa Takılanlar) mağduru milyonlarca işçiyi sefalete mahkum etmeye devam edeceklerini ilan etti. Washington’dan feyz alan Erdoğan’ın EYT’lilere karşı sergilediği pervasızlığı, asgari ücret konusunda da tekrarlayacağından kuşku duymamak gerek. Sırtını Amerikan emperyalizmine dayayan AKP-saray rejimi, işçi sınıfı ve emekçileri yok sayma konusunda her zamankinden de pervasız olacaktır.

İşçiye yok, sefahate çok!

Saray rejimi asgari ücreti en düşük düzeyde tutmak için “kaynak yok” iddiasının arkasına sığınacak. Oysa saraylarda sergilenen lüks-israf-şatafat için kaynak bulma sıkıntısı çekmiyorlar. Sömürücü kapitalistlere teşvik adı altında milyarlar dağıtıyorlar. Yayılmacı politikanın ürünü olan sınır ötesi saldırılara silah yetiştirme konusunda da sıkıntıları yok. Din bezirganlarına biat edecek kuşaklar yetiştirmek için on milyarları israf etmekte de bir sakınca görmüyorlar.

Durum böyleyken kaynak yokluğundan söz edilmesi, kaba riyakarlıktan başka bir şey değil. Bol miktarda kaynak var. Ancak saray rejimi bu kaynakların bir kısmını kendi şatafatı için kullanırken, önemli bir kısmını yiyicilere/yandaşlara ihale adı altında dağıtıyor. Bu politika ile pervasızlığını bir kez daha sergileyen AKP-MHP koalisyonu “Herkese kaynak var ama işçilere yok!” mesajını veriyor.

“Şer üçlüsü”nün insafı mı sınıf mücadelesi mi?

Görünen köy kılavuz istemiyor. Üçlü çete toplantılar düzenleyecek. Açıklamalar yapacak. Sendika ağaları işçilerden yanaymış gibi laflar edecekler. Ancak sürecin sonunda milyonlarca işçinin sefaletini derinleştirecek uyduruk bir zam konusunda anlaşacaklar.

Üçlü şer çetesinin hesapları böyledir. Buna göre hazırlıklarını yaptıklarından şüphe duymamak gerekiyor. Başka türlü hareket etmeleri de mümkün değil. Çünkü hem kapitalistlerin hem işçilerin çıkarları aynı komisyon tarafından korunamaz. Bir sınıfın çıkarlarını koruyanlar, faturayı diğer sınıfa ödetmek için her yola başvururlar. Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda yer alanların safı ise zaten bellidir.

Bu bir kader mi? Değil elbet! Önemli olan işçi sınıfının hazırlanan oyunu bozacak bir mücadeleye hazırlanabilmesidir. Hayati önem taşıyan bir kararın işçi sınıfına düşman bir komisyona terk edilmemesidir. İşçi sınıfı eylemlerle taleplerini ortaya koyabilirse, taleplerinin gerçekleşmesi için gerekirse üretimden gelen gücünü kullanmayı başarabilirse, durum değişir. Üçlü şer çetesini dize getirebilmenin tek yolu da budur. İşçi sınıfı harekete geçtiğinde üçlü çeteyi sıkıştırabilir, insanca yaşamaya yetecek bir zam yapmaya zorlayabilir. O halde başta ilerici-öncü işçiler olmak üzere onurlu her işçi bu mücadeleye hazırlanmalıdır. Asgari ücrete yapılacak zam üçlü çetenin insafına terk edilmemeli. İşçi sınıfı, geleceğini ilgilendiren bu konuda sokaklara inerek sözünü söylemelidir.