29 Kasım 2019
Sayı: KB 2019/44

“Şer üçlüsü” asgari sefalet artışına hazırlanıyor…
Yaşanılabilir bir dünya sosyalizm ile mümkündür
Ankara Katliamı’nı engellemeyenler Suriye’de IŞİD ile mücadele eder mi?
“Emek ve demokrasi güçlerine yönelik gözaltılara son!”
Erdoğan-AKP iktidarının işsizlik manipülasyonu
Kurtuluşumuz çaresizlikte değil, mücadelededir!
İşten atılan Ataşehir Belediyesi işçileri direnişte kararlı
Valfsan’da yaşananlara dair
Metal işçileri MESS’in kölelik dayatmalarına geçit vermeyecek!
4 Aralık Dünya Madenciler Günü…
TKİP VI. Kongresi tutanakları… Sendikalar ve sendikal bürokrasiye karşı mücadelenin sorunları-2
Devrimin güncel çağrısı: İşçi sınıfı ekseni ve önderliği
Parti örgütlerinden 21. yıl etkinliğine mesajlar…
Almanya’da coşkulu parti ve devrim gecesi
Engels’in 200. doğum yılı…
2019 25 Kasım’ı…
“Üniversite”nin tarihi
Ankara Üniversitesi SBF’de faşist saldırılar devam ediyor
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Ankara Üniversitesi SBF’de faşist saldırılar devam ediyor

 

Toplumsal yaşamın her alanında dinsel gericiliği ve şovenizmi tırmandıran dinci gerici AKP iktidarı üniversitelerde de aynı politikayı hayata geçiriyor. Eğitim yılı başladığından beri birçok üniversiteden faşist saldırı ve provokasyon haberleri gelmeye devam ediyor. Kuşkusuz bu faşist saldırı ve provokasyonlar ne ilk ne de son olacak. Dinci gerici iktidar yaşadığı ekonomik, siyasal ve sosyal krizinin faturasını ancak bu şekilde aşabileceğini düşünüyor. İçeride işçi ve emekçilerin haklarına saldırıyor, toplumsal muhalefete dizginsiz bir terör uyguluyor. Dışarıda ise başta Suriye olmak üzere Ortadoğu’da yaşanan emperyalist savaş pastasından pay kapmak istiyor. Tüm bunların faturasını ise işçi ve emekçilere, gençliğe ödetmek istiyor.

Artan baskı, gözaltı ve tutuklama terörüne rağmen toplumsal muhalefeti hala tamamıyla susturabilmiş, ortadan kaldırabilmiş değil. Elbette buna üniversiteler de dahil. OHAL ile binlerce ilerici muhalif akademisyeni üniversiteden ihraç etmelerine, binlerce devrimci ve ilerici öğrenciye yönelik soruşturma, uzaklaştırma ve okuldan atma saldırısında bulunmalarına rağmen özellikle de belli üniversitelerde varlığını koruyan ilerici muhalif duruş iktidarı korkutuyor. Her toplantıda kültürel iktidar olamadıklarını vurgulayan, dindar ve kindar bir nesil istediklerini belirten Erdoğan bu yüzden sıklıkla bu üniversiteleri hedef alıyor. Boğaziçi Üniversitesi, ODTÜ, İstanbul üniversitesi, Ankara Üniversitesi gibi üniversiteler ilerici muhalif birikimlerini kısmen de olsa hala koruyor. Bunda kuşkusuz tarihsel mücadeleci geleneklerinin etkisi var.

Son dönemde bu kapsamda Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’nde de saldırılar arttı. Yılın başından beri Dil Tarih Coğrafya, İletişim Fakültesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi gibi fakültelerde polis ve ÖGB iş birliğiyle faşist ülkücü çeteler, birçok provokasyon ile ilerici ve devrimci öğrencilere saldırdılar. Faşist çetelerin ilk provokasyonu Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yaşandı. İklim kriziyle ilgili forumu engellemek için ÖGB-polis iş birliğinde öğrencilere saldırıldı. İlerici ve devrimci öğrenciler saldırıyı teşhir ettiler. Sermaye devletinin Suriye’ye yönelik işgal hareketi başladığında, Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde gerçekleştirilen 10 Ekim anmasını bahane eden faşist çeteciler bir kez daha saldırı gerçekleştirdiler. Üstelik bu sefer yapılan bir çağrı üzerine okulun önünde faşist bir güruh toplandı. Sözde üniversitenin güvenliğini sağlayan polisler ve ÖGB’ler faşist çetecilerin sırtını sıvazlayarak, devrimci-ilerici öğrencileri tehdit ettiler. Bu faşist saldırı karşısında ise Ankara’nın birçok üniversitesinden bir araya gelen ilerici devrimci öğrenciler Cebeci Kampüsü’ne gitti. Burada gerçekleştirilen eylem ve basın açıklaması ile faşist saldırı püskürtüldü.

Elbette yaşanan saldırılar ve provokasyonlar bunlarla da sınırlı kalmadı. Son olarak Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde gerçekleştirilecek “Türkiye’nin Modernleşme Süreci ve Mekteb-i Mülkiye” başlıklı sempozyumun onur kuruluna Rektör Erkan İbiş’in seçilmesine tepki gösteren ve sempozyuma girmek isteyen öğrencilere önce ÖGB, ardından ise faşist çeteler azgınca saldırdılar.

Ankara Üniversitesi’nde yaşanan akademisyen ihraçlarının baş mimarı olan, yandaşlıkta sınır tanımayan Rektör Erkan İbiş, üniversite öğrencilerinin karşısına çıkmaktan büyük korku duyuyor. Bundandır ki sempozyumun basına yansıyan fotoğraflarında sempozyumun 15-20 kişi ile gerçekleştiği (hepsi yandaş akademisyen ve bürokrat) ironik bir şekilde görülüyor. Saldırıların ardından açıklama yapan ilerici ve devrimci öğrenciler mücadele edeceklerini ve Mülkiye’nin asıl sahibin Erkan ibiş gibi yandaşlar ve faşist çeteciler olmadığını vurguladılar.

Dinci gerici iktidarın bu üniversitelerden ve fakültelerden korkması elbette ki boşuna değil. Bu üniversiteler Denizlerin, Mahirlerin, Sinanların üniversiteleridir. Bu üniversiteler Komerlerin arabalarını yakanların, 6. Filo’yu denize dökenlerin, üniversitelerini birer sipere dönüştürenlerin üniversiteleridir.

 

 

 

 

Ertuğrul Karakaya ve İbrahim Baloğlu anısına...

ODTÜ’de 9 direkten oluşan anıt

 

Üniversiteleri zapturapt altına almak AKP iktidarının temel hedeflerinden biridir. Türkiye’nin ilerici birikimine göz diken iktidar, üniversitelere yönelik sistematik bir saldırı süreci işletiyor. Hem tarihsel miraslarıyla hem de potansiyel olarak gençlik hareketinin dinamik merkezleri olan belli başlı üniversiteler ise bu saldırıdan payına düşeni fazlası ile alıyorlar.

Akademisyenlerin akademiden ihraç edilmesi, saldırıların OHAL sonrası dönemine tekabül etmektedir. Ancak öğrencilere yönelik saldırı süreci OHAL’in çok öncesine dayanmaktadır. Öyle ki 2008-2012 yılı arasında 23 bin 236 öğrenciye soruşturma açılmış, ceza verilmiştir. Birçok üniversitede ilerici devrimci öğrenciler tutuklanmıştır. ODTÜ, İÜ gibi gençlik mücadelesinin her dönem potansiyelini taşıyan üniversiteler akademik kadrosundan rektörlerine, öğrencisinden çalışanına kadar yenilenmiştir(!) ODTÜ bu sürece hala direnen tek üniversitedir diyebiliriz. Verşan Kök’ün rektör olmasından etkinlik yasaklarına kadar birçok saldırıya direnmektedir. Bu direnişi uzun soluklu kılacak, saldırılara karşı koruyacak süreç, ancak ODTÜ özelinde de olsa gençliğin birleşik, kitlesel, militan, örgütlü mücadelesi ile mümkündür.

ODTÜ, devrimci geleneğin temsilcisidir. Amerikan’ın ön ayak olması ile kurulan ve emperyalizme karşı mücadele eden bir üniversitedir. Commer’in arabasını yakan, Denizlere ev sahipliği yapan, öğrencilerin söz, yetki, karar hakkını savunan bir gelenekten gelir.

“Hasan Tan ODTÜ’ye rektör olamaz!”

2 Aralık 1977 bu geleneğin önemli eşiklerinden biridir. 1977 yılında Milliyetçi Cephe Hükümeti ODTÜ’yü hizaya getirmek için rektörlüğe Aydınlar Ocağı Yönetim Kurulu Üyesi, MHP’li Hasan Tan’ı atamıştı. Hasan Tan da Erdoğan’ın cümlesini kurmuştu bir zamanlar: “Öğrencileri öğretim üyeleri kışkırtıyor” demişti. Buna karşılık öğrenciler boykot yaptı, dekanlar ve bölüm başkanları istifa ettiler. Hasan Tan ise okulu kapattı. ODTÜ’yü jandarmalar kuşattı, öğrenciler yurtlardan çıkarıldı, arandılar.

Bununla da bitmedi. Hasan Tan okuldaki sendikalı işçileri işten çıkarıp, ülkücü çeteleri okula işçi diyerek aldı. Devrimci öğrencilerden biri, ÖTK sözcüsü olan Ertuğrul Karakaya Haziran 1977’de okul girişinde vurularak öldürüldü. Hasan Tan istifa etmek zorunda kaldı. “A1 Kapısı” “Karakaya” kapısı olarak anılır oldu, bu olayın ardından.

Hasan Tan istifa etti ancak işe aldığı faşistlerin işlerine dokunulmadı. Faşistler ODTÜ’lü akademisyenlerin evlerine bombalı saldırılar düzenliyor ve baskı kurmaya çalışıyorlardı. 2 Aralık günü Rektörlük binası önünde patlama sesleri geldi. Rektörlüğün 5. katından öğrencilerin üzerine ateş açıldı, 52 öğrenci yaralandı. Yaralanan İbrahim Baloğlu, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti.

ODTÜ’nün faşist çetelere karşı yaptığı boykota atfen 9 direkten oluşan bir anıt dikildi. Öğrencilerin saldırıya uğradıkları yerde, her yıl ODTÜ Mezunlar Derneği’nin öncülüğünde üniversitenin tüm bileşenleriyle devrimciler anılmaktadır.

G. Umut